Güncelleme Tarihi:
Türkiye’nin ilk Uluslararası Sosyal Girişimcilik Konferansı, geçtiğimiz hafta TÜSEV, TASCO ve British Council işbirliğiyle Kadir Has Üniversitesinde düzenlendi. Konferansa Avrupa, Balkanlar ve Türkiye’den 100’ün üzerinde katılımcı katıldı. Konuşmacılar arasında benim en ilgimi çeken, Avrupa Sivil Toplum Liderleri Ağı Euclid’in CEO’su Filippo Addarii’nin konuşması oldu. Bu ilgimin sebebi Filippo’nın çok iyi bir konuşmacı olması ve Prezi ile hazırladığı güzel sunumunun yanı sıra, sosyal girişimciliğin özellikle Avrupa, Balkanlar ve Türkiye’de nasıl uygulanabileceği yönünde tartışma yaratabilecek fikirlere sahip olmasıydı. Tüm yapılan konuşma ve tartışmalar bana sosyal girişimciliğin yorum ve uygulamasının bölge şartlarına ve mevcut ekonomik düzene göre uyarlanmasının son derece önemli olduğunu düşündürdü. Sosyal girişimciliğin ana akım haline gelmesi ve dolayısıyla sosyal faydanın maksimize edilmesi bakımından bu uyarlama şart gözüküyor.
İşte Filippo Addarii ile sosyal girişimcilik hakkında yaptığım röportajın özeti:
- Sosyal girişimler, sivil toplum kuruluşları gibi temelde sosyal bir amaca sahip olan ama bu amacı gerçekleştirirken stratejisini şirketlerin iş yapma becerileri, bilgi ve tecrübeleri üzerine kuran ve sürdürülebilirlik, verimlilik ve etkinliği hedefleyen organizasyonlardır.
Bu tanım içindeki verimlilikle neyi kastediyorsunuz?
- ygulamalarında gider ve gelirlere yeterince önem vermelerini, artı değer yaratarak kâr elde edebilmelerinden bahsediyorum.
Bir sosyal girişim ve bir vakıf arasındaki fark nedir?
- Çok büyük ve derin bir fark vardır. Bir vakfın kuruluşunda gerekli olan kaynak birileri tarafından bağışlanır ve vakıf amaçları doğrultusunda çalışmaya başlar. Ama bir sosyal girişim normalde bir ya da bir grup insanın tutkusu, deliliği ve kabiliyetleriyle harekete geçer.Yani girişimcilik ruhuyla…
PARA VERMEKLE SOSYAL GİRİŞİMCİ OLUNMAZ
Bir sosyal girişim ve sosyal sorumluluk projeleri olan bir şirket arasında ne fark vardır?
- Bir şirketin öncelikli amacı kârını maksimize etmektir. Tüm diğer amaçlar kârlılığın arkasından gelir. Ancak bir sosyal girişimin ana amacı hedeflediği sosyal faydayı sağlamak ve olabiliyorsa bunu kârlılıkla tamamlamaktır.
Bir vakfın kurucusu bu aksiyonundan dolayı bir sosyal girişimci olarak kabul edilebilir mi?
- Hayır. Birçok vakfın kurucusu kişisel servetlerini bir vakfın içine kilitleyip unutan insanlardır. Sadece para vermek kesinlikle kişiyi sosyal girişimci yapmaz. Para vermek göreceli olarak kolay bir iştir.
Örneğin hayatını engelli insanlara yardım etmeye ya da çevrenin korunmasına adamış bir insandan bahsedelim. Bu kişi bir sosyal girişimci midir?
- Eğer yapılan bu şekilde ise bunu gayet normal ve sıradan bir gönüllü organizasyon olarak tanımlamak gerekir. İnsanlara bağış toplayarak ya da kendi imkanlarını kullanarak yardım ediyor olmak bir kişinin sosyal girişimci olduğu anlamına gelmez. Ben böyle insanları gönüllü ya da hayırsever olarak nitelendirmeyi tercih ederim.
