Şovmenden fıkıhçı çıktı

Güncelleme Tarihi:

Şovmenden fıkıhçı çıktı
Oluşturulma Tarihi: Şubat 17, 2002 01:05

Münip Engin Noyan (49) eşi Eser Noyan'la müzikle uğraşırken, keskin bir dönüş yaptı. Samanyolu TV'deki Kapılar ve Köprüler programıyla yıldızı İslami çevrelerde parladı. Sonra eşinden ayrıldı. Bugün başka tür bir star: Kitapları yok satıyor.

Ayağında mest lastiği, sırtında derviş ridası, elinde tesbihiyle hayranlarını irşad ediyor. Perşembeleri Fatih'teki Ağaç Kitap Kültür Merkezi'nde kendi deyişiyle ‘‘Kuran eksenli’’ sohbetler yapıyor. Ayet ve hadislerle süslediği akıcı konuşmasına mimiklerle tiyatrovari bir tat katıyor. Ancak Engin Noyan, İslami kesimlerden ağır eleştiriler de alıyor. O da bu eleştirilerden yakınıyor.

Müzisyen olarak tanınıyordunuz. Şimdi çok farklı bir alanda ün yaptınız, dini bir kimliğe büründünüz. Nasıl oldu bu?

- Dönüş yapmadım. İleri doğru gittim.

İslami konularla daha önceleri bu kadar ilgili miydiniz?

- Dinden kopuk değildim. Entelektüel düzeyde ilgilendiğim bazı konuların üzerinde daha fazla yoğunlaşmaya başladım. Sakalımı sorgulayarak ağarttım.

Ekranlarda mistik ve sufi yönleri ön planda bir Engin Noyan portresi vardı. Şimdi çok aktif görünüyorsunuz?

- Benim mistik bir tarafım yok. Dünyadan elini etiğini çekti sözlerine de katılmıyorum. Hayatın göbeğindeyim. Dümdüz, sokak Müslümanıyım. Müslüman miskin olmaz. Marx'ın afyon dediği din İslam dini değil.

Ekranda konuklarınızla yaptığınız sohbetler ortalama izleyici kitlesini aşan şeyler değil miydi?

- Tarkan'la konuştuğunuz gibi Bülent Ecevit'le aynı üslupla konuşamazınız. Dinin de kendine göre bir terminolojisi var. Ben ehl-i tarik değilim. Tasavvuf İslamın çok özel ve derin bir alanı. Daha oraya gelmedim.

Hayatınızda neler değişti?

- Hayatımdaki safraları atıp Hz. Muhammed'in yeterlilik ilkesine göre yaşamaya başladım. Dost ortamları, sohbet konuları, aile hayatım değişti.

Müzikten tamamen koptunuz mu?

-Kopabilir miyim? Hala dost ortamlarında gitar çalıp şarkı söylüyorum. Bir müzikal projemiz var. Uhud Savaşı'nı oynamak istiyoruz.

Neyle geçiniyorsunuz?

-Sadece kitaplarımdan kazanıyorum. Konferanslardan ücret talebim olmuyor. Zengin bir adam değilim elhamdüllillah!

Fethullah Hoca'yla gönül bağınız var mı?

-Hocaefendi'yi çok severim ve önemserim. Ama o ekolde değilim.

Bir tarikat ya da cemaate bağlı değilsiniz. Yeni bir ekol müsünüz?

- Bir cemaate veya tarikata bağlı olmadan Kuran'ı ve İslam'ı anlamaya, yorumlamaya çalışıyorum.

HIRİSTİYANA DAHA HOŞGÖRÜLÜLER

İslami kesimden eleştiriler alıyorsunuz. Çıkışınız bazılarını rahatsız mı etti?

-Hem daha önceki çevremden hem de İslami çevreden eleştiriler aldım. Ancak bu muhitten aldığım eleştiriler beni şaşırttı. Yaralayıcı oldu. Ben kendimi Allah'a karşı sorumlu hissediyorum. Problem ettiğim için söylemiyorum ama kimseyi samimiyetinize inandıramıyorsunuz.

İslami kesim size hoşgörüsüz mü davrandı?

-Müslüman, bir Hıristiyana gösterdiği hoşgörüyü Müslümana göstermiyor.

Sizi Sabetayist olmakla suçladılar. Hacca gittiğiniz yıl sizinle ilgili spekülasyonlar zirveye çıktı. Nereden çıktı bu tartışmalar?

-Azınlık kültürünü çok iyi bildiğim ve soyadım Noyan olduğu için çeşitli suçlamalarla karşılaştım. Bunlara önem vermedim. Bana bu suçlamaları yapanlar benim üzerimde hiç mi İslami bir alamet bulamadılar? İddialar delillere dayanmalı. Ayrıca geçmişte farklı bir düşüncede olsam ne yazar? Bugün ne yaptığım ve neye inandığım önemli değil mi?

Dini bir rekabet ortamında rakiplere fark mı attınız yoksa?

-Bir cemaate veya tarikata girseydim bunların hiçbiri olmazdı. Farklı bir duruşunuz varsa bunlar kaçınılmaz.

Vermek istediğiniz mesaj ne? Neyin peşindesiniz?

-Kitaplarımın önsözlerinde ısrarla vurguluyorum. Benim kitaplarım ilmi, akademik çalışmalar değil. Bir Müslümanın samimi duyguları bunlar.

Ama hayran kitlenizde ve İslami kamuoyunda bir hoca algılaması var?

-Bana hocam diye hitap edenleri ikaz ediyorum. Benim böyle bir iddiam yok. Çok sıradanım, düzüm.

Konferanslarda güncel konulara ilişkin sorularla karşılaşıyor musunuz?

-Oluyor elbette. Adam çıkıyor ‘‘Kadınların Özel Halleri’’ diye kitap yazıyor. Bu olmaz. Bir erkek olarak bir kadının penceresine geçip ne kadar onun sorunlarını yazabilirsiniz?


İSLAMCI DERGİDE YAYINLANAN PORTRESİ


Her ihtida haberi, kalbimizi ısıtır. Safdillik ölçüsünde bir iyi niyettir bizimki. Yeni Müslüman olmuş bir kişiden, bir fıkıh alimi bile çıkarırız. Abartırız yani. Poptan hiç anlamayan babam, İngiltere'nin dünyaca ünlü pop şarkıcısının Müslüman olduğu haberini ailemize büyük bir zafer haberi verir gibi aktarmıştı. Aslında sorun, sadece Müslümanlığı seçenlerin bizde bıraktıkları o çocuksu zafer havası değil. Aşağıdaki öykü, sorunun burada kalmadığını gösteriyor.

Engin Noyan ve Eser Noyan... Magazin ve müzik dünyasının ‘örnek çifti’. Onları televizyonda söyledikleri eski şarkılardan anımsıyorum. Eser Hanım, şarkının bir dizesini söylerdi, Engin Bey ikinci dizesini. Uyum müthişti.

Bir de şunu çok iyi anımsıyorum: Körfez Savaşı dönemiydi. Dolmabahçe'de Bush'un onuruna akşam yemeği veriliyordu. O akşam yemekte sahne alan ilk ve tek müzisyen kimdi dersiniz? Eser ve Engin Noyan çifti.. O gecenin ardından bir röportajda, karı-koca şunu dediler: Büyük onur duyduk. Heyecanlandık.

Durun daha bitmedi. Engin Noyan'ı bir de, Cem Özer'in şovlarında, ‘yardımcı unsur’ olarak gördüğümü hatırlıyorum. 'Tokmak vurucunun hık diyicisi' gibi bir şey. Ya da hadi daha kibar ve bizden olsun: Kavuklu ile Pişekar gibi bir şey.

Asıl macera bundan sonra başlıyor. Maceranın başında ise Engin Noyan'ın STV'de program yapması var...

Bir gece yorgun argın eve döndüğümde, Mehmet Akif'e dil uzatan bir generale verdiği sert cevabı izlemiştim o programda. Öyle sert bir cevaptı ki, STV standartları epey zorlanıyordu. İşte o zaman ‘‘bu iş bitti’’ dedim. Engin Noyan, ihtidanın ilk kıvılcımını çakmıştı.

Sonra işi abartmaya başladı Engin Noyan. Teatral yeteneklerini, ‘komik’ olmaktan 'gülünç' olmaya kadar vardırarak öyle programlar yaptı ki, dudaklarım uçukladı. Hele bir keresinde Yusuf İslam'ın önünde diz çöküp elini tutarak, ‘‘Yusuf abi!’’ deyişi vardı ki, benim için ipin koptuğu an buydu. Ama camiamız, snobe edilmeye öylesine alışkın ve öylesine bir mazoşizm içindedir ki, O'nun bu hallerini de ayrı bir sevdi.

Herşey çorap söküğü gibi geliyordu: Önce camiamızın içindeki dedikodu kazanları kaynamaya başladı. ‘‘Eşinden ayrılmış, başörtülü yeni bir eş bulmuş’’ dediler.

Bir değişim yaşanıyordu herkesin gözü önünde. Eski moda hippy sakal, artık gülyağı kokuyordu.

Maceranın son bölümü şöyle: Engin Noyan, kitaplar yazıyor. Müslümanları misyonerlere karşı uyanık olmaya çağırıyor, Tefsir çalışmaları yapıyor, Kur'an-ı Kerim'i anlamak üzerine düşünüyor, namütenahi konuşuyor, yazıyor, koşturuyor. Gittiği her yerde, büyük zaferlere susamış camiamız tarafından coşkuyla karşılanıyor. Etrafında halkalar oluşmuş durumda.

Aslında bir parça sempatik buluyorum Engin Noyan'ı. Nedensiz bir sempati hissi. Samimiyetine de yürekten inanıyorum O'nun. Bir renk olarak görebiliriz O'nu. Ama bu öyküyü asıl çekici kılan unsur bunlar değil. Bir şov adamından fıkıh alimi çıkartmak hastalığı. Belki Engin Noyan da rahatsızdır bundan. Eğer değilse, kimdir sorumlusu? Noyan mı? Camiamız mı?


İslami çevrelerin entelektüel dergilerinden Gerçek Hayat'ta yayımlanan ‘‘Şov adamından fıkıh alimi çıkartmak’’ başlıklı yazı, ilginç bir Engin Noyan portresi. İşte Ahmet Arsan imzasıyla çıkan yazıdan bazı bölümler.


Sohbet sırasında başörtülü beş genç kız geliyor yanımıza. Gözlerinde hayranlık ışıltıları, yüzlerinde hafif bir mahcubiyetle ona kaderle ilgili sorular soruyorlar. Noyan, cevaplandırdıktan sonra ‘‘Muhammed Esed'in Kuran mealini okuyun. Daha tatminkar cevaplar bulursunuz’’ diyor. Kızlar mutlu bir şekilde yanımızdan ayrılıyor. Engin Noyan'ın Mart’ta yeniden başlayacak Türkiye konferanslarına kadınlar ve gençler rağbet ediyor. (üstte)
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!