Oluşturulma Tarihi: Eylül 30, 2001 00:00
SONBAHAR Ankara'sındayım.Yaz tembelliğinin beyin gerinmesinin bitiğini muştuluyor kalabalıklar.Kısa demir korkuluğun üstüne oturmuş gençler, güneşin, biraz da aylaklığın tadını çıkarıyorlar. Belki de birbirlerine yaz öykülerini anlatıyorlar. Yaşanmış aşkları, káğıtlarda yarım kalmış duyguları. Okunulan kitapları, dinlenen CD'leri. Denizin tembelliğe hain çağrısını.Sözün Büyüsü programının konuğuydum. Köşe Yazısı konuşuldu. Daha doğrusu Erendiz Atasü, Talát S.Halman, Dr. Mustafa Şerif Onaran beni tatlı tatlı sigaya çektiler.Değişen toplumun yeni gazeteciliğinde, artık Köşe Yazısı da, bir edebi tür olarak tartışılıyor. Yaygınlığıyla, işleviyle...Bizim kuşağın edebiyat kitaplarında makale, bir edebi tür olarak okutulurdu. Bana göre, köşe yazısı, klasik makalenin boyutunu çoktan aştı.Şimdi köşe yazısı ile deneme çoğu zaman okurun karşısına birlikte çıkıyorlar.Edebiyatçı köşe yazarları dönemi öldü sözünü sevmiyorum; çünkü bugün köşe yazılarında edebiyatın tadı, bütün ustalığıyla sürüyor.Bir kavrama açıklık getiriyoruz, söz birliğiyle.Araştırmacı gazetecilik kavramını doğru çevirme çabasındayız. Bunun karşıt kavramı, yani eski dille söylersek mefhum-u muhalifi şu demek.Araştırmadan yazan gazeteciler de var. Oysa herkes kendi alanında her gün bir küçük araştırmayla yazısını kuruyor, kurguluyor.Halman, soruşturan, sorgulayan deyimini öneriyor, investigation karşılığında. Benden kabul.* * *SHAKESPEARE, nice yazlardan sonra kaygılarımızın kışının geldiğini söylese de, nice yazlardan sonra güzel sonbahar gelir.Ankara'da anımsıyorum bunu. Tek başıma kitapçıları, müzikçileri gezerken, birkaç dostla yazı akrabalığı dolayısıyla selamlaşırken.Pan sokakları sonbahara bırakmış.Kitapçılarda, müzikçilerde dolaşan herkese sevgiyle bakıyorum.Önümüzdeki günlerde açılacak Utku Varlık'ın resimlerinin Ankara'yı da, Ankara'daki sonbaharı da daha güzelleştireceği inancındayım.Kalabalıklarda; türler, zevkler karışıyor. Bir sentez mi, bir karmaşa mı? Ilık güneşin altında, ne fark eder deyip, yürüyorum.Dost Kitabevi'nden ben Mozart ve Verdi alıyorum. Önümdeki bir genç kız, kitabevinin önündeki masadaki çocuğa Tarkan konserinin biletlerinin fiyatını soruyor.Ben eve gidip iki yeni CD'mi dinlemenin coşkusunu şimdiden yaşıyorum, genç kız Tarkan'ı göreceği günleri iple çekiyor. Ayrı mecralardan gelen iki aşk, bizi bir kitabevinde buluşturuyor. Kuşakların da, zevklerin de idolleri farklı. Dünyayı tekdüzelikten kurtaran çeşitlilik. Ankara güneşinde sana övgüler yağdırıyorum.Kriz, her gün esen savaş rüzgárları, kitapçıya, müzikçiye girmiyor.* * *KALABALIK dağılır, akşam evlerde ışıklar yakılır, günün hasadı odalarda değerlendirilir.Alınan kitaplar okunur, seçilen CD'ler dinlenir.Ankara'nın bozkır akşamlarının hüznü ağırdan hissettirir kendini.
button