Sosyal girişimler kâr edebilirler mi?
- Bu çok önemli bir konu. Size kendi fikrimi söyleyeyim. Bence edebilir, hatta etmelidir. Ama önemli olan kârlılık değil, edilen kârın nasıl kullanıldığıdır.
Sosyal girişimci bu kârın bir kısmını kendine alabilir mi?
- Bence alabilir. Hatta, bunun gerekli ve önemli olduğunu düşünüyorum. Hem bu girişim için çalışanlar, hem de yatırımcılar için bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Ama bence kârın ne kadarının alındığı önemli. İşte tam da burada devletlerin bu kâr marjını yasalarla düzenlemeleri gerekip gerekmediği konusu önem kazanıyor. Diğer bir alternatif ise iş yapma ahlakı ve piyasa şartları doğrultusunda bu kararı hissedarlara bırakmak. Ben ikinci seçeneğin daha yararlı olduğunu düşünüyorum. Bu bence ahlaki bir seçim olmalı. Ancak, bir girişimin ‘sosyal girişim’ olarak nitelendirilmesi için kârının çoğunu temel amaç olarak belirlenen sosyal konu için kullanması şarttır.
İNGİLTERE’DE ON YILDIR POPÜLER
Sosyal girişimcilik Avrupa’da ne zaman popüler olmaya başladı?
- Aslına bakarsanız sosyal girişimler asırlardır var. Genellikle dini gruplar tarafından eğitim, sağlık gibi hizmetlerin yoksul insanlara verilmesi amacıyla kurulmuş girişimler. Ama bugün konuştuğumuz anlamda sosyal girişimcilik örneğin İngiltere için son on yılda popüler hale geldi diyebilirim.
Muhammed Yunus’un sosyal girişimcilik anlayışı için ne düşünüyorsunuz?
- Bence Muhammed Yunus çok büyük bir adam, süper bir konuşmacı ve bir sosyal girişimci.Benim eleştirdiğim nokta onun sosyal girişimcilik anlayışının dünyanın farklı bölgelerinde tekrar edilebilirliği konusu. Özellikle endüstrileşmiş ülkelerde, Avrupa, Balkanlar ve Türkiye’de. Bence Muhammed Yunus’un bahsettiği şey şirketlerin zenginliği üzerine kurulmuş bir “etkin hayırseverlik”, gerçek bir sosyal girişim değil.
Yani endüstrileşmiş ülkelerdeki büyük şirketlerin maddi kaynağını Bangladeş gibi daha yoksul bölgelere aktarmak için etkili bir yöntem. Herhangi bir bağışçı veya “yatırımcı”nın yaptığı yatırım karşısında bir şey beklememesi, ticari yatırımcıların bu resmin dışında olması mânasına gelir. Özellikle ekonomik kriz ve bununla beraber devlet tarafından sağlanan fonların çok azaldığı bir ortamda ticari yatırımcılar endüstrileşmiş ülkelerdeki yatırımcıların büyük çoğunluğunu oluşturur.Her hangi bir yatırımcının hiçbir mali beklentisi olamadan, hatta ortaya koyduğu sermayeyi geri alma beklentisi bile olmadan aktardığı kaynağa yatırım denmez. Bu düpedüz hayırseverliktir. Bu çok iyi bir şeydir, ciddi bir etki yaratabilir ama olaya doğru bakmak gerekir; bunun adı yatırımcılık değil hayırseverliktir.
Oysa, bir sosyal girişime “yatırım” yapmak; bir getiri beklentisi ve çıkış stratejisiyle beraber yatırım yapmayı gerektirir.Bu anlamda sosyal girişimcilik aslında sosyal konular için sürdürülebilir kaynak üretebilmenin de temelidir ve sosyal gelişim için çok daha fazla kaynağın, daha etkin ve verimli bir şekilde harekete geçirilmesini sağlar.