Güncelleme Tarihi:
Selçuk, AA Editör Masası'nda gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.
Yeni eğitim öğretim yılının 9 Eylül Pazartesi günü başlayacağını, bugün uyum eğitiminin başladığı hatırlatan Selçuk, velilerin gündemindeki "kayıt parası" konusuna ilişkin sıkıntıların aşılmasına yönelik "okul gelişim bütçesi" uygulamasının ne aşamada olduğu yönündeki soru üzerine, temelde anayasal olarak zorunlu eğitim bulunduğunu, dolayısıyla devletin burada söz konusu olan bütçeyi gerekli yerlerde kullanması ve değerlendirmesinin bekleneceğini ifade etti.
"Bizim velilerimize vermek istediğimiz mesaj, 'böyle bir sorun yoktur' değil, böyle bir sorun var, okullarımızda yaşıyoruz." diyen Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kayıt parasıyla ilgili şöyle bir ilişki kurulmamasını çok önemsiyoruz, 'eğer bağış yapmazsanız kaydınız olmaz'. Zaten e-okul'a o çocuğun kaydı otomatik olarak yapılmış, bitmiş vaziyette. Yani velinin gidip de sıfırdan kayıt yaptırması söz konusu değil. Zaten o çocuk, o okula kayıtlı, e-okul'da bu var. Ama bazen bazı okullarımızda okul aile birlikleri ve okul yönetimleri okuldaki eğitimin kalitesinin yükselmesi için ekstra kurslar, dersler veya okulun fiziksel imkanlarını iyileştirme ve bahçesine yönelik bazı tasarımlar yapma ve benzeri iyileştirme çalışmaları için bağış talebinde bulunuyorlar. Bazı velilerimiz imkanları dahilinde buna sıcak da bakıyorlar ama bazı velilerimiz de 'Bunu ben vermek istemiyorum' diyor. Böyle bir durumda bizim okul yöneticilerimizin 'Ben vermek istemiyorum' denildiğinde 'O zaman sizin kaydınızı yapmıyoruz' deme durumu söz konusu değil. Çünkü yasal olarak bu mümkün değil."
Bu tür durumlarda en çok dikkat edilen konulardan birine işaret eden Selçuk, "özel sınıf" adı altında yapılan bazı çalışmalar olduğunu anımsattı.
Bunun bazı velilerin ve öğrencilerin ayrı bir sınıfta bulunmasıyla ilgili bir durum olduğunu anlatan Selçuk, "Bunun mevzuata aykırılığı çok ortada, sosyolojik olarak da doğru değil ve okul içi çatışmalara, çalışma barışına olumsuz etki edebilecek bir durum bu." diye konuştu.
Okul gelişim bütçesiyle ilgili de konuşan Ziya Selçuk, şunları söyledi:
"Biz her bir okulumuzun hangi imkanlara sahip olup olmadığını, belli parametreler üzerinden okul profili değerlendirme çalışmasını pilot olarak bazı illerimizde başlattık. Bunun sonucunda da her bir okulun, okuldaki fiziksel imkanlar, sosyal imkanlar, ücretli öğretmen, kadrolu öğretmen oranı ve benzeri bir çok konuda o okulun imkanlarına bakıp bu imkanlara göre öğrenci başına o okula katkı sağlama matrisi oluşturduk. Bu matris ekonomik imkanlarımız el verdikçe hemen bu öğretim yılından itibaren hayata geçirilmesi için gündemde ama önümüzdeki yıl, yani bir sonraki öğretim yılı için tüm Türkiye'de gerçekleştirme hedefimiz var."
Bununla ilgili soruşturmaların tamamlandığını, gereken cezalandırmaların ve görevden almaların sürdüğünü belirten Selçuk, "Sadece özel sınıflar var, bunun dışında bağış yok, şeklinde açıklama yapmak doğru olmaz. Genel olarak bazı okullarımızda bazı müdürlerimizin ya da okul aile birliklerinin daha doğrusu, 'Bizim okulumuzun imkanlarının iyileştirilmesi için katkıya ihtiyacımız var, kayıt yaparken bu desteğinizi bekliyoruz.' şeklindeki iletişimleri söz konusu." dedi.
