Güncelleme Tarihi:
Tanıma göre rehabilitasyondan bahsedebilmek için iş yapmaya engel bir sakatlık yada yetersizlik var olmalıdır.
İş yapmak terimi sosyal ve tatmin edici bir hayatın gereklerini yerine getirmeyi kapsamaktadır.iş yapamaz hale gelmek ise;
bir ev hanımı için evdeki sorumlulukları yerine getirememeyi bir çocuk için oyun oynayamaz hale gelmeyi yaşlı bir birey için tek başına markete gidememeyi bir sporcu için maça çıkamamayı ifade edebilir.
Herkesin hayattaki beklenti ve rolleri farklıdır işte bu nedenle rehabilitasyon sadece tıp bilimlerinin bir uygulaması değil, sosyal ve psikolojik süreçleri de içerir.
İş yapamaz durumda olan bir kişiyi toplumsal hayata tekrar kazandırırsanız, ona kaybettiklerini yeniden kazandırır yada ona yeni hedefler yeni kazanımlar sağlarsanız o kişiyi sadece bedenen değil ruhen de iyileştirmiş olursunuz.
Genel olarak hangi durumlarda iş yapamaz hale geliriz?
- Ağrılı durumlar
- Eklem hareketlerimizin yetersiz olduğu durumlar
- Kaslarımızın kullanılamadığı yâda güçsüz kaldığı durumlar
- Nefes alışverişimizi olumsuz etkileyen durumlar
- Kan dolaşımımızı olumsuz etkileyen durumlar
Yukarıda sıralanan durumlar, pek çok hastalık ve sağlık probleminde başımıza gelmektedir. Bizi iş yapamaz hale getiren şeyin ne olduğunu doğru tespit etmek son derece önemlidir ve bu detaylı bir değerlendirme yapılmasını gerekli kılar.
Örneğin; omuriliğinde zedelenme olan birinin yaşadığı kas güçsüzlüğü ile kolu kırılan birinin yaşadığı kaç güçsüzlüğü arasında önemli farklar vardır ve bu rehabilitasyon yaklaşımlarının farklı olmasını gerektirir.
Hangi durumların bizi iş yapamaz hale getirdiği konusunu detaylandırmak konunun anlaşılmasına önemli bir katkı sağlayacaktır.
Ağrılı durumlar, sebebi ne olursa olsun ağrı zihnimizi çok güçlü şekilde meşgul eden bir olgudur, atalarımız bu durumu "kişinin ağrısı neredeyse canı oradadır" şeklinde ifade etmişlerdir. Rehabilitasyonun en önemli hedeflerinden biri ağrıyı azaltmak mümkünse ortadan kaldırmaktır.
Ağrı, en basit ifadesi ile vücudumuzda bir şeylerin ters gittiğinin habercisidir. Ağrının işaret ettiği tersliği doğru tespit edebiliyor ve var olan tersliği düzeltebiliyorsanız ağrıda kendiliğinden azalacak ve kaybolacaktır.
Örneğin omurgasını gerektiği gibi kullanamayan bir fabrika işçisi sürekli olarak ağır cisimleri itmek, çekmek yada kaldırmak zorunda kalıyorsa omurgayı ilgilendiren eklemler, kaslar yada bağlar aşırı zorlanacak, zamanla omurgada bel ağrısına neden olacak zedelenmeler oluşabilecektir.
Eğer bu kişi vücudunu doğru kullanma alışkanlığı geliştiremez, ilgili kas gruplarını özel yöntemlerle çalıştırıp güçlendirmez, eklemlerinde gerekli esnekliği sağlamaz ise yaptığı işin doğası gereği, omurgadaki zedelenme devam edecektir.
Burada kişinin şikâyet konusu olan "bel ağrısı" kişiye şu mesajı vermektedir:
"Vücudunu, onun kapasitesini zorlayacak şekilde yanlış kullanıyorsun, bu zorlama özellikle bel bölgesindeki yapılarda zedelenmeye yol açıyor."
Bu kişi ağrının vermek istediği gerçek mesajı görmezden gelir, ağrı kesici ilaçlar yada ağrıyı azaltacak diğer yöntemlerle durumu idare etmeye çalışırsa bu mesaj çok daha güçlü ve göz ardı edilemez biçimde yeniden belirecektir.
Bu noktada olan kişiler durumlarını genel olarak şu cümlelerle ifade ederler:
Sanki birden belime bıçak saplandı, olduğum yerde kaldım.
Durup dururken elime çok şiddetli bir sancı girdi, elimden fincanı düşürdüm.
Ağrı önceleri sadece boynumdaydı şimdi koluma da yayılmaya başladı
Ağrı vücudunuzun sizinle iletişim kurma çabasıdır, lütfen onu paniğe kapılmaksızın dikkatle dinleyin.
Eklem hareketlerimizin yetersiz olduğu durumlarla sıklıkla karşılaşılmaktadır. Her eklemin kişiden kişiye değişmekle beraber belirli bir hareket açısı mevcuttur.
Omzumuz, her yöne ve çok büyük açılarda hareket ederken ayak bileğimizde belirli yönlerde ve omuza göre daha küçük açılarda hareket edebilmektedir. Bir eklemde var olan normal hareket açısı kaybolduğunda, kaybın derecesine bağlı olarak iş yapamaz hale geliriz. Omuz ekleminizdeki hareket kısıtlılığı az miktarda kaybolursa perde takamaz yada sırtınızı kaşıyamaz hale gelirsiniz ama omzunuzun hareketleri daha ciddi oranda kısıtlanmışsa araba kullanamaz hale gelebilir ve taksi şoförü iseniz işinizi kaybetme riski ile karşılaşabilirsiniz. Hareket yeteneği azalmış bir eklem rehabilitasyon yaklaşımları ile eski durumuna getirilmeye çalışır ve kişiye kazandığı bu açı dahilinde kaslarını ve vücudunu nasıl kullanacağı tedavi yaklaşımının bir parçası olarak yeniden öğretilir.
Eğer eklemlerinizi sınırlarının ötesine zorlarsanız, eklem yüzeyini örten kıkırdaklar, eklemleri bir arada tutan bağlar ve onları hareket ettiren kaslar ve tendonlar gibi eklemi ilgilendiren tüm yapılar zedeleme riski ile karşı karşıya kalırlar.
Eklem hareketlerinde görülen kısıtlıklar, eklemi ilgilendiren bir kırık, çıkık yoksa yada eklemi alçı gibi uzun süre hareketsiz bırakan bir durum söz konusu değilse genellikle yavaş yavaş gelişir. Hareket kısıtlılığı ciddi boyutlarda ise kolaylıkla fark edilir, kişi büyük eklem açılarının gerektiği hareketleri yapamaz. Eklem hareketliliğinin kaybını fark etmenin en zor olduğu bölge omurga bölgesidir. Omurgamızda üst üste dizilmiş 24 omurun ahenkli çalışması ile oluşan bir hareketlilik mevcuttur. Bel ve boyun bölgesi daha hareketli sırt bölgesi diğer bölümlere oranla daha hareketsizdir.
Bir bölge diğerlerine oranla daha az hareket ediyorsa, hareket olanağı olan bölümler normal sınırlarını zorlayacak şekilde daha fazla hareket ederek bu açığı kapamaya çalışırlar.
Kişi bu noktada, vücudunu normal hareket alışkanlıklarının dışında kullanmaya başlar ve bu durum giderek yerleşik bir hal alır. Örneğin, normalde sırt bölgesindeki eklemlerin katılımı ile yapılan öne eğilme hareketi daha çok bel bölgesindeki eklemleri kullanarak yapılmaya başlanır.
Görüldüğü gibi vücudumuz eklem hareketlerinde görülen kısıtlılıklara bir çözüm üretmekte fakat bu çözümü üretirken bazı vücut bölümlerine daha fazla yük bindirmektedir.
Rehabilitasyon yaklaşımları var olan eklem kısıtlılıklarını gidermeyi ve kişiye normal şekilde hareket etme becerisi kazandırmayı hedeflerler. Kişi bir eklemde kaybedilmiş açıları uzun süre kullanmamış ise ilgili kas grupları da bu durumdan negatif etkilenirler, kişiye kazanılmış yeni açılar boyunca kaslarını nasıl daha etkin kullanabileceği de öğretilmelidir.
Kaslarımızın kullanılamadığı yâda güçsüzleştiği durumlar halk arasında genellikle kas erimesi, kas zayıflığı yada felç kelimeleri ile ifade edilmektedir. Bir kas kendisini uyaran sinirlerin hasar görmesi, ilgili eklemin hareketlerinin kısıtlanması yada direk kas dokusunun zarar görmesi ile kullanılamaz hale gelebilir.
Bir kasın doğru şekilde çalışabilmesi için gerekli birkaç kıstas mevcuttur:
Kasın hareket etmesine imkân verecek bir eklem yapısı, Kasın uyarılmasını sağlayacak bir sinir uyarımı ve sinir uyarımına cevap verebilecek sağlıklı bir kas dokusu.
Bir kas, sinirlerin kendisine ilettiği elektriksel sinyaller aracılığı ile çalışmaktadır. Sinirlerin herhangi bir yaralanma sebebiyle kesilmesi, bir hastalık sebebiyle işlev göremez hale gelmesi kasları da olumsuz etkileyecektir.
Beyin kanaması yâda Multipl Skleroz gibi nörolojik hastalıklarda kaslar doğru şekilde çalışamazlar beyin kasları çalıştıracak uyarıları doğru şekilde üretemez yada iletim sürecinde sorunlar oluşur benzer şekilde kırılan bir kemik parçası yakınında bulunan bir siniri kesmişse o sinirin uyarmakla yükümlü olduğu kaslar çalışamaz hale gelirler. Her iki olguda da sonuç itibariyle kaslar çalışamıyor durumdadır, fakat rehabilitasyon yaklaşımları çok farklı olmaktadır. Hastanın durumu iyi değerlendirilmeli, harekettin temel unsuru olan tüm yapılar tedavi programına dâhil edilmelidir.
Hareketin oluştuğu eklem, harekette motor görevi gören kas, kası çalıştıran elektriksel uyarıyı taşıyan sinirler ve bu uyarıları üreten sinir sisteminin üst merkezleri. Kaslarımızın çalışması sırasında var olan uyumun kontrolünde bir aksaklık olursa kaslar çalışabilir fakat hareketin gerektirdiği biçimde kasılamazlar bu durum daha çok nörolojik hastalıklar yâda yaşlanmanın etkileri sonucunda görülür.
Kaslarımızın doğru çalışmasında duyularımızın da çok önemli katkısı vardır, ayak tabanımızdaki algılama bozulduysa dengemiz bozulabilir yâda elimize aldığımız bir cismi ne kadar Sıktığımızı bilemediğimiz için kırabilir yâda elimizden düşürebiliriz.
Kaslarımız doğru şekilde yüklenirlerse daha zorlu işleri yerine getirecek kapasiteye ulaşabilirler.Bu durum spor yapanlarda çok net şekilde gözlemlenmektedir, doğru şekilde kaslarını çalıştıran bir sporcu pek çok kişinin kaldıramayacağı yükleri kaldırmakta, çok uzun mesafeleri yorulmaksızın koşabilmektedir. Bir kas sinirin kesilmesi dolayısı ile belirli bir süre aktif olarak kullanılamayacaksa, sinir dokusu iyileşene kadar kasılabilme özelliği ve esneklik açısından korunmalıdır. Bir sporcunun sezon sonunda aktiviteye uzun süre ara vermesi, kırık sonrası bir eklemin hareketinin kısıtlanması ile ilgili kasın yeterince çalışamaması gibi durumların hepsinde kaslar zayıflamaktadır ve doğru yaklaşımla çalıştırılmaları gerekmektedir.
