Suçlu avcısı polisi Trafik Müdürü yaptılar

Güncelleme Tarihi:

Suçlu avcısı polisi Trafik Müdürü yaptılar
Oluşturulma Tarihi: Eylül 03, 2001 01:32

Bir polis müdürü, ‘‘Biz ülkenin en amatör teşkilatıyız’’ diyor. ‘‘Orduda uzmanlık vardır. Polis akademisi ise, sadece polis yetiştirir.’’ Bunun nice örneğini de veriyor. Gazete ve televizyonların 1990'lı yıllarda ‘‘Avcı’’ diye yere göğe sığdıramadığı, Cinayet Büro Amiri Şentürk Demiral, şimdi Giresun'da Trafik Şube Müdürü.

Kimse itiraz etmesin.

Bu polisle, Üzeyir Garih'in katilinin yakalanması büyük değil, olağanüstü başarı olur.

Amir sinirlenir, Karakol Polisi'ni Köprü Koruma'ya sürer.

Sonra bu kadar insan köprüden nasıl atlayabiliyor diye merak ederiz. İntiharları önlemek için, köprüye tel örgü çekme projeleri geliştiriz.

Söz konusu polis, köprü korumanın uzmanı değildir. O güne kadar, üzerinden geçmenin ya da Ortaköy'de hayran hayran seyretmenin haricinde köprüyle hiçbir ilgisi olmamıştır. Kritik noktalarından haberi yoktur. İntihara kalkışanın psikolojisini bilmez. Ona nasıl yaklaşacağını, sonu trajediyle biten birkaç deneyimden sonra öğrenir. Zaten oraya geldiğinde uzman bir karakol polisi de değildir. Oradan da herhalde Deniz Polisi'ne tayini çıkar.

O ŞİMDİ GİRESUN'DA

Şaşırdınız mı?

İşte size somut bir örnek.

Gazete ve televizyonların 1990'lı yıllarda ‘‘Avcı’’ diye yere göğe sığdıramadığı, Cinayet Büro Amiri Şentürk Demiral.

Bu lákabı boşuna almadı. Yakaladığı azılı katillerin, kaçakların sayısı, niteliği ayrı bir dizi yazı konusu olur. ‘‘Ölüm Makinası’’ diye bilinen Aydın Çetinkaya'yı o yakaladı. Türk Escobar'ı Nejat Daş'ı, cezaevi firarları ünlü Kürşat Yılmaz'ı, Pendik'te karısıyla aşığını doğrayıp, sobada yakan Pendik Canavarı'nı yakalayan da o.

Polisle köşe kapmaca oynayan dolandırıcılar kralı Selçuk Parsadan'ı, eliyle koymuş gibi Edremit'te kaldığı otelden alıp gelen, zekásıyla övünen Parsadan'a, ‘‘Beni benden akıllı bir polis yakaladı’’ dedirten yine o.

Şimdi gelelim emniyette uzmanlığa verilen öneme.

Suçlu avcısı Şentürk Demiral, şimdi, Giresun Bölge Trafik Şube Müdürü.

Hakkında soruşturma açılmaması için adını yayınlamamaya söz verdiğimiz bir polis müdürü, ‘‘Biz ülkenin en amatör teşkilatıyız’’ diye anlatıyor hallerini. ‘‘Orduda uzmanlık vardır. Harp Okulu'ndan mezun olanları, tankçı, piyade, topçu, ne bileyim, istihkámcı gibi uzmanlık dalları bellidir. Polis akademisi, sadece polis yetiştirir’’ diyor polis müdürü.

Anlatmaya devam ediyor: ‘‘Turizm Şube Müdürlüğü'nde yabancı dil bilen iki personel var. Komiser Kemal Bakır ve Polis Memuru Murat Bayhan. Şube Müdürü bile yabancı dil bilmiyor.Ya da Polis Okulu'nu bitirmiş bir genç İngilizce biliyor. Otelcilik Okulu Mezunu. Ama doğruca Çevik Kuvvet'e gönderiliyor. Zaten yeni mezunların hepsi Çevik Kuvvet'e gönderiliyor. Çocuklar orada, yeteneğine, bilgisine bakmadan köreltiliyor.’’

Verdiği bir başka örnek de şu: ‘‘Yeni kurulan kapkaç timlerine oluşturan elemanlar, Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nden geldi. Çocukların hiçbiri kapkaç konusunda uzman değil. Emniyet, onlarla sadece bir ağ kurdu. Şimdi suçluların o ağa takılmasını bekliyor.’’

Saçlarını emniyet teşkilatında ağartan polis müdürüne göre, mesleki uzmanlığın en büyük iki düşmanı, tayinler ve kadrolaşma.

Polislerin uzun yıllar aynı yerde görev yapamaması, tam işi öğrenirken ilgisiz bir göreve tayinin çıkması, mesleğin temeline dinamit koyuyor.

Deniz Polisi'nde iki yıl çalışan eleman, Bingöl'ün Kığı Karakolu'nda soluğu alıyor.

Aynı Karakol'daki polis, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Muhabere Şubesi'nde, 155 Polis İmdat Telefon'una bakarken buluyor kendini. Haydi bakalım ihbar yap o polise, Cerrahpaşa'nın nerede olduğunu anlat kolaysa.

Ya da diyelim bölge ekiplerine veriliyor. Sonra telsizden bir cinayet anonsu geçiyor. O polis, bölgeyi bilmediği için, adresi bulana kadar göbeği çatlıyor. Hiç abartısı yok, birçok olayda, gazeteciler, polisten önce olay yerine gidiyor.

‘‘Polis mesleğe başladığı yerde görevini sürdürmeli’’ diyor, içini döken polis müdürü, ‘‘Bunun başka çaresi yok. Polis, çalıştığı bölgeyi avucunun içi gibi bilmeli. Tam öğrenmeye başlarken, başka yere tayini çıkmamalı.’’

AKTİF GÖREV, PASİF GÖREV


Bir de aktif görev-pasif görev ayrımı var ki, o da mesleğin baş belalarından biri.

Narkotik, Mali Şube, Organize Şuçlar, Cinayet Büro Amirliği, Trafik Şubesi, mesleğin gözde görev yerleri arasında.

Pasif görevler ise İstatistik, Kriminal, Komuta Merkezi, Bütçe.

‘‘Oysa’’ diyor polis müdürü, ‘‘İstatistik'te çalışan biri mutlaka görevinin uzmanı olmalı. Çok önemli bir birim. Karakol polisliği bile ayrı bir uzmanlık alanı. Genel müdürlük, uzmanların tayinleriyle ilgili proje geliştiremiyor. Nasıl geliştirsin ki, Bir genel müdürün ortalama görev süresisi 1,5 bilemedin iki yıl.’’

Huzur uygulamalarını da teşkilattaki sorunlar zincirinin bir halkası olarak değerlendiriyor:

‘‘Uzman bir polis kadrosu huzur uygulaması yaparak halkın huzurunu bozmaz. Bu istihbaratın görevini yapamadığını gösterir.’’

Polis artık, tayin ve kadrolaşma baskısı altında çalışmak istemiyor. Onlar, Üzeyir Garih Cinayeti'ndeki soruşturma tekniklerini değerlendirirken, uzmanlığın ön plana çıkarıldığı yabancı ülkelerin polisiyle kıyaslanmayı, haksızlık olarak nitelendiriyorlar.

POLİS TEŞKİLATI'NDA KİMSE UZMANLAŞAMIYOR

Bir polis müdürü, ‘‘Biz ülkenin en amatör teşkilatıyız’’ diyor. ‘‘Orduda uzmanlık vardır. Polis akademisi ise, sadece polis yetiştirir.’’ Bunun nice örneğini de veriyor. Gazete ve televizyonların 1990'lı yıllarda ‘‘Avcı’’ diye yere göğe sığdıramadığı, Cinayet Büro Amiri Şentürk Demiral, şimdi Giresun'da Trafik Şube Müdürü. Karakol polisliğinde uzmanlaşma yolunda giden bir başka polis Köprü Koruma'ya sürülüyor. Deniz Polisi'nde iki yıl çalışan eleman, Bingöl'ün Kığı Karakolu'nda soluğu alıyor.

Nereden nereye geldiler

Erdal Tayfur Ceren: Mesleğe Mali Şube'de başladı. Terörle Mücadele Şubesi'nde görev yaptı. Adana'de Terörle Mücadele Şube Müdürü'yken, İstanbul'a Güvenlik Şube Müdürü olarak atandı. Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü yaptı. Narkotik Şube Müdürlüğü'ne atandı. Şimdi Kaçakçılıktan Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı.

Adil Serdar Saçan: İstihbarat Şubesi'nde çalıştı. Karakolda komiserlik yaptı. Terörle Mücadele Şubesi'nde görev aldı. İstanbul'da Mali Şube'de görev yaptıktan sonra Asayiş Şube'ne gönderildi. Sonra Organize Suçlar Şube Müdürü oldu.

Mehmet Selvi: Asayiş Şube Müdürü'ydü. Şimdi Çevik Kuvvet'en sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı.

Nihat Kubuş: Yeşilköy'de Başkomiser'di. Yurtdışı misyon görevine gitti. Vali Özel Kalem Müdürü oldu. Şimdi Narkotik Şube Müdürü.

Nurten Özbalta: Basın Protokol Şube Müdürü'ydü Şimdi Bütçe Emlak Şube Müdürü.

Ahmet Beyhan: Çevik Kuvvet'te görev yapıyordu. Şimdi Basın Protokol Şube Müdürü.

Susurluk'a karıştı beraat etti

'Avcı' Şentürk Demiral (solda), Susurluk davasından hüküm giyen

üç özel timcinin 'Kumarhaneler Kralı' Ömer Lütfü Topal cinayetiyle ilgili İstanbul'da yakalanıp sonra serbest bırakılmalarıyla ilgili yargılandı. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu ile birlikte 'Görevi ihmal'den yargılanan Demiral suçsuz bulunarak beraat etti.

New York'u temizleyen polis

New York'un suç merkezi, aşağı mahallesi Bronx'da doğan, Howard Safir 1996 yılından beri Police Plaza No.1'deki ofisinde New York Emniyet Müdürü olarak görev yapıyor. Bir zamanlar en çok suç işlenen şehir ünvanını taşıyan şehirde, ‘Kırık Pencere’ teorisini uygulayarak, suç oranını dört yılda yüzde 69 oranında düşürdü. Örneğin 1993'te 1.927 olan cinayet sayısı 1997'de 760'a indi.

‘‘Suç suçtur, suçun büyü küçüğü olmaz’’ felsefesiyle hareket eden Howard Safir, başarısının sırrını şöyle anlatıyor:

‘‘Bizim güvenlik doktrinimiz iki kelimeyle özetlenebilir: Sıfır hoşgörü ve kırık pencere teorisi.’’

Sosyolog Wilson ve kriminolog Kelling'in eseri olan 'Kırık Pencere Teorisi'ni şöyle tarif ediyor:

‘‘Bir binada bir pencerenin taş atıp kırılmasına göz yumarsanız, birileri mutlaka gelip, ikinci, üçüncü camı kırarlar. Sonunda bütün bina harabeye döner. Yani, bir tek camın kırılmasına bile izin vermemek gerekiyor.’’

Safir
, ispiyonculuğu da bir metod haline getirdi. Polise işi düşen herkese, 'Mahallenizde, suç ve suçlularla ilgili ne biliyorsunuz'' diye soruluyor.

New York'ta, sayıları 40 bine ulaşan polis büyük baskı altında. Her polis bir bölgeden sorumlu. Bölgesinde suç oranını düşüremeyen polisi gözünün yaşına bakmadan kapının önüne koyuyorlar. Safir, ‘‘Ben aynı IBM'in genel müdürü gibiyim. Objektifleri belirler, sonuç isterim’’ diyor.

Emekli polislerle beyin fırtınası

ABD polisi, uzmanlığa ve tecrübeye önem veriyor. İlk soruşturma aşamasında katiline ulaşılamayan cinayetlerde, mutlaka, emekliye ayrılmış eski cinayet masası dedektiflerinden yardım isteniyor. Bir toplantı düzenlenip, eldeki tüm bulgular eski dedektiflerin önüne serilip beyin fırtınası yapıyılıyor.

Yüzlerce olayı çözmüş, yıllar içinde her biri kendisine göre ayrı bir yöntem geliştiren emekli dedektiflerin fikirleri, ABD polisi için altın değerinde.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!