<b>Burhanettin DEMİRCİOĞLU </b>
Oluşturulma Tarihi: Eylül 12, 2003 22:33
Sosyal güvenliğin çivisinin çıktığını, maestrosunun olmadığını, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı başta olmak üzere SSK, BAĞ-KUR ve diğer sosyal güvenlik kurumlarının kötü yönetildiğini sürekli yazıyorum. Bugün bunu bir kez daha yazmadan geçemeyeceğim.
Bu kurumların yöneticilerinin uygulamalarına bakıldığında, kurum koruma zihniyetini ön planda tuttukları hemen gözleniyor. Bakanlık ve kurumların yöneticileri, sosyal güvenliğin esas amaçlarının yerine getirilmesi için gerekli uygulamaları yapmıyor, Anayasal görevlerini aksatıyorlar. Birçoğu, bu kurumları babalarının şirketi gibi görüp, sosyal güvenliğin bireyler için bir hak olduğunu görmezlikten geliyorlar. Dolayısıyla anayasal olarak suç işliyorlar.
Sözde reformlarla, sosyal güvenliği allak bullak edip gidenlerin yerine gelenler de, gidenleri aratmıyorlar. Sosyal güvenliğin çıkan çivisinin çakılacağı yeri, çivinin bir daha hiç yerine girmemesi için adeta oymaya, genişletmeye devam ediyorlar.
Bakanlık ve bağlı kurumlar, kayıtdışılığın önüne geçemediler. Genç nüfuslu bir ülke olmamıza rağmen sistemin içine yeni sigortalılar katamadılar. Hatta çeşitli yöntem ve uygulamalarla sistemin içindeki insanları sistemin dışına attılar ve atmaya da devam ediyorlar.
Anayasa'da sosyal devlet ibaresi bulunuyor. Ancak, devlet geçmişte kötü fonlama ve atıl yatırımlara gitti. Şu anda sosyal güvenliğe borçlu durumda. Sosyal güvenlik kurumlarının açıklarını sanki borcu değilmiş gibi, bütçeye yük olarak göstermesi sosyal devletle çelişki yaratıyor.
Sosyal güvenlik kurumlarının açıklarının kapatılmasının önüne geçmek amacıyla, sosyal güvenliğin amaçlarına aykırı uygulamalarla emeklilik yaşları yükseltildi.
Prim oranları yüksek olduğu gibi, prime esas kazançlar artırıldı. Tefeci zihniyetle Bağ-Kur primleri artırıldı. Artık ne işveren, ne de sigortalı primlerini ödeyemez halde.
Bazı işverenler İş Güvencesi Yasası çıktığında 'işin güvencesi olmadan iş güvencesi olmaz' diyerek direndiler. İstedikleri iş kanunlarını çıkartan işverenler, her nedense kayıt dışının önüne geçecek prim oranların düşürülmesi için yeterli mücadeleyi yapmadılar.
Şimdi ise sahte tiyatro oyuncuları tarafından Bağ-Kur ve SSK'ya prim borcu olanlara komedi sunuluyor. Komedi 'prim borçlarının yeniden yapılandırılması' adını taşıyor. İlk bakışta vergi barışı ya da bir af gibi görülse de, ne sosyal güvenlik barışı, ne de bir af. Önce haksız bir şekilde tefeci zihniyetiyle primleri artırıyorlar. Arkasından 'sosyal güvenlik barışı', 'sosyal güvenliğe ilk adım' diyerek faizin faizini alıyorlar.
En kısa sürede haksız yere yükseltilmiş prim cezalarının indirilmesi, geri kalan kısma da uygun bir ödeme planı çıkarılması gerekiyor. Ancak bu şekilde insanlarımız sosyal güvenlikte kalabilir.
Sosyal güvenlik, hiçbir zaman devlete yük değildir. Sosyal değişim ve gelişimin sağlanmasında en etkin araçtır. Böyle kalması ve korunması hatta desteklenmesi yüzde yüz gereklidir.