Söz, avukat parası benden

Güncelleme Tarihi:

Söz, avukat parası benden
Oluşturulma Tarihi: Haziran 24, 2014 01:03

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın İsviçre’de 8 ayrı hesabı olduğu iddiasını anımsatarak, “‘İsviçre bankalarında benim ve çocuklarımın hesabının olup olmadığına’ dair bir dilekçeyi İsviçre yetkililerine ver. Sayın Başbakan sana söz; sen yeter ki talimatı ver. Avukat parasını ben ödeyeceğim” çağrısında da bulundu. Parti Meclisi toplantısı öncesi konuşan Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi:

Haberin Devamı

FEZLEKELERİ SAKLIYORLAR

17 Aralık’ta bir hükümetin, bir devleti nasıl soyduğuna tanık olundu. 4 eski bakanla ilgili soruşturma komisyonu kurulması 5 Mayıs’taki görüşmenin ardından fiilen başladı, ancak komisyon üyeleri belirlenmedi. 50 gündür bir arpa boyu yol alınamadı. 50 gündür engelleniyor. Neden? ‘Acaba cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasına bu komisyonun kuruluşunu oluşturabilir miyiz?’ Neden engelleniyor? Fezlekeler CHP’li üyelerin eline geçmesin diye. Şimdi ben kamuoyu önünde Sayın Cemil Çiçek’e soruyorum; o fezlekeleri ne kadar saklayacaksın? Nereye kadar saklayacaksın? Sen acaba bunun hesabını verebilecek misin? Sen TBMM’nin Başkanı mısın, yoksa Adalet ve Kalkınma Grubu’nun mu başkanısın? 50 gün geçmiş fezlekeler milletvekillerinin eline geçmesin diye özel bir çaba harcıyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Demokratik, ahlaki bulmuyoruz.

AYRIL O ZAMAN
Bülent Arınç, 2 Haziran’daki Bakanlar Kurulu toplantısından sonra, ‘Zannediyorum ki bu hafta içinde AK Parti Grubu da soruşturma komisyonuna vereceği üyeleri mutlaka bildirmiş olacaktır. Bildirmezse o zaman kasıtlı bir gecikmeden bahsedilebilir. Bunun sorumlusu AK Parti Grubu olur’ demişti. Bildirilmedi, komisyon üyeleri seçilmedi. Kim kasıtlı? Eğer bir yolsuzluk olayını ortaya çıkarmamak için sizin grubunuz kasıtlı davranıyorsa, yolsuzluklar konusunda bu kadar titiz olduğunu iddia ediyorsa, inançlarımız gereği de boğazından aşağıya haram lokma inenlerden hesap sorulmasına inanıyorsan, senin o grubun içinde bulunmanın gerekçesi ne? Ayrıl o zaman.
Senin madem ki özgül ağırlığın vardı, o özgül ağırlığını kul hakkı yiyenlerden yana değil de dürüst, temiz insanlardan yana niye kullanmıyorsun?

RÜŞVET ALAN VE VEREN
17 Aralık Operasyonu’ndan sonra 2 önemli havuz ortaya çıktı. Bunlardan biri medya, diğeri ise rüşvet havuzu. Başbakan Erdoğan’ın çocuklarının içinde oldukları TÜRGEV’in, devletten ihale alanların rüşvetlerini yatırdığı rüşvet havuzu. Vakfa, Suudi Arabistan’daki bir şirketten 99 milyon 999 bin 990 dolar para geldi. Her konuya itiraz eden Erdoğan, bu konuda niye konuşmuyor? TÜRGEV’e, Bakanlar Kurulu kararıyla kamu yarına çalışan vakıf statüsü verdiler. Bizim tarihimizde ilk kez bir rüşvet havuzuna kamu yararına çalışan vakıf statüsü verildi. Tam bir yüz karası. Nüfuz ticareti denilen bir olay var, suç. Bulunduğu yerin gücünü kullanarak yandaşlarına çıkar sağlamaktır. Acaba Bilal Erdoğan bu vakıfta olmasaydı, millet rüşvetini buraya yatırır mıydı? İhale alanlara bakın, önce parayı buraya yatırıyorlar. Erdoğan, çocuğuyla beraber rüşvet alan, rüşvet veren konumundadır.

İSVİÇRE’DE 8 HESAP
Başbakan Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasındaki 26 Şubat’taki konuşma, açık bir rüşvet pazarlığı. Şimdi kalkmış meydan meydan geziyor. İnsan biraz utanır. İnsanda bir arpa kadar en azından utanma duygusu olur. WikiLeaks belgelerinde Başbakan Erdoğan’ın İsviçre bankalarında 8 ayrı hesabının olduğu söylendi. Defalarca söyledik; ilgili yere başvur, hesabının olmadığını çok rahat kanıtlayabilirsin. Bu konuda benzer bir iddia Sayın Baykal için de yapılmıştı. Sayın Baykal, hemen avukatına talimat verdi. Dilekçe verildi, cevaplar alındı. Ne sayın Baykal’ın ne çocuklarının İsviçre bankalarında 5 kuruş hesabı yok. Soru şu: Recep Tayyip Erdoğan niye böyle bir dilekçe vermiyor? Parayı sevdiğini, harcamamak için çaba harcadığını, para istiflediğini biliyorum aile boyu, adımın Kemal olduğu kadar... Ama ben ona çok açıkça bir çağrı yapıyorum; Sevgili Erdoğan avukata para vermiyorsan, sadece şu talimatı ver; ‘İsviçre bankalarında benim ve çocuklarımın hesabının olup olmadığına’ dair bir dilekçeyi İsviçre yetkililerine ver. Sana söz veriyorum, namus sözü, o avukatın ücretini ben ödeyeceğim. Yeter ki sen bu dilekçeyi ver. Vermezsen, senin de yurtdışında, İsviçre bankalarında çalınmış paraların var diyeceğim. Bundan kurtulamazsın. Milletin önünde söz veriyorum. Sen yeter ki talimatı ver. ‘Avukat bulamıyorum’ diyorsan bana yetkiyi ver, avukatı ben bulacağım, parasını da ben vereceğim. Seni temize çıkarmak için yapacağım bunu, eğer temizsen. Ama kirliysen, ben biliyorum bana yetki vermezsin.

DİKTATÖRE YALVARACAKSINIZ
Soma’da 301 işçinin hayatını kaybetmesiyle ilgili hazırlanan 61 maddelik yasa tasarısı, araya bir sürü şeyler sıkıştırarak alt komisyonda 106 maddeye çıkarıldı. Ölen insanlara saygıları yok bunların. Ne koyuyorlar o kanuna biliyor musunuz? Hukuk devletini açıkça rafa kaldırıyorlar. Bir diktatör bozuntusunun bütün beklentilerini yerine getirebileceği bir hukuk düzeni kurmak istiyorlar. Yeni getirilen düzenlemeyle, mahkeme kararını yerine getirmeyen kamu görevlisi hakkında ceza soruşturması ve kovuşturması yapılamayacak. Bu mu hukuk devleti? Ben bu ülkenin hukuk fakültelerine, barolarına seslenmek istiyorum; Neredesiniz siz? Yarın haksız olarak görevden alındığınızda nereye başvuracaksınız? Mahkemelere değil. Gidip bir diktatör bozuntusunun önünde diz çöküp ona yalvaracaksınız, ‘Benim kararımı uygula’ diye.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!