Güncelleme Tarihi:
Sezer Çankaya Köşkü'nü protesto etmiş
Demirel'in Çad Devlet Başkanı onuruna verdiği davette gözler Anayasa Mahkemesi Başkanı'nı boşuna aradı
Dışişleri Bakanı İsmail Cem, nereden bilebilirdi? Nereden bilebilirdi, şeref masası protokolünde kendisi için yapılan küçük bir müdahalenin Çankaya Köşkü'ndeki selef ile muhtemel halefinin arasına kara kedi girmesine yol açacağını?
Tarih, 15 Kasım 1999. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Çankaya Köşkü'nde ABD Başkanı Bill Clinton için tantanalı bir davet vermektedir.
Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın şeref masasındaki konumu protokol gereği masanın merkezine yakın bir mevkidedir.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer, ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright'ın yanına düşmüştür. Dışişleri Bakanı İsmail Cem ise protokol gereği yarım ay şeklindeki masanın en sonunda oturacaktır.
Bu arada Amerikan tarafı, Dışişleri protokolüne Albright'ın Cem ile görüşmesi gereken konuları belirterek, masada yan yana oturup oturamayacaklarını sorar.
Bu rica geri çevrilmez. Masa düzeni değiştirilir ve Sezer'in isminin yazılı olduğu kart da masanın dibinde Cem'in oturması gereken sandalyenin önüne yerleştirilir.
Fazıl Say'ın konserinin bitiminden sonra konuklar kristal avizeli yemek salonuna geçerler.
Sezer, masaya geldiğinde kendisinin en dibe yerleştirildiğini görünce, bu protokol ihlaline içerler. Sert bir tepki koyar. Eşi Semra Sezer'le birlikte yemeği terkeder. Yemek boyunca masanın iki ucundaki iki sandalye boş kalır.
Bununla da kalmaz Sezer. Ertesi günü Çankaya Köşkü'ne gönderdiği bir protesto mektubuyla, bu protokol hatasından duyduğu rahatsızlığı aktarır.
Ardından, Çankaya Köşkü'ndeki yemeklerde bir daha görülmez.Önceki akşam Demirel'in Çad Devlet Başkanı İdris Deby için verdiği yemeğe gelmediği gibi... Davetiyeler geldiğinde her seferinde mazeret bildirerek, Köşk'e gitmez.
Aylardır sessizce tavır koyduğu Çankaya Köşkü'nün kapılarının günün birinde ona açılacağını nereden bilebilir? Sezer, şimdi Clinton'un yemeğinde protesto edip oturmadığı o şeref masasına bu kez ev sahibi olarak oturmaya hazırlanmaktadır.
Clinton’a verilen davette Ahmet Necdet Sezer’in oturması gereken yere, Albright’ın isteği üzerine İsmail Cem oturtulunca, Anayasa Mahkemesi Başkanı protesto mektubu yazıp Çankaya Köşkü’nü boykot etti.
Kutan, Rahşan Ecevit’e hayran kaldı
Önceki akşamki yemekte en ilginç görüntüyü şeref masasında yan yana oturan FP lideri Recai Kutan ile davete en mütevazı kıyafetiyle, hırkasıyla katılan Rahşan Ecevit'in gece boyunca samimi bir şekilde sohbet etmeleri oluşturdu.
Kutan, yemekten sonra Hürriyet'e ‘‘Rahşan Hanım'la ilk kez yanyana düştük. Kendisiyle ilk kez bu kadar ayrıntılı bir sohbet yapma imkanım oldu. Son derece iyiniyetli bir hanımefendi’’ dedi.
Peki, Kutan ve Rahşan Ecevit gece boyunca ne konuştular?
‘‘Klasik Türk Musikisi çalarken padişah bestecilerimizden konuştuk. Bir de uzun uzun Rahşan Hanım'ın babası rahmetli Namık Zeki Aral'dan söz ettik. Kendisi bizim eski kültürümüze yabancı olmayan biriydi ve ekonomik alanda liberal görüşleri vardı. Memnunlukla gördüm ki, Rahşan Hanım dilimizde eski kelimelerin kullanılmasına karşı değil. Hatta bu kelimelerin kaybedilmesini eksiklik olarak görüyor. Eski Türkçe'yi de iyi bilirmiş. Çünkü babasının yazılarını daktiloda Rahşan Hanım tape edermiş. Eski Türkçe'yi de bu şekilde öğrenmiş.’’
Son yemekte ihanet tartışması
Hazreti İsa'nın son yemeği tablosunu hatırlayın.
12 havarisi yanına dizilmiştir.
Ona ihanet eden havarisi Judas da masadadır.
Demirel'in önceki akşam Çankaya Köşkü'nde yabancı konuklar için verdiği ‘‘son devlet yemeği’’nde konuklar arasında en çok konuşulan konulardan biri bu benzetmeydi.
Demirel'in görev süresinin uzatılmasını öngören Anayasa değişikliği önerisi Meclis'te engellenmişti.
Demirel'e söz verip, sonra ona ihanet eden ya da edenler kimdi?
Ve önceki akşam o masada mıydılar?
Masada toplam 16 konuk vardı.
Çadlı konuklar bir tarafa bırakıldığında masada tam 11Türk vatandaşı vardı:
Süleyman-Nazmiye Demirel, Bülent-Rahşan Ecevit, Yıldırım-Samia Akbulut, İsmail-Elçin Cem ve Ramazan-Lütfiye Mirzaoğlu (MHP'li Devlet Bakanı ve eşi) ve Recai Kutan.
Ecevit, Anayasa değişikliği girişiminde başından sonuna Demirel'e sadık davranmıştı.
İsmail Cem, Cumhurbaşkanlığında gönlü olmakla birlikte oyunu grup disiplini içinde Demirel için vermişti.
Köşk'e aday olan Akbulut'un Demirel'i desteklemesi zaten beklenmiyordu.
Kutan ise ‘‘Ben zaten kendisine söz vermemiştim. İhanet söz konusuysa, sözünde durmayanları bizim dışımızda arayın’’ diyerek topu üstünden atmıştı.
MHP'li Mirzaoğlu da grup disiplini içinde Demirel'e vermişti.
Bu durumda ihanet rüzgarı o masada esmiyordu.
Judas, belki de davetli olup gelmeyen siyasiler arasındaydı.
ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz ve DYP lideri Tansu Çiller davetli oldukları halde yine gelmemişlerdi.
Yılmaz, önceki akşam Gaziosmanpaşa'daki Washington restoranda partili arkadaşlarıyla yemek yiyordu. Çiller ise bir rivayete göre Ankara’da, bir rivayete göre de İstanbul’daydı.
Baba yine ‘Kalecik Karası’ dedi
Son yemeğinin mönüsü yine tipik bir Demirel dönemi Köşk standardıydı.
Demirel'in vazgeçemediği Türk mutfağının klasikleri ardarda dizilmişti.
Açılış bir kez daha karışık börek tabağı ile yapıldı. Tek yenilik, su böreği ve sigara böreğinin yanına bu kez krep eklenmiş olmasıydı.
Bunu her zamanki gibi sosu ihmal edilmiş bir salata eşliğinde iç pilavlı, sebze buketli kuzu fırın ve salata izledi.
Zeytinyağlılar bölümünde favalı enginar ile desteklenmiş karışık bir dolma tabağı sunuldu.
Finalde yine bir Demirel klasiği olan karışık Türk tatlıları çıktı.
Toplam kalori 4300.
Şarapta Kavaklıdere ile Doluca arasındaki denge politikası yine devam etti.
Geçen hafta Çin Cumhurbaşkanı Chiang Zemin'e verilen yemekte Kavaklıdere'nin Yakut (kırmızı) ve Çankayası (beyaz) seçilmişti.
Köşk'ün Doluca ve Kavaklıdere gruplarına ‘‘tarafsızlık ve eşit mesafe politikası’’ çerçevesinde önceki akşam Villa Doluca kırmızı ve beyaz ikram edildi.
Ama şeref masasında yine Baba'nın vazgeçemediği Kalecik Karası ikram edilecekti.
Bu arada, bazı uyanık konukların da bir yolunu bulup masalarına Kalecik Karası getirdikleri gözden kaçmadı.
Nitekim, bu satırların yazarının masasında da Villa Doluca değil, Kalecik Karası içilmekteydi.