Sorunlar ideolojik değil psikolojik

Güncelleme Tarihi:

Sorunlar ideolojik değil psikolojik
Oluşturulma Tarihi: Nisan 21, 2012 00:00

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Hollanda ziyareti sırasında önceki gün Amsterdam’dan Maastrich kentine trenle giderken gazetecilere yeni anayasa süreci ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Gül, yeni anayasa için öncelikle ‘olumlu bir siyasi iklim yaratılması gerektiğini’ belirtti ve bu çerçevede liderlere görev düştüğünü vurguladı. Gül, “Birçok şeyin ideolojik olmaktan çok psikolojik olduğuna inanıyorum açıkçası. Bundan 10 sene, 20 sene önce ideolojik davranışlar daha baskındı. Şimdi meselenin biraz psikolojik olduğunu, ilişkilerle, davranışlarla ilgili olduğunu düşünüyorum” dedi.

Haberin Devamı

Türk siyaset geleneği çok kavgacı ve kırıcı

-  Yeni anayasa yazma sürecine Cumhurbaşkanı olarak hangi tavsiyeleriniz var?
Bu konudaki görüşlerimi hep açıkladım. Aslında geçen Meclis de anayasa yapabilirdi temsil kabiliyeti açısından. Bu Meclis’in de geciktirmeden yapması lazım. Çünkü Türk siyasetinin bütün ana aktörleri akım olarak bu Meclis’te. Ben aslında anayasanın metni üzerinde bir mutabakatta çok zorlanılacağı kanaatinde de değilim. Çünkü nihayetinde hepimiz dünyaya açığız, hepimiz Türkiye’deki değişimlerin ve sıkıntılarımızın farkındayız. Önemli olan bunu becerebilmek. Burada da usul ve metodoloji konularına ben hep başından beri dikkat çekiyorum. Bu öyle bir siyasi belge ki, herkesin bunu sahiplenmesi gerekiyor. Herkesi sahiplendirecek bir şekilde ele almak gerekiyor. O bakımdan bu yapılan çalışmalara çok sayıda sivil toplum örgütünün katılması, herkesin bu çalışmaların içerisinde yer alması, TBMM’de bütün partilerin iştirak ettiği bir komisyon olması, herkesin taslaklarını bu komisyona iletiyor olması, tabii bütün bunlar çok iyi. Tabii bunlar için gerekli bir şey daha var. Böyle büyük bir belgeyi yazabilecek politik iklimi de oluşturmak gerekiyor. O politik iklim bunu kolaylaştıracak.
-  Bugün var mı böyle bir iklim?
Şu anda açıkçası bunun tam var olduğunu söylemek biraz zor. Ama yine işin olumsuzunu öne çıkartarak işi şeye sokmak istemem ben, hep pozitiften konuşmak isterim. Ama bu oluşabilir. Ben aslında bütün partilerin temel meselelerde mutabakat sağlayabileceği bir anlayış içinde olabileceklerini görüyorum.

Haberin Devamı

Görev siyasi parti başkanlarına düşüyor

-  Bu politik iklim neden yok?
Biraz şundan dolayı yok: Türk siyasetinin geleneği biraz böyle, biraz kavgacı... Kırıcı, ağır, tok cümleler o kadar kullanılıyor ki... Bizim orada ‘ağır, tok konuşuyorsun’ derler. Bunu herkes için söylüyorum... Bunu siyaset dünyası için söylüyorum. Bu bizim anlaşılan siyasi geleneğimizin bize taşıdığı negatif bir yan. Biraz bundan çıkmak lazım, çünkü sonunda birçok şeyin ben ideolojik olmaktan çok psikolojik olduğuna inanıyorum açıkçası...
-  Sözünü ettiğiniz olumlu siyasi iklimin oluşturulmasında en çok görev kime düşüyor?
Siyasi partilerimizin başkanlarına düşüyor.

Haberin Devamı

Saygı için politik ortamı oluşturmalı

-  Anayasanın referanduma götürülmesi meselesini nasıl görüyorsunuz? Parlamentodan geçmesi yeterli midir yoksa illa referanduma götürmek gerekir mi?
Çünkü bu Meclis temsil kabiliyeti çok yüksek olan bir Meclis’tir. Ayrıca seçime katılım çok yüksek olduğu için oyları da yansıtıyor. Her ikisi açısından çok olumlu bir tablo var, hiçbir yerde görmeyeceğiniz kadar. Dolayısıyla bu Meclis her şeyi yapabilir. Ama dediğim gibi, ben birçok şeyi bugün -bundan 10 sene 20 sene önce ideolojik davranışlar daha baskındı- şimdi meselenin biraz psikolojik olduğunu, ilişkilerle, davranışlarla ilgili olduğunu düşünüyorum. Karşılıklı saygı ve herkesin yola beraber çıkabilme havasının oluşturulmasıyla ilgili olarak görüyorum. Onun için hem daha kolay, hem daha zor. Bunu yapabilmek için politik iklimi oluşturmak lazım. Şimdi düşünün ki, anayasanın çok temel bazı unsurlarında yönetim şekliyle ilgili mesela ayrılıklar olabilir. Çok temel ilkelerle ilgili çok farklı düşünceler olabilir. Ama bizde o şekilde yok. Bizde herkes demokrasinin standartlarının daha yüksek olacağı bir metin peşinde.

Haberin Devamı

Bugün doğru dediğiniz yarın doğru olmuyor

Bundan ayrı olarak, çok detaylı bir anayasa olmasını da bu çağda yanlış görüyorum. Çünkü detaylı anayasa demek, kısıtlayıcı anayasa demek. Siz niye detaya girersiniz, kısıtlamak için girersiniz. Daha önce bu korkular olduğu için ve reaksiyoner anayasalar hazırlandığı dönemler itibarıyla ‘aman şu tedbiri alalım, aman burayı da tıkayalım, aman şuraya şu taşı koyalım’ zihniyeti ile hep çok kısıtlayıcı, düzenleyici olunmuştur. Halbuki böyle olmaması lazım... Çünkü zaman o kadar hızlı bir akış içinde ki, bugünkü realite, doğru dediğimiz şey bir bakıyoruz zaman içinde doğru olmaktan çıkabiliyor.

Biz beceremezsek doğrusu ayıp olur

Haberin Devamı

-  Süre öngörüyor musunuz? Bu yıl içinde tamamlansın diyor musunuz?
Şüphesiz... Çünkü gecikirse momentumunu kaybeder ve bir kez kaybettikten sonra tekrar toparlanmaz. Zaten bir yıl geçti. Zaten başlandı buna biliyorsunuz. Bir yıldır bir çalışma yapılıyor, bütün sivil toplum kuruluşları sağdan sola bu çalışmaya katılıyor. Hiç bu kadar tabana yayılan bir anayasa tartışması olmamıştı bundan önce. Eskiden hep profesörlere görev verilirdi, onlar hazırlayıp getirirlerdi. Anayasa için kurucu gücü elinde tutanlar da onun üzerinde bazı düzenleme yapardı. Şimdi öyle değil. Şimdi bu kadar dibe inmiş, toplumun her kademesinde tartışılan her şehirde tartışılan bir anayasa çalışma dönemi geçmişte olmadı doğrusu. Şimdi bütün bunlardan sonra bir başarı ortaya çıkmazsa, tabiri caizse bunu biz beceremezsek, o zaman birazcık doğrusu ayıp olur.
-  Kürtlerin talepleri, kültürel hakları da en temel konular içinde mi?
Tabii, kültürel haklarla ilgili niye olmayacak ki yani? Bu toplumun bir parçasıysa, bu toplumun bir parçası olan insanlar bizim kendi kültürümüz değil mi? Aslında bugünkü anayasaya göre bile onları zenginleştirmek, korumak bizim görevimiz. Anayasa bugünkü haliyle “Kültürel mirası koruyacaksın” diyor. Onu nasıl yorumlayacaksanız yorumlayın. “Memu Zin” de sizin kültürel mirasınız, Dede Korkut da...

Haberin Devamı

Anayasada Atatürk milliyetçiliği için mesafeli yanıt

-Atatürk milliyetçiliği (anayasada yer alması konusunda) için ne düşünüyorsunuz?
Şöyle... Bütün bu konulara artık bizim hep evrensel bakmamız gerekir. Nedir, Cumhuriyet dediğimiz... Cumhuriyetin temel nitelikleri evrensel ne ise odur... İkincisi, insan hakları ile ilgili konular evrensel olarak ne ise odur. Tabii ki, yine laiklik dediğimiz din-devlet meselesindeki ayrım... Bu konuda da Türkiye’deki en dindar hareketler bile ‘Hayır, Türkiye böyle olmasın’ diye bir talep yok. Bütün şey, din özgürlüğüyle ilgili. O da temel hak ve özgürlüklerin zaten en temel parçalarından biridir. Geriye kalan şey nedir? Memleketin milli birlik ve bütünlüğünün zedelenmemesidir... Ama bunun ötesinde bizim rahat olmamız lazımdır. Benim geçenlerde Harp Okulları’nda yaptığım konuşmanın en önemli yanlarından biri şuydu: Biz bir imparatorluğun devamıyız; bizde bir imparatorluk refleksi var, olması lazım. Bizim bu anlayış ve özgüven içinde hareket etmemiz gerekir meselelerimizi, problemlerimizi çözmede. Biz kendimizi daraltamayız. Türkiye’de bir imparatorluk değiliz tabii, sınırlarımız belli, cumhuriyetiz... Ama devraldığımız kültür, devraldığımız öyle hasletlerimiz var ki, biz bütün bunları yok sayarsak, kendimizi probleme, sıkıntıya sokarız açıkçası. Onun için bu konularda bizim özgüvenimizin tam olması lazım... Nedir o zaman, temel ilkeler, dediğimiz şeydir... Cumhuriyettir, demokrasidir, laikliktir, hukuk devletidir ve tabii ki ülkenin birlik bütünlüğünü zedelemeyecek bir anlayış içinde alabildiğine demokrasiyi temel hak ve özgürlükleri genişletmekten çekinmemek lazım.

Anayasa mesaisini çok takdir ediyorum

-  TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek’in yeni anayasa konusunda izlediği yöntemi, sergilediği mesaiyi ve gösterdiği liderliği nasıl karşılıyorsunuz?
Doğrusu iyi çalışıyor. Bu çalışma bugün başlamadı. Hemen Meclis Başkanlık seçimlerden sonra başladı. Ben daha o zaman Meclis Başkanı’nın bu yöndeki gayretlerini çok takdir ettiğimi söyledim. Şimdi de bu yöndeki gayretlerini çok takdir ediyorum. Ama bireysel olarak ister Meclis Başkanı, ister Sayın Başbakan, ister parti başkanları, hepsi çok gayretli ve iyi niyetli de olsalar genel iklim çok önemli. Biz pozitif bir politik iklimi eğer oluşturamazsak, o zaman bunu çıkartmak zor olur.

Geçmişi deşmeyelim ileriye bakalım

-  Yeni anayasada ‘üniter devlet’ ilkesine vurgu yapmalı mı?
Her ülkenin kendi tarihi boyunca gelen bir sistemi var. Altını çiziyorum, önemli olan temel dediğimiz ilkelerde Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik bir hukuk devleti olduğunu vurgulayıp, birlik ve beraberliğini tehlikeye atmayacak bir çerçeveyi ortaya koyduktan sonra özgüvenimizin sağlam olması lazım. Bu arada bugün demokrasimizin sorunlarının önemli bir bölümü de geçmişten gelen kalıntılardır. Babıali baskınından tutun, milletvekili öldürmeye kadar... Başbakanları asmışız, Dışişleri, Maliye bakanlarını asmışız... Başbakanları hapislere koymuşuz... Bunları çok deşmeye gerek yok.... Bunları bilmek lazım ama bunlarla meşgul olmamak lazım, ileriye bakmak lazım...

Tutuklu vekillerin Meclis’te olmasını isterim

-  Temsili demokrasi dediniz. Tutuklu milletvekilleri varken anayasa yapılmasını doğru buluyor musunuz?
 Tabii ki, milletvekillerinin tutuklu olması üzücü bir şeydir. Ama nihayette bizim mahkemeye söyleyebileceğimiz bir şeyimiz yok. Ama bununla ilgili kanaatlerimizi paylaşırız. Bunu da paylaştım zaten. Daha fazla konuşmaya başlandığı andan itibaren bu mahkemeler tarafından haklı olarak bir müdahale, bir baskı altına alma şeklinde algılanıyor. Onun için çok spesifik konularda konuşmak doğru olmuyor. Ama ben şunu söyledim, ben çok arzu ederdim ki herkes görevinde, yani Meclis’te olsun.

Batı dünyasının ırkçılık gibi hastalıklarının tedavisi yok

 IRKÇILIK, yabancı düşmanlığı tehlikeli, kötü bir hastalıktır. O kadar tehlikelidir ki, bunu kontrol edemezsin. İkinci Dünya Harbi’nden önce Yahudi düşmanlığı da böyle başlamıştı, sonra neler oldu. Aslında Batı dünyasının bu tip hastalıkları tedavisi zor hastalıklardır. Mesela Doğu dünyasının hastalıkları tedavi edilebilir hastalıklardır. Yani nedir, fakirliktir, eğitimsizliktir, odur budur... Onlar eğitilebiliyor, hoşgörü daha çoktur açıkçası Doğu dünyasında. Ama burada (Batı’da) bu başlayınca çok tehlikeli oluyor...
-  Doğu’da görülen fanatizmi tedavi edilebilir görmüyor musunuz?
Ben doğrusu onları eğitimle, gelişmeyle bağlı gördüğüm için onları daha tehlikeli görmüyorum. Bugün eğitimin en üst noktasına ulaşmış Avrupa toplumlarında gördüğümüz fanatizmin tedavisi gerçekten çok daha zor. Çünkü en yetişmiş, sözüm ona en bilgili, en görgülü adamlardan öyle tavırlar görebiliyorsunuz ki... Halbuki tam tersi olması lazım, hele bu ülkede hiç olmaması lazım. Bunları ırkçılık, ayrımcılık bağlamında söylüyorum, kendi inançlarının dışındaki inançlara, dinlere karşı düşmanlık bağlamında...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!