Mehmet Nuri YILMAZ
Oluşturulma Tarihi: Ekim 18, 2004 01:59
Bir kimse başkasının yerine oruç tutabilir mi?
Nevin Telli/ADANA
Namaz kılmak, oruç tutmak bedenle yapılan ibadetlerdir. Bedenle yapılan ibadetlerde vekálet caiz değildir. Bu sebeple bir Müslüman, başkasının namazını kılamaz, orucunu tutamaz. Bu ibadetlerin bizzat mükellef tarafından yerine getirilmesi gerekir.
Bosna Hersek’te yaşıyorum. Burada ramazan ayı Türkiye’den bir gün önce başlıyor. Bunun sebebini sormak istiyorum.
Muammer Bilgiç/SARAYBOSNA
Dini hükümlere göre kameri aylar, yeni ayın güneş battıktan sonra, yeryüzünün herhangi bir yerinden gökyüzünde hilal halinde çıplak gözle görülmesi veya görülebilecek halde mevcut olmasıyla başlar.
Ayın hilal halinde nerede ve ne zaman görüleceği, hatasız olarak hesapla tespit edilmektedir. Yapılan gözlemler de bunun doğruluğunu kanıtlamaktadır. Bazı İslam ülkeleri, kameri aybaşlarının tespitinde, ayın hilal halinde gökyüzünde görülebilecek halde bulunması zamanını değil, kavuşum anını, yani güneş, ay ve dünyanın aynı hizada bulunduğu zamanı esas almaktadır. Böyle bir durumda hilalin görülmesi mümkün değildir. Çünkü güneşin ışığı, hilalin görülmesine engeldir. Ancak 9-10 derecelik bir açıdan sonra ayın hilal halinde görülmesi gerçekleşir. Türkiye’nin uygulaması hem sünnete hem tekniğe uygundur.
İşte Türkiye ile bazı İslam ülkeleri arasındaki ramazan ve bayram günlerindeki fark bundan kaynaklanmaktadır.
Diş fırçalamak orucu bozar mı?
Veli Sarı/ANKARA
Diş fırçalamak, boğaza bir şey kaçırmamak kaydıyla orucu bozmaz. Yine de, diş fırçalama işlemini iftardan sonra yapmak daha uygundur.
Akupunktur yaptırmak orucu bozar mı?
Jülide Ergil/ANKARA
Akupunktur yaptırmak orucu bozmaz.
Alman’la evlenen ve muhtemelen Hıristiyan olan kız kardeşim, İslam’ın Araplara inen bir din olduğunu ve Türklerin savaş sonucu zorla Müslüman olduklarını söylemektedir. Doğrusu nedir?
Sibel ÖZGÜR
İslam, evrensel bir dindir. Kuran’da bununla ilgili pek çok ayet vardır. Örneğin, bir ayette ‘Biz seni müjdeleyen ve uyaran olarak topyekûn insanlara gönderdik’ denilmektedir.
Peygamberimizin dünya milletlerinin devlet başkanlarına mektuplar göndererek Müslüman olmaya çağırması, bunun açık bir kanıtıdır. İslam yerel bir din değil, topyekûn insanlığın dinidir. Türkler İslamiyet’i kendi inançlarına yakın bulduklarından, hiçbir zorlamaya muhatap olmadan kabul etmişlerdir. Bu da tarihi bir realitedir.