Oluşturulma Tarihi: Mart 13, 2004 00:00
SABAH erken saatte cep telefonum çalınca ‘‘Günaydın Hasan Abi’’ diye açtım. Çünkü o saatte sadece Hasan Cemal arar. Erkencidir. ‘‘Oğlum
seçimler geliyor. Kime oy atıcaz?’’ diye sordu.Yanlış anlamayın,
Galatasaray Spor Kulübü seçimlerinden söz ediyordu. Kime oy atmamız gerektiğini konuştuk biraz. Üç aşağı beş yukarı aynı fikirdeydik. ‘‘Sen nerdesin’’ dedim. Kıbrıs'taydı. Nabız yoklamaya gitmişti. ‘‘Denktaş ne yapıyor?’’ diye sordum. ‘‘Bence iyi götürüyor’’ dedi. ‘‘Referanduma kadar sorun çıkmayacak gibi görünüyor’’ diye de ekledi. ‘‘Sence referandum nasıl görünüyor?’’ dedim. ‘‘Referandumda hayır çıkmaz. Hele hele Türkiyeliler denilen oraya göçmüş Türklerin toprak ve mal-mülk kaygılarını ortadan kaldıracak bir adım atılırsa yüzde 90'la referandumdan evet çıkar’’ şeklindeki kanaatini bildirdi. Önceki akşam Türk Dışişleri'nin çok önemli bir misyonunda görevli bir diplomat ile yemekteydik. New York'taki başlangıç görüşmelerinin nasıl gerçekleştiğini sordum. ‘‘Türk tarafı çok yapıcıydı. Artık start verildi. Referanduma kadar sorun çıkmaz’’ dedi. ‘‘Referandumda KKTC'den sorun çıkacak gibi bir hava alıyor musun?’’ diye sordum. ‘‘Ben Türk tarafından sorun çıkacağını sanmıyorum ama Rum tarafından evet çıkma ihtimali bulunduğunu hiç zannetmiyorum’’ dedi. ‘‘Nasıl yani?’’ dedim. ‘‘Rum kesimi referandumda kesin hayır diyecek. Bu görünüyor. Hele hele Yunanistan seçimlerinden sonra bu bence iyice netleşti’’ dedi. Bu durum KKTC ve Türkiye açısından olumlu bir durum. Pek çok ‘‘uzmana’’ ve siyasetçiye göre Rum tarafından çıkacak bir ‘‘Hayır’’ kararı KKTC'ye yönelik ambargonun kalkması ve KKTC'nin yavaş yavaş da olsa tanınmaya başlaması anlamına gelecek. Ancak Denktaş ve ‘‘sadık’’ danışmanı Mümtaz Soysal farklı bir havadalar.Dedikodu yazmayı sevmem ama güvenilir kaynaklardan gelen bir bilgiyi aktarayım, ne demek istediğimi daha iyi anlayın. Perşembe gecesi Girne ile Lefkoşa arasındaki bir balık lokantasında Mümtaz Soysal bir grup dostuyla yemek yiyor. Masada eski Lefkoşa Büyükelçisi ve DSP; MHP Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu da var. Orada da konu Kıbrıs'ta süren görüşmeler. Mümtaz Hoca yakın gelecekte olacaklarla ilgili bilgi veriyor. Soysal'a göre Denktaş görüşmecilikten çekilecek. Bunun için net bir tarih vermiyor Mümtaz Hoca ama nisanı bulmayacağı kesin gibi konuşuluyor. Denktaş görüşmecilikten çekilecek, Annan Planı'na karşı kampanya başlatacak..KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş'ın danışmanı Mümtaz Soysal masadakilere bu bilgileri aktarıyor. Masadaki herkes bu tavırdan memnun, keyifle yemekleri yiyip kalkıyorlar. Bu yemeğin yendiği restoranın adı LemonTree.