Güncelleme Tarihi:
CNN Türk'te Hakan Çelik'in sunduğu Hafta Sonu programında konuşan Kurtulmuş şunları söyledi:
Meselenin geneline baktığınız zaman 2018 yılında dünyanın büyük metropollerinden birisinde ve bir ülkenin konsolosluğunda dünyaca bilinen bir gazeteci içeri giriyor ve dışarı çıkamıyor.
Olay çok sıcak olduğu için belki fazla farkında değiliz ama, gerçekten hepimizin kanını donduran insanlığın bittiği ürkütücü korkunç bir olaydır.
Türkiye olarak bir kere kestirmeden şunu söylemek isteriz, yani hiçbir şekilde bu meselenin üstünün örtülmesine müsaade etmeyeceğiz. Şu anda devam eden resmi bir soruşturma var.
Tabi resmi makamlar ortaya çıkan bilgi ve bulgular kesinleştikten sonra açıklama yapma durumundalar. Ama Türkiye bu işin üzerinin örtülmesine asla müsaade etmeyecek.
Meselenin aslı neyse onun ortaya çıkması için gayret sarf edecek. İnşallah en kısa zamanda meselenin hakikati ortaya çıkar.
En zor durum da bu durum. Yani ne olduğu hakkında yoğun şüpheler var. Ama bilgiler ve bulgularla desteklenmiş kesin bir sonuca dönüştürülmüş değil.
Ve burada işte diyelim eğer gerekten olay dünya kamuoyuna yansıdığı gibiyse. Suudi Arabistan'dan bir tim geldi, onun içinde iki üç tane adam bunu katletti gitti, diyerek de hiçbir şekilde bu işin üstünü örtmek Suudi Arabistanlıların yapacağı bir durum değildir.
Yani konsoloslukta işlenen bir suç bir devletin konsolosluğunda işlenen bir suç üst düzey yetkililerin haberi olmadan işlenemez. Eğer bu suç gerçekten böyleyse deliller bu sonuca götürürse ortada çok vahim bir sonuç olacaktır. Ve bunun gerçekten çok ciddi hukuki sonuçlarının olması lazım.
ANDIMIZ TARTIŞMASI
Andımızın içeriği ile kısmı bir kenara bırakarak söylüyorum. Burada hukuki anlamda ve siyasi anlamda ciddi bir meseleyle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
Yani eski Türkiye’de yüksek yargının ister Danıştay olsun ister Anayasa Mahkemesi’nin siyasete bir şekilde müdahale ettiğini çok gördük.
Diyelim işte partileri kapatarak, diyelim ki işte meslek liselerinin katsayısıyla ilgili hükümet kararını iptal ederek. Bir şekilde geçmiş dönemlerde yüksek yargının siyasete müdahale ettiğini çok gördük.
Türkiye uzunca bir süredir bu alışkanlıkları unutmuştu. Şimdi, siyaseti bırakın siyasetçiler yapsın.
Burada yüksek yargının, Danıştay’ın herhangi bir hükümet kararıyla ilgili, bu yönetmelik olabilir başka bir şey olabilir, yapabileceği şey şudur: “Bu yönetmelik falanca yasanın anayasanın şu maddesine aykırıdır” diyebilir.
Buna hukukilik denetimi denir ki Danışlay’ın hukukilik denetimi yapmak görevidir. Ama Danıştay’ın yerindelik görevi yapmak gibi bir hakkı yoktur.
Yani “hayır sen o andı kaldırdın ama öyle olmaz böyle olur” diyemez. Şu andaki durum budur. Bu siyaset yapmaktır.
O zaman derler ki adama “buyur sen yönetmelik çıkart sen siyaset yap.”
Böyle bir karar siyasetin alanını daraltan bir karardır.
İçerik meselesini tartışmıyoruz. Bunu üzerinden de aslında bütün siyasi partilerden beklediğimiz “evet bu siyasetin alanını daraltan bir şey siyasetçilerin yapması gereken işe yüksek yargının bir şekilde müdahale etmesidir bunu biz de tasvip etmiyoruz demesi lazım.
İçeriği ayrı bir konudur.
Uzun bir süredir unuttuğumuz yüksek yargının siyasete müdahalesiyle karşı karşıyayız bunu tasvip etmemiz mümkün değildir.
EMEKLİLİKTE YAŞA TAKILANLAR
Bu konudaki tavrımızı Sayın Cumhurbaşkanımız geçen haftaki grup toplamızda çok net bir şekilde ifade etti.
Türkiye’deki şartlar ve hatta dünyadaki genel eğilim itibariyle insanların öyle genç yaşta emekli olmalarına müsait bir atmosfer içinde değiliz.
Kaldı ki Türkiye’nin emeklilik sistemi oradaki aktüaryel durumlar gerçekten Türkiye’nin emeklilik sistemi üzerine çok büyük yük getirecek olan durumlar.
Popülist davransak çıkarız sokaklara “evet emeklilikte yaşa takılanlar hadi bakalım sizin meselenizi çözüyoruz” deriz.
Ama doğru söylememiş oluruz. Türkiye’nin altında kalkamayacağı çok çok ağır bir yük. Bugünkü ekonomik dengeleri içinde emeklilikte yaşa takılanlar konusu çözülebilecek bir konu değildir.
.