Güncelleme Tarihi:
Çetin Doğuş Dilmen 34 yaşında. 2011’den beri pilotluk yapıyor. 3 senedir de yangın pilotu olarak çalışıyor. Orman Bölge Müdürlüğü’nün Güvercinlik’teki üssünde konuşlu Mİ-28 tipi helikopterle uçuyor. Çetin Doğuş Dilmen ile Orman Bölge Müdürlüğü’nün denize bakan yüksek bir yamaçtaki üssünde buluşup konuşmaya başladık.
“Günde 11 saatten fazla çalıştığımız günler oldu. Daha önce de büyük yangınlarda çalıştık. Ama bu kadar büyüğüne rastlamadık. Ama bu yangınlar öyle yangınlar değildi. Hiç sönme eğiliminde değillerdi. Yangının büyümesi için bütün iklim şartları da mevcuttu” diye başladı söze... Soru-cevap şeklinde devam ettik:
* Yangın pilotluğunun en büyük riski nedir?
Yangın pilotluğunun riski çok fazla. Mesela sivil havacılıkta en fazla (yer +) 500 fite kadar alçalırız. Bu değişmez kuraldır. Bundan daha fazla alçalamazsınız. Ama yangında işler çok değişiyor. 50 fite kadar indiğimiz, alçaldığımız yerler oluyor. Rakam vermeye gerek yok ama biz çok alçaldık.
* Çok heyecanlandığınız da oluyor mu?
Soğukkanlılığınızı korumaya mecbursunuz. Aşağıda da yukarıda da sizden iş bekleyen insanlar var. Benim için en zoru İzmir’deki yangına giderken Maraş’ta düşen uçağın haberini almamdı. O uçakta arkadaşım da vardı, şehit oldu.
* Diğer pilotlarla irtibatlı mısınız?
Bütün yangın pilotları hepimiz birbirimizle irtibat halindeyiz. Teknoloji çağındayız. Bu işin içindeki herkes birbirini tanır. Yakıt almaya indiğiniz zaman orada pilot arkadaşlarınızı görürsünüz. Beraber yer, beraber içersiniz.
O BULUTLARI UNUTAMIYORUM
* Unutamadığınız bir an var mı?
Aşağı Mazı’daki yangına gittiğimizde denizden su alıp atıyoruz. Duman bulutu orayı birden kapattı. Etrafımızı tamamen sardı. Aşağı Mazı’nın tek bir çıkış noktası vardır. Orası kapanırsa başka yerden çıkmanız mümkün değil. O nokta kapandıktan sonra insanların orada sıkıştığını gördük. Köyün üzerini kaplayan o kızıl bulutları unutamıyorum. İnsanlar kaçmaya çalışıyordu. Küçücük çocuklar çıplak ayaklarıyla yangın söndürmeye çalışıyordu. Zaten Sahil Güvenlik botları gelip insanları çıkardı.
* “Uçak mı helikopter mi daha etkili?” temalı tartışmalara nasıl bakıyorsunuz?
Ben 2011’den beri pilotum ama babam 45 yıldır bu mesleği yapıyor. 1976’dan beri. Yani bu işin içine doğdum diyebilirim. Herkes helikopter ve uçakla bu işlerin olacağını düşünür. Bu da normaldir. Ama bütün olarak yaklaşmak lazım. Hava unsurları kara unsurlarının destekçisidir. Yangın söndürme operasyonunda uçağın da helikopterin de geminin de yeri ayrıdır. Arazözlerin, gözü pek personelin ve diğer bütün araçların yeri ayrıdır. Arazinin ve yangının durumuna göre uçak veya helikopter kullanılır. Nerede hangi kara aracının veya hava aracının etkili olacağını bu işin profesyonelleri bilir.
* Suyun nereye döküleceğine kim karar verir?
Yangına müdahaleyi ‘Yangın Harekât Merkezi’ yönetir. Her bölge için karada bir ‘Yangın amiri’ vardır. Bu amir orman idaresinin yöneticilerindendir. Hava unsurları ile doğrudan irtibatlıdır. Helikopterde orman idaresinin de irtibat görevlisi olur her zaman. Karadaki amir, helikopterdeki orman görevlisine nereye su atışı istendiğini bildirir. Orman görevlisi de bize karadan gelen talebi ve atış istenen yeri söyler. Yardımcı pilot rüzgârı hesaplar ve istikameti bildirir. Kaptan pilot oraya doğru alçalır. Uçuş mühendisi de düğmeye basarak suyu boşaltır.
GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİL
* Hiç ‘Ne yaptığımızı bilmeyenler bile hakkımızda konuşuyor’ dediğiniz oluyor mu?
Her yangını kendi özel şartları içinde düşünmek lazım. Bu şartlar içinde suya yakınlık, arazi şartları, yangın irtifası, hava durumu, hava trafiği, rüzgâr gibi birçok değişkeni var. Bazen su yangına çok yakın olur. Ama yangının irtifası yüksektir. O zamanlarda bizi ‘Suyu neden gidip uzaktan alıyorsunuz’ diye eleştirirler acemiler veya işi hiç bilmeyenler. Bu eleştiriyi çok duyarız. Ama yüksek irtifadaki yangında yangının en yakınındaki dip noktadan suyu alamayız. Teknik olarak özel açıları hesap etmek zorundayız. Yani orada olan biten bir helikopterin su alıp yangına dökmesinden ibaret değil.
