OluÅŸturulma Tarihi: Mart 31, 2000 00:00
SÖYLE KÜÇÜK BURJUVA, NE OLDU SANA?* Burjuvazinin sosyolojik bir terim olduÄŸunu ve hatta kendilerinin burjuva olduÄŸunu bilmeyenlerle karşılaÅŸtım. Burjuva sözünün insanları rahatsız edebilecek politik bir terim olduÄŸunu söyleyen doktorlarla bile tanıştım. Ama ister beÄŸenelim ister kabullenmeyelim bu yazıyı okuyanlar olarak hemen hepimiz birer burjuvayız -eÄŸer mutlaka sosyolojik bir tanım gerekiyorsa!..Bu tanımın dışında olduÄŸunu iddia eden burjuvalar için samimi bir itiraf ya da günah çıkarışa ne dersiniz?..Zaman ilerledikçe kiÅŸisel tarihimizin ilk dönemleri cilalı taÅŸ devri kadar uzaklaşıyor. Bir çok ÅŸey bulanıklaşıp şüpheli anılar haline geliyor. Bazıları ise netleÅŸiyor ve kendinizi dinlemeye baÅŸladığınız nadir anlarda sürekli aklınıza takılıyor. Bu ikinci gruba girenler, sanki kiÅŸiliÄŸimizle ilgili temel yapı taÅŸları; ilginç ipuçları olarak kabul etmeliyiz onları. Gelelim ÅŸu küçük burjuvanın kendi aÄŸzından ''samimi'' itirafına: ''Milletçe başımızdan henüz sadece iki ihtilalin geçtiÄŸi, ileride bir üçüncünün gerçekleÅŸmesi için bazı tohumların serpilmeye baÅŸladığı, o güzel insanların o güzel atlara binip gittiÄŸi ama gene de iyi bir gelecek umudunun az da olsa da taşındığı 70'lerin ortalarında ilkokula baÅŸladım…Köyden kente göçün en yoÄŸun olduÄŸu zamanlardı (büyük ÅŸehre göçenlerin nasıl istihdam edildiÄŸine dair bkz: OÄŸuz Atay'ın Tutunamayanlar kitabı). Orta sınıf burjuvaların yoÄŸun olarak yaÅŸadığı nezih mahallelerden birindeydik ve annem fena halde evhamlıydı: bu sınıfa ait annelerin ortak özelliklerinden biridir! Ä°lkokul birinci sınıftan itibaren en büyük problem de mahallenin diÄŸer ucundaki okula ulaşımımın nasıl saÄŸlanacağıydı. Sokak köpeklerinden trafiÄŸe, sapıklardan diÄŸer çocukların yaramazlıklarına alet veya ortak olma kaygılarına dek bir çok kötü olasılık annem tarafından üretilip suni bir kriz haline getirilmekteydi…Ülkenin, adı anılmak bile istenmeyen daha uzak ve uç bölgelerinde çocuklar gidecek okul bulamaz ya da baÅŸka köylerdeki okullara ulaÅŸmak için en ağır iklim ÅŸartlarını zorlarlarken (hala öyle!), bizim orta sınıf burjuva aileler uygarlığın göbeÄŸinde en fazla iki mahalle ötedeki okullara ulaşım için ilk servis aÄŸlarının temelini atmışlardı. Benim durumumsa çok farklıydı, zira okul öyle yakındı ki, mahallede aynı okula giden birçok çocuk, gruplar halinde güle oynaya gidiyordu zaten, bu uzaklığa (ya da yakınlığa!) servis oluÅŸturulmasına imkan ihtimal olmadığı gibi, alay konusu olmak gibi korkunç bir sonuç da doÄŸabilirdi! (Ah o çocuk hainlikleri)…Ama burjuvazide çareler tükenmez, annem düşündü, taşındı ve beni evimizin kapıcısı Latif Amca'ya teslim etti, sabahları erkenden okula götürmesi ve öğleleri alması için!Bu korkunç problem halledilmiÅŸ gözükse de benim yeni, nurtopu gibi bir problemim olmuÅŸtu: ya arkadaÅŸlarım, ya bize yolda rastlayanlar Latif Amca'yı babam veya bir akrabam zannederlerse!..Tanrım… Ne acı, başıma gelene bir bakın… Ve kanımıza iÅŸlemiÅŸ bir yaÅŸam biçiminin yabancılaÅŸtırıcı, ayrımcı, faÅŸizan tarafını görün…Bu anının sahibi, Latif Amcası'nın gözetiminde güven içinde okuluna gidip gelirken duyduÄŸu utancı, daha o yaşında farkedip kendinden nefret etmeye baÅŸlamıştır ve bu suçluluktan kurtulmak için olsa gerek, okulunun kapısına kadar O'nun elini sımsıkı tutmuÅŸtur…Ama burjuva olmak, bu ve benzer duyguları mutlaka bir ÅŸekilde yaÅŸayarak varolmaya çalışmak demektir.(*) Hans Fallada'nın ''Söyle Küçük Adam Ne Oldu Sana?'' adlı romanının adından esinlenerek. Ebru KALPAKÇI - 31 Mart 2000, Cuma Â
button