Sonku’nun şantajı

Güncelleme Tarihi:

Sonku’nun şantajı
Oluşturulma Tarihi: Eylül 24, 1998 00:00

Haberin Devamı

Zeki Müren'in lisede okuduğu yıllarda Kabataş Lisesi'nin Pilav Günü'ne okulun mezunları yanında Boğaziçi Lisesi öğrencileri de katılırlardı. Bitirdiği okulunda yaylı tanburuyla solo konser vermek üzere akort yapan Ercüment Batanay, ‘‘Ze-ki Mü-ren, Ze-ki Mü-ren’’ temposunu duyunca içinden ‘‘Eyvah gene bir acemiyle uğraşacağız’’ diye geçirdi. Ancak aksi oldu. ‘‘Ne okuyacaksınız?’’ sorusuna delikanlının ‘‘Hafız Post'tan Gelse O Şûh Meclise’’ yanıtı, tanbur üstadını önce güldürdü, şarkı başlayınca da düşündürdü! Lise öğrencisi ‘‘Astik Ağa'nın 'Hançeri Ebrusu Saplandı Dile' adlı bestesini okuyacağını’’ açıklayınca da, Batanay (usulünü ve sesini çok beğendiği) genç yeteneği uzun uzun alkışlattı.

Lise son sınıfa geldiğinde delikanlıyı odasına çağıran müdür, konuğuyla tanıştırdı. Ünlü bestekâr ve klarnet üstadı Şükrü Tuna sordu: ‘‘Oğlum, benim bir bestemi plağa okumanı istiyorum. Kabul eder misin?’’ Sevinçten küçük dilini yutmasına ramak kaldı. Yeşilköy'deki Colombia Şirketi'ne gittiler ve muhayyerkürdi makamındaki besteyi plağa çektirdiler.

Türkiye bundan böyle, o güne değin hiç duyulmamış, kimselerinkine benzemeyen değişik (güzel) bir sesten‘‘Bir Muhabbet Kuşu da Ben Olurum Sev Diye’’ şarkısını dinleyecekti.

AĞLAYAN İLAHE

Halkın beğenmesi sonucu çok satan plağının adını Anadolu'nun en ücra köşesinde duyurması, delikanlıyı yüreklendirdi. 3-5 yaşındaki düşünü eyleme dönüştürüp (yetenek arayan) İstanbul Radyosu'nun sınavına girdi. Boğaziçi Lisesi'ni bitiren, olgunluk sınavını Kabataş Lisesi'nde veren, Güzel Sanatlar Akademisi'ne yazılan gence kaç şarkı bildiği soruldu, ‘‘Dört bin’’ yanıtı Seçici Kurul üyelerini afallattı.

186 aday arasında 15'inci sırada girdiği sınavdan birinci ve kazanan tek kişi olarak çıktığını öğrenemeden, 1 Ocak 1950 Cumartesi gecesi birdenbire ‘‘canlı yayın’’a çağırılınca, eli ayağı birbirine dolandı. Hiç provasız başladığı 45 dakikalık emisyonunu saz arkadaşları Hakkı Derman (keman), hocası Şerif İçli (ut), Şükrü Tunar (klarnet) ve Necdet Gezen'in (ritimsaz) destekleriyle aksatmadan tamamladı.

Konser bitti, dönemin spikerlerinin starı, mesleğinin günümüzdeki duayeni Tarık Gürcan'ın sesi duyuldu: ‘‘Rahatsızlığı sebebiyle programına gelemeyen Perihan Altındağ Sözeri'nin yerine Zeki Müren'i dinlediniz.’’

Radyoya telefon yağmaya başladı: ‘‘Bu Zeki Müren de kim’’di? ‘‘Sesi çok benziyordu, Müzeyyen Senar'la bir akrabalığı var mı’’ydı? ‘‘Kadın mı, erkek mi’’ydi? ‘‘Her dediği net anlaşılıyordu, tane tane söylemeyi kimden öğrenmiş’’ti?

İlk kutlama telefonlarını art arta arayan ‘‘anneciği’’ ve dönemin ünlü sesi Hamiyet Yüceses'ten aldı. ‘‘Kimsin sen evladım?’’ diye soruyordu, ‘‘Makber’’ ve ‘‘Bakmıyor Çeşmi Siyah’’ın gönüllerde taht kuran ilahesi. Genç yetenek yanıtladı: ‘‘Büyük sanatkârımız, muhterem hanımefendi, Bursa'ya geldiğinizde birlikte öğle yemeği yemiştik. Ben o gözlüklü, mavi ceketi sarı metal düğmeli çocuğum.’’, ‘‘Haa papyonlu delikanlı, bildim’’ dedi Hamiyet Hanım ve ekledi: ‘‘Eşimle birlikte gözyaşları içinde dinledik seni. Muvaffakiyetinin devamını temenni ederim yavrum.’’

BEKLENEN ŞARKI

Halk, radyo konserleri süren, plakları çoğalmaya başlayan genci iyice merak ediyor, hemen her yerde Zeki Müren adı bayrak gibi dalgalanıyordu.

Fırsatı, Türk beyaz perde ve sahnelerinin gelmiş geçmiş en güzel kadını, büyük starı, erişilemeyen yeteneği, ilgisi olan olmayanın kişiliğini canlandırmaya heveslendiği Cahide Sonku değerlendirdi. Eşi tütün kralı İhsan Doruk'un ortağı şeftali tüccarı Hayri Terzioğlu'nun yakını genç yeteneğe ‘‘Beklenen Şarkı’’ filminde oynaması için öneride bulundu.

‘‘Küçük dağları ben yarattım’’ edalı sanatçıdan gelen çağrı, delikanlıyı sevinçten göklere uçurttu. Çünkü, kendini bildi bileli Müzeyyan Senar'a nasıl hayransa, Cahide Sonku'ya da öyle tutkundu. Beyoğlu'na gittiğinde ilk işi, fotoğraf stüdyolarının vitrinlerinde ünlü yıldızın resimlerini incelemek olurdu. Gülümsemesini Mona Lisa ölçüsünde gizemli bulurdu.

İşte bu Cahide Hanım, aynı ‘‘Beklenen Şarkı’’ filmindeki havası ve ses tonuyla sordu: ‘‘Bir film çekeceğiz. Size de rol vermeyi düşündük. Bizimle çalışır mısınız?’’ Sevinçli ve heyecanlı Zeki, ‘‘Olur efendim... Teşekkür ederim’’ diyebildi. Bu ‘‘Olur’’ ve ‘‘teşekkür’’ün çok geçmeden başına iş açacağını nereden bilebilirdi?

Türkiye, başrollerini Zeki Müren, Cahide Sonku ve Jeyan Mahfi Ayral'ın paylaştıkları ‘‘Beklenen Şarkı’’ filmini ayakta alkışladı. Ve 23 yaşındaki Zeki Müren alın terinin karşılığını aldı. 1954'te gösterime giren film on bin lira kazandırmıştı.

Bundan sonra dublajını da yaptığı 17 film daha çevirecek, ikincisi için pazarlığa oturduğunda ‘‘200 bin lira’’ deyip restini çekecek, bu arada yaşanacak hafif şiddetteki deprem ardından tüm istemlerini kabul ettirecek ve ücreti döneminin en astronomik rakamına ulaşacaktı.

‘‘Deprem’’in merkez üssü, delikanlının ‘‘Mona Lisa’’lığı yakıştırdığı, ancak şimdi ‘‘kötü’’ ve ‘‘hırçın’’ olarak tanımladığı Cahide Sonku, olayın öyküsü de Türk filmlerinin senaryolarına taş çıkarttıracak türdendi.

ÜNLÜ YILDIZ DELİRİYOR!

Ünlü aktör Sami Ayanoğlu, ‘‘Beklenen Şarkı’’da gazino patronunu oynamaktadır. Melahat İçli de orada görevli bir kadını. Melahat Hanım bir gün hademe Zeki'yi alır, işyerine getirir. Patron, aynı zamanda konservatuvar öğrencisi olan gencin becerilerini görmek ister. Türk Müziği'ni okulunda öğrenen genç, Dede Efendi'den bir parça okur, Ayanoğlu, ‘‘Bizim buralarda böyle şeyler gitmez’’ der. Bunun üzerine delikanlı ‘‘Telgrafın Telleri’’ türküsünü revü görünümünde sahneler. Patron bu kez beğenir ve Zeki Müren'e boş dosya kâğıdındaki pulun üstünü imzalatır.

İşte bu kâğıt, filmde gerçek adıyla oynayan Zeki Müren, yeni bir çekim için 200 bin lira isteyince Cahide Hanım tarafından karşısına şantaj aracı olarak çıkarıldı.

Genç sanatçının yere-göğe sığdıramadığı Mona Lisa'sı tehditler savuruyor ve ‘‘Bunun üstünü doldurup sana on film daha çevirttiririm’’ diye avaz avaz bağırıyordu. Platin topuklu ayakkabılarından şampanyalar içilen, Cumhurbaşkanı Celal Bayar evlerine geldiğinde yanına çıkmayan star, genç sanatçıyı ‘‘delirdi galiba’’ diye düşündürdü. Olaya ilk tepki Sonku'nun avukatı Buran Saru Hanım'dan geldi. Dönemin ünlü avukatı, ‘‘Böyle saçmalık olmaz’’ diyerek tanınmış yıldızın yıllar yılı sürdürdüğü umumi vekilliğinden çekildi.

Nasıl devrimci oldu?

Babası, gazino yaşamına girmesine karşıydı. Mesleğinde çalışmasının uygun olacağını düşünüyordu. Oğlu da, her sözünü dinlediği (ancak, annesinden yüzde otuz az sevdiği) babasına ilk kez karşı geldi... Gerekçesi, belleğine çivi gibi çakılan, ölünceye dek unutamayacağı çocukluk yıllarına dayanan tatsız bir anısıydı.

Babası, Bursa genelevinin en güzel sermayesi Tatar Mürüvvet'e tutulmuş, evlerinde rahat huzur kalmamıştı. Annesi evde iki gözü iki çeşme ağlarken, babasını geceyarılarına dek kapıda bekleyişleri aklından hiç çıkmadı.

Kararında bu tablolar mı etken oldu bilinmez, peşinde hafiyeler koşturan, kabadayılara yollarını kestiren öteki gazino patronlarının parlak önerilerini elinin tersiyle itti ve Küçük Çiftlik Parkı'nın sahibi Mahmut Anlar'a ‘‘Evet’’ dedi. Bu ‘‘evet’’ sonraları Türk gazino tarihine ‘‘Zeki Müren sözü’’ olarak geçecek, tam 25 yıl ramazanlar dışında aralıksız süren anlaşmalarını senetsiz-kontratsız (el sıkışarak) yapacaktı.

Ve Zeki Müren bir dini bayrama rastlayan 26 Mayıs 1955 Cumartesi gecesi Küçük Çiftlik Parkı'nda annesinden öğrendiği ‘‘Zalimlerin Şerrinden Koru Yarabbi’’ duasını okuyarak sahneye ilk adımını attı.

Gazinoyu dolduranlar önce ‘‘Merhabaaa’’yla sarsıldılar. Sonra beyaz frak ve papyon üstündeki minik inciye şaşırdılar. Çünkü bugüne dek sahnelerde gördükleri erkekler hep siyah kostümlü, ağır oturaklı ve genelde asık suratlıydılar. Beş yıldır adını bildikleri, şarkılarını severek dinledikleri, filmlerini beğenerek izledikleri sanatçıdan giysi ve davranışlarıyla bağdaşmayan, Nikoğos Ağa'nın muhayyerkürdi makamındaki ‘‘Var mı Hacet Söyleyin Ey Gülşenim’’ adlı bestesini duyunca da alkışı bastılar.

Aylar geçince frak renk değiştirecek, yıllar sahneye erkekte ‘‘makyaj’’ı, ‘‘payetli-boncuklu kostümleri’’, ‘‘Balık adam’’ giysisini ‘‘takı’’yı, ‘‘pelerin’’i, ‘‘küpe’’yi, ‘‘poliüretanlı çizme’’yi, ‘‘şövalye üniforması’’nı ve ‘‘mini şort’’u getirecek, ‘‘T’’ biçiminde uzattığı, rengârenk spotlarla şıkır şıkır aydınlattırdığı sahne gerektirdiği için seyyar mikrofon kullanacak, bu yenilikleri önce yadırgayan halk sonra ‘‘Alanının devrimcisi’’ni avuçlarını patlatırcasına alkışlayacaktı.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!