Güncelleme Tarihi:
Subaşı çifti lise yıllarında tanışmış. Uzak akrabalıktan arkadaşlık, ardından da evlilik yoluna girmişler kısa sürede. İlk kıvılcım, Hasan Subaşı’nın bir arkadaşının, “Bu kız sana âşık” demesi üzerine çakmış. “Sen ne diyorsun? Ben de ona âşığım” diyerek o cesaretle ilk adımı atmış. 47 yıla ne anılar sığar, neler yaşanır, hangi zorluklara göğüs gerilir; merakla başlıyoruz sohbete:
Esin Subaşı’nı tanıyalım öncelikle. Neler yapar, bir gününü nasıl geçirir?
Esin Subaşı: Doğma büyüme Ankaralıyım. Eşimle evlendikten sonra Antalya’ya geldim. 21 yaşındaydım, Hasan 23 yaşındaydı evlendiğimizde. 73 senesinde evlendik. Bir kızımız, bir oğlumuz var. Kızım İstanbul’da yaşıyor, oğlum Antalya’da. Hasan haftanın iki-üç günü Ankara’da. Hoş, geldiğinde de evde yok, buranın politik işleriyle koşuşturuyor. Ama yine de Antalya’da oluşu güzellik, en azından beraber bir kahvaltı yapıyoruz. Evimizi çok seviyoruz. Ben hiç sıkılmam evimde. Çok kitap okurum. Birlikteyken evde kahvemiz, sohbetimiz; o bile yetiyor.
Tanışma hikâyenizi dinleyebilir miyiz?
Esin Subaşı: Hasan Antalya’da, ben Ankara’dayım o yıllarda. Birçok kuzen var, çok kalabalık bir yaş grubumuz var ama Hasan’a ben hep ayrı gözle baktım; o da öyle yapmış. Ben lise 2’deyken bize söz kesildi. Hasan geliyordu Ankara’ya kaçamak, aile düğünleri oluyor İstanbul’da, ben gidiyorum koşa koşa. Elmalı’ya geliyoruz yazın. Sonra mektuplaşmalar başladı. Baktılar biz iflah olmayacağız, hemen söz kestiler. Ben TED’de okuyorum o yıllarda. Olay oldu tabii kolejde. Hasan gelir kolejin kapısında bekler. Kısmetmiş. Çok da mutlu bir evliliğimiz oldu.
İLK MEKTUBU YAZDIM
Hasan Subaşı: Erken evlendik, yol aldık. Benim akranım bir arkadaşım vardı. O bana, “Bu kız sana âşık” dedi. Ben de, “Sen ne diyorsun” dedim, “Ben de ona âşığım”. İkimiz de seziyoruz ama çok küçüğüz. Daha lisedeyiz. İlk mektubumu o günden sonra yazdım. İlk belediye başkanlığı dönemimizde ben 38 yaşındaydım. Seçime hazırlanırken aile fotoğrafını seçim broşürüne koydum. “Ailem en değerli varlığım. Onun dışında da maddi varlıklarım şunlardır” diye sıraladım. Ardından da şeffaflık, katılımcı hukuk ve insan diyorum. Herkes “Bu ne diyor, katılım falan...” diyor.
Siyasete giriş sürecinde neler yaşandı?
Esin Subaşı: Seçime girmeye karar verdiğinde son gün imza attı. Belediye başkanlığı seçiminde 89 yılında. Son gün artık saat 17’de bitiyor başvuru. Yaka paça Hasan’ı götürdüler, imzasını attırdılar. Kabul etmedi önceleri. Geceleri uyku falan kalmadı, düşünüyor. Çok da genciz. Kabus gibiydi. Biz apolitik bir aileyiz. Adaylık başvurusunda bulunduğunu öğrendiğimizde çoluk çocuk hüngür hüngür ağladık. Bu işleri seven birisinin başına gelse ne kadar sevinir. Biz bayağı hastalandık. Aile bölünecek, çok da alışkınız bir arada düzenli yaşamaya. Ama Hasan “İş bitti” deyince kolları sıvadık, arkasında durduk. Düştüm seçim meydanlarına, mahallelere. O zaman Antalya küçük, girip çıkmadığımız mahalle kalmadı. Öyle ki, ben kendi performansıma da hayret ettim. Hep geri duruyorum, kolumdan çekiyorlar, “Başkan adayının eşi” diyorlar. Ben korkak, ürkek bir “Merhaba” diyorum.
PROTOKOL KİTABI BULABİLİR MİYİZ
Esin Subaşı: Hasan seçildi, rahmetli Doğan Bey vardı, danışman. “Bana belediyeyle ilgili bir protokol kitabı bulabilir misiniz” dedim. Doğan Bey şaşırdı. “Hanımefendi hiç duymadım böyle bir şey. Dışişleri, İçişleri vardır belki ama belediyenin yoktur” dedi. “Ben hiçbir şey bilmiyorum Doğan Bey. Belediye, protokol nedir, nasıl davranılır bilmiyorum” dedim. Nezaketsizlik yapmaktan, Hasan’ı yıpratmaktan korkarım. Yıllarca elim ayağım titreyerek, devamlı yanlış yapmaktan korkarak destek olmaya çalıştım.
KENDİMİ TANITMAZDIM
Esin Subaşı: Ben kendi aracımı kullandım hep. Çocukluğumdan bu yana iki dizimde protez var. Sakınıyorum; burkuluyor, çıkıyor, düşüyorum falan. Bir gün Kaleiçi’nde dernek yemeği var. Kendi aracımla gidiyorum yine. Durdurdu beni görevli. Arabayla yukarıya çıkamayacağımı söyledi. Kendimi katiyen tanıtmazdım, “Ben belediye başkanının eşiyim” demezdim. İki dizimde protez olduğunu, yolların bozuk olduğunu söyleyip aracımla çıkmak için ricada bulundum. İzin vermeyince de park ettim arabayı. Şıkır şıkır giyinmişim, ayağımda topuklular, başladım tırmanmaya. O günkü ıstırabımı, yaşadığım zorluğu anlatamam.
HALK GÜNÜNDE RANDEVU ALACAKTIM
Esin Subaşı: Belediyecilik zamanları Hasan’ı hiç göremiyorum. Çocuklar okulda, küçükler, her şey benim üzerime kaldı. Aradım Hasan’ı, “Senin halk gününe randevu alayım da geleyim. Evdeki problemleri, çocuklarla ilgili olayları bir konuşalım bari” dedim. Artık bu böyle dilden dile yayıldı. Siyasetçi eşi olmanın zorlukları. Seviyor olsaydım bu hayatı daha kolay olurdu. Hep bir görev gibi eşinin yanında durmak gibi. Hatta Hasan bir gün bana şöyle dedi: “Sen şöyle benim arkamda tam dursan. Politikayı çok sevsen, ben Cumhurbaşkanı bile olurdum.”
HANIMI İHMAL ETMİŞİZ
Hasan Subaşı: Belediyeye bir kez beni tebrik etmeye geldi, bir daha da gelmedi. Çok yoğun geçti belediyecilik hayatımız. Esin ile çocuklarla ilgilenemiyorum. Esin şikâyetçi. Halka kıymet veriyoruz ama hanımı ihmal etmişiz.
* Tartışmalar nasıl sonuçlanır? Eşinizin “iyi ki” dediğiniz özellikleri nelerdir?
Esin Subaşı: Küsmemiz yoktur, azıcık surat ederim ben. Kadın olmak da bunu gerektirir. Uzamaz iş ama ikimiz de dikiz. Hoşgörülü ama dik insanlarız. Dominant karakteriz ikimiz de. Ben yanlış gördüğüm zaman söylerim. Hasan da söyler ve beni biraz iyimser olmaya davet eder bazen. Yapım daha gerçekçi.
MENDİLDEN KRAVATA SON DOKUNUŞ
Hasan Subaşı, giyimine kuşamına önem veriyor. “Düşkündür giyime. Temizlik ve renk uyumu en hassas noktası. Ancak şöyle bir göz atmak gerekiyor bazen” diyor Esin Subaşı. “Sizin fikrinizi alır mı giyinirken” diye soruyorum:
“Fikrimi almıyor gibi davranır aslında. Her zaman şık olmaya özen gösterir. Bir bakarsınız giyinip gelmiş. Hemen sorar: ‘Nasıl olmuş?’ Mendilinden kravatına, çorabından ayakkabısına kadar göz gezdirir, beğenmediğim bir şey olursa da söylerim; hemen gerekli düzenlemeleri yapar.”
Esin Subaşı kahkahalarla son cümleyi ekliyor: “Bazen bir çorabı değiştirmemek için bütün kıyafeti ona göre ayarlar.”
