Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Erdoğan, Akçakale sınırında bölücü terör örgütünün döşediği patlayıcı nedeniyle şehit olan askerlere rahmet dileyerek, "Şehitlerimizin kanları yerde kalmadı, Allah'ın izniyle kalmayacak. Ülkemize yönelik terör tehditlerini kaynağında kurutmaya devam edeceğiz. Ne Cudi'de ne Gabar'da ne Tendürek'te nerede aklınıza bir terör bölgesi geliyorsa, bizler orada Mehmetçiğimizle, jandarmamızla, polisimizle, güvenlik korucularımızla varız, var olmaya devam edeceğiz. Elim bir trafik kazasında hayatını kaybeden milli futbolcumuz Ahmet Çalık'a Allah'tan rahmet, yakınlarına ve futbol camiamıza başsağlığı diliyorum" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şunları söyledi:
EKONOMİDE MİLLETİMİZE VERDİĞİMİZ SÖZÜ YERİNE GETİRMEK İÇİN YAPILAN DÜZENLEMELER YASALAŞACAK
Ekonomide milletimize verdiğimiz sözü yerine getirmek için yapılan düzenlemeler inşallah yasalaşacak. Aynı şekilde komisyondaki çalışmalar da sürecek. Görüldüğü gibi ülkemizi, Türkiye modeliyle dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokma hedefimiz doğrultusunda her mecrada yolumuza kararlılıkla devam ediyoruz. Bu süreçte bizim ne yaptığımızı, niçin yaptığımızı anlamak için hem Türkiye'nin iki asırlık kalkınma yolculuğunu hem de dünyada yaşanan gelişmeleri çok iyi bilmek gerekiyor. Ülkesinin geçmişinden ve dünyanın bugününden bihaber gafillerin ezbere atıp, tutarak milletimizin moralini bozmaya dönük gayretlerini kimi zaman öfkeyle kimi zaman üzüntüyle takip ediyoruz. Türkiye'nin, Osmanlı döneminde başlayan ve Cumhuriyetin ilk döneminde de süren, ancak parti faşizmi, darbeler, koalisyonlar anaforu içinde adeta kaybolup giden sanayileşme hamlesinin önünün nasıl kesildiğini hatırlayın. Milletimizin kendi değerlerinden, geçmişinden kopartarak, köksüz bir ağaç gibi kurutmaya çalışanların ayak oyunlarını hatırlayın. Yapılan yatırımlara, başlatılan güzel işlere, üretilen eserlere, hazırlanan reformlara destek vermek yerine üzerlerine beton döken zihniyetin ipinin kimlerin elinde olduğunu bilmek için herhalde allame olmaya gerek yok. Biz kaybederken kazananlar kimlerse, biz ağlarken gülenler kimlerse bu felaketin müsebbibi de onlardır.
BİZ TESLİM OLMADIKÇA SALDIRILARIN CEPHESİ GENİŞLEDİ
Türkiye'de hangi dönemde her kim bu gidişin önünü kesmek, ülkenin talihini değiştirmek ve hak ettiği özgürlük ve refah düzenine kavuşturmak için adım atmışsa başına gelmeyen kalmamıştır. Rahmetli Menderes'in akıbeti, darağacında nihayete ermiş. Rahmetli Demirel, rahmetli Erbakan, rahmetli Türkeş’in mücadeleleri darbelerle kesilmiş. Rahmetli Özal'ın sonu beklenmedik bir ölüm olmuştur. AK Parti'nin 20 yıllık geçmişi de kesintisiz bir şekilde bu habis zihniyet ve onun gerisindeki güçlerle mücadeleyle geçmiştir. Kendi yaşadıklarımızı biz unutursak diğer insanlar hayli hayli unutur. İktidarımızın ilk yıllarında vesayetin; yargısından güvenliğine, tüm bürokrasiyle, iş dünyasıyla, siyasetiyle, medyasıyla önümüze hangi engeller çıkardığı daha dün gibi gözlerimizin önündedir. Bugünkü gençlere anlatsak milattan önceki tarihte olmuş hadiseler gibi dinleyecekleri nice olayları bizzat yaşadık. Ülkemizin uluslararası alanda nasıl kuralsız, ahlaksız, sinsi tuzaklara tecrit edilmeye, köşeye sıkıştırılmaya çalışıldığını unutmadık. Gezi olayları ve FETÖ'nün kumpaslarıyla başlayan sürecin düğmesine, pek çok yerde uygulanan kirli bir senaryonun ülkemize de teşmil edilmesi gayesiyle basılmıştı. Kimi ülkede başarıya ulaşarak maalesef devletlerin parçalanmasına, toplumların perişan olmasına yol açan bu alçak senaryoyu milletimizle birlikte yırtıp çöpe attık.
Siyasi ve sosyal kaos denemelerini; PKK'dan DEAŞ'a kadar tüm terör örgütleri kullanılarak şehirlerimize ve sınırlarımıza başlatılan saldırıları, FETÖ vasıtasıyla teşebbüs edilen darbe girişimlerini, diplomatik çirkeflikleri, güç gösterilerini birer birer bertaraf ettik. Milletimizle birlikte istiklalimize sarıldıkça, biz mücadele bayrağını hep yüksekte tuttukça, biz teslim olmadıkça, biz hedeflerimizden kopmadıkça maruz kaldığımız saldırıların cephesi daha da genişledi.
TÜRKİYE, BATILI ÜLKELERİN HUSUMETİYLE KARŞI KARŞIYA KALDI
Ekonomide son 3-4 yılda yaşadığımız dengesizliklerin bir sebebi de finans araçlarının bu cephenin bir unsuru olarak devreye alınmasıdır. Son 3-4 yılda ekonomide neler oldu diye baktığımızda karşımıza çıkan fotoğraf şudur; Türkiye 15 Temmuz hain darbe girişimini milletimizin şanlı direnişiyle bertaraf ettikten sonra batılı ülkelerin gizlemeye bile gerek görmediği husumetiyle karşı karşıya kalmıştır. Bunlardan NATO müttefikimiz Amerika, ülkemizle arasındaki yaklaşım farklılıklarını doğrudan ekonomimizi mahvetme tehdidiyle siyasi ve ahlaki her türlü nezaketten uzak şekilde sergilemeyi tercih etmiştir. Kimi Avrupa ülkeleri ise aynı tavrı daha dolaylı, daha sofistike yöntemlerle ortaya koymuşlardır. Savunma sanayi ürünlerinde ve çeşitli ticari başlıklarda ülkemize karşı uygulanan örtülü ambargo, finans araçlarının daha öne çıkartıldığı farklı bir boyuta taşınmıştır. Geçmişteki saldırılarda yaptığımız gibi bu süreçte de hemen tedbirlerimizi alarak zayıf noktalarımızı güçlendirip, eksiklerimizi tamamlayarak mücadele saflarını sıklaştırdık. Yurt dışından finans sistemimizin dengelerini bozacak şekilde yapılabilecek müdahalelerin araçlarını önemli ölçüde kontrol altına aldık.
MİLLETİMİZİN HİÇBİR KESİMİNİ ENFLASYON ALTINDA EZDİRMEYECEĞİZ
Serbest piyasa ekonomisi kurallarına zaten uymayan bu tabloyu düzeltmeye başladığımız bir dönemde Covid-19 salgını nüksetti. Salgın döneminde de son derece başarılı bir yönetim sergiledik. Salgın sürecinde Türkiye hayata geçirdiği etkin tedbirlerle kendini korumaya almıştır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ülkemize sağladığı hızlı karar alma mekanizmalarından istifade ettik. Küresel üretim, tedarik, lojistik ve enerji sektöründe yaşanan sıkıntılar enflasyon artışına kadar pek çok soruna yol açmıştır. Öyle ki gelişmiş ülkeler bir anda 5-7 katına çıkan enflasyon gerçeği ile yüzleşmek zorunda kalmıştır. Ülkemizde de elbette enflasyon sorunu vardır. Üstelik Türkiye enflasyona ilave olarak döviz kuru dalgalanması gibi can yakıcı bir sorunla da boğuşmuştur. Buna rağmen ülkemizdeki enflasyon artışı nispeten diğer ülkelerin altında kalmıştır. Döviz kurunda olduğu gibi enflasyonda da ülkemiz ve ekonomimizin gerçekleriyle uyuşmayan bir şişkinliğin bulunduğu açıkça ortadadır. En kısa sürede bu şişkinliği ortadan kaldırarak, milletimizin haksız bir fiyat artışı yükünün altında kalmasının önüne geçeceğiz.
ENFLASYONA BAKIP ÇALIŞANLARIMIZIN DURUMUNU YENİDEN DEĞERLENDİRECEĞİZ
Bunun yanında asgari ücreti yüzde 50 oranında artırarak, yılın ilk yarısı için memur ve emekli maaşlarını yüzde 26-31 arasında yükselterek, emeklilerimizin taban aylığını 2 bin 500 liraya çıkartarak milletimizin hiçbir kesimini enflasyon karşısında ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz. Önümüzdeki temmuz ayında enflasyon gerçekleşmesine ve şartlara bakarak gerekirse çalışanlarımızın durumlarını yeniden değerlendireceğiz.
ÖZEL OKULLAR İÇİN ZAM ORANI: ARTIŞ TABANINI YÜZDE 36 SEVİYESİYLE SINIRLADIK
Milletimizi fahiş fiyata karşı her alanda ciddi tedbirler almaya başladık. Bu çerçevede özel okul ücretlerindeki artış tabanını enflasyonla, yüzde 36 seviyesiyle sınırladık. Bay Kemal çıkmış bu konuyla ilgili konuşuyor, ne konuşuyorsun? Ya bu iş bizim işimiz ve bu işi yaptık. Sen geriden geliyorsun. Ticaret Bakanlığı'mız ülke genelinde 100 bin ürün denetimi yaptı. Biz çalıştıkça, ürettikçe karşımızdaki sorunların giderek önemsizleştiğini, basitleştiğini hep birlikte göreceğiz.
Ülkemizin ihracatını 500 milyar dolara çıkarma hedefini ilk açıkladığımızda, birilerinin bunu nasıl istihza ile karşıladığını, kendi akıllarınca dalga geçtiğini biliyoruz. Neredeyse bu hedefin yarısına ulaştık. Buna rağmen hala Türk ekonomisinin odağını; yatırım, istihdam, üretimden faiz, kur, enflasyon sarmalına döndürmeye çalışanlara diyoruz ki; kafanızı kaldırın ve dünyaya bir bakın. Politika faizleriyle enflasyon arasındaki farkın 10 katını geçtiği ülkelerin hiçbirinde kimse bu durumu sorgulamıyor. Muhalefet partileri, felaket tellallığı yapmıyor. Dünyada kimsenin takılıp kalmadığı enflasyonla politika faizi arasındaki ilişki demek ki sadece ülkemize mahsus bir durum. Gıda fiyatlarından kiralara, enerjiden ulaşıma kadar ciddi artışla karşı karşıya kalan ülkelerin kamuoyları sükûnetle gelişmeleri takip ediyor. Bizde ise kendi ülkesinin felaketinden siyasi çıkar sağlamaya çalışan muhalefet cenahı yalan ve iftira dozunu artırarak ortalığı karıştırmak için canhıraş bir çaba içindedir. Biz kimin ne dediğine değil kendi stratejimizin ne dediğine bakarak işimizi yürüteceğiz. Önceliğimiz istihdamı artırarak milletimizin geleceğini güvence altına alıp, hedeflerimizi birer birer hayata geçirmektir.
BU YOLDAN GERİ DÖNMEYECEĞİZ
Bizi bu yoldan alıkoyacak hiçbir dayatmaya, tehdide boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Salgının etkisini nispeten azaltmasıyla birlikte gelişmiş ülkelerin tablonun negatif kısmında kaldığını görüyoruz. İstihdam sayısını 30 milyon sınırına getirmiş olmamız ülkemizi yatırım, istihdam, cari fazla yoluyla büyütme stratejimizin harfiyen işlediğini gösteriyor. Bu yoldan geri dönmeyeceğiz, hedeflerimize doğru kararlılıkla yürümeyi sürdüreceğiz. Biz bugüne kadar lafla değil icraatlarımızla milletimizin karşısına çıktık. Önümüzdeki yaz aylarında bu çabalarımızın meyvelerini hep beraber almaya başlayacağız. Ülkemizi her alanda olduğu gibi ekonomide de şampiyonlar liginin bir parçası haline getirmekte azimliyiz. Nasıl bu ülkenin sorunlarını biz çözmüşsek inşallah müreffeh gelecek hayalini de biz gerçekleştireceğiz, çünkü biz AK Parti'yiz, çünkü biz milletin partisiyiz.
CHP'NİN BAŞINDAKİ ZAT MİLLETİMİZİN EĞLENCESİ HALİNE GELDİ
Son dönemde yaşanan kimi hadiseler bu ülkenin en büyük sorunu muhalefettir tespitini tekrar tekrar haklı kılıyor. Bir ülkede ve demokrasilerde muhalefet ne işe yarar? Muhalefetin görevi milletin sorunlarına ve ülkenin ihtiyaçlarına iktidardan daha iyi bir çözümler bulacak vizyonu ortaya koymak, program projeleri geliştirmek değil midir? CHP'nin bunca yıllık muhalefet döneminde herhangi bir vizyon ortaya koyduğunu gören, duyan bilen var mı? Yok. CHP’nin ülkenin herhangi bir meselesinin çözümüne katkı sağladığını, alternatif bir teklif getirdiğini, gören, duyan, bilen var mı? Yok. CHP'nin ülkemizin herhangi bir derdine derman olacak, yüzünü güldürecek bir açılım ortaya koyduğunu gören, duyan, bilen var mı? Yok. Ne işe yarar bu CHP? Bunun cevabını CHP başındaki zata bakarak vermek gerekir.
CHP’nin başındaki zat yıllardır ısrarla takip ettiği zırvalık derecesinin ötesine geçip yalan, iftira ve çarpıtma siyasetiyle milletimizin eğlencesi haline dönüştü. Anlaşılan ülkede komedyen eksiği var ki; CHP'nin başındaki zat orayı doldurmak için tüm gücüyle çalışıyor. Ana muhalefet makamı milleti eğlendirme değil, dertlerine alternatif çözümler sunma yeridir.
KENDİSİNE YARDIMCI OLMAKTAN MEMNUNİYET DUYARIZ
Bu zat, 2019 seçimlerinde belediye başkan adaylarını yanına alarak kimseyi işten çıkarmama, metro ağıyla donatma, suyu, ulaşımı ucuzlatma gibi vaatlerle milletin karşısına çıkmıştı. Madem CHP Genel Başkanı'nın böyle bir hayali, rüyası var, böyle bir orijinal projesi var, biz de belediyelerin CHP'li başkanlarda olduğu yerlerde kendisine yardımcı olalım dedik. Arkadaşlarımıza talimat verdik, nerede bir CHP'li belediye varsa çiftçiye bedava elektrik verilmesi başta olmak üzere vaatleri yerine getirecek adımlar atılacak. CHP'li belediyeler belli ki yoğunluktan sözlerini hayata geçirecek teklifleri belediye meclislerine getiremiyorlar, onların yerine bizim arkadaşlarımız bu yükü omuzlayacaklar. Maksat Kılıçdaroğu'nun sözünü yerde bırakmayalım. CHP Genel Başkanı'nı kendi tabanı ve millet nezdinde pişman etmeyelim.
Kınama cezası verilen bir belediye başkanının partisine ve genel başkanına koyduğu posta da bu cenahta işlerin sandığımızdan daha karışık olduğunu gösteriyor.
Kılıçdaroğlu’na bir hatırlatmada bulunayım. Hani kimsenin işinden edilmeyeceği konusunda namus sözü vermişti ya işte o söz kendi belediye başkanları tarafından ayaklar altına alındı. İstanbul başta olmak üzere yönetimi CHP’ye geçen pek çok belediyede on binlerce insan işinden, ekmeğinden edildi. Bizim asgari ücret ve diğer ücretlere yaptığımız artışları beğenmeyen CHP'nin belediyelerindeki personel de maaşlarında hükümetin belirlediği oran kadar bile iyileştirme yapmayan başkanlara şu anda ateş püskürüyor. Kılıçdaroğlu’nun bu konuda uygulayacağı parlak fikirleri varsa şayet kendi belediye başkanlarına sözü geçmiyorsa bizim belediye meclisindeki arkadaşlarımız kendisine yardımcı olmaktan memnuniyet duyacaktır.
DAHA ADAYLARININ KİM OLDUĞU BELLİ DEĞİL
Karşımızda işte böylesine ağzından çıkan sözden habersiz, gerçekler yüzüne vurulduğunda bu derece tepkisiz, ülkenin dertleriyle dertlenmekten, millet derdine cevap vermekten bu derece uzak bir muhalefet tipolojisi var. Türkiye enflasyonun da boynunu kırar, döviz kurunu da zapturapt altına alır, büyümesini de arttırır, gerekirse dünyaya meydan okur ama bu muhalefet sorununu nasıl çözeriz işte onu bilmiyoruz. Sorsanız ülkenin yönetimine talipler ama daha ortada bunu yapacakları bir isim yok. Bir program yok, bir vizyon yok. Güya bu zatın öncülüğünde 2023 seçimlerinde Cumhur İttifakı'na karşı bir ittifak kuruluyor ama daha bizim karşımıza çıkartacakları adayın kim olacağı hususunda anlaşamıyorlar. CHP'nin kendi içindeki adaylık mücadelesi neredeyse saç saça, baş başa kavgaya dönüşmüş durumda. Yakında zaptiyelik, adliyelik olurlarsa şaşırmayın.
Daha bu partinin içinde ortaya çıkan hiçbirinin üstüne gidilmeyen taciz, tecavüz, ahlaksızlık vakalarını saymıyorum bile. Karşımızda neresinden tutarsanız tutun elinizde kalan bir CHP var. Yaşanan hadise ama her hadise bunların çeşitli maskeler ardına gizledikleri faşist yüzlerini, baskıcı, diktacı, nobran karakterlerini açıkça ortaya koyuyor. Kamu görevlilerimizin karşısında aslan kesilen Bay Kemal ve yoldaşları, bölücü örgütün siyasi uzantıları karşısında kâğıttan kaplana dönüştüler. Eş başkanının hem CHP'yi hem de CHP'li büyükşehir belediye başkanlarını hedef alan hakaretlerine seslerini dahi çıkaramadılar. Seçim meydanlarından kendilerine affedersiniz, 'Mustafa Kemal'in itleri' diye ayar verenlerin, bugün gönüllü avukatlığına soyundular. Kendi deyimleriyle 'Atatürk'ün partisi' CHP'yi, Kandil'in kapı kuluna çevirdiler. CHP’nin ülkeyi, gerek milletimizi kutuplaştıran, Türk siyasetini zehirleyen bu bayat taktiklerinde artık deniz tükenmiştir. Nitekim milletimiz bunlara pirim vermedikçe bay Kemal ve arkadaşları kontrolü kaybetmeye başladılar, içinde debelendikleri siyasi tükenmişlik sendromunu gözlerden kaçırmak için hemen her gün yeni bir skandala imza atıyorlar. Affınıza sığınıyorum, ağız ishaline tutulmuş kifayetsizler misali ne söylediklerini, ne yaptıklarını, hezeyanlarının nereye varacağını artık kendileri bile bilmiyor.
Daha grup başkanvekilin Diyanet'le ilgili skandal ifadelerinin üzerinden bir hafta geçmeden önceki gün alçaklık bayrağını Bay Kemal'in bir başka yardımcısı devraldı. Milletin değerlerinden, hassasiyetlerinden bihaber bu ahlak yoksunu, FETÖ ile haşa Allah lafzını yan yana kullanarak ne kadar sefil, ne kadar habis bir zihniyete sahip olduklarını bir kez daha gösterdiler. Bırakın artık dinimizi istismar etmeyin. Dürüst olun, dürüst. İşinize geldiği gibi konuşmanın bir anlamı yok. Artık bu yaptıklarınız, söyledikleriniz tutmuyor.
HDP'Lİ VEKİLİN TERÖRİSTLE FOTOĞRAFI: BİZ PARLAMENTOMUZDA BU TÜR BİRİLERİNİ GÖRMEK İSTEMİYORUZ
Ortaklarınızdan bir tanesi soyadı neyse... Malum terör örgütünden birisiyle tutuşuyor. Resimler yayınlanıyor. Günlerdir bu resimleri izledik, izlediniz. Ne yazık ki PKK’nın bir uzantısı olarak bu kadın parlamentoda. Karma komisyona süratle bunun gönderdik. Karma komisyonda da gereği bunun yapılacaktır. Parlamentomuzda bu tür birilerini görmek istemiyoruz. PKK terör örgütünün uzantılarını görmek istemiyoruz.
Cumhur İttifakı gereken her şeyi söyledi. Bay Kemal sen neden susuyorsun? İP neden susuyorsun, HDP sen niye susuyorsun? Ağızlarından bir şey çıktı mı? Çıkmadı. Herhangi bir şey söylediler mi söylemediler, niye? İşlerine gelmiyor. Diğerleri de yamalı bohça, onlarda da bir şey yok. Söylerler ya da söylemezler, görevimizi yapacağız. Ama milletimize de bunları anlatacağız. Çünkü bu teröristlerden oluşan parlamento, demokratik bir parlamento olamaz. Öyleyse demokrasiyi parlamentomuza egemen kılmamız lazım.
Bırakın dini eğitim almayı, az buçuk bu ülkenin havasını solumuş bir kişi Cenab-ı Allah’ın ismini bu şekilde kullanmanın dinimizde küfür sayıldığını bilir. Kendileri çalıp kendileri oynuyorlar. Bu CHP kalkıyor dinimize maalesef sövüyor. Hala bunları CHP'ye gönül veren kardeşlerimiz savunuyor. Kapalı kapılar arkasından değil, sizlere delilleriyle bunları ispat ediyoruz. CHP dün de buydu, bugün de bu. Aynı kafayla giderse unutmayın yarın da bu olacak. İttifakın diğer bileşenleri de farklı değil. CHP'nin başını çektiği ittifakın bir cenahını oluşturan PKK'nın güdümündeki parti ne yapacağını, nasıl davranacağını belirlemek için milletvekillerinin dağdaki eli silahlı sevgililerinden gelecek icazeti bekliyor.
ELİNDE SİLAHI OLAN TERÖRİSTİ İPİNİ KAPTIRAN SİYASETÇİ, TERCİHİNİ KANDAN VE ZULÜMDEN YANA KULLANMIŞ DEMEKTİR
Bunların göğsündeki şeref madalyası o dağa kaçırdıkları yavrular. Bunlardaki vicdan bu. Ama şu anda Edirne'deki, en büyük hesabı İmralı'dakine verecek. Zannediyor ki; her yer şu anda tozpembe, değil. Onların da kendi içinde ayrı bir hesaplaşmaları var. Bu hesaplaşmayı da yapacaklar. Elinde silahı olan teröristlere ipini kaptıran siyasetçi Bay Kemal... Elinde silahı olan teröristi ipini kaptıran siyasetçi, tercihini kandan ve zulümden yana kullanmış demektir. Ellerinde her kesimden insanımızın kanı bulunanların boyunduruğundan kurtulmayanlardan siyasetçi olmaz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir siyasete, siyasetçi tayfasına müsamaha gösterilemez. Bu hususun demokrasi ile hakla, özgürlükle uzaktan yakından ilgisi olmadığının altını çiziyorum. Bu teröre sırtını dayamak ya da teröre karşı durmak meselesidir. Gerisi laf-ı güzaftır. Sözde milliyetçi diğer ittifak ortağı ise şehit yakınlarına sövmekle meşguldür. Bu parti biraz daha böyle devam ederse ciddi bir kimlik bunalımına sürüklenecektir. Bu ucube yapıya yaranmak için çırpınan diğerlerinin durumunu da ibretle izliyoruz. Türk demokrasisini böyle bir zillete duçar edenler yazıklar olsun.
Milletimize karşı en büyük sorumluluğumuz ve vebalimiz, Türkiye’yi işte bu ucube ittifakın, bu Frankenstein ittifakının eline bırakmamaktır. Aksi takdirde ne evlatlarımız, ne tarih bizi affeder. Ülkemizin bu tarihi yol ayrımında yeniden eski Türkiye’nin kaos günlerine dönmesi milletimizin başına gelebilecek en büyük felakettir. Terör örgütleri işte böyle bir ortamın ülkeye hakim olmasını bekliyorlar. Türkiye’yi çevresindeki pek çok örnek gibi yıkmak, parçalamak için fırsat bekleyenler işte böyle bir iklimin doğmasını amaç ediniyorlar. İnsanlarımızı yeniden çaresizliğe mahkum etmek isteyenler böyle bir fırsatı yakalamanın hayali ile yanıp tutuşuyorlar. Allah’ın izni ile hiçbirine fırsat vermeyeceğiz.
MEYDANI SOKAKLARI KARIŞTIRMA PEŞİNDE KOŞANLARA BIRAKMAYACAĞIZ
Türkiye'nin geçmişten bu yana birikmiş her meselesini çözdük, bugünkü meselelerini de çözeriz, yarına dair umutlarını da hayata geçiririz. Meydanı, milletten, sandıktan umudunu kestiği için sokakları karıştırma, terör örgütlerini azdırma, dış güçleri çağırma, sorunları kaşıma, dertleri istismar etme peşinde koşanlara bırakmayacağız. Uzun lafın kısası; ülkemize geçtiğimiz 20 yılda kazandırdıklarımızla, 2023 hedeflerimizle, 2053 vizyonumuzla her sokağa, her binaya, her eve girecek herkesi ikna edeceğiz. Bizim için başka yol da başka ihtimal de başka çare de yok.