Güncelleme Tarihi:
Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, partisinin bazı milletvekilleriyle bir araya geldiği toplantının ardından parti genel merkezinde gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 53 milletvekili ile bir araya geldiğini mart ayı içerisinde iki toplantı daha yaparak değerlendirme toplantılarını tamamlayacaklarını belirten Çelik, "3-4-5 Nisan tarihlerinde biliyorsunuz Kızılcahamam kampımızı yapacağız. Bu toplantılarda aldığımız notlar ve yaptığımız çalışmalar Kızılcahamam kampımız için bir hazırlık niteliği taşıyor." diye konuştu.
Çelik, İdlib'de şehit düşen askerlere Allah'tan rahmet dileyerek, "İdlib'de ve Suriye'de her gün ortaya çıkan gelişmeler bizim terörle mücadelemizin ve milli güvenliğimiz için yaptığımız bu operasyonu ne kadar gerekli olduğunu her olayda bir kere daha gösteriyor. Orada yarattığımız derinlik 30 kilometrelik derinlik Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı Harekatı ve Barış Pınarı harekatlarıyla sınırımızın dibinde bir terör devletçiğinin kurulmasını engellemek için zaruri idi ve bu terör devletçiği darmadağın edilmiştir." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin Suriye'de tamamen insani odaklı olarak faaliyetini sürdürmeye devam ettiğini vurgulayan Çelik, şunları söyledi:
"İdlib'deki kararlılık kesin bir kararlılıktır, tereddütsüz ve tavizsiz bir kararlılıktır. Bütün hazırlıklar tamamlanmıştır rejimin kendi hattına çekilmesi için gereken süre dolduğunda Türk Silahlı Kuvvetleri verilen emirler çerçevesinde üstüne düşen vazifeyi kararlı bir şekilde yerine getirecektir. Bu konuda Türkiye'nin kararlılığı kimsenin sorgulayacağı bir kararlılık değildir. Milli güvenliğimizi doğrudan ilgilendirmektedir. Siz sadece İdlib'de bazı noktaları bulundurun ama onun etrafını rejim sarsın, sizin İdlib'deki gözlem noktaları etrafı rejim tarafından kuşatılsın gibisinden bir yaklaşımı rejimin saldırganlığını ve işgalciliğini bu şekilde kabul edemeyiz."
Çelik, Hocalı katliamında 28 yıl önce yüzlerce insanın hayatını kaybettiğini hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu, çok büyük bir acıdır hepimiz için. 150 kişi halen kayıptır, bu kayıplar bulunamamıştır. Bu acıyı da Türkiye'de Azerbaycanlı kardeşlerimizle beraber her sene anıyoruz. Hocalı için Adalet Platformu'nun adalet girişiminin yanında olduğumuzu, bu konuda Hocalı için adalet kampanyasında Azerbaycan'a tam destek verdiğimizi bir kere daha buradan ifade etmek istiyoruz."
"Bir neslin hayatlarının çalındığı dönem"
28 Şubat'ın Türk siyasi tarihi için en vahim en utanç verici dönemlerden bir tanesi olduğunu vurgulayan Çelik, "Milli iradenin gasp edildiği, milletin güvenliğinin sağlanması için verilen silahların millete doğrultmakla tehdit edildiği bir dönem. Bütün bir neslin önemli bir kısmının hayatlarının çalındığı ve üstelik bunun siyaset üzerinde vesayet kurularak demokrasinin ve hukukun tüm ülkede ilkelerinin gasp edilmesi ile ortaya konulduğu bir dönem. O dönemlerle ilgili görüntüler çeşitli kesimlerin ömür boyu taşıyacağı utançlar olarak siyasi hafızamızda yerini koruyor. Her 28 Şubat'ın yıl dönümünde de bu hatırlanıyor." açıklamasını yaptı.
"Verdiği hizmetleri hayırla yad ediyoruz"
Çelik, merhum Başbakan Necmettin Erbakan'ı, ölümünün 9. yılında rahmetle anarak, şöyle devam etti:
"Verdiği hizmetleri hayırla yad ediyoruz, 28 Şubat'ta onun da en başta hedef gösterildiği bir dönemdi. Ama sonuç olarak, Türk siyasi tarihi milletimizin iradesi ile göstermektedir ki her zaman milli irade kazanmaktadır. Bu vesayet işlerine imza atanlar, sadece bu utançla anılıyorlar, anılmaya devam edecekler. O yüzden son günlerde 28 Şubat'taki vesayet söylemlerini ve girişimlerini hatırlatır şekilde ortaya çıkıp birtakım söylemler kullananlarında bu durumu iyi değerlendirmesi lazım."
Koronavirüs ilgili alınan tedbirler ve verilen mücadeleyle ilgili Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın da açıklama yaptığını hatırlatan AK Parti Sözcüsü Çelik, "Bu, partimizin gündemindedir, bu konuyla ilgili olarak illerde yapılan çalışmaları da arkadaşlarımızla takip ediyoruz. Koronavirüs ile ilgili çalışmaları en üst düzeyde sürdürüyoruz, bununla ilgili tedbirler alıyoruz. Asıl tehlikeli olan dikkatimizi dağıtacak olan bu panik virüs dediğimiz şeydir. Panik virüsünün yayılmasını, panik virüsünün yayılmasına gayret edenler eksik bilgi ile yanlış bilgiyle bu çalışmaların içine girenler bütün bunlara son derece büyük bir zarar vermiş oluyorlar. Bununla ilgili çalışma sürecek Irak'ta var Suriye'de var İran'da var Yunanistan'da ortaya çıktı. Dünyanın çeşitli yerlerinde koronavirüsle ilgili olarak, Türkiye'nin aldığı tedbirler en üst düzeydedir." diye konuştu.
