Güncelleme Tarihi:
Depremin verdiği zararların etkisi, yapılaşmanın kalitesiyle doğrudan bağlantılıdır. Bu nedenle yıkılan veya yıkılması gereken binaların müteahhitlerinin cezai ve hukuki sorumluluklarının derece derece tespit edilmesi için bazı önlemler alınmalıdır.
Enkaz kaldırılırken deliller de yok edilecektir. Çünkü gerçek olan bir şey, bina ne kadar sağlam olursa olsun birinci derecede çöküş nedeni depremdir. Ancak zararın ne kadarının depremin şiddetinden, malzeme noksanlığından, bilgi noksanlığından, imar mevzuatına aykırılıktan vb. kaynaklandığını bilmek gerekmektedir.
Bu bilgiler çöken binaların enkazında saklıdır. Bunlar bilinmeden hiç kimse cezai bakımdan yargılanamaz, tazminata mahkûm edilemez. Binalardan alınması gereken numunelerin nasıl belirleneceği hususu teknik bilgiyi gerektirir. Alınan numunelerin kime ait olduğu, muhafazası resmi makamlarca sağlanmadıkça numuneler hukuki bir anlam taşımayacaktır.
Yapılacak çalışma asla bir hasar tespit çalışması değildir.
Delillerin yok edilmesinin önlenmesi hepimizin vicdan borcudur. Hatalarımızı bulmamız, kusurlu olanların kusurlarını, yasalar çerçevesinde saptamamız gerekir. Bunun için henüz zaman geçmiş değildir.
Adaletin tecellisi için delillerin yok edilmesini önlemek öncelikle yapılacak işlerdendir. Bir milleti ne deprem, ne sel, ne de bir başka doğal afet yok edebilir. Ancak adaleti tecelli ettirmeyen bir ulus sırf bu nedenle çökebilir. Adaletin tecellisi için üzerimize düşeni yapalım, inisiyatif alalım, ilgilileri uyaralım.
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Şimdi izleyeceğiz, Televole gibi programlarda depremin yarattığı acı tablonun sonuçları, Sibel Can'ın kalçaları kadar değer bulacak mı?’’
(H.S.-İSTANBUL)
Saf milletime!
BENİM saf ve abasıyanık milletim... Sen bilime, araştırmaya inanmaz da 'Her şey Allah'tan oldu' dersen, senin başına daha ne depremler gelir.
Hadi biz büyükler her türlü cezayı hak ettik.
Peki iki yaşındaki bebeler ne yaptı da Allah'ın hışmına uğradı. Siz hálá Erbakan'la Demirel'in peşinden gidin. Çünkü onlar sizi din afyonuyla çok iyi uyuttular. Hálá takdiri ilahi mi diyorsunuz?
Şevki UYANIK-Betzdorf-ALMANYA
Sapanca'da
akıntı durduruldu
SAPANCA Belediye Başkanı İbrahim Uslu, ‘‘Yazdığınız olay doğrudur. Depremden kolektörde kayma meydana geldi, bunun üzerine pompaları kapattık, göle akıntıyı durdurduk. Ankara'ya durumu bildirdik, hemen ekip gönderildi. Şu anda py-pass yaparak 420 metrelik boru hattı yenileniyor’’ dedi. Çevrenin kanalizasyon atıklarının 12 km.'lik bir hatla Arifiye'deki Sakarya Belediyesi'nin arıtma tesislerine basıldığını bildiren Uslu, üç yıl önce yapılan projede, içme suyu sağlanan gölün dibinden boruların geçirilmesinin yanlışlığına dikkat çekerek şunları söyledi:
‘‘Yoğun bir çalışma ile kolektör hattı, gölün 50 metre uzağına demiryolu hattının yanına alınmaya başlandı. Eski boru betondu, şimdi çelik boru oluyor. Keşif bedelini İller Bankası çıkarıyor.’’
Uslu, hoparlörlerle halkı uyardıklarını, gölden içme suyunu sağlayan Adapazarı belediyesinin ilaçlama yaptığını bildirdi, ‘‘Bütün acil önlemler alındı. Şu anda sızıntı yok, inanabilirsiniz’’ dedi.
Baştaki hatanın nelere mal olduğu görülüyor; ama bunun sorumlusu kim?
Kaçma, hesap ver!
OKURUMUZ F.Ç., 30.11.1998 tarihli bir gazetedeki müteahhit Veli Göçer'in yazlık konut ilanını gösteriyor. Resmini de bastıran Göçer, ağzından çıkan balonda 'hayal' satıyor:
‘‘(...) 5 yılda 2869 aileyi ev sahibi yaptım. Çok mutlu ve gururluyum. En akıllı yatırım gayrimenkuldur diyen; macerayı, uykusuz kalmayı sevmeyen bana gelip daire sahibi oldu, evine oturdu kiraya verdi...’’
Evet Veli Göçer, biz 'macerayı' ve 'uykusuz kalmayı' sevdiğimiz için yaşıyoruz. Milleti nasıl kandırdığın ortada. Kaçma, hesap ver.