Güncelleme Tarihi:
Kafamda çamur rengi boyayla oturmuş dergi karıştırıyorum. Dip boya yapıldığı için saçlarımın hepsi havada. Tam içimden ‘‘iyi ki kimse beni böyle görmüyor'' diye geçiriyorum ki, O içeri giriyor. Yaklaşık 10 aydır kuaförüm olan William, koşup O'nu karşılıyor ve yanıma oturtuyor (İşgüzar işte) sonra ortadan kayboluyor. O bana bakıyor ve gülümsüyor. Ben de utangaç bir şekilde karşılık verip, saçlarımı saklamak için dergiyi biraz daha yukarı kaldırıyorum ve sandalyeme iyice gömülüyorum. (Yerin dibine mi geçsem acaba?) 18 yaşından beri hayranı olduğum adam yanımda oturuyor ve ben en komik görüntümle onun karşısındayım.
ALBÜM KAPAĞI
Bir süre sonra William elinde plastik bir çanakla çıkageliyor. Diğer elinde de alüminyum folyo. Başlıyor O'nun tutam tutam ayırdığı saçlarına çanaktaki boyayı sürmeye. Boyadığı her tutamı alüminyum folyoya sarıyor. İşi bittiğinde inanılmaz bir görüntü çıkıyor ortaya. Daha çok 1970'lerde çekilen kötü uzay filmi kahramanlarına mı, yoksa bir kocakarıya mı benziyor karar veremiyorum. O'nunla birbirimize bakıyoruz ve basıyoruz kahkahayı. Benim saçlar elektriğe tutulmuş gibi havada. Onunkiler alüminyum folyolara sarılmış dimdik ayakta duruyor. ‘‘Yeni albümünüz için güzel bir kapak resmi olur’’ diyorum ama O, bu haliyle pek fotoğraf çektirmekten yana değil. Israr ediyorum. ‘‘Daha da çok satar,’’ diyorum. Ama beni dinlemiyor. İnatçı işte. (Galiba marketingten pek anlamıyor!)
İLTİFATLAR
Ancak kuaförde, hamamda ve denizde edinilebilecek bir eşitlik anlayışı ve samimiyetle buzlar eriyince sohbete başlıyoruz. ‘‘I love your music’’ (müziğinizi çok seviyorum.) diyorum. Muzip bir ifade ile kıkırdamaya başlıyor ve teşekkür ediyor. Sonra Türkiye'den, depremden ve müzikten konuşmaya başlıyoruz. Depreme ne kadar üzüldüğünü anlatıyor. Öyle duyarlı, canayakın ve sempatik ki... Sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi geliyor. William beni şampuan yerine alana kadar sohbete devam ediyoruz. Benden sonra O'nun saçları yıkanıyor. Saçları kurutulunca ‘‘nasıl oldu?’’ diye soruyor. ‘‘Çok güzel. Aynı yeni albümünüz 'Brand New Day'in kapağındaki gibi’’ (dipler koyu uçlar sarı) diyorum. Gülümsüyor. Teşekkür ediyor. O da benim saçımı beğeniyor. Gelecek ay kuaförde tekrar görüşmek üzere vedalaşıyoruz. Tabii ki O, gelecek ay kuaföre fotoğraf makinemi de getireceğimi henüz bilmiyor.
Harry Potter’ı bekleyenlere müjde!
Birkaç hafta önce yazdığım ‘‘Harry Potter ve Büyücünün Taşı’’ adlı kitapla ilgili yazı epey ilgi gördü. ‘‘Türkiye'de çıkacak mı, ne zaman çıkacak?’’ diye soranlara müjde! İki hafta önce Dost Yayınları'ndan bir e-mail aldım. Birkaç aya kadar ülkemizde yayımlanacakmış. Hálá New York Times Gazetesi'nin best sellers listesinde 1. sırada yer alan ve Time Dergisi'ne kapak olan bu kitabı kaçırmayın derim. Steven Spielberg romanın haklarını almak için kolları sıvamış. Gerçekten de Spielberg bu maceradan harika bir film çıkartır. Kitabı okuyamazsanız ileride filmini izleyebilirsiniz ama bence hiçbir şey insanın hayal gücünün başıboş ve sınırsızca gezinmesini sağlayan bir roman kadar zevkli olamaz.
Bilginize
Geçen haftaki yazımda, Amerika'da Türkiye'deki depremzedeler adına 20 milyon dolar toplandığını yazmıştım. Daha sonra, uzun süredir ne kadar yardım topladığını sır gibi saklayan Kızıl Haç 8 milyon dolara ulaştıklarını açıkladı. Yani böylece Amerika'da ülkemize gönderilmek üzere toplam 28 milyon dolar toplandığı ortaya çıktı.