Hazırlayan: Aslı SÖZBİLİR
Oluşturulma Tarihi: Mart 22, 2008 00:00
Su, tüm canlılar için en temel doğal kaynak. Ama tükenebilecek bir kaynak ve diğer pek çok kaynağın tersine, örneğin insanoğlunun uğruna savaşlar başlattığı petrolün aksine, yerini alabilecek başka bir şey yok. Araştırmalar, insanın yalnızca su içerek yaklaşık 40 gün boyunca yaşamını sürdürebileceğini, susuzluğa ise ancak 10 gün dayanabileceğini gösteriyor. Uzmanlar, su kıtlığının, gıda üretimini, sağlığı ve sosyal istikrarı, kısacası tüm yaşamı tehdit edeceğini belirtiyor. Yani "su yoksa hayat da yok."
Dünyadaki toplam suyun yüzde 96’dan fazlası tuzlu su. Geriye kalan yüzde 4 oranındaki tatlı su kaynaklarının yüzde 70’e yakını ise buzulların içinde hapsolmuş durumda. Tatlı suyun diğer yüzde 30’u ise yerin altında. İçme ve kullanma suyu olarak yararlandığımız nehirler, göller gibi yüzeydeki tatlı su kaynakları ise, ne yazık ki dünyadaki toplam suyun yaklaşık yüzde 1’inden daha azını oluşturuyor. Bir başka deyişle su, aslında mavi gezegenimizdeki en değerli madde...
Türkiye, 2030’da ’su fakiri’ olacak
Ülkemiz, sanıldığının aksine su zengini bir ülke değil. Yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 8-10 bin metreküp olan ülkeler "su zengini", 2 bin metreküpten az olanlar "su azlığı çeken", bin metreküpten az olanlar ise "su fakiri" ülkeler arasında kabul ediliyor. DSİ’nin verilerine göre ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda ortalama toplam 112 milyar metreküp. Türkiye, kişi başına ortalama 1500 metreküp ile su azlığı yaşayan bir ülke sınıfına giriyor. Türkiye’de son 20 yılda kişi başına düşen su miktarı 4 bin metreküpten 1430 metreküpe düştü. İstatistik Kurumu 2030’da nüfusumuzun 100 milyon olacağını öngörüyor.
Mevcut kaynakların tamamının bozulmadan korunduğunu varsaysak bile 2030 yılı için kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının bin metreküp civarında olacağı söylenebilir. Türkiye su fakiri bir ülke olma yolunda hızla ilerliyor. Türkiye’de su kaynakları ile ilgili en önemli sorunu sektörel su kullanımlarındaki plansızlık oluşturuyor. Türkiye’de suyun yüzde 72’si tarımda, yüzde 18’i evsel amaçlı ve yüzde 10’u sanayide kullanılıyor. Her üç alanda da kaçak kullanım, aşırı tüketim ve kirlilik başlıca sorunlar olarak ortaya çıkıyor.
3 milyar insan susuz kalacak, savaş kapıda
Su kıtlığının işaretlerini her yerde görmek mümkün. İnsanın kişisel çıkarları için acımasız ve düşüncesiz yaklaşımı nedeniyle yeraltı sularının seviyeleri düşüyor, göller küçülüyor, sulak alanlar hızla yok oluyor. Ekosistemler ve su rezervleri açısından olağanüstü önem ve değerde olan "sulak alanlar"a hálá kurutulması gereken "bataklık" gözüyle bakılıyor.
2025 yılında 3 milyar insanın, dünyanın su baskısı ya da kronik su kıtlığı içindeki ülkelerinde yaşaması bekleniyor. Su sıkıntısı çeken şehirlerde, aynı kısıtlı su kaynağını paylaşmak zorunda kalan şehirlilerle çiftçiler arasındaki rekabet gittikçe fazlalaşıyor. Su uğruna savaş olasılığı da gittikçe daha yüksek sesle dile getiriliyor.
Suyun en kıt bulunduğu bölgelerde nüfus hızla büyümeye devam ettikçe, su için ülkeler arasındaki rekabet de artıyor. Su konusunda en sıcak tartışmaların yaşandığı beş noktada, Aral Denizi bölgesi, Ganj, Ürdün, Nil, ve Dicle-Fırat havzaları, ülkelerin nüfuslarının 2025 yılına kadar yüzde 32 ila 71 arasında artacağı tahmin ediliyor. Su paylaşım anlaşmalarının olmadığı durumlarda bu rekabetin, bölgesel istikrarsızlığa, hatta çatışmalara yol açabileceği tartışılıyor.