Selçuk, "Ancak zorunluluk yok değil mi?" sorusuna "Elbette" karşılığını verdi.
"Bakanlık buna engel de olmamalı." denilmesi üzerine de Selçuk, "Bu zaten okul aile birliği yönetmeliği gereği. Diyelim ki bir velimiz, 'Ben kesinlikle, hiçbir şekilde bağışta bulunmak istemiyorum ama çocuğumun bu okulda kayıtlı olduğunu biliyorum ve burada devam etmesini istiyorum.' dediğinde tek bir velimiz bile eğer okula kayıt yaptıramıyorsa en başta bizim sorunumuzdur ve bunun çözümü için ne gerekiyorsa yaparız." ifadelerini kullandı.
Bu sorunla karşılaşan velilerin nereye başvurabileceği sorusuna Milli Eğitim Bakanı Selçuk, şu yanıtı verdi:
"İlçe milli eğitim müdürlükleri, il milli eğitim müdürlükleri, bu konularla ilgili zaten masalar oluşturulmuş durumda ve o masalara gelen ya da bizim bu tür bir hazırlığımız var, bakanlığa dijital kanallarla gelen her türlü geri bildirimi okul okul takip ediyoruz. Her ile, her ilçeye de 'şu okulda bu var, bu okulda bu var, bunun doğruluğunun araştırılması' şeklinde bir iletişimimiz oluyor."
Ara tatil
"İlk kez bu yıl kasım ve nisanda iki ara tatil uygulanacak. Çocuklar ara tatillerde evde olacağı için çalışan ve izin alma imkanı olmayan veliler sıkıntı yaşayacaklarını dile getiriyor. Bu konuda bir formül üzerinde çalışıyor musunuz? Ara tatillerde öğretmenlere ve öğrencilere yönelik ne tür faaliyetler olacak?" sorusu üzerine Selçuk, Türkiye'de okulların açık bulunduğu 180 iş günü olduğunu hatırlattı.
Okullardaki eğitim öğretimin yeni sistemde de yine 180 gün olacağını aktaran Selçuk, yaz aylarına girişte yaşanan rehavet, okulların eğitim öğretim süreçleri sonucunda ortaya çıkan yorgunluk ve benzeri birçok faktörün kendilerini bu ara döneme yönelttiğini dile getirdi.
Öğretmenlerin eğitiminin verimliliği konusunda yapılan akademik çalışmaları anımsatan Bakan Selçuk, öğretmenlerin, yıl içerisinde öğrencilerin olmadığı dönemlerde aldıkları eğitimin verimliliğinin daha yüksek olduğuna dikkati çekti.
Selçuk, birçok dünya ülkesinde bu ara tatillerin olduğunu ifade ederek, Türkiye'de tarım toplumu olmanın getirdiği "yaz tatilini uzun tutma" alışkanlığının bulunduğunu söyledi.
Türkiye'de köylerde yaşayan insanlarla ilgili bir sosyolojik değişimin olduğunu, bunun akademik takvim değişikliğini getirdiğini vurgulayan Selçuk, şöyle konuştu:
"Veli için 180 iş günü değişmedikçe büyük bir değişim yok. Çünkü o tarihte çocuklarımız bir takım gençlik kamplarımızda, bazı akredite sivil toplum kuruluşlarıyla ilgili çalışmalarda, okullarımızın içerisindeki bazı kulüp çalışmalarında, bazı akademik destek çalışmalarında... Bununla ilgili 30'un üzerinde iş ve işlem basamağımız var. Diyoruz ki çocuklarımız bu tatilde şunları şunları yapabilir. Çocuklarımızın akademik gelişimlerinin yanı sıra sosyal, duygusal gelişimlerinin de desteklenmesi için bu tatili fırsat bilmek istiyoruz. Bunun için de hazırlıklarımız sürüyor. Gençlik ve Spor Bakanlığımızla ve diğer bazı bakanlıklarımızla bu çalışmalarımızı ne şekilde yapacağımıza dair bir takım altyapı projelerini sürdürüyoruz."
"Çocuk okuldan kopuyor"
Yaz aylarındaki tatil dönemi ne kadar uzunsa, "yaz unutması" denilen şeyin de o kadar attığına işaret eden Bakan Selçuk, "Çocuk okuldan kopuyor. Öğrendikleri belli aralıklarla tekrar edilmezse hafıza eşiklerinde bir sorun oluşuyor. Yani hafızanın belirli şeyleri, belirli tekrarlarla sürekli gündemde tutması gerekiyor. Yaz aylarındaki 3 ay tatil 1,5 ay olsa bazı ülkelerde olduğu gibi çocukların unutma oranları düşüyor." dedi.
Ziya Selçuk, çocukların ara ara dinlenerek akademik işlere tekrar yoğunlaşmalarının bir motivasyon yükselmesine yol açacağını vurgulayarak, bu durumun öğretmenler için çok daha önemli olduğunun altını çizdi.
Öğretmenlerin de bu aralarda kendi gelişimleriyle ilgili destek almasının önemli olduğuna dikkati çeken Selçuk, "Bizim o haftalarda öğretmenimizle beraber olmak, çalışmak ve onların kişisel gelişimlerine katkıda bulunmak için bir fırsata ihtiyacımız var. Bu birer hafta zaten öğretmenlerin okul açılmadan önce ya da okul kapandıktan sonra okulunda bulundukları haftalardır. Biz, onları daha verimli kılmakla ilgili çalışma yapıyoruz." diye konuştu.
"Bir takvim ortaya koyduk"
"Bu ara tatil kalıcı bir sistem mi?" sorusuna Selçuk, "Elbette bu, kalıcı bir sistemdir. İnsanların çalışma saatleri ve yıllık tatil süreleri belli. Yazın okullar tatil olduğunda veliler çalışırken çocuk nasıl boşta kalıyorsa dönem içinde de aynı ama sosyolojik olarak bunun tedbiri alınacak." yanıtını verdi.
Bakan olduğundan bu yana "altyapısı kurulmadan hiçbir çalışmaya geçmeyeceğiz" dediğini hatırlatan Selçuk, sürekli bir değişimin olmayacağını taahhüt etmek için bir takvim ortaya koyduklarını kaydetti.
Selçuk, ara tatilin "ileri" denilen ülkelerde de yapıldığını anımsatarak, "Bizim şu anda 180 günle ilgili değişiklik yapma planımız yok ama bu tatillerin verimsizliği konusunda özellikle meslektaşlarım çok farkındalar." dedi.
Önümüzdeki yıl hayata geçirilecek "Lise ve ilköğretim tasarımı"yla ilgili çalışmaların hangi aşamada olduğu, bu tasarının ne gibi yenilikler getireceği ve bu çalışmanın lise ve üniversiteye giriş sınavlarında bir değişikliğe neden olup olmayacağına ilişkin soru üzerine Selçuk, öncelikle herhangi bir konuda 2023 vizyon belgesinde dayalı olarak yapılması gereken işleri sıraladıklarını söyledi.
Konunun muhatabı olan okul yöneticileri, il müdürleri, ilçe müdürleri, sivil toplum kuruluş temsilcileri, veliler, öğrenciler, öğretmenleri davet ettiklerini anlatan Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Diyoruz ki 'bizim böyle bir planlamamız var, bize katkı sağlar mısınız' Ortaöğretimle ilgili çalışmada da yüzlerce öğretmen ve yöneticinin davet edildiği toplantılar, çalıştaylar yapıldı. Veliler, lise öğrencilerimiz geldi, 'biz böyle bir planlama yapıyoruz, ne dersiniz? Siz bunu yaşadığınız, yaşıyorsunuz' dedik. Sonuçta topluma dedik ki 'biz bir taslak hazırladık ve bu taslağı kamuoyunun tartışmasına sunuyoruz. Yapıcı olan tüm eleştirilere de açık olarak geri bildirimleri alacağız.105 civarında kurum ve kuruluştan görüş istedik, dedik ki 'Biz böyle bir şey yaptık, ne dersiniz.' Gelen geri bildirimlere dayalı olarak da Mayıs'tan beri hazırlıklarımız devam ediyor ve çok nitelikli, çok yararlı geri bildirimlerde geldi ve bu geri bildirimlerden faydalanarak, önümüzdeki süreçte bunun son haline ilişkin Milli Eğitim Bakanlığı olarak bazı açıklamaları da yapacağız."
Bu çalışmanın ilkokul ve ortaokulda da lise ile beraber eşgüdümlü ve eş zamanlı olarak yapılacağını ve bu konuda hazırlıklarında sürdüğünü aktaran Selçuk, kamuoyuna ve bu 105 kuruma "Ortaöğretim tasarımı ile ilgili ne düşünüyorsunuz, ilkokul ve ortaokul tasarımına ilişkin görüşleriniz nedir?" diye de sorduklarını anlattı.
Oradan da gelen geri bildirimlere göre hazırlıkların sürdüğüne işaret eden Selçuk, bunun neden geçen sene yapılıp, bu sene başlamadığına ilişkin olarak, şöyle konuştu:
"Başlayamaz, çünkü alt yapı gerekiyor. Hem söz veriyoruz, 'altyapı olmadan bir işi yapmayacağız' diye hem de 'niçin hemen başlamadı, değişim niye yapılmıyor' şeklinde bir muhatap olma durumunuz da söz konusu. Özet olarak şu söylenebilir; 2020-2021 yılından itibaren ilkokul, ortaokul ve lisede bu tartışılan, görüş bildirilen tasarıma uygun olarak çalışmalarımız, hazırlıklarımız devam ediyor. Bunun sınavlarla bir ilgisi yok. Biz sınav değiştiğinde eğitim sistemi düzelir ya da düzelmez gibi bir sebep, sonuç ilişkisini çok kabullenmiyoruz. Yani bir sınavı değiştirerek, eğitim sisteminin değişeceğini düşünmüyoruz. Şu anda da böyle bir ihtiyaç yok. diğer taraftan örneğin tarih dersi, matematik seçmeli olduğu gibi konulara da açıklık getirme fırsatımız. Tarih dersi zorunlu bir ders, matematik zorunlu bir ders."
"Hiçbir okulumuzun bir dezavantaj yaşanması söz konusu değil"
Selçuk, seçmeli derslerle ilgili tek bir havuzun olmasına ilişkin bir şikayet olduğuna da işaret ederek, "Ona ilişkin bir düzenleme de yaptık. Hiçbir okulumuzun bir dezavantaj yaşanması söz konusu değil." dedi.
Kendilerine ayrıca "Neden Anadolu Lisesi ilan edildi?" sorusunun geldiğini belirten Selçuk, şöyle konuştu:
"Program geliştirme açısından, eğitim bilimi açısından baktığımızda, biz sistemin omurgasını çalışırız önce yani her bir okulu tek tek ortaya koymayız, Bir omurga çalışırız. Omurga ne? Anadolu Lisesi. Anadolu Lisesi'ne dayalı olarak Fen Lisesi'ne bazı dersler ekleniyor ya da saatleri değiştiriliyor. Anadolu İmam Hatip Liseleri'ne bazı esnek dersler var, onları eklememiz lazım. Tarihsel olarak böyle bir gelenek var, Türkiye'de bunun devam etmesi lazım. Diyelim ki sosyal bilimler lisesine bazı dersler ekleniyor ama omurga aynı, yani Anadolu Lisesi. Dolayısıyla biz Anadolu Lisesi'ni hallettiğimizde zaten diğer liselere de ilgili tüm genel müdürlüklerle beraber ortak bir şekilde çalıştık."
Ziya Selçuk, sınıf geçme yönetmeliği ile ilgili bir durumun söz konusu olduğunu belirterek, "4 4 4 başladığı yıl ilkokula başlayan çocuklar, 2020-2021 eğitim yılında lise 1'e başlayacak. Bizim çağ nüfusumuz normalde 1 milyon 200 bin civarındayken o sene 1 milyon 800 bin küsur olacak. Önümüzdeki yıl bizim fiziksel altyapıyı kurmamız, öğretmen ihtiyaçlarımızı sağlamamız, dersliklerin, laboratuvarların düzenlemesini yapmamız gerekecek." ifadelerini kullandı.
Ortaöğretimde sınıf geçme yönetmeliğine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Milli Eğitim Bakanı Selçuk, şu bilgileri verdi:
"2020-2021 yılında yeni sistemle beraber ortaöğretimde sınıf geçme yönetmeliğinde sınıfta kalmaya ilişkin, tüm düzenlemeler hazırlandı, 2020-2021 yılından itibaren uygulayacağız. Bununla ilgili de kararımızı aldık. Bu yönetmelik henüz okullar yeni başladığı için şu an ilan edilmiyor. Bugünkü ihtiyaçlarımıza ilişkin olarak mevcut Orta Öğretim Yönetmeliği bugün çıktı ama 2020-2021 yılının ihtiyaçlarına ilişkin de sadece sınıf geçme kısmıyla ilgili bir yönetmelik değişikliği yapacağız. Neyi yapacağımıza ilişkin de hemen hemen bütün illerimizde çalıştaylar yaptık. Bütün illerimizden davetler oldu öğretmenlerimize, yöneticilerimize, 'Siz sınıfta ne sorun yaşıyorsunuz, ne yapalım' şeklinde, bununla ilgili de çok işlevsel sonuçlar çıktı. 2020-2021'de de inşallah bunu uygulayacağız."
"Öğrenme farklılığı yüzde 40' yakın"
Bakan Selçuk, 2020-2021'de merkezi bütçeden daha büyük pay alma durumunda yapacakları yeni atılımlara ilişkin çalışmalarının olup olmadığı ve okullar arasındaki imkan farklılıklarına ilişkin bir soruya şu yanıtı verdi:
"Okullar arasında öğrenme farklılıkları yüzde 40'a yakın. Bu yüzde 10'un altında olmalı. İmkan, öğrenme farklılıklarını azaltma hedefimiz var. Bu farklar azaldığında velilerimiz sadece belirli bir kesim okula yönelmek durumunda kalmayacaklar. Çünkü okullar arasında çok fazla fark olmayacak. Bunun için bir ekonomik yatırım gerekiyor. Bir finansman problemi var burada. Çünkü bunu nasıl yapacağımızı biliyoruz, yol haritası var. Hatta tarih tarih biliyoruz. Mesela okul öncesinde 5 yaş zorunlu olacaksa, benim 21 bin dersliğe ihtiyacım var. Bunları net biliyoruz. Bizim şu kadar öğretmene ihtiyacımız var, bunu net biliyoruz. Hatta 2035'e kadar neye ihtiyacımız var, bunları biliyoruz, bunların hesaplamalarını yaptık."
Türkiye'nin ekonomik imkanlarının gittikçe daha olumlu olarak geliştiğini ve bu devam ettikçe eğitime ayrılan payın da artması ve bu imkanların kapatılmasına ilişkin çalışmaların hazır olduğunu vurgulayan Selçuk, "Uluslararası standartlar belli. Bizim 50 küsur bin okulumuzun bir matris üzerinde hangisinin, hangi parametrede, neyi zayıf ya da güçlü datası var elimizde. Bu veriye dayalı olarak da okullar arasında bütçe dağıtırken okulların imkanını dikkate alarak, öğrenci başına birim olarak örneğin; 100 lira veriyorsak imkanı daha zayıf olan bir okula, imkanı çok daha iyi olan bir okulumuza belki 30 lira, 50 lira vereceğiz. Yani eşit bir dağıtım değil, adil bir dağıtımdan söz ediyorum." diye konuştu.