Güncelleme Tarihi:
PKK’nın şehir yapılanması KCK'ya yönelik operasyonda tutuklanan kapatılan DEP eski milletvekili Hatip Dicle’nin sözcülüğünü yaptığı Demokratik Toplum Kongresi (DTK) etnik sorun yaşamış ve çözüme kavuşturmuş ülkelerin taraflarını, Diyarbakır’da düzenlediği ‘Uluslararası Müzakere ve Deneyimleri’ konferansında bir araya getirdi. Konferansa katılmaları beklenen Nobel Barış Ödülü sahibi Güney Afrikalı Başpiskopos Desmond Tutu, Güney Afrika Devlet Başkanı Nelson Mandela’nın temsilcisi Essa Moosa ise katılmadı.
Büyükşehir Belediyesi Toplantı Salonu’ndaki toplantıya çeşitli ülkelerden çok sayıda bilim adamı, yazar, parti temsilcileri ve gazeteciler ile Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine Kandil’den gelen 8 PKK’lı arasında yeralan Gülbahar Çiçek de katıldı.
'ÖZGÜRLÜK TALEBİ BÖLÜCÜLÜK OLARAK ALGILANIYOR'
İlk gün kimlik sorununun ele alındığı konferansın açış konuşmasını yapan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Türkiye’deki ekonomik ve siyasi bütün krizlerin ana kaynağının Kürt sorunu ve ülkede halen iç barışın sağlanamaması olduğunu iddia etti. Baydemir, “Kürt sorunu bir bilememe, bir tanımama sorunudur. Yani bu toprakların kadim halkı olan Kürtler, birlikte yaşadığı Türkiye halkı tarafından tanınmamakta, bilinmemektedir. Bu tanımama, bilmemenin sınırlarını ne yazık ki Türkiye’yi yöneten 80 yıllık politikalar çizmiştir. Kürt sorununun çözümünü kilitleyen başlıca nedenin bu politikalar olduğunu düşünüyorum. Kürtlerin özgürlük talepleri bölücülük olarak algılanmakta ve kodlanmaktadır. Kürtçenin okullarda okutulma istemi Türkçenin dışlanması olarak algılanmaktadır. Kürtlerin yerelde kendi öz yönetimlerine kavuşma istemi, bölünme paranoyası olarak kendini göstermektedir” dedi.
'KÜRT SORUNU KENDİ KÜRDÜNÜ YARATMA POLİTİKASIYLA ÇÖZÜLEMEZ'
Kürtlerin ne istediği konusunda ise Baydemir, şunları söyledi:
“Kürtler kendi dilini, özgürce öğrenmeyi ve öğretmeyi, kültürünü yaşatmayı, kimliklerini özgürce taşımayı, kimliklerinin yasal güvenceye alınmasını, Kürt tarihinin ve kültürünün eğitim müfredatında yer almasını, Hasankeyf gibi tarihi ve doğal değerlerine, genel olarak da toplumsal ekolojilerine müdahale edilmemesini istiyorlar. Diğer yandan Kürtler kendi yaşadıkları bölgeler ile diğer bölgeler arasındaki gelişmişlik farkının ortadan kaldırılmasını, yoksulluk ve yoksunluk sorununun sona erdirilmesini istiyorlar. Nihai olarak Kürtler kriminal ve adli vakalar olarak görülmek istemiyorlar. Bugüne kadar Kürt sorunu ret ve inkarla çözülmedi. Kürt sorunu asimilasyonla da çözülmedi. Kürt sorunu savaş ve bastırmayla da çözülmedi. Kürt sorunu bugün izlenen ‘kendi Kürdünü’ yaratma politikasıyla da çözülemeyecektir. Kürt sorunu ancak Kürtleri de içine katan, onu kendi özgün kimliğiyle tanıyıp özgürlüğünü sağlamasıyla, insan ve halk olarak doğal haklarının tanınmasıyla çözülür. İşte o zaman gerçek anlamda bir kardeşleşme olur, işte o zaman Kürtler ve Türkler birbirini daha iyi tanır ve demokratik bütünleşme sağlanır. Kanımca bu da ortaklaşılmış bir vicdan hareketiyle gerçekleşebilir”
'KÜRT SORUNU ABD, NATO ve AB’NİN DE SORUNUDUR'
Konferansta konuşan Demokratik Toplum Kongresi Sözcüsü Yüksel Genç ise, Kürt sorununun Saddam rejiminin yıkılmasından sonra niteliksel bakımdan içerik değiştirdiğini; Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin birbirinden izole edilmiş sorunları olmaktan çıktığını ve artık sadece Türkiye değil, tüm Ortadoğu’ya ait bir soruna dönüştüğünü söyledi. Kürt sorununun artık Irak’ta askeri varlığı nedeniyle ABD’yi, NATO’yu, Türkiye’nin aday üye olması nedeniyle AB’yi ilgilendirdiğini kaydeden Genç, “Kürt sorununu hiç kimse tek başına çözemez. Bu sorun Kürt halkının özgür iradesi temelinde bütün uluslararası demokratik güçlerin ortak katkılarıyla çözülebilir. Çünkü bu sorunun çözümü ilgili bütün devletlerin ve toplumların çıkarlarına uygundur. Çözümsüzlük ise, er ya da geç onların da çıkarlarına zarar verecektir” dedi.
'KANDİL VE MAHMUR’DAN GELENLERİN TUTUKLANMAMASI BARIŞA KATKI SAĞLADI'
Abdulah Öcalan’ın çağrısı üzerine kendisinin 1 Ekim 1999 tarihinde Türkiye’ye gelen PKK’lı gruplar içinde yer aldığını, ancak geldikten sonra tutuklandığını ve 5 yıl hapis yattığını belirten Yüksel Genç, şöyle devam etti:
“PKK, bizim olumsuz deneyimize rağmen, 19 Ekim 2009’de bir kere daha bizim gruplarımıza benzer grupları Türkiye’ye barış elçileri olarak gönderdi. Onlar tutuklanmadı ve bu da barış çabalarına büyük bir katkı yaptı. Bugün bu gruplarla ilgili kimi olumsuz tartışmalar yapılıyor olsa bile, şu bir gerçektir. Eğer Kürtlerin kimliği ve dili, o kimlikte ve dilde toplumsal ve siyasal yaşama katılma, kendisini Türklerle eşit olarak, özerkliği genişletilmiş benzer yerel yönetimlerde temsil etme hakkı tanınırsa, silahlı çatışma dönemi kesinlikle sona erecek ve dağdakilerin her hangi bir baskıya uğramadan barışçıl yaşama katılması sağlanabilecektir. Gerilla dağdan inme iradesi göstermiştir; devlet de dağdan inen gerillayı tutuklamamıştır. Şimdi soruyorum: Eğer bundan 10 yıl önce bizler, bizden 10 yıl sonra gelenler gibi tutuklanmasaydık, Türkiye barış ve çözüm yolunda bugün olduğu noktadan daha ileri bir durumda olmaz mıydı?”
ZANA: YAŞANAN TRAJEDİLERDEN HERKES DERS ÇIKARDI
Konferansta kısa bir konuşma yapan kapatılan DEP eski Milletvekili Leyla Zana, 20’inci yüzyılın herkesi çok zahmetli ve acı tercübelerle sınadığını dile getirdi. Zana, “Yaşanan trajedilerden herkes belli dersler çıkardı. Ancak ne yazık ki Avrupalı halkların ulaştığı olgunluk düzeyine, bu coğrafya henüz ulaşmadı. Oysa çatışmalar ölmeden ve öldürmeden de çözülebilir. Kürtler barış için kararlı ve ısrarcıdır. Kürtler uzatılan barış elini geri çevirmezler. Barış için vazgeçilmez olan samimiyettir. Barışın muhatapları samimi olursa halklarda karşılığını bulacaktır. Hükümetin bu girişiminin içtenlikli olup olmadığını yakında göreceğiz. Siz değerli katılımcılardan isteğim adil ve kalıcı bir barışa güç vermenizdir. Bu çağrımı Özellikle Türkiye iç dinamiklerine yapıyorum. Lütfen herkes yapıcı olmak için konuşsun, yıkıcı olmak için değil” dedi.
'TÜRK HÜKÜMETİ KÜRTLERE HAKKINI VERİRSE DAHA DA BÜYÜK BİR ÜLKE OLUR'
İngiliz parlamenter Lord Raymond Hylton, daha önce Güneydoğu’ya geldiğini ancak şimdi o arkadaşlarından bazısının hapiste olduğunu öğrendiğini ve çok üzüldüğünü söyledi. Hylton, “Burada dayanışma içinde Kürt insanlarına destek olmamız gerekiyor. Geçen ay Irak’ın otonom bölgesinin başkenti Erbil’deydim. Kürt insanlarına ve hükümetine baktığımızda gerçekten son 14 yılı çok iyi kullanmışlar. Kürdistan’ın kendisini nasıl geliştirdiğini gördüm. Türkiye’deki Kürt sorununa baktığımızda şu anki noktadan kimliğin tanınması noktasına nasıl varabiliriz. Ama bu konudalarda özellikle halkın eğitimi açısından önemli büyük çaplı bir kampanyasının olması gerekiyor. Hükümetin diyaloğu reddetmesi, DTP’nin kapatılması iyi değildir” diye konuştu.
Galler Ulusal Partisi Başkanı Dafyyd İwan ise, şiddetin hiç bir çözüm sağlamayacağını belirterek, “İşbirliği içinde bütün çatışmaları çözebiliriz. Bu konferansta Kürt insanlarına hak ettiği şeyleri verecektir. Bugün Britanya imparatorluğunda bütün diller canlı olarak kullanılıyor. Kürt halkının artık dilinin tanınması gerekiyor. Politikacıları ikna etmemiz gerekiyor. Ümit ediyorum ki sizde hak ettiğiniz şeyleri burda alacaksınız. Sizler cesur insanlarsınız, çok acı çektiniz. Uluslararası ortamın imkanıyla birlikte bunu alacaksınız. Türk hükümetinede bir çağrıda bulunmak istiyor. Kürt insanlarının haklarını tanırsanız gerçekten çok daha büyük bir ülke olacaksınız” dedi.