Nefes alışverişimizi olumsuz etkileyen durumlar çoğu zaman performansımızı sandığımızdan çok daha ciddi boyutlarda etkilerler. Yeterince oksijen alamamak kaslarımızın çabuk yorulmasına ve yaralanmaya açık hale gelmesine sebep olur. Böyle bir problemle karşılaşıldığında, nefes alıp vermemizden sorumlu tüm yapıların detaylı şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Bir maraton koşucusu için nefes alışverişinde yaşanacak problem yarışma hayatının sone ermesi ile neticelenecek yâda yaşlı bir birey 5.kattaki evine ulaşmada önemli sorunlar yaşayacak erken yorgunluk sonucu düşme tehlikesi ile karşılaşabilecektir.
Rehabilitasyon yaklaşımlarında vücuda oksijen taşıyan mekanizmaların göz ardı edilmemesi son derece önemlidir. Nasıl motorlu bir taşıtın yakıt olmaksızın hareket etmesi mümkün değilse insanoğlunun da sağlıklı bir sindirim ve solunum sistemi olmaksızın hareket edebilmesi mümkün değildir.
Kan dolaşımımızı olumsuz etkileyen durumlar sindirim ve solunumla kazanılan maddelerin gerekli dokulara yeterince ve zamanında ulaşmasını engellerler. Kan dolaşımı; kalp, kanı taşıyan damarlar ve damarların bazılarını barındıran kas dokularını ilgilendirmektedir. Rehabilitasyon yaklaşımları bazı durumlarda uzun vadede sonuç verebilmektedir, 3 ay boyunca yatağa bağımlı kalan ve sonrasında çeşitli aşamalardan geçerek yürüme noktasına erişen bir kişinin 3 ay önceki performansı ile yürümesi mümkün değildir. Kişinin eski seviyesine tekrar ulaşabilmesi yada toplumsal hayata katılacak düzeye erişebilmesi için, sinir sistemi, eklemleri, kasları, solunum ve dolaşım sistemleri verimli şekilde çalışıyor olmalıdır.
Rehabilitasyonun tanımından yola çıkarak yapılan açıklamalar bizi şu noktaya getirmektedir:
Rehabilitasyon yaklaşımı ezbere ve rutin uygulanacak tedavi şekillerini değil, hastadan alınacak detaylı bilgiler ile var olan tedavi şekillerinin doğru eşleştirilmesini ve bu bilgilerin doğru şekilde analiz edilmesini gerekli kılar.
Rehabilitasyon çok yönlü bir yaklaşımdır, hastanın durumu, beklentileri, sosyal gereksinimleri, iyileşme kapasitesi, fizyoterapistle olan iletişimi ve motivasyonu gibi pek çok faktör bu süreci etkilemektedir.
Rehabilitasyon yaklaşımlarında çeşitli sınıflamalar ve takip edilen çeşitli ekoller mevcuttur:
Tanımlar:
Nörolojik Rehabilitasyon: Nörolojik hastalıkların ve beyin sinir cerrahisi sonrasında uygulanan rehabilitasyonudur bazı durumlarda ortopedik rehabilitasyon yaklaşımların uygulanmasını da gerektirir
Bu alanda, Bobath/NDT, Rood, Brunnstrom,Carr & Shepherd gibi ekoller mevcuttur.
Ortopedik Rehabilitasyon: Ortopedik sakatlıklar, yaralanmalar ve cerrahi sonrası uygulanan tedavi ve koruyucu amaçlı rehabilitasyon sürecidir. Mc Kenzie,Mulligan
Sportif Rehabilitasyon: Sporcu sağlığı ve spor sakatlıklarında uygulanan tedavi amaçlı ve koruyucu uygulamalardır.
Pediatrik rehabilitasyon: Çocukları ilgilendiren nörolojik ve ortopedik problemlerin rehabilitasyonudur.
Geriatrik rehabilitasyon: Yaşlanma sonucu gelişen olumsuz durumların rehabilitasyonunu içeren uygulamalardır
Kardiyopulmoner Rehabilitasyon: Kalp-damar hastalıkları ile dolaşım sistemini içeren cerrahiler sonrasında uygulanan yaklaşımlardır
Obstetrik ve Ürojinekolojik Rehabilitasyon: Hamilelik süresince ve sonrasında, kadın hastalıkları ve üroloji bilim dallarının alanına giren problemlerde uygulanan rehabilitasyon yaklaşımları.