TARZIMI NİYE DEĞİŞTİREYİM
* Peki Hasan Subaşı eşinin kıyafetine karışır mı?
“Dekolte giyinmeyi severim” diyor Esin Subaşı: “Ben yerine göre giyinmeyi bilen insanım. Akşamları da dekolte giyerim kimi zaman. Hemen söylenir, ‘Biraz açık olmamış mı’ diye. ‘Olmadı Hasan’ derim, ‘Peki’ der. Çıtlatır ama bakıyor ben direniyorum, susar. Tarzımı niye değiştireyim?”
DONDURMA İKRAMI
Antalya Elmalı’da bir çiftliği var Subaşı ailesinin; 150-200 tane keçi ve oğlak. Onların sütünden dondurma yapılıyor çiftlikte. Evlerinin hemen 100 metre ilerisinde “Konak Dondurma” diye bir dükkân var, Subaşı Çiftliği’nin ürünleri satılıyor. “Oğlum çok keyif aldı o işten. Kendisi inşaat mühendisi” diye anlatıyor Esin Subaşı. Sohbetimize orada devam etmeye karar verip, çıkıyoruz evden. Şirin, küçük bir dükkân. Hasan Subaşı hemen geçiyor dondurma standının arkasına, sıralıyor keçi sütünden yapılmış çeşit çeşit tatları. İlk dondurma külahını eşi için hazırlıyor. Ben de Hasan Subaşı’nın önerisiyle ballı bademli, bitter çikolatalı ve çilekli dondurmaları tadıyorum.
KRALİÇEM
Dondurmalarımızı yedikten sonra sahile doğru yürüyüşe başlıyoruz. Yıllara meydan okurcasına tutuyorlar birbirlerinin ellerini. Sahile inişteki rampada Hasan Subaşı yardım ediyor eşine, “Dizlerinde rahatsızlık var kraliçemin” diyor.
KANARYAYI YIKADIM ÖLDÜ
Esin Subaşı: Bir pazar baktım Hasan giyiniyor. “Hayırdır” dedim, “Kanarya sevenler derneğinin toplantısı var” dedi. “Öyle mi güle güle” dedim, ama renk vermedim çünkü şaka yapıyormuş gibi geldi. İki saat sonra elinde bir kanaryayla döndü eve. Sarı bir kanarya hediye etmişler. Koyduk baş köşeye. Bir sabah kanarya kirli gibi geldi gözüme, ben cahillikten, titizlikten yıkamaya karar verdim. Aldım avucuma, duşu hafif açtım, elimi de siper ettim, başladı hayvan titremeye. Hemen havlular, kalorifer falan kurtardık. Korkudan olduğunu düşünüp bir süre sonra yine yıkadım. İkinci kez yıkadığımda öldü hayvancık. Ne üzüldüm ne üzüldüm. Sonra herkes beni diline doladı, “Kanaryayı da yıka, kuşu da yıkar bu” diye. Veterinerlere gitti, geldi; çocukların iki gözü iki çeşme, bahçede mezar kazıldı oraya gömüldü Limon.
Hasan Subaşı: Hanımların bu titizlik, temizlik işleri nerelere varıyor.
YARIM ASRIN SIRRI
Subaşı çifti yaklaşık yarım asırdır evliler. “Çok şükür 47 yıldır birlikteyiz” diyor Esin Hanım. “Gençlere uzun evliliğin sırlarını vermek ister misiniz” diye soruyorum. Biraz hüzün ancak çokça sitem içeren şu sözleri sarf ediyor: “Artık gençlere uzun evlilik için öneri vermek haddimiz değil. Bizim zamanımızda her şey çok başkaydı. İnsanların birbirine saygısı, sevgisi, hoşgörüsü vardı ve aile kavramı sanki daha kıymetliydi. Şimdi maalesef öyle değil. Bir duyuyorsunuz evlenmişler. Daha evliliklerini tebrik edemeden bakıyorsunuz boşanmışlar. Öylesine kanıksadık ki, ‘Öyle mi, onlar da mı ayrılmışlar’ demekle yetiniyoruz. ‘Ne çekeceğim’ deyip hemen koparıyorlar bağlarını. Biz neredeyse yarım asırdır birlikteyiz. Sevgi, saygı, aşk; geldik çok şükür bu senelere.”
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR