Åžovmen baÅŸkan olursa

MAN OF THE YEAR

Gündeme bu kadar uygun bir film daha olabilir mi bilmiyorum?

"Cumhurbaşbakanı kim olacak?" sorusunun ve "Tayyip Erdoğan gelmeyecek, Abdullah Gül'ün olma ihtimali daha yüksek" tarzı yorumların sıkça duyulduğu şu günlerde Yılın Başkanı'nı izlemek ayrı bir keyif veriyor insana.
Çünkü film tüm bu başkanlık, yönetmen, yönetilme ve de seçilme işlerini fena halde ti'ye alıyor ama o arada sisteme koca koca iğneler batırmadan da geçmiyor.

KOMEDYENLER DAHA ZEKÄ°

Film ana teması "komedyenden başkan olur mu?" sorusu üzerinden giderek farklı türlere dalıp çıkan, her çiçekten bal alan bir yapıya sahip. Bir anda komediden romantizme, oradan gerilime, oradan da drama atlayabiliyor.
Türkiye'de de Amerika'dakine benzer bir durum var aslında. Bazı politikacılara güvenin kalmadığı, komedyenlere ise hayranlıkla karışık saygı ve güven duyduÄŸumuz günlerde yaşıyoruz. Â

Karşımıza nutuk çekmek için geçenlerin gözümüzün içine baka baka yalanları sıraladığını biliyoruz.
Diğer yanda ise şovlarını izlediğimiz komedyenlerin kalplerinden geçeni, hile hurdaya başvurmadan, içlerinden geldiği gibi söylediğine inanıyoruz.

Bazı politikacılarımızdan çok daha zeki ÅŸovmen ve komedyenlerimizin olduÄŸu da su götürmez bir gerçek. Â
Diyeceğim şu; donanımlı, zeki, dürüst bir komedyenin ülkenin başına geçip, halkı mutlu etmemesi için bir sebep yok aslında.

Yılın Başkanı bu tezi destekleyen bir film. Talk şov sunucusu, komedyen Tom Dobbs (Robin Williams), bir dizi tesadüf ve yanlış sonucu bağımsız olarak katıldığı seçimlerde hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi parti adaylarını geçerek Amerika'nın yeni başkanı oluyor.

ROBIN WILLIAMS ÅžOV

Seçim kazanılana kadar Tom Dobbs'un kıvrak manevralarla ve ince esprilerle götürdüğü tartışma programlarını ve nutuklarını izlemek ayrı bir keyif. Politikacıların pek hoşlanmayacağı bu sahneler hem güldürüyor hem de beyin jimnastiği yapmamızı sağlıyor.

Film bu neşeli ve sarkastik sahneleri terk ettiği ikinci yarısında gerilim ve romantizme geçiyor.

Seçimlerin bilgisayar yazılımını yapan ÅŸirketin dürüst elemanı Eleanor Gren (Laura Linney), Dobbs'a bir hata olduÄŸunu söyleyecek olduÄŸunda hem kendini tehlikeye hem de büyük bir aÅŸkın ortasın atmış oluyor.Â

Robin Williams son zamanlarda kötü giden filmografisine belli ki tek başına şov yaptığı bu filmle farklı bir yön vermek istemiş. Amacına kısmen ulaştığını söylemek mümkün. Canlandırdığı karakterin komedyenlikten başkanlığa uzanan yolda çektiği sıkıntıları, güldürmekle ciddi olmak arasındaki ikilemleri iyi ortaya kuruyor.

Dobb'un menajeri rolünde izlediğimiz Christopher Walken için de bir parantez açmak gerek. Yine çok iyi bir performans sergiliyor, hatta bazı sahnelerde Williams'dan rol çaldığı bile oluyor.

KÄ°MLÄ°K PROBLEMÄ° VAR

Good Morning Vietnam, Yağmur Adam ve Başkanın Adamları gibi filmleri de yönetmiş olan Oscar'lı yönetmen Barry Levinson'ın yönettiği Yılın Başkanı'nın en büyük hatası bir koltukta çok karpuz taşımaya çalışıyor olması. Filmin belirgin bir kimlik problemi var. Türünün ne olduğu anlaşılamıyor. 115 dakikaya komedi, aşk, gerilim, dram ve politik taşlama sığmamış. Bu nedenle bütün gibi değil, kopuk kopuk duruyor.

Robin Williams'ın tek başına şov yaptığı sahnelerle güçlü ve iddialı başlayan Yılın Başkanı, gerilim ve romantizme yer verdiği ikinci yarısında düşüşe geçiyor ve puan kaybediyor. Başladığı gibi devam etse çok etkili olabilecekken bu şansını kullanamamış bir yapım var karşımızda.

Yine de "Bu adam bizim baÅŸkanımız olabilir mi" sorusu üzerine düşünmeye iten, çıkarları deÄŸil, dürüstlüğü ön plana çıkaran bu film mutlaka izlenmeli. Çünkü seçimlerin yaklaÅŸtığı ÅŸu günlerde böyle bir hikayeden alınacak çok ders var.Â
Yılın Başkanı, bize, keşke politikacılar da sevdiğimiz komedyenler gibi olsa dedirten bir film. Söylediklerini dikkate almakta, düşündürdüklerini ileriki günlerde hatırlamakta fayda var.

HAFTANIN DÄ°ÄžER FÄ°LMLERÄ°

LITTLE CHILDREN

Banliyöde yasak aşk

Tutucu ev kadınları, onlara nispet olsun diye parka gelen bir adamın dudağına kondurulan öpücükle filizlenen yasak aşk, mahalleye dönen pedofilin yarattığı korku ortamı ve sıkıcı, durağan ama gerçekçi banliyö manzaraları.
Tutku Oyunları, Hollywood'un sık sık fotoğrafını çektiği Amerikan banliyösünden hikayeler anlatıyor ve burada yaşayan orta sınıfın hiç de sanıldığı kadar masum ve saf olmadığını gösteriyor. Çoğu yerde tabu olmuş konuları işlerken, çok katmanlı senaryosu ve her bir karakterine gösterdiği özenli yaklaşımla dikkat çekiyor. Filmin dikkat çeken bir başka özelliği de sade ve tutarlı oyunculuğuyla ön plana çıkan Kate Winslet. Tutku Oyunları'ndaki rolünün, İngiliz oyuncuya Oscar adaylığı getireceğine kesin gözüyle bakabiliriz.

MASKELÄ° BEÅžLER IRAK

Çetenin hedefi Irak

Bu aralar Türk sinemasında yollar hep Irak'a çıkıyor. Çuval olayına verdiği cevapla milliyetçilik duygularını kabartmayı hedefleyen Kurtlar Vadisi Irak'tan sonra şimdi de Maskeli Beşler gidiyor komşu ülkeye. Ancak bu kez karşımızda aksiyonu bol bir komedi filmi var.

Maskeli Beşler'i bilirsiniz, yeni dönem Hababam Sınıfı filmlerinin elemanlarının oluşturduğu çeteyle ilk kez 2005 yılında tanışmıştık. İlk filmin gişe başarısından sonra çok geçmeden vizyona giren devam filminde kadroda Mehmet Ali Alabora hariç herkes yerli yerinde. Sevimli ve sakar hırsızlar çetesi yeni maceralarında Kuzey Irak'taki bir petrol tesisini ele geçiriyorlar. Türkiye'ye giden petrol boru hattının kontrolünü ülkemize kazandırmak amacıyla başlayan bu masum eylem bir anda bölge yerel güçleri, Türkiye ve Amerika arasında uluslararası bir krize ve komediye yol açıyor.

12:08 EAST OF BUCHAREST

Devrimi anarken güldürüyorlar

30 yaşındaki genç Romen yönetmenin elinden çıkan Bükreş'in Doğusu, Doğu Avrupa Sineması'nın son yıllardaki en iyi örneklerinden biri. Bu devrim sonrası komedisi, günümüz insanının, Çavuşesku'nun devrildiği döneme ait hatırladıklarını sorguluyor. Alkolik tarih öğretmeni, ara sıra Noel Baba kılığına giren ihtiyar ve aksi televizyoncu yanlış anlamalar ve hafıza karmaşaları nedeniyle eğlenceli bir seyir sunuyorlar izleyenlere. Cannes'da en iyi ilk filme verilen Altın Kamera ile ödüllendirilen film, 2. Uluslararası Avrasya Film Festivali'nde de Eleştirmenler Ödülü almıştı.

EVERYONE'S A HERO

İçindeki kahramanı çıkart

Efsanevi aktör, hiç unutmayacağımız sevgili Süpermen'imiz Christopher Reeve'in yönettiÄŸi Küçük Kahraman 2006'da En Ä°yi Animasyon Oscar'ı için aday gösterilen 16 filmden birisiydi.Â

Beysbol ve dayanışma üzerine kurulu bu sevimli animasyon herkesin içinde bir kahraman yattığını anlatarak izleyen çocukları heyecanlandıran, başarıya kilitleyen ve yardımlaşmaya özendiren yapımlardan. Hikayesini Türkiye'de pek bilinmeyen bir spor üzerinden anlatan bu film sayesinde beysbol hakkında fikir sahibi de olunabilir belki.