Güncelleme Tarihi:
CHP’nin ev sahipliğinde Hilton Otel’e düzenlenen Sosyalist Enternasyonal Konsey Toplantısı’nda BDP’yi Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nazmi Gür temsil etti. Burada oluşturulan "Gezi" adlı masada ise, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü Murat Çekiç, Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhçu, sanatçı Levent Üzümcü ve Antikapitalist Müslümanlar adına da İhsan Eliaçık yer aldı.
"TÜRKİYE’NİN BİBER GAZI REZERVİ SADECE 20 GÜNDE BİTTİ"
Toplantıda açılış konuşmalarının ardından CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran tarafından Gezi Parkı olaylarına ilişkin bir sunum yapıldı. Oran, "Ağaç sadece bir sembol. Olaylar bir ağaç yüzünden değil, baskıcı, otoriter, diktatöryal anlayış nedeniyle yaşandı. Bir mahallenin sorunu, önce bir şehrin, sonra türkiye’nin, sonra bütün dünyanın sorunu oldu. Neydi bu sorun? Özgürlük ve demokrasi. Kimdi bu sorunu yaratan?" dedi. Gezi Parkı olayları sırasında yaşananların aktarıldığı bir video da paylaşan Oran, görüntüde yer alan ve olaylar sırasında gözünü kaybeden Barış Hakan Yaman’ı da katılımcılara anlattı.
Umut Oran, "Tam 7 kişi öldü. Aralarında sivil polisler tarafından sokak ortasında sopalarla dövülerek öldürülen 19 yaşında gençler var. 4 metreden polis kurşunuyla hayatını kaybedenler var. Başına isabet eden biber gazı fişeği ile hayatını kaybedenler var. Bunlar rakam değil, bunlar gerçek hayat. Polis şiddeti yüzünden 11 kişi gözünü kaybetti. 8 binden fazla kişi yaralandı. Halkın üstüne 130 binden fazla biber gazı kapsülü atıldı. Türkiye’nin biber gazı rezervi sadece 20 günde bitti. Erdoğan laik, demokratik, sosyal hukuk devleti, rol model türkiye’yi, faşizan ve bağnaz bir rejime dönüştürmek istiyor. Halkın yaşam şekillerine müdahale ediyor, kadın haklarını kısıtlamak için çalışıyor" diye konuştu.
"HALK MUHBİR OLMAYA ÖZENDİRİLMEKTE"
Levent Üzümcü ise sözlerine, "1980 yılı sonbaharıydı. Askeri darbenin bir kaç hafta sonrası mahallede oyun oynayan benim yanıma babam geldi ve bana dedi ki, ’Babanın adını soran olursa, nerede oturduğunu soran olursa, sakın söyleme.’ 80 darbesi Türk solunun üzerinden bir silindir gibi geçti" diye başladı. Üzümcü, şunları söyledi:
"Bugün ülkemizde halk muhbir olmaya özendirilmekte, toplumun genelinin ahlaki değerlerine karşı olarak lanse edilen hayatların dinlenmesi, gözlenmesi ve ihbar edilmesi normalleştirilmektedir. Taksim Gezi Parkı olayları, her geçen gün otoritesini sertleştiren, huzursuz ve saldırgan bir provokatörün körüklediği bir şehir eylemidir. Bu hasta psikolojinin klonları sokaklarda ellerinde palalarla, gözyaşartıcı ve boğucu gaz fişekleri atan silahlarıyla bizlerin üzerine yakın mesafeden öldürmek ve sakat bırakmak için ateş ederken biz sadece küçücük bir parka tutunduk. Türkiye’deki olayların fitilini ateşleyense yaşam tarzlarını ve alanlarını korumak isteyen insanların devlet tarafından korkunç bir şekilde dövülmesidir. Kendimize Başbakan olarak seçtiğimiz kişinin bir anda her birimizin yaşam koçu olma hevesidir. İnsanların nerede ve ne içeceğine, kaç çocuk yapacağına, kaç yıl okula gideceğine, 18 yaşını aşmış üniversite öğrencilerinin evlerde kim kim oturacağına, mizahın nasıl yapılacağına karşı fikir üretmenin suç sayılmasına, kimin namuslu olduğuna, yaşam tarzımıza dair karar verme yetkisini kendisinde bulmasıdır. 1980’den beri dünya çok değişti. Ama ben, geçen yaz sokakta top oynamaya çıkan oğluma eğilerek, şunu söyedim; ’Oğlum, Ada eğer baban kim diye sorarlarsa...’"
"GEZİ PARKI, DİN DÜŞMANI DEĞİLDİR"
İhsan Eliaçık da, "’Gezi Parkı’nda din düşmanları var’ dedi iktidar sahibi, Gezi Parkı, din düşmanı değildir. Gezi Parkı, iktidar sahibinin iddia ettiği gibi, darbeci bir hareket değildir. Gezi Parkı, dış güçlerin bir organizasyonu değildir" şeklinde konuştu.