KAMÇATKA GİBİ
* Kaptan pilot Anton Lardekov, Rus ordusundan ayrılan bir pilot. O da Güvercinlik’teki helikopterde görev yapıyor. Onun değerlendirmesi ise şöyle: “Türkiye’deki yangınlar genel itibariyle zor yangınlar. Dağlık alanlar olduğu için. Ben Endonezya’da ve Afrika’da bu işi yaptım. Ama hiç bu kadar zor değildi. Profesyonel bir pilot olarak sadece işimi yaparım. Helikopterdeyken sadece yaptığım işi düşünürüm, duygusal olmam. Bizim için en büyük risk dağlık bir alanda dumanların içinde olduğumuz zamanlar. Son yangınlarda da bunu birkaç kez tecrübe etmiştik. Rusya’da buraya benzer çok nokta yok. Ama Kamçatka’ya benzetebilirim...”
TECRÜBE VE KOORDİNASYON
* Mİ-26’nın kaptan pilotu Vasily Trutko 40 yıllık tecrübeye sahip. Rusya’da bu konuda en tecrübeli ve en yetkin dört kişiden biri olarak tanınıyor. Son 8 yıldır da Türkiye’de... Trutko “Alevler üzerinde ve duman bulutları içindesiniz. Zor ve dağlık bir coğrafya. Bu başlı başına bir risk. Tecrübe ve soğukkanlılık önemli. Yerdeki unsurlarla koordinasyon da çok hayati. İyi koordine olduk ve elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık...” dedi.
MÜDAHALE YOK DEDİLER AMA BİZ ORADAYDIK
* 32 yaşındaki Gökhan Tokdemir, Milas’taki üste görev yapıyor. Mekatronik mühendisi, ABD’de pilotluk eğitimi almış. Babası asker, babasına özenerek bu işe girmiş... Görev aldığı Mİ-26 tipi helikopter Rus yapımı ve dünyanın en büyük yangın söndürme helikopteri olarak biliniyor. Tek seferde 15 ton su atabiliyor. 20 ton yük taşıyabiliyor, 80 kişiyi de bir yerden bir yere taşıyabiliyor. “Limitleri zorladık” diyen genç pilot bazı haksız eleştirilere maruz kaldıklarını düşünüyor...
* Ne zamandır bu işi yapıyorsun?
Benim ilk sezonum. Daha yeni başladım. Cumhuriyet tarihinin en büyük yangınını ilk sezonumda tecrübe ettim. Bir ay içinde 160 saat uçuş yaptım. Bu kadar kısa süre için büyük bir tecrübe bu. Pilot olmak hayalimdi.
TERS RÜZGÂR RİSK
* Ne hissettin?
Hiç yorulmadık. Ne zaman güzel bir atış yaptıysak daha da motive olup güne devam ettik. Bazen 16 saat günlük mesai yaptık, bunun 12 saati fiili uçuştu. Bir köye yetiştiğimizde, bir canı da kurtardığımızda yorgunluğumuz da gidiyor zaten.
* Çok riskli durumlar oldu mu?
Bir kere su attıktan sonra dumanın içinde kaldık. Bir defa da su alırken ters rüzgârdan dolayı ciddi bir sıkıntı yaşadık.
* En büyük korkunuz ters rüzgâr mıdır?
Evet, ters rüzgâr büyük bir risktir. Aşağı çeker sizi. Pilotun profesyonelliği orada devreye girer zaten. Biz çok risk almamaya çalışıyoruz. Ama alabildiğimiz kadar riski alıyoruz zaten. Özellikle Marmaris yangının da dağlık alanda yamaca su atılması istenmişti. Bizim helikopterimiz büyük bir helikopter. Diğer küçük helikopterlerin manevralarını yapamıyoruz tabi. Ama limitleri sonuna kadar da zorluyoruz.
* Havadan müdahale oldu, olmadı tartışmalarından haberdar mıydınız?
Haberdar olduk, çok da üzüldük. Biz öğlen yakıt ve yemek için üssümüze dönmüştük. Haberlere baktım, bizim geldiğimiz yerden, termik santralin oradan bir yayın yapılıyor. ‘Havadan müdahale yok’ deniliyor. Ama biz en başından beri orada görev almıştık. Üzüldük yani. Emek verdiğimiz yerlerde sanki yokmuşuz.
İKİ DAKİKANIZ VAR HEMEN KAÇIN
Samim Yiğit, Jandarma’nın havacılık biriminden emekli bir albay. Birkaç yıldır da yangın söndürme pilotu olarak çalışıyor. Yatağan’daki KA-32 tipi helikopteri kullanıyor. Son yangınlarda hiç unutamadıkları bir hatırasını şöyle anlattı: “Yangın Harekât Merkezi’nin görevlendirmesiyle su atışı yapıyorduk. Gökçukur’da Orman Bölge Müdürlüğü’nün bir üssü var. Oradan da su alıyorduk. Su almaya giderken alevlerin arka taraftan yaklaştığını ve Gökçukur’dan çıkış yolunu kapatmak üzere olduğunu gördük. Fakat oradaki yaklaşık 20 kişilik ekibin bunun farkında olma imkânı yoktu. Telsizle iletişim kurmaya çalıştık. Çok sıkıntılı bir durum yaklaşıyordu. Su almak yerine hemen oraya indik. Yüz yüze iletişim kurma imkânı oldu. Bağırdık onlara ‘İki dakikanız var, hemen kaçın’ diye. Oradan kaçtılar ama kaçışları da duman altı oldu. Yani dumanın içine girdiler. Biz helikopterle havada bekliyoruz ‘acaba çıkabilecekler mi’ diye. Zaten onları helikoptere alıp tahliye etme imkânımız da yoktu. Bir yangının ne kadar kısa sürede nasıl hiç öngörülemeyecek şekilde ilerlediğini ve yön değiştirdiğini bir kez daha bu örnekle görmüş olduk. Birkaç dakikalık bir fark ile büyük bir can kaybının eşiğinden dönülmüş oldu...”