Oregon State Üniversitesi’ndeki araştırmacıların çalışmalarına göre uluslararası havzalardaki ihtilaf potansiyeline karşın, uluslararası su kaynakları üzerinde şiddetli çatışmalardan ziyade, işbirlikleri görülüyor. Son 50 yıl içinde yalnızca su konusunda iki ya da daha fazla ülke arasında 37 şiddetli çatışma yaşandı ve bunların 30’u İsrail ve komşularından biri arasında gerçekleşti.
Suyun yarısını yok eden ’şebeke’
Kentsel şebekelerin eskiliğinden kaynaklanan kaçaklar nedeniyle kaynağından musluğumuza gelene kadar suyun yarısı kayboluyor. 2004 yılı "Belediye İçme ve Kullanma Suyu Temel Gösterge Sonuçları"na göre içme ve kullanma suyu şebekesine çekilen su ile kullanıcılara dağıtılan su miktarı arasındaki kayıpların ortalama yüzde 55 olduğu belirlendi. Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ının yaşadığı 16 büyükşehir belediyesinde şebekelerdeki su kayıpları ortalama yüzde 50’ye yakın.
’Vahşi sulama’ suyumuzu hortumluyor
Tarım sektöründe, sulanabilir arazinin yalnızca yüzde 8’inde basınçlı sulama (yağmurlama ve damla sulama); yüzde 92’sinde ise hálá geleneksel yüzey sulama yöntemleri (karık, tava ve salma sulama) uygulanıyor. Bu durum, "sonlu bir kaynak" olan suyun boşa harcanmasına neden oluyor. Türkiye Sulama Kooperatifleri Merkez Birliği (TÜSKOOP-BİR) Genel Başkanı Halis Uysal, özellikle tarım sektöründe hovardaca su kullanıldığını, fazla su vermekle fazla verim alınacağının sanıldığını söylüyor. Uysal, damlama sulamanın yaygınlaştırılması gerektiğine dikkati çekerken "Ekonomik sorunlar çözülebilir, siyasi istikrarsızlık giderilebilir ama duyarsız kalınan çevre, bizim sonumuzu hazırlar" diyor.
Su Çerçeve Yasası bir an önce çıkarılsın
TEMA, Buğday Derneği, Çekül Vakfı ve Doğa Derneği Türkiye’nin suyla ilgili sorunlarının çözümü için tüm tarafların katılımıyla hazırlanmış bve suyun yönetimiyle ilgili temel ilke ve yöntemlerin çerçevesini belirleyen bir "Su Çerçeve Yasası" çıkarılması gerektiğini bildirdi. Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye Genel Müdürü Filiz Demirayak, Türkiye’nin son 10 yıldan beri artan bir kuraklıkla karşı karşıya bulunduğunu ve bunun önümüzdeki dönemde de devam edeceği öngörülerinin yapıldığını belirterek, "Türkiye, geç olmadan ulusal bir su politikası oluşturmalı, kapsamlı, uzun vadeli bütüncül bir su yasası hazırlamalıdır" dedi.
Sadece dört ileri arıtma tesisi var
Türkiye’de toplam 172 atık su arıtma tesisi var. 2004 yılı verilerine göre, Türkiye’deki 3213 belediyenin 319’unda arıtma tesisi olduğu var. Atık sulara fiziksel ve biyolojik olarak arıtma yöntemi uygulayan atık su arıtma tesisi sayısı 168. İleri arıtma sistemine sahip sadece 4 tesis var.
Sulak alanlarımız hızla kurutuluyor
Sulak alanlar yeryüzünün en önemli ekosistemleri. Suyun kendi yatağında akma hakkını elinden alarak, çevresel ve sosyal etkilerini iyi hesaplamadan yaptığımız su altyapı yatırımları sulak alanlarımızın doğal yapısını değiştirdi. Türkiye’de son 40 yıl içerisinde yaklaşık 1.300.000 hektardan fazla sulak alan, kurutma, doldurma ve su sistemlerine müdahaleler nedeniyle ekolojik ve ekonomik özelliklerini yitirdiler. Amik Gölü, Avlan Gölü, Suğla Gölü, Kestel, Gavur, Yarma, Aynaz, Hotamış, Eşmekaya sazlıkları bunun en önemli örnekleri.
5. Dünya Su Forumu 2009’da İstanbul’da
Beşinci Dünya Su Forumu, 22 Mart 2009’da İstanbul’da düzenlenecek. Beşinci Dünya Su Forumu Organizasyonu için Çerçeve Anlaşma ile Beşinci Dünya Su Forumu Anlaşma Mektubu’nun onaylanmasına dair karar Resmi Gazete’de yayımlandı. Forum, 2005-2015 arasındaki dönemi kapsayan BM Uluslararası On Yıllık "Hayat İçin Su" Faaliyetleri kapsamında önemli bir etkinlik olacak. Çerçeve anlaşmada, Türkiye ile Dünya Su Konseyi arasındaki işbirliğinin nasıl olacağı belirtiliyor.