Cem KOZLU
Oluşturulma Tarihi: Mart 19, 2007 00:00
Birçok anket sadece İngilizlerin değil dünya kamuoyunun Churchill’i 20. yüzyılın en önemli lideri olarak hatırladığını gösteriyor. Hitler’in yenilmesinde Stalin’in ordularının ve Rooselvelt’in Amerika’sının ekonomik önemi daha fazlaysa da Nazi karşıtı ittifakın oluşturulup, savaşın en zor günlerinde moralinin korunmasında Churchill’in rolü daha ağırlıklıydı. Özgürlüklerini Churchill’in direnişine borçlu olduklarını düşünen İngilizler Londra ve civarında onun anılarını özenle korumaktalar. Biz de Churchill’i anlamak için bir gezi yapıyoruz bu kez.
"Blenheim’da iki önemli kararımı uyguladım: doğmak ve evlenmek. Her iki kararımın da sonuçlarından çok memnunum" diyen Churchill’i anlamak için gezimize 1874 yılında doğduğu Blenheim Sarayı’ndan başlayacağız. Londra’nın 100 kilometre kuzeybatısında, Oxford Üniversitesi’nin yakınlarında, ormanla çayırın, dereyle göletin kucaklaştığı hafif tepelik bir alana yayılan muhteşem saray Churchill’in ecdadından 1. Marlborough Dükü için, Fransız ordularını 1704’de Bavyera’da yenince yaptırılmıştı. Büyük bir oryantal halının üstündeki pirinç karyolada ağzında gümüş kaşıkla doğan Winston, çocukken sık sık burada kalmış, saraydaki değerli tablolardan 55 metrelik bir koridora yayılmış zengin kütüphaneye kadar her tarafa sinmiş İngiliz tarihinin izlerinden etkilenmişti.
Doğduğu odanın duvarlarını çeşitli portreler, İngiltere ve Avrupa’dan doğa resimleri süslüyordu. Hálá Marlborough Ailesi’nin yaşadığı sarayın önemli bir bölümü mart ortasından ekim sonuna kadar ziyaret edilebiliyor. 17. yüzyılda altın varakla süslenmiş salonlarda asılı goblen duvar örtülerini ve onlarca tarihi tabloyu, birkaç yüzyıllık Boulle mobilyaları, Meissen porselenleri, antika saat, vazo, biblo ve heykelleri görmeye değer. Sarayın bahçelerindeki göletlerin çevresinde, fıskiyeli havuzların kenarında, botanik bölümünde, minik şelalenin eteğinde, karaağaçlarla çevrili 3.7 km. uzunluğundaki promenadda bir gün geçirebilirsiniz.
YERİN ALTINDAKİ KARABASAN
Sıradan bir öğrencilik döneminden sonra Güney Afrika’da cesur bir gazeteci olarak ün yapan Churchill, 20. yüzyılın başlarında İngiliz parlamentosunun en genç ve parlak isimlerindendi. Donanma Bakanı’yken hararetle desteklediği Çanakkale çıkarması ordularımızın efsanevi direnci sonucu başarısız olunca, Churchill uzun yıllar siyaset sahnesinin ışıklarından uzak yaşamak zorunda kaldı. Bu dönem bıkmadan usanmadan Hitler ve Nazizm’in İngiltere ve diğer demokrasiler için yarattığı tehlikelere dikkat çekti. Kendi deyimiyle "kalemi ve diliyle yaşadı." Ancak yumurta kapıya gelince, yani Çekoslvakya’nın işgali ve Avusturya’nın ilhakından sonra uyanan İngiliz kamuoyu Churchill’i 10 Mayıs 1940’ta Başbakanlık görevine getirdikten çok kısa bir süre sonra II. Dünya Savaşı patlak verdi.
İngiliz Ordusu apar topar Dünkerk’ten ricat etti, Londra’nın semaları Luftwaffe uçaklarıyla doldu. Almanlar adayı işgal planının son rötuşlarını yaparken Churchill şimdiki Hazine Bakanlığı’nın altındaki bir sığınakta büyük bir özgüvenle halkına cesaret ve direnç aşılamaya çalışıyordu. İngiliz savaş kabinesi ve genelkurmayının altı yıl boyunca kullandığı Kabine Savaş Odaları’nı gezip insanlık tarihinin en kanlı savaşının titreşimlerini alabilirsiniz. Churchill’in ufacık ofis-yatak odası; Roosevelt’i ikna için sıkça girdiği adeta bir dolap büyüklüğündeki telsiz santrali; Kabine ve
Genelkurmay heyetiyle toplandığı loş harita odaları; tepelerinde cereyan eden amansız hava savaşının günlük sonuçlarının yazıldığı tablolar; altı yıl boyunca gökten bombalar düşmeye başlayınca yeryüzündeki bakanlık ve komutanlık ofislerinden mağara adamları gibi yer altına inen bu bir avuç insanı besleyen mutfak; yatakhane ve diğer bölümler savaş sırasındaki durumlarını aynen korumuş. Yılların yok ettiği tek şey Churchill’in ağzından düşürmediği puronun ağır kokusu.
St. James Park’ın bakanlıklar ucunda, yani Londra’nın merkezinde olan ama ve hálá kum torbalarıyla çevrelenmiş daracık bir kapıdan girilebilen Kabine Savaş Odaları’na inmişken yeraltında onun yanıbaşında oluşturulmuş Churchill Müzesi’ni de ziyaret etmelisiniz. Müzede bu çılgın İngiliz’in mücadeleci kişiliğinin yanında kendisini 1953 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne taşıyan güçlü kalemini, savaşın en zor günlerinde bile onu oyalayan palet ve fırçasını, ince mizah anlayışını dost ve aile çevresini tanıyorsunuz. Kendi halkının özgürlükleri için savaşan bu dev adamın, İngiliz sömürgelerinin halklarından aynı hakları esirgemek için nasıl direndiğinin kanıtları da müzede sergileniyor.
EMPERYAL SAVAŞ MÜZESİ
Kabine Savaş Odaları ve Churchill Müzesi’nden yeryüzüne çıktıktan sonra beş dakikalık bir yürüyüşle Downing Sokağı 10 Numara’daki Başbakanlık Konutu’nun yakınından geçerek (güvenlik nedeniyle sokağın girişi kapalı) Parlamento’ya ulaşabilirsiniz. Ziyareti ayrı bir yazı konusu olması gereken bu görkemli binanın tam karşısındaki meydanda, olgun ve düşünceli bir Churchill’in dünyanın en eski demokrasisinin beşiğini izlediğini görürsünüz.
Alman bombaları Parlamento’nun bir kanadını tahrip edince mimarlar Churchill’e onarım sırasında genel kuruldaki koltuk sayısını artırmayı ve partilerin sıralarını karşılıklı konumdan kıta Avrupasındaki gibi yelpaze şekline sokmayı önermişlerdi. Churchill iki teklifi de geri çevirdi. Gerkirse milletvekillerinin ayakta kalmasını sıraların boş kalmasına yeğliyordu. Demokrasinin karşı fikirlerin sözle kapışması olarak gördüğü için yelpaze şeklinin de bu karşıtlığı kıracağından korkuyordu.
Sadece Churchill’in dünyası ve II. Dünya Savaşı değil, bu savaşla sona eren İngiliz İmparatorluğu’nun tarihini de daha iyi anlayabilmek için Emperyal Savaş Müzesini de gezmenizi öneririm. Çanakkale Savaşı’na da yer ayıran müze, imparatorlukların ancak savaşlarla kurulup korunduğunun kanıtlarıyla dolu. Renkli sunumları ve özel sergileri olan müzede, gezilebilen siperler, kaçış tünellerinin izlenebildiği esir kampları, hava hücumlarında saklanılan sığınaklar, Mareşal Montgomery’nin tankı var. Müzenin bahçesinde konuşlandırılmış iki devasa top 876 kiloluk mermileri 29 kilometre uzağa atabiliyormuş. Bu toplarla 1920’de İzmit bombalanmış.
Çok sevdiği seçmeni bu çılgın İngiliz’i iki kere nadasa bıraktı. İlk olarak, Çanakkale Savaşı’nı kaybedince; bir de II. Dünya Savaşı’nı kazandıktan sonra yapılan 1945 seçimlerinde. İkinci kırmızı karttan sonra da Churchill demokrasinin hakemliğine kızmadı, 1951 yılında 16. kez seçime girip son defa Başbakan oldu. Hayatı, ilgilenenler için, ilginç anektodlar, zengin deneyimler ve önemli derslerle dolu.