Son mesajın ilk sözü

Güncelleme Tarihi:

Son mesajın ilk sözü
Oluşturulma Tarihi: Eylül 04, 2009 23:27

ALLAH, tarih boyunca insanla konuştu.

Adem’e, Nuh’a, İbrahim’e ve diğer bazı peygamberlere “sahifeler”; Musa’ya, Davud’a ve İsa’ya “kitaplar” gönderdi.

Musa “kelim”, İsa “kelime”dir. Allah’ın Hz. Muhammed’le konuşması “kelam” yani Kur’an vahyi üzerindendir.Kur’an son ilahi mesajdır. İlk ayetleri Mekke’ye 1 km mesafedeki Nur Dağı’ndaki Hira Mağarası’nda, ramazan ayının 27. gecesinde indi.Hz. Muhammed, bu mağaraya 35 yaşında iken gitmeye başlamıştı. Muhtemelen dedesi Abdulmuttalib’in bazen yaptığı gibi, kendisi de bu mağaraya çekilir, tefekkür eder, iç dünyasında yolculuğa çıkardı. Daha önce, “günün ışıması kadar açık ve berrak rüyalar” görüyor, kulağına çevreden garip sesler geliyordu. Bunları anlamlandırmaya çalışırken, aklına vahiy alacağı, “Son Elçi” seçileceği gelmemişti. Kâhinlerden, büyücü ve sihirbazlardan nefret ediyordu. Şairleri bilir, ama şiir okumak aklından geçmezdi. 40 yaşına bastığında (Miladi 610) yine mağaraya çekilmişti. Derin bir iç murakabe hali yaşarken, bir anda ışıktan bir varlık/melek belirmişti. Onu kollarından tutup sarsıyor ve “Oku!” diyordu. Müthiş irkilmişti. “Ben okuma bilmem” dedi. Melek bir daha onu sarstı ve oku dedi, o yine aynı şeyi söyledi. Üçüncüsünde Melek, yine aynı hareketi tekrarladı ve şunları okudu:“Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir; O, kalemle (yazmayı) öğretendir. İnsana bilmediğini öğretti.” (96 / Alak 1-5.) Melek kayboldu.Derin bir sarsıntı geçirmişti. Telaşla mağaradan çıktı, koşarak evine gitti ve eşi Hatice’ye “Üstümü ört” dedi. Neye uğradığını şaşırmıştı. Bir parça kendine geldiğinde olayı eşine anlattı. Mekke’nin seçkin kadınlarından soylu Hatice, tereddütsüz şunları söyledi:“Sen eli açık ve cömertsin... İyilik yaparsın... Yoksullara ve muhtaçlara yardım edersin... Şüphesiz Allah seni Şeytan’ın aldatmalarına uğratmayacaktır.”TEREDDÜTSÜZ ‘EVET’ DEDİLERHatice’nin İslam’a giren ilk insan olarak söyledikleri, son ilahi mesajın ebedi toplumsal özünün ifadesiydi. Yine de Hatice, Hz. Muhammed’i bu işlerden iyi anlayan yeğeni, yaşlı ve gözleri görmez Varaka’ya götürdü. Onu dikkatle dinledikten sonra Varaka, “Hayır, bu asla Şeytan’ın işi değildir” dedi. “Bu Musa’ya gelen namustur (nomos). Tebliğ görevini yaparken büyük zorluklarla karşılacağın zamana kadar yaşayacak olursam, seni himaye edeceğim.”Hz. Peygamber ilk tebliğini yapmak üzere Mekkelileri Safa’da topladı ve “Size bu tepenin arkasında düşman birliği olduğunu söyleyecek olsam, bana inanır mısınız?” diye sordu. Hepsi tereddütsüz “Evet” dediler ve eklediler: “Sen bugüne kadar hiç yalan söylemedin”.Peygamber, bu sözü duyunca şunları söyledi:“Allah, beni sizi bazı şeylerden uyarmak ve beni dinlemeyecek olursanız, gazabının sizi yıkıma götüreceğini bildirmek üzere görevlendirdi”.Hepsi şaşırdılar... Sonra da “Bizi bunun için mi topladın” deyip dağıldılar.İşinin hayli zor olacağı belliydi. Tebliğini en yakınlarına yaptı. Ona eşi Hatice, amcasının oğlu Ali, azat ettiği kölesi Zeyd ve yakın arkadaşı Ebu Bekir inandı.DOĞRU VE GÜVENİLİR İNSANHz. Muhammed, oturmuş bir kişiliğe sahipti. İsmi herhangi bir skandala karışmamıştı. Suç işlediği, gönül kırdığı, kaba davrandığı görülmemişti. Arap yarımadasındaki unvanı “doğru ve güvenilir insan” idi. En çetin ihtilafları, çatışma potansiyeli yüksek anlaşmazlıkları adaletle çözerdi. Feci bir yangın ve ardından şiddetli bir sel felaketi dolayısıyla Kâ’be tadilata uğratılmıştı. Sıra Hacerü’l-esved adlı taşın yerleştirilmesine geldiğinde kabileler çatışmanın eşiğindeydiler. O hakemlik yaparak yere bir örtü serdi, taşı üstüne koydu, dört büyük kabileninin temsilcilerine dört ucundan tutturdu ve kendisi taşı yerine yerleştirdi.Safa tepesinde topladıkları ve sonra davet ettikleri insanlar onun herhangi bir mucizesine tanık olmamışlardı, kendisine vahy meleği geldiğini söylüyordu, ama onlar meleği görmemişti. Pekiyi, ona inananlar niye inanıyordu?O vicdanlara ve akıllara, temiz yaratılışa ve ahlaka davet ediyordu. Hayata derin bir anlam katıyor; dünyanın amaçsız yaratılmadığını, kendimize, ötekilere ve Allah’a karşı sorumluluklarımız olduğunu söylüyordu. Ana vurgusu yoksullara, kölelere, ezilmişlere, sömürülenlere ve ötekileştirilenlere idi. Öne çıkardığı “her vicdana özgürlük ve herkese adalet” ideali, kısa zamanda insanları etrafında topladı. Ama hiçbir şey kolay olmayacaktı.YARIN: Allah sabredenlerle beraberdir
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!