Çevre masalarda oturup bu konuşmaları dinleyenlerin iştahları kaçıyor. MSB'den yanıtBAŞBAKAN'ın Güney Kore gezisi öncesi bu ülkeden alınacak olan ‘‘kundağı motorlu toplarla’’ ilgili olarak bir yazı yazmış ve bu toplardaki yerli üretim payının artırılması gerektiğini söylemiştim. Aslında bu benim yıllar önce ele alıp yazdığım bir konuydu ve gezi vesilesiyle bir kez daha hatırlatmakta fayda görmüştüm. Bu yazıma biraz gecikmeli de olsa Milli Savunma Bakanlığı'ndan bir yanıt geldi. T 155 Fırtına Obüs olarak kodlanan bu toplar yurtdışında üretilerek tedarik edilmeyecekmiş. Fırtına obüsleri ateş gücü, menzili ve diğer performans özellikleri açısından sınıfının son jenerasyon özelliklerine sahip olacakmış. Benzerleri dünyada 6.5 milyon dolara satılırken, Türkiye bu obüsleri 3,2 milyon dolar maliyetle üretiyormuş ve yerli imalat katkı payının yüzde 70'lere çıkması hedefleniyormuş. Sadece yurtiçinde üretimi olmayan parçalar yurtdışından alınıyormuş. Çok hassas atış sistemleri bile Türkiye'de
Aselsan tarafından yapılıyormuş. Adapazarı tank palet fabrikası bu iş için yeniden organize edilmiş ve dünya standartlarına çıkarılmış. Bu proje Silahlı Kuvvetler'in, Türk Savunma Sanayii'nin daha büyük projelerine altyapı hazırlaması açısından da önem taşıyormuş. Bu bilgiler beni sevindirdi. Demek ki, bizim yıllar önce yazdığımız yazılar hedefine ulaşmış. Bence şimdi hedef yüzde yüz Türk üretimi olmalı. Çocuklar abur cuburdan uzak dursunHİDROJENE yağların kanser yaptığını yazınca McDonald's'tan aradılar. Genel Müdürleri Sadi Fansa gelip bilgi vermek istedi. Geldi ve McDonald's'ın hijyen ve kaliteye ne kadar önem verdiğini anlattı. Bunlar bilmediğim şeyler değildi. Uluslararası bir gıda deviysen ve her gün 46 milyon hamburger satıyorsan öyle olacaksın. Çünkü bir tek olumsuz vaka bile bir devi zor duruma sokabilir. ‘‘Ben sizin temiz olmadığınızı söylemedim. Ben daha geniş bir kavram ortaya atıyorum. Yağların zararlı olduğunu söylüyorum. Bunu tek kullanan siz değilsiniz. Çikolatasından kızartılmış cipsine, çerezine kadar her yerde hidrojene yağlar kullanılıyor. Bunların zararına ilişkin elimde dünyanın en saygın üniversitelerinin, bilim adamlarının araştırmaları var’’ dedim. ‘‘Haklısınız. Birisi eğer sabahtan akşama her öğün kızartma yerse, cips yerse sorun olabilir. Önemli olan dengeli beslenme’’ dedi. Fansa da, yüksek derecelerde eriyen hidrojene yağların zararlı olduğunu ama kendilerinin düşük derecelerde eriyen yağ kullandıklarını söyledi. Onu da biliyordum çünkü yazıyı yazmadan önce içinde onlarınki de bulunan pek çok yağı incelemiştim.‘‘Ben çocuklarımızı korumak için yazıyorum. Size düşman olduğum için değil’’ dedim. ‘‘Biliyoruz, dengeli beslenme önemli. Biz de kimsenin günde üç öğün McDonald's yemesini tavsiye etmiyoruz. Günde üç öğün ne yerseniz yiyin bir zararını görürsünüz’’ dedi. Çocukların kızartma fast food ürünlerinden, kızartılmış çerezlerden, fazla çikolata ve benzeri ürenlerden, kısacası içinde hidrojene yağ bulunduran gıdalardan mümkün olduğunca uzak durması gerektiğini konusunda hemfikir olduk.Ben bu konuda yazmaya ve ana babaları uyarmaya devam edeceğim. NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Mağduriyetimizin hesabını yakaladığımızdan değil, bizi mağdur edenlerden sorduğumuz zaman.
button