"Bize verilen haritalardan arzu ettiğimiz sonuç çıkmadı"
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmesinin ve Suriye'de rejime verilen sürenin sorulması üzerine şunları söyledi:
"Kesin bir şey söyleyemeyiz ama Sayın Cumhurbaşkanımız tabii ki bu görüşmede Türkiye'nin tezlerini net bir şekilde ortaya koyacaktır tekrar. Şimdiye kadarki görüşmelerden bize verilen haritalardan arzu ettiğimiz sonuç çıkmadı. Bize sunulan teklifler Türkiye'nin tezlerini karşılayan teklifler değil. Ayrıca bizim değerlendirmemize göre heyetler arası görüşmelerde ortaya çıkan ve Türkiye'ye teklif edilen unsurlar şimdiye kadar yaptığımız mutabakatlara da aykırıdır.
Rejimin oldubitti ile orada bir durum ortaya çıkarıp ondan sonrasında ortaya çıkardıktan sonrasında 'Buradan geri çekilmem bu benim güvenliğim için gereklidir' demesi Türkiye açısından kabul edilecek bir durum değildir. Bunu Rusya'nın da kabul etmemesi gerekir, Soçi mutabakatına aykırıdır. Kuşkusuz harekete geçmek için Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Putin ile bir araya gelmesi bir dönüm noktası olacaktır."
''Sabırla bekleyelim"
Ömer Çelik, darbe girişimi gecesine ait HTS kayıtlarının açıklanmasına ilişkin soruya şu karşılığı verdi:
"Bir kişiye konforlu geçiş alanı yaratıldı, o da CHP Genel Başkanı. Bu konularda yüksek iddialarda bulunan bir kişinin herkese dönük olarak böylesine bir suikast girişimi böylesine bir öldürme teşebbüsü varken niçin kendisine bu kadar konforlu geçiş alanı yaratıldığı konusunu kamuoyuna net bir şekilde açıklaması gerekir öncelikli olan bu. İkincisi HTS kayıtları diye konulardan bahsediyor, yargı süreci devam ediyor. Bu yargı süreci devam ettikçe bu HTS kayıtları yargının yetki alanındadır. Bu süreç devam ettikçe, yargı süreçleri içerisinde bu HTS kayıtları ortaya çıktıkça çok konuşan, cumhurbaşkanlığı makamını Fetullahçı Terör Örgütü ile yan yana zikreden, arkadaşlarımızı Fetullahçı Terör Örgütü ile yan yana zikreden bazılarının, çok mahcup olacağından eminiz. Cumhurbaşkanımız da o ifadesinde söylüyor, 'Sabırla bekleyelim' diyor. Süreç, yargı süreci devam ettikçe tabii ki bunlar kamuoyunun gündemine gelecektir."
Bir gazetecinin, "Erdoğan'ın Putin ile yapacağı görüşmeye ilişkin Kremlin'den '5 Mart'ta Putin'in başka planları var, görüşme yok.' açıklaması geldi. Değerlendirmeniz nedir?" sorusu üzerine, Çelik, tarihin çalışılacağını, işlerin doğasının bunu gerektirdiğini söyledi.
Çelik, "İki taraf da uygun bir tarih çalışır ama tabii Türkiye burada sınırı çizmiştir. 'Ay sonu' dediğinde, yakın bir zamanda bu görüşmenin olması ve neticesinde atılacak adımın kesinleşmesi gerekir." ifadesini kullandı.
Rejimin "İdlib'de terör unsurları var." diyerek Soçi Mutabakatı ve diğer mutabakatları ihlal eden bir biçimde girmemesi gereken bölgelere girdiğini, işgal etmemesi gereken yerleri işgal ettiğini dile getiren Çelik, Türkiye'ye sunulan tekliflerin de şimdiki fiili durumun kabul edilmesi yönünde olduğunu söyledi. Çelik, şöyle devam etti:
"Böyle bir fiili durumun kabul edilmesi, yani rejimin oluşturduğu fiili durumun kabul edilmesi söz konusu değildir. Rejimin daha önceki ateşkes hattına geri çekilmesi gerekir. Geri çekilmediği takdirde Cumhurbaşkanımız bunu açıklamıştır. Türkiye, rejimi o ateşkes hattına geri götürmek için gereken kararlılığı gösterecektir. Cumhurbaşkanımız ile Putin arasındaki görüşmeyle ilgili tarih çalışılır. Onun kısa sürede gerçekleşmesini bekliyoruz."
"Netanyahu, Filistin halkının geleceğini gasbetmeye devam ediyor"
Ömer Çelik, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Filistin yerleşim bölgelerine inşa kararı almasına ilişkin soru üzerine de şