Güncelleme Tarihi:
AK Parti 19'uncu Dönem Siyaset Akademisi'nin hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, aklıselim, kalbiselim, zevkiselim sahibi kadrolar yetiştirmenin yolunun her alanda olduğu gibi siyasette de eğitim ve öğretimden geçtiğini söyledi.
Siyaset akademisi projesiyle amaçlarının, ülkesine ve milletine siyaset yoluyla hizmet etmek isteyenlere bunun için gerekli teorik ve pratik zemini hazırlamak olduğunu aktaran Erdoğan, "2008 yılında Reha Denemeç kardeşimizle başlayan ve 12 yıldır devam eden AK Parti Siyaset Akademisi'nde bugüne kadar 74 bin kişiye eğitim verildi. Yeni dönemde de 26 büyükşehir, 11 il merkezi ve 2 ilçe olmak üzere toplam 39 noktada 12 bine yakın katılımcısıyla Siyaset Akademimiz en geniş iştirakle faaliyetlerini sürdürecektir." diye konuştu.
"Siyaset akademide başlar" sloganıyla gerçekleştirilecek 9 haftalık eğitim-öğretimi tamamlayan katılımcılardan, yapılacak sınavda 70 ve üzeri puan alanlara başarı sertifikaları verileceğini belirten Erdoğan, anayasadan dış politikaya, ekonomiden medyaya, tecrübe paylaşımından kişisel gelişime kadar geniş bir yelpazede verilen derslerin katılımcılara çok önemli katkıları olacağına inandığını belirtti.
Akademiye eğitim için başvuranların üçte ikisinin AK Parti teşkilatlarında görev almayan kişilerden oluşmasının burada geleceğin siyasetçilerinin yetişeceğine işaret ettiğini dile getiren Erdoğan, "Van'daki 18 yaşındaki üniversite öğrencisi ile Kütahya'daki 70 yaşındaki çiftçi, siyaset akademisi çatısı altında buluşuyorsa burada bir ışık, bir cevher, bir umut var demektir. Milletimizin gösterdiği büyük teveccüh, ülkemizin geleceğinin AK Parti'de görüldüğünün en bariz ifadesidir." değerlendirmesinde bulundu.
"AK PARTİ'NİN VE SİYASET AKADEMİSİNİN KAPISI HERKESE AÇIKTIR"
AK Parti'nin ve siyaset akademisinin kapısının herkese açık olduğuna değinen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Derdi ülke ve millet olan her kardeşimiz bu çatının altında kendine yer bulacağından emin olmalıdır. AK Parti'nin gençlik kollarında siyasete atılan arkadaşlarımızdan bugün genel başkan yardımcılığından milletvekilliğine, il başkanlığından belediye başkanlığına kadar her seviyeye gelmiş olanlar var. Aynı şekilde kadın kollarımızda siyasete girip de en üst görevlere kadar çıkanlar bulunuyor. İlk defa Siyaset Akademisi ile bu çatının altına girip de bugün her seviyede sorumluluk üstlenmiş kardeşlerimiz olduğunu biliyoruz. Bu tablo AK Parti'nin bizatihi kendisinin bir siyaset okuluna dönüştüğünü gösteriyor."
Ülkede bir süredir bilinçli bir şekilde siyasetin ve siyasetçinin itibarını düşürmeye yönelik kampanyalar yürütüldüğünü dile getiren Erdoğan, ne kadar çok vatandaş siyasi partilerde aktif görev alırsa siyasetin kalitesinin de o derece artacağını belirtti.
Erdoğan, "Yıllarca halka rağmen halk için anlayışıyla milletin değerleriyle savaşanların tamamen tasfiyesini ancak bu şekilde gerçekleştirebiliriz. AK Parti'nin üye sayısının 10 buçuk milyona yakın olması ile gurur duymamızın sebebi bu rakamın milletimizin siyasetle ilişkisinin gücünü gösteriyor olmasıdır." ifadelerini kullandı.
"GÖNLÜNÜ KAZANMADIĞINIZ KİMSEYİ PARTİNİZE ÜYE YAPAMAZSINIZ"
Siyasi parti üyeliğinin, gönüllülük üzerine kurulu olduğuna işaret eden Erdoğan, "Gönlünü kazanamadınız kimseyi partinize üye yapamazsınız. Hukuki olarak engeli olmayan her bir vatandaşımızı potansiyel üye adayımız olarak görüyor ve partimizin çatısı altına davet ediyoruz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun için teşkilatların kapı kapı dolaşarak vatandaşlara ulaşmasını, davayı anlatmasını, icraatları paylaşmasını, sonuçta da kalpleri fethederek yeni üyeler kazanmasını çok önemsediğini vurguladı.
Geçen hafta, İstanbul'da 1 ayda 45 bin üye yapıldığını, bir yanılma olup olmadığını görmek için AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Fatma Betül Sayan Kaya ile rastgele bir klasör açıp rastgele bir müracaatı çıkardıklarını ve telefonla aradıklarını anlatan Erdoğan, "Bakalım üye olduğunu biliyor mu? Bir tane boş yok. Hakikaten hepsi de çok üye olduğunu biliyor. Bir ayda 45 bin. Şimdi bunu tabii ne yapacağız, bütün illerde aynı şeyi devam ettireceğiz." şeklinde konuştu.
Erdoğan, gelecek dönem üye çalışmasıyla vatandaşların gönlünü kazanmaya, siyaset akademisi eğitimleriyle kadrolarını zenginleştirmeye devam edeceklerine dikkati çekerek, yeni dönem siyaset akademisinin hayata geçirilmesinde emeği geçenleri tebrik etti ve katılımcılara başarılar diledi.
Geleceğin siyasetçi ve siyaset kademelerinin yönetici adayları olan katılımcılarla bazı hususları paylaşmak istediğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"İnsan fani bir varlık olduğuna göre, siyaset de gelip geçici bir uğraştır. Siyasetteki makamlar ilanihaye orada bulunmak için değil, en doğru ve hayırlı hizmetleri vermek için vardır. 'Ben siyasetçiyim, ben cumhurbaşkanıyım, başbakanım, bakanım, şu koltuğa oturdum, bir daha ben bu koltuktan kalkmayacağım.' Yok böyle bir şey. Her an sen de diğerleri gibi gelip geçicisin, gidebilirsin. Ama bu aralar Bay Kemal'in ağzından bazı şeyler çıkıyor. Geliyorlarmış. Geçen söyledim, aç tavuk kendini buğday ambarında sanırmış. Siz zaten tek partili dönemden bu yana hep aynı şeyi söylediniz. 'Geldik, geliyoruz, geldik geliyoruz.' Hala geleceksiniz. Bu millet size buraları teslim etmez. Siz bu millete çok zulmettiniz, çok çektirdiniz. Onun için bu millet biliyorsunuz, Müslüman öyle uyanıktır ki bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz."
'SADECE MAKAM İÇİN SİYASET YAPANLAR UNUTULUP GİTMEYE MAHKUMDUR'
Tarih boyunca nice büyüklü küçüklü hükümdarların, nice şan şöhret sahiplerinin gelip geçtiğini anlatan Erdoğan, "İşte dün Hüsnü Mübarek, soyadı 'Mübarek' ama ne oldu? Öldü. Mısır'ın bir zamanlar nesiydi, bak ne oldu. Kimse kalıcı değil." ifadelerini kullandı.
"İster mütevazı köyünde olsun, ister ülke ve hatta dünya çapında olsun bu kişilerden geriye sadece yaptığı hizmetler kalmıştır. 'İnsan odur ki koya dünyada eser, eseri olmayanın yerinde yeller eser' sözü hepimizin temel ilkesi olmalı." diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Siyaset yapılırken elde edilen makamların, milletin emaneti olduğu gerçeğini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu emaneti namusumuz bilerek üzerine titremeli, hakkını vermek için gayret göstermeliyiz. Üzerinde tasarruf yetkisine sahip olduğumuz her imkanda, beli bükülmüş ihtiyardan henüz doğmamış çocuğa, tüyü bitmemiş yetimden biçare mazluma kadar herkesin hakkı vardır. Bu hassasiyeti yüreğinde hissetmeyen kişiden siyasetçi de olmaz, yönetici de olmaz. Sadece makam için, para için, nefsini tatmin için siyaset yapanlar gün gelip de kenara çekilmek zorunda kaldıklarında unutulup gitmeye mahkumdur."
Erdoğan, dava adamı vasıflarına sahip bir siyasetçinin günü kurtarmanın değil, geleceğe eser bırakmanın şuuruyla çalışıp mücadele edeceğini vurgulayarak, bu anlayışla 18 senedir çalıştıklarını ve Türkiye'nin 81 ilini eserlerle donattıklarını dile getirdi.
Eğitimden sağlığa, ulaşımdan adalete, tarıma kadar bütün alanlarda eserlerinin olmadığı ilin bulunmadığını belirten Erdoğan, eksikliklerinin olduğunu ancak geçmişe bakıldığında, AK Parti'nin yaptıklarını başkalarıyla mukayese etmenin mümkün olmadığını söyledi.
"ASLİ İŞİNİZİN MİLLETE HİZMET OLDUĞUNU UNUTMAYIN"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyet tarihi boyunca 79 senede 6 bin 100 kilometre yol yapılmışken, AK Parti'nin 17-18 senede 22-23 bin kilometre yol yaptığını aktardı.
Göreve geldiklerinde 76 olan üniversite sayısını 207'ye çıkardıklarını hatırlatan Erdoğan, şu anda üniversitenin olmadığı ilin bulunmadığına dikkati çekti.
Erdoğan, eskiden Hakkarili bir ailenin üniversite okumak için çocuğunu Ankara'ya, İstanbul'a göndermek zorunda kaldığını hatırlatarak, "Bizim öğrencilik yıllarımızda 10 öğrenciden 1 tanesinin üniversiteye girme şansı vardı ama şimdi 10'da 10. Hepsinin girme şansı var." diye konuştu.
"Üstlendiğiniz, üstlendiğimiz görevler sebebiyle ne kadar yükselirseniz yükselin, asli işinizin millete hizmet olduğunu asla unutmayın." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kibir, tepeden bakma, insanları küçümseme, kendini üstün görme en tehlikeli bataklıktır. Hele hele bizim medeniyetimizde, kültürümüzde, bizim dinimizin gereği olarak, biz bunların hiçbirini yapamayız, yaşayamayız. Buraya saplandığınızda artık iflah olmanız mümkün değildir. Yüreğinizden merhamet, beden dilinizden samimiyet, yüzünüzden tebessüm, dilinizden tatlılık, işinizden hasbilik eksik olmadığı sürece siyasette önünüz hep açık demektir. Çünkü sevgililer sevgilisi Peygamberimiz, işte bize bunları tavsiye ediyor. Devamlı o tebessümü... Tebessüm sadakadır, bunu ihmal etmeyeceğiz ve böyle yürüyeceğiz. Sınırlarınız, Allah'ın emirleri ve milletin beklentileridir. Olaya böyle bakmalısınız."
"ADALETİN OLMADIĞI YER OKSİJENSİZ DÜNYA GİBİ"
"Milli iradeyi hiçe sayarsanız, haramı, helali umursamazsanız, alicenaplığı terk ederseniz, ne yaparsanız yapın, halkın ve Hakk'ın rızasına nail olamazsınız." ifadesini kullanan Erdoğan, milletin bu ayrımı çok iyi yaptığının altını çizdi.
Erdoğan, milletin, seçimden seçime kapısına gelen ile her gün yanında olanı asla aynı tutmayacağına işaret ederek, "Muteber siyasetçi, ilindeki, ilçesindeki insanların dertleriyle dertlenip, sıkıntısıyla üzülen, hizmet etmek, eser vermek için çırpınan kişidir. Böyle davranmayan siyasetçi değil, affınıza sığınıyorum siyaset şarlatanıdır." dedi.
Adaletin olmadığı yerin, oksijensiz dünya gibi olduğunu, orada yaşanılamayacağını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Her işinizde adaleti gözetirseniz, siyaseten küçülmez, tam tersine sürekli büyürsünüz. Attığınız her adımda, söylediğiniz her sözde, yaptığınız her işte millet sizi görür, notunuzu verir, günü geldiğinde de yerinizi gösterir. Siyasetçinin sözü ve tavrı, kendi hayatında karşılık bulduğu ölçüde etkilidir. İmam-ı Azam'a göre atfedilen meşhur hikayeyi bilirsiniz, baldan başka bir şey yemeyen çocuğu son çare İmam Ebu Hanife'ye getirirler. İmam Ebu Hanife meseleyi dinledikten sonra çocuğun ailesine '40 gün sonra tekrar gelsin' der. Bu sürenin sonunda yeniden geldiklerinde İmam-ı Azam çocuğu karşısına alıp, 'bundan sonra bal yeme evladım' dedikten sonra aileye gidebileceklerini söyler. Şaşkınlık içindeki aile 'madem bu kadar kolaydı, niye bizi 40 gün beklettiniz' diye sorar. İmam-ı Azam gülümseyerek 'İlk geldiğinizde ben de her gün soframdan balı eksik etmezdim, siz gittikten sonra 40 gün boyunca bal yemeyi keserek nefsimi denedim. Baktım oluyor. Çocuğunuza da aynı telkinde bulundum. Aksi takdirde sözüm ona tesir etmezdi.' der.
Sizler her halinizle çevrenize örnek olacaksınız ki ülke ve millet meseleleri konusunda söylediklerinize itibar edilsin. Elbette bu tavsiyeleri saatlerce devam ettirmek mümkün ama sadece şu ana kadar anlattığım hususlara riayet etmeniz halinde milletin sizi bağrına basacağından hiç şüpheniz olmasın."
"SİYASET DEMEK ÜLKE İÇİN ESER ÜRETMEK, MİLLETE HİZMET ETMEK DEMEKTİR"
Siyasette sembol isimler olduğuna dikkati çeken Erdoğan, Adnan Menderes, Turgut Özal, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş gibi siyasi şahsiyetleri, hem davaları uğruna verdikleri mücadele ile hem de geride bıraktıkları eserlerle hayırla yad ettiklerini söyledi.
Bugün Erbakan'ın vefatının 9'uncu yılı olduğunu anımsatan Erdoğan, beraber uzun yıllar siyasette mücadelelerinin bulunduğunu hatırlattı.
İlk gençlik yıllarından itibaren yanında bulunma şerefine nail olduğu Erbakan'dan çok şeyler öğrendiğini belirten Erdoğan, "Merhum Hocamız; tüm ömrünü öğrenmeye, öğretmeye, hizmete, bu ülkenin ufkunu açmaya adamış bir büyük ilim, devlet ve siyaset adamıydı. İnandığı değerler uğrunda yılmadan mücadele eden bir dava adamı olan Hocamız, tüm ömrünü bu ülke için, bu millet için hepsinden önemlisi tüm ümmet için çalışmaya vakfetmişti. Kendisi şayet imkan verilirse bu ülkenin kendi uçağını, kendi otomobilini, kendi silahını yapabileceğine, kendi sanayisini kurabileceğine yürekten inanan bir idealistti." diye konuştu.
Erbakan'ın tam bir "insan sarrafı" oldunu dile getiren Erdoğan, Anadolu'nun inançlı, başarılı, fedakar, geleceği parlak evlatlarına fırsat tanımak için gayret gösterdiğini de anlattı.
Erdoğan, kurucusu olduğu partide ve bürokraside halen merhum Erbakan'ın bu şekilde önünü açtığı pek çok kişi olduğunu vurgulayarak, "Ahlakı, dürüstlüğü, manevi kalkınmayı, istikamet sahibi olmayı, siyaset felsefesinin köşe taşı olarak gören Erbakan Hocamız, geride saygıyla, güzellikle, dua ile yad edilen müstesna bir miras bırakmıştır. Vefatının 9'uncu yılında kendisine bir kez daha Allah'tan rahmet diliyor, Rabbim onu cennetiyle, cemaliyle müşerref kılsın, diye dua ediyorum." şeklinde konuştu.
"Siyaset demek ülke için eser üretmek, millete hizmet etmek demektir." ifadelerini kullanan Erdoğan, AK Parti'nin kurulduğu 2001'in ağustos ayından bugüne kadar siyasetteki varoluş gayesinin de bu olduğunu dile getirdi.
Türk siyasetinin en genç partilerinden biri olmasına rağmen AK Parti'nin icraatlarının, Cumhuriyet tarihinin tamamında yapılanların 3, 5,10 kat fazlası olduğunu aktardı.
Erdoğan, hükümetleri döneminde yaptıklarını, özetin özeti mahiyetinde kısaca hatırlatmak istediğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"İşe başlarken milletimize Türkiye'yi, eğitim sağlık, adalet ve güvenlik temelleri üzerinde yükselteceğimizin sözünü vermiştik, yola böyle çıktık. Eğitimde, 3 kademeli 12 yıllık zorunlu eğitimi getirerek, kat sayı adaletsizliğini gidererek, ders kitaplarını ücretsiz vererek, seçmeli dersler koyarak yeni bir dönemi başlattık. Altyapıyı güçlendirmek için derslik sayısını 316 bin ilave ile 590 bine, öğretmen sayısını 652 bin ilave ile 946 bine çıkardık. Yüksek öğrenimde az önce de ifade ettim, üniversite sayısını 76'dan 207'ye ve hiçbir ilimiz şu anda üniversitesiz değil, hepsinde var. Akademik personel sayısını 70 binden 170 bine, yurtların yatak kapasitesini 182 binden 677 bine, öğrenci sayısını, Almanya'da bile yok... 1,6 milyondan, 8 milyona yükselterek, isteyen her gencimize üniversite eğitimi alma imkanı getirdik."
Büyük spor tesisi sayısını 1572'den 3 bin 708'e çıkardıklarını belirten Erdoğan, mahalle tipi sahaların sayısını 578'den 3 bin 764'e, atletizm pistlerinin sayısını 12'den 56'ya, yüzme havuzlarının sayısını 46'dan 145'e, spor salonu sayısını ise 372'den 905'e çıkarttıklarına değindi.
"GENÇLERİ KÖTÜ ALIŞKANLIKLARDAN KURTARALIM"
Spor altyapısında da devrim yaptıklarını dile getiren Erdoğan, "Niye? Gençleri kötü alışkanlıklardan kurtaralım, onları buralara çekelim. Yok sigara, alışkanlığı idi, içki alışkanlığıydı, tinerdi, uçucu şu, bu bütün bunlardan kurtaralım, gençlerimiz sporla uğraşsın, sporla iştigal etsin ve böylece dinamik, ahlakıyla hakikaten mükemmel bir nesil yetiştirelim." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sportif yetenek taramasını da başlattıklarını, daha ortaokul çağında çocukların kabiliyetlerini keşfedip, onları doğru alanlara yönlendirdiklerini belirterek, şunları kaydetti:
"Sağlıkta hastane ve tedavi kurumu sayısını 5 bin 500'e, hastane yatağı sayısını 240 bine, birinci basamak sağlık kuruluşlarının sayısını 14 bin 873'e yükselterek, altyapıyı güçlendirdik. Hatırlayın, 18 yıl önce bu hastanelerin hali neydi? Bay Kemal, SSK'nın Genel Müdürü iken hastanelerin hali neydi? Hiç Savaş Ay'ın programını seyretmedeniz mi? Seyrettiyseniz, Bay Kemal'in nasıl bir genel müdür olduğunu gayet iyi görmüşsünüzdür, Allah bunların eline düşürmesin."
Erdoğan, bunları, "çöp, çukur, çamur" olarak tanımladığını, geçmişte hastanelerde "hijyen" diye bir şeyin bulunmadığını bildirdi. Şimdiki gibi tek hastanın yattığı, yanında refakatçisinin kaldığı hastane odalarının olmadığını söyleyen Erdoğan," Koğuş sistemi. Sağlam gir, hasta çıkarsın. Afedersiniz tuvaletler rezillik, her taraf kan, revan içinde, böyle bir yapı var. Başta kim var, Bay Kemal." dedi.
"ANKARAMIZDA İKİ TANE DEV ŞEHİR HASTANESİ"
Salondakilere, "Yoksa siz o dönemleri hatırlamıyor musunuz?" diye soran Erdoğan, bir röntgen için 7-8 ay sonraya gün verildiğini anımsattı.
Bilkent Şehir Hastanesini yaptıklarına işaret eden Erdoğan, "Şimdi İnşallah diğeri de yapılıyor ve Ankaramızda iki tane dev şehir hastanesi. Bu demektir ki daha çok çalışacağız, daha çok gayret edeceğiz ve bunları bilmeyen vatandaşlarımıza da bunları anlatacağız." şeklinde konuştu.
Erdoğan, sağlık kurumlarını en modern cihazlarla, ambulanslarla donattıkları, hekim sayısını 161 bine, sağlık çalışanı sayısını da 1 milyon 64 bine yükselttikleri bilgisini verdi.
"DERT BAŞKA, ADALETİN TECELLİSİ BEYEFENDİYİ RAHATSIZ EDİYOR"
Erdoğan, şehir hastaneleriyle sağlıkta hizmet standartlarını dünya ortalamasının çok üzerine çektiklerini söyledi.
Adalet hizmetlerinin daha iyi yürüyebilmesi için hakim ve savcı sayısını 9 bin 349'dan 20 bin 616'ya, yardımcı personel sayısını 26 binden 72 bine çıkartırken, 267 yeni hizmet binasıyla da altyapıyı geliştirdiklerini ifade eden Erdoğan, "Şimdi Bay Kemal hakimlere, savcılara veriyor veriştiriyor. Niye verip veriştiriyorsun? Onlar da hizmetini yapıyor. Dert başka, adaletin tecellisi beyefendiyi rahatsız ediyor." diye konuştu.
Erdoğan, kanunları yenileyip vatandaş lehine pek çok ilave hak arama yolu getirerek hukuk devleti ilkesinin en güçlü şekilde hayata geçmesini sağladıklarını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölünmüş yol uzunluğunu 27 bin 181 kilometreye, otoyol uzunluğunu 1714 kilometreden 3 bin 100 kilometreye, kara yolu tüneli uzunluğunu 50 kilometreden 515 kilometreye, köprü, viyadük uzunluğunu 311 kilometreden 657 kilometreye çıkardıklarını belirtti.
Yurt genelinde 307 bini aşkın polis, 188 bini aşkın jandarma, 4 bin 500'ü aşkın sahil güvenlik personeliyle günün 24 saati millete hizmet verdiklerini kaydeden Erdoğan, askerle, polisle, jandarmayla, güvenlik korucularıyla, bekçilerle terör örgütlerine göz açtırmadıklarını söyledi.
Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) 400 bin kadrolu ve yükümlü asker mevcuduyla hem sınırların korunmasında hem de sınır ötesi operasyonlarda adeta destan yazdıklarının altını çizdi.
Demir yollarını hızlı tren hatlarıyla tanıştırıp şu ana kadar 1213 kilometrelik kısmını hizmete açtıklarını ve diğer demir yollarının tamamına yakınını modernize ettiklerini anımsatan Erdoğan, büyük şehirlerdeki metro hatlarının önemli bir bölümünü hükümet olarak yaparak milletin hizmetine sunduklarını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, havalimanı sayısını 26'dan 56'ya çıkardıklarına dikkati çekerek, "Şu anda neredeyse Türkiye'de artık havalimanı uzaklıkları evlerimize yarım saat, 45 dakika. Böyle bir noktaya geldik. Lüks otobüslerle gitme yerine artık benim vatandaşım neyle gidiyor? Uçakla gidiyor. Bu hale geldik. Batı'da bu var da Türkiye'de niye olmasın? Oldu mu? Oldu." dedi.
Terminallerin yolcu kapasitesini yılda 60 milyon kişiden 317 milyon kişiye yükselttiklerine işaret eden Erdoğan, "Yurt dışında 60 noktaya uçan 150 uçaklı hava yolu filosundan, 546 uçakla 126 ayrı ülkede 328 noktaya uçuş yaparak dünya liderliğine oturan bir ülke olduk." bilgisini verdi. Erdoğan, İstanbul'da hizmete giren yeni havalimanının kendi alanında dünyanın en iyilerinden biri olduğunu söyledi.
Deniz taşımacılığında yılda 190 milyon ton yük taşıma kapasitesinden 460 milyon tona ulaşıldığını anlatan Erdoğan, bilgi ve iletişim teknolojilerinde 3 bin olan geniş bant internet abone sayısının 77 milyonun üzerine, 23 milyon olan mobil telefon abone sayısının 83 milyona, daha önce hiç olmayan elektronik devlet üye sayısının 45 milyona, fiber abone sayısının da 3 milyonun üzerine çıktığını kaydetti.
Erdoğan, satın alma paritesine göre, Türkiye'nin milli gelirini dünyada 17'nci sıradan 13'üncü sıraya yükselttiklerini, ekonomik göstergelerde bütünüyle 2002'ye göre çok ileride bir yere ulaştıklarını ifade etti.
"SANAYİ ALTYAPIMIZIN BÜYÜK PAYI VAR"
Son dönemde maruz kaldıkları tüm sıkıntılara rağmen hedeflere doğru kararlılıkla ilerlediklerini belirten Erdoğan, ihracatın 181 milyar dolara, hizmet ihracatının 54 milyar dolara, turist sayısının da 52 milyon kişiye yükseldiğine dikkati çekti.
Erdoğan, organize sanayi bölgeleriyle, araştırma geliştirme merkezleriyle, teknoparklarla, sanayi siteleriyle Türkiye'yi dünyanın önde gelen üretim merkezlerinden biri haline getirdiklerini söyledi. Erdoğan, "Bugün Çin'de yaşanan sorunlar sebebiyle alternatif olarak gözler hemen Türkiye'ye çevriliyorsa bunda geçtiğimiz 17 yılda yüksek teknoloji ve ihracat odaklı olarak güçlendirdiğimiz sanayi altyapımızın büyük payı var." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, göreve geldiklerinde enerjide toplam 32 bin megavatı bulmayan kurulu gücü 91 bin megavatın üzerine çıkarmak suretiyle bire üç katladıklarını anlatarak, şöyle devam etti:
"Karanlıktan geçilmiyordu ülkemiz. Şimdi bunu büyük oranda bitirdik. Ülkemizin su, güneş ve rüzgar temelli enerji kaynaklarını harekete geçirme yanında Akdeniz'de yürüttüğümüz sondaj faaliyetleriyle enerjide yeni bir dönemin kapılarını açıyoruz. Bizim sondaj gemimiz, sismik araştırma gemimiz böyle şeylerimiz yoktu. Dünyadan yalvar yakar acaba şöyle bir sismik araştırma getirebilir miyiz? Sondaj gemisi getirebilir miyiz? Bir tane şöyle yarım yamalak bir gemi bir yerden bulmuşlardı onunla beraber dolaşıyorlardı. 'Bizim işte böyle bir sismik araştırma gemimiz var.' diyorlardı. Ama şimdi onların hepsi tarih oldu."
"SEN SİYASETİN CAHİLİSİN"
Şimdi iki tane sismik araştırma gemisi ve üç tane de sondaj gemisi olduğunu bildiren Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kendi denizlerimizde bütün bu araştırmaları yapabileceğimiz gibi şimdi başka denizlerde de gidip araştırma yapabiliriz. Bu imkana kavuştuk. İşte şu anda Libya ile yaptığımız anlaşmada malum çevreleri çıldırtan da bu. Şu anda Libya iyi gidiyor. O malum gayrimeşru bir Hafter var ya, o bir yerlerden malum asker desteği alıyor, güvenlik desteği alıyor ve biz de Libya'da askeri eğitim noktasında verdiğimiz destekle, eğitimini alan askerlerle beraber şu anda Libya'da daha önce Hafter lehine gelişen yapıyı hamdolsun tersine döndürdük. Aynı şekilde İdlib. İdlib'de de gelişmeler şu anda lehe döndü. Üç şehidimiz var, mekanları cennet olsun. Fakat onun yanında tabii rejim güçlerinin kaybı çok büyük, onları tek tek anlatmama gerek yok ve mücadele orada hala devam ediyor, edecek. Ruslarla görüşmeler devam ediyor, edecek. Fakat biz şunu söylüyoruz, diyoruz ki biz Adana mutabakatıyla İdlib'deyiz. 911 kilometre sınırımız var. Bu sınırları Bay Kemal çizmedi. 'Orada ne işiniz var?' diyor. Sen anlamazsın bu işlerden, sen siyasetin cahilisin. Bizi taciz eden kim olursa olsun tepesine bineriz. Akıl veriyor, 'Esed ile gidip, görüşsünler' diyor. Sen Esed'i tanımazken ben onunla görüşüyordum. Onun karakterinin ne olduğunu biliyorum. Çok seviyorsan sen git görüş. Zaten adamların görüşüyor. Aldıkları neticeler ortada. Ama şu anda Esed'in nasıl bir katil olduğunu, nasıl kendi vatandaşlarını haince öldürdüğünü görmüyorsan sana ne diyelim? Şu anda Rusya'nın desteği olmasa, İran'ın desteği olmasa Esed'in ayakta durması mümkün değil. Terör örgütleri destekli olarak ne yapıyor? Bir mücadele yürütüyor. Kim var arkasında? YPG, PYD, PKK. Biz ise Suriye ulusal milli ordusuyla oradayız. Askerlerimizle dayanışma içindeler ve bu şekilde mücadeleyi orada sürdürüyorlar. Biz bu bölgede terör istemiyoruz. En batısından en doğusuna bu topraklar huzur toprağı olsun istiyoruz. Yüz binlerce vatandaşını öldüren bir Esed'i kalkıp da dost olarak görmek mümkün değil. Varsın o Bay Kemal'in dostu olsun ama bizim dostumuz olamaz."
"HER İNSAN BİZİM İÇİN HÜRMETE LAYIKTIR"
Siyasette her mevzi, her mevki ve her temsilin önemli olduğunu belirten Erdoğan, "Yeter ki siz bu imkanı doğru ve verimli şekilde değerlendirmesini bilin." dedi.
Örneğin geçen günlerde Türkiye'nin en çok eleştiriye maruz kaldığı yerlerden biri olan Avrupa Parlamentosunda bir rapor yayımlandığını belirten Erdoğan, AK Parti İstanbul Milletvekili Serap Yaşar'ın girişimiyle hazırlanan ve raportörlüğünü de kendisinin üstlendiği bu çalışmanın Avrupa'daki kayıp mülteci ve göçmen çocuklar meselesini dünya gündemine taşıdığını aktardı. Çeşitli ülkelerden Avrupa'ya gelen on binlerce göçmen çocuğun kaybolduğu gerçeğinin bizzat Avrupa Parlamentosu tarafından rapora bağlanmasının büyük önem taşıdığını dile getiren Erdoğan, aynı dönemde Türkiye'nin sayıları milyona yaklaşan sığınmacı çocuğa barınmadan eğitim ve sağlık hizmetine kadar her türlü imkanı sağladığını vurguladı. Erdoğan, "Avrupa'nın bırakınız bunlara benzer hizmetler sunmayı çocukların bizatihi kendilerine bile sahip çıkamamış olması aramızdaki farkın en iyi göstergesidir." diye konuştu.
Karşılarındaki herkese yaratılmışların en şereflisi nazarıyla baktıklarını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kökeni, dili, dini, rengi ne olursa olsun her insan bizim için hürmete layıktır. Avrupa ise kapısına gelen mazlumları kendi refahına ve güvenliğine yönelik bir tehdit olarak görüyor. On binlerce çocuğun Avrupa içinde nerede olduğu, kimler tarafından kaçırıldığı, hangi amaçlarla kullanıldığı soruları ancak vicdanı nasır tutmamış kişiler için bir anlam ifade eder. Böylesine derin insani boyutları olan bir konunun Avrupa Parlamentosu'nda gündeme getirilmiş olması belki vicdanları harekete geçirir diye umut ediyoruz. İnşallah benzer çalışmalar göçmenlerin yaşadığı diğer sorunlar ile yeniden hortlamaya başlayan Neonazi örgütlerin katliamları için de yapılır. İşte Almanya'da yaşananlar, geçenlerde yaşanan olaylar malum. 11 Müslüman ne oldu, öldürüldü. Bunun beşi bizim vatandaşımız. Ne oluyor, yürekleri acıyor mu? Yok. Polisler bile sadece seyirci. Bunlar yaşandı."
"HAKKI, HUKUKU, ADALETİ KORUMAKLA YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ"
Hindistan'ın şu anda tamamen katliamların adeta cirit attığı bir ülke haline geldiğini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ne katliamı bu? Müslüman katliamı yapıyor. Kimler yapıyor bunu? Hindular yapıyor. Dershanede ders çalışan çocukları ellerinde demirlerle sopalarla bakıyorsunuz öldüresiye dövüyorlar. Bunlar nasıl olacak da dünya barışına imkan verecekler, destek verecekler? Mümkün değil. Lafa geldiği zaman nüfusu fazla oradan bakıyorsunuz 'Ben güçlüyüm' havasına giriyorlar. Güç orada değil. Adalet bununla da tecelli etmez. Onun için biz nerede olursa olsun hakkı, hukuku, adaleti korumak ve konuşmakla yolumuza devam edeceğiz."
"MÜCADELE ETTİK, KAFA YORDUK, ÇALIŞTIK, ÇALIŞIYORUZ"
Medeniyetlerin maddi kalkınma unsurları yanında kafa ve gönül zenginliğini ifade eden sembolleriyle tarihe mal olduklarını ifade eden Erdoğan, ecdadın Orta Asya'dan Endülüs'e kadar ayak bastığı her yerde bu sembollere özel önem verdiğini vurguladı. Erdoğan, şunları söyledi:
"Bugün kadim vatanımız Orta Asya yanında Osmanlı ve Selçuklu coğrafyasının neresine gidersek gidelim bu eserlerin izlerini görebiliyoruz. Cumhuriyet dönemi bakımından özellikle maalesef oldukça kısır geçen bir süreç olmuştur. Gerçek anlamda medeniyet sembolü olabilecek esenler inşa etmekte zorlandığımız bir asrı geride bıraktık. Ülkemizin yönetimini devraldıktan sonra bu eksiği gidermek için epeyce bir mücadele ettik, kafa yorduk, çalıştık, çalışıyoruz. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni işte bu anlayışla Cumhuriyet döneminin sembol medeniyet eseri olarak inşa etmeye çalıştık. Biliyorsunuz ilk hizmete girdiğinde kendi medeniyetlerine, tarihlerine ve kültürlerine düşmanlık etmekle maruf kesimler Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne de çamur atmak için epeyce gayret sarf ettiler. Hamdolsun milletimiz bunların hiçbirine itibar etmedi ve Külliyemize sahip çıktı."
Külliyenin en gurur verici eseri olan Millet Kütüphanesi'ni Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev ile hizmete açtıklarını hatırlatan Erdoğan, "Gerçek bir medeniyet sembolü olan kütüphanemiz bir haftada 35 bin ziyaretçiyi ağırladı. Mimarisi, teknolojisi, kitap ve hizmet zenginliğiyle ülkemize yakışır bir eser olan kütüphanemizi araştırmacılarımız ve öğrencilerimiz adeta bir cennet gibi sahiplendi." diye konuştu.
İstanbul'da da Rami Kışlası'nı benzer bir medeniyet sembolü olarak ihya edip ülkeye kazandıracaklarını kaydeden Erdoğan, "Yakın zamanda inşallah onun inşaatına da başlıyoruz. Siyasetin en güzel tarafı bizlere işte bu tür gurur verici eserlere imza atma imkanı sağlamasıdır. İnşallah sizlerin de yarın sorumluluk üstlendiğiniz yerlerde benzer hizmetleri hayata geçireceğinize inanıyorum." dedi.