Güncelleme Tarihi:
Hükümeti, Emniyet’i uyandırmak ve diken üstünde tutmak için, asayiş sorunlarını kafalarına kafalarına indirmek, yetkililere nefes bile aldırmamak ... tamam, Türkiye’de bunları başka türlü harekete geçiremezsiniz, eh bizde de medyanın dışında sivil toplum hareketi olmadığına göre...
Ancak...
Sürekli gasp, soygun, hırsızlık haberleri yapmak, işlenen suçları ballandıra ballandıra anlatmak, suçluları gazetelerde, televizyonlarda, kelepçeli elleriyle zafer işareti (V) yaparken gösterip, kendi çevrelerinde kahraman yapmak...
Acaba suçu teşvik etmiyor mu?
Mesela Güneş gazetesi Pazar günü manşetinde ‘Bunlar iyi günümüz!’ diyordu, ‘Kapkaç terörü bütün hızıyla sürerken, yasaları AB’ye uydurmanın bedeli çok ağır oldu. Ama asıl deprem 1 Nisan’dan sonra yaşanacak.’
Böyle bir reklam hatta cesaretlendirme doğru mu?
Yani, asayiş olaylarını kamuoyuna duyururken, biraz de meseleye bu açıdan bakmamız gerekmez mi?
‘Şunu şöyle yapalım’ demiyorum, bilgim yok bu alanda (Biliyorsunuz, Astrolog Filiz Özkol
“Bildiğiniz konularda konuşmanız gerekirken çevrenizde gelişen olumsuz olaylara yorum getirmek isteyebilirsiniz. Bazen kendinizi tutamıyor ve müdahale etmemeniz gereken konulara el koyuyorsunuz” diye uyarıyordu beni!), bilenlere sesleniyorum, soruyorum...
Acaba ballandıra ballandıra anlattığımız hadiseler, suçlulara (mevcut veya potansiyel) ilham kaynağı oluyor mu?
Polisin başa çıkamadığını, suçluların yakalanamadığını, zaten yakalansa da yaşı küçük olduğu için Adalet’in serbest bıraktığını yazmamız, suçluları cesaretlendiriyor mu?
Hasılı, eşeğin aklına karpuz kabuğu sokuyor olmayalım?
*
Bu arada, (kırk yılda bir) yeri gelmişkene eski bir bilgi notunu tekrar aktarayım size.
Konumuzla doğrudan ilgili değil, çünkü bizimki ‘varoşlardan beslenen şiddet için şiddet’ değil ama...
BUİ-TONG CETVELİ
veya VAROŞLARIN TERMOMETRESİHatırlar mısınız bilmem, size Fransız Merkezî İstihbarat Teşkilatı’nın eski Kent ve Varoşlar Kısım Şefi Luicenne Bui-Tong’un hazırladığı bir cetvelden bahsetmiştim, bir asayiş ıskalasından.
Bui-Tong “1990’lı yıllarda büyük kentlerde şiddetin yapısı değişti, tamamen ‘depolitize’ oldu, 14-20 yaş arası çocuklara kadar indi, artık ‘şiddet için şiddet’ uygulanıyor...” dedikten sonra, 8 dereceli bir ‘KENTSEL ASAYİŞ CETVELİ’ öneriyordu:
1.derece: Tezgahlardan, dükkanlardan mal çalma, gasp, karşı gruplardan ganimet alma, kamu malına zarar verme, yaşlılara terbiyesizlik gibi, küçük yanşta gençlerden oluşan grupların işlediği suçlar
2.derece: Toplumun ve küçük suçluların gözünde otoriteyi temsil edenlere sözlü sataşma, sözle taciz. (Güvenlik görevlileri, öğretmenler, otobüs şoförleri, itfaiyeciler...)
3.derece: Polis ve güvenlik güçlerine karşı küçük çapta provokasyonlar, hakaret iceren duvar yazıları, küfür, denetlemeler sırasında direnme girişimleri.
4.derece: Küçük çetelerin saldırganlıkla istediklerini elde etmeleri halinde (mesela polisin elindeki bir arkadaşlarını zor kullanarak kurtarmaları gibi) 4.dereceye ulaşılmış demektir.
5.derece: Toplu isyan, polise karşı şiddet kullanma.
6.derece: Ortak bir taktik kullanarak polisi tuzağa düşürme.
7.derece: Güvenlik güçleriyle fizik çatışma safhası: Araçlara tamponla vurma, geçerken cam kırma, itfaiyeye ve panzerlere taşlı sopalı saldırı.
8.derece: Daha önce suça karışmamış mahalle sakinlerinin 200 veya daha kalabalık gruplar halinde isyan denemeleri.
*
Bir kenara yazın, lazım olabilir!