Güncelleme Tarihi:
Son iki yıldır dünyanın gündemi Covid-19 pandemisi olsa da küresel ısınmanın, yaşadığımız gezegen üzerinde yarattığı tehdit her geçen gün biraz daha artarak devam ediyor. Hızla eriyen buzullar, mevsimlerin iç içe geçmesi, yaşanan sel felaketleri ve tüm dünyayı saran orman yangınlarıyla bunu oldukça yakından görüyor ve yaşıyoruz. Artık gezegenimiz için alarm zilleri çalıyor.
Bu durumun ortaya çıkmasında en büyük etkenlerden biri de biziz, yani insanlar… İnsan faaliyetleri sonucunda oluşan karbondioksit emisyonları son yıllarda en üst seviyelere çıktı. Bu da ortalama sıcaklıkların çok daha hızlı yükselmesine neden oluyor. Dünyanın önde gelen bilim dergilerinden Nature’da yayımlanan bir çalışmada, Sanayi Devrimi’nden bu yana hava sıcaklıklarının 1 santigrat derece arttığı, karbon emisyonlarının bu seviyede devam etmesi durumunda ise yüzyılın sonunda sıcaklık artışının 4,1 santigrat dereceye ulaşacağı aktarıldı.
2020'yi temel alarak yapılan çalışmada, atmosfere 4 bin 434 ton karbondioksit salınmasının küresel olarak can kayıplarına yol açtığı belirtildi. Çalışmayı gerçekleştiren Columbia Üniversitesi Dünya Enstitüsü'nden araştırmacı yazar Daniel Bressler, sıcaklıklardaki artışın 4,1 santigrat derece olması durumunda 2100 yılına kadar 83 milyon kişinin küresel ısınma nedeniyle hayatını kaybedebileceğinin altını çizdi.
Salınan karbonun sebep olduğu can kayıpları üzerine yapılan ilk çalışma olan araştırmada, her 3,5 ABD vatandaşının yaşam boyu ortaya çıkardığı toplam karbon emisyonunun (yani karbon ayak izinin) bir kişinin hayatını kaybetmesine neden olduğu belirtiliyor.
Ayrıca İklim Değişikliği 2021 Raporu'nda da, karbon salımı hızla azaltılmazsa aşırı hava olaylarının sıklığı da yoğunluğu da artacak deniyor. Rapora göre 2030’da karbon emisyonlarının yarı yarıya azaltılması, en geç 2050’de ise net sıfıra indirilmesi gerekiyor.
Durum böyle olunca da akla cevaplanmayı bekleyen pek çok soru geliyor. Örneğin,
*Sıcaklık artışının 4 santigrat derecenin üzerine çıkması hangi felaketlerin yaşanmasına neden olur?
*Karbon ayak izi tam olarak nedir, nasıl hesaplanıyor?
*Karbon ayak izini azaltmak için bireysel olarak nasıl önlemler alınması gerekiyor?
*Yüksek karbon salınımına neden olan olan ülkelerin hangi adımları acilen atması gerekiyor?
Konuyla ilgili sorularımı İstanbul Teknik Üniversitesi İklim Değişikliği ve Sayısal Modelleme alanında çalışmaları olan Doç. Dr. İsmail Dabanlı’ya yönelttim. Oldukça önemli bilgiler verdi.
ŞU AN YAŞANANLAR 2100’DE DEVEDE KULAK KALACAK
Columbia Üniversitesi Dünya Enstitüsü'nden araştırmacı yazar Daniel Bressler’in altını çizdiği gibi, küresel iklim krizi ile birlikte dünyayı bu derece korkutucu bir felaket bekliyor mu gerçekten?
Daha da vahim sonuçlar ortaya çıkabilir hatta iklim krizinin şu an tahmin edilen olası sonuçları, gelecekte yaşanacak afetlere nazaran devede kulak bile kalabilir. 2100 yılına kadar bütün çaba Sanayi Devrimi'nden itibaren sıcaklık artışını 2 santigrat derecede sabit tutmak üzerine kurulu. Eğer sıcaklık artışı hedefi geçer, 4-5 santigrat derece civarında gerçekleşirse sonuçları kestirmek bir hayli zor. Bu durumda beklenti nedir? Günümüzde yaşanan felaketlerin daha da artması…
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli geçtiğimiz aylarda yayımladığı raporunda gezegenin 2050 yılına kadar 1,5 santigrat derece ısınmasının beklendiğini aktarmıştı. Bu durumda 1,5 derece ara bir hedef mi?
Evet, 1,5 santigrat derece hedefi, ara hedef olarak duruyor. Eğer 2100 yılına gelindiğinde artışı 2 santigrat derecede sabit tutmak istiyorsak, 2050 yılında artışın 1,5 santigrat dereceyi geçmemiş olması gerekiyor. Ancak gidişat planlandığı gibi olmuyor maalesef... Bu hızla emisyonlar artarsa Dünya Meteoroloji Örgütü'ne göre 2025-2030 yılları arasında bile 1,5 santigrat derece sıcaklık artışına ulaşma riski büyümüş durumda.
DÖRT MEVSİMLİ İKLİMDEN İKİ MEVSİMLİ MEVSİME GEÇİŞ HIZLANACAK
‘Orman yangınlarının yüzde 20-30 aralığında artması bekleniyor’
Bu da afetlerin daha da artacağı anlamına mı geliyor?
Ne yazık ki… Dünyanın ortalama sıcaklığı ne kadar hızlı artarsa beklenen afetler de o nispette daha etkili ve daha sık yaşanır olacaktır. Genel olarak daha şiddetli yağışlar, buna bağlı sel ve heyelanların artması, buzulların erimesi, deniz seviyesinin yükselmesine bağlı bazı adaların yok olması ve büyük karaların kıyı çizgisinin değişmesi beklenen sonuçların sadece bazıları olabilir.
Sıcak ve soğuk geçişlerin daha kısa sürede gerçekleşmesiyle dört mevsimli iklimden iki mevsimli iklime geçiş hızlanabilir. Kurak dönemlerin artması su kıtlığı ve sıcak hava dalgalarıyla orman yangınlarının görülme sıklığının artmasına neden olur. Zaten bugünkü şartlarda orman yangınlarının küresel ısınma dolayısıyla en az yüzde 20-30 aralığında artması bekleniyor.
Orman yangınlarının dışında deniz suyu sıcaklıklarımız da artıyor, deniz ekosistemimiz de değişiyor. Ayrıca yüzeysel aşınma ve erozyon artıyor, buharlaşma arttığından yaz dönemlerinde tatlı su kaynaklarımız azalıyor. Tarımda daha çok sulama ve kullanma suyu ihtiyacı duyuluyor ve dolayısıyla yeraltı sularımız azalıyor. Kimyasal, biyolojik ve mekanik bozunmalar da artıyor. Şunu da unutmamak gerekir ki, bulunduğumuz enlemler iklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgeler arasında. Bu tarz olumsuz şartlara uyum sağlayıp kayıplarımızı en aza indirmeye hazırlıklı olmaya mecburuz.
Nature dergisinde yayımlanan araştırmada, her 3,5 ABD vatandaşının yaşam boyu ortaya çıkardığı toplam karbon emisyonunun, bir kişinin hayatını kaybetmesine neden olduğu belirtiliyor. Bu saptamayı da karbon ayak izini hesap ederek yapıyorlar. Karbon ayak izi tam olarak nedir?
Karbon ayak izi tükettiğimiz her ürünün yetişmesi veya üretilmesi aşamalarında atmosfere salınan karbon ve eşdeğer gazların hesaplanmasıyla ortaya konuyor. Su ayak izi de benzer şekilde, her bir ürünün üretilip sofralarımıza ya da hizmetimize sunulduğu zamana kadar harcanan su miktarına göre hesaplanıyor. Esasında karbon ve su ayak izi hesap etmek oldukça zor ve karmaşık.
Belli kabuller altında hesaplanan değerler bunlar... Örneğin, bir ekmeği düşünün: Tohumun tarlaya atılması anında harcanan mazottan sofraya gelene kadarki süreçlerde ne kadar enerji ve su harcanıyor? Bunun gibi çokça detay var. Ortalama bir insan ömrünü de hesaba katarsanız, bir insanın ortalama ömrü boyunca bıraktığı karbon ve su ayak izini hesaplayabilirsiniz.
Diğer bir gösterge olarak da ülke geneli üretilen karbondioksit eş miktarının ülke nüfusuna bölünmesiyle kişi başına düşen karbondioksit eş miktarını hesaplayabilirsiniz. (Not: CO2 formülüyle gösterilen karbondioksit molekülü bir karbon ve iki oksijen atomundan oluşuyor.)
Bu verilerin ölüm oranlarıyla ilişkilendirilmesi de yine pek çok kabule dayanan bir yaklaşım. Bunun için öncelikle elinizde iklim değişikliği sebebiyle oluşan ölüm istatistikleri olması lazım. Örneğin sıcak hava etkisiyle kalp krizi geçiren veya yüksek tansiyon nedeniyle ölen birinin, normal şartlarda kalp krizi sebebiyle veya sele kapılıp ölen insandan ayırt edilebilir olması lazım. Bunları ayırt edecek detayda istatistikleriniz yoksa burada da mecburen afaki kabuller yapmak durumunda kalırsınız.
Bu bağlamda doğru analiz yapmak için iklim istatistiklerinin detaylı ve doğru tutulması lazım. En son paylaşılan çalışma da önemli ama başka bir çalışmada belki de rakam bu kadar fazla da çıkmayabilir.
SORUN VE MÜCADELE KÜRESEL
Karbon ayak izini azaltmak için bireysel olarak nasıl önlemler alınması gerekiyor? Bu konuda neler yapılabilir?
Bu soruya çok detaylı cevap verilebilir ama işin çok basit bir özeti var, karbon ayak izini azaltmak için;
1- İsraftan kaçının.
2- Her tükettiğiniz ürünün, giydiğiniz elbisenin, kullandığınız çantanın, aksesuarın arkasında binlerce ton karbon salındığını ve su tüketildiğini unutmayın.
Daha detaylar vermek gerekirse örneğin; çamaşırlarınızı kurutucu kullanmak yerine asarak kurutun, bulaşık makinenizi dolmadan çalıştırmayın, sifonunuza pet şişe yerleştirin, yürüyün ya da bisiklete binin, ampullerinizi değiştirin, çöp öğütücü kullanmayın, e-faturaya geçin vb. gibi durumlar çoğaltılabilir.
Ne kadar sade yaşar, aşırılıktan uzak durursanız karbon ve su ayak iziniz o kadar azalır ve iklim krizi karşısında kişisel olarak katkı sağlanmış olursunuz. Başkalarının tedbir alıp bu krizi durdurmasını beklersek bu kriz bizi ezer geçer, tıpkı şimdi olduğu gibi… Özetle sorun ve mücadele küresel…
Ancak emisyonları azaltmak için yatırım yapmak ve teknoloji transferi yapıp daha çevreci teknolojilere geçmek gerekiyor. Bunun için Küresel İklim Fonu oluşturulmuştu. Bu fona iklim değişikliğinden sorumlu ülkelerin yaklaşık yıllık 100 milyar dolar gibi bir bütçe aktarması hedeflenmişti ama şu ana kadar toplanan paraların bu bütçenin yüzde 10'u civarlarında olduğu söyleniyor.
Trump yönetimi zaten Paris Anlaşması’ndan çekildiği için her şey alabora olmuştu, şimdi Biden yönetimiyle ABD'nin Paris Anlaşması’na geri dönmesiyle finansal destek mekanizmalarının hızlı bir şekilde gerçekleşmesi lazım. Aksi takdirde hedeflerin tutturulması çok zor. Bu arada iklim değişikliği fonundan Türkiye’nin yararlandırılmaması da ayrı bir politik tutum olduğunu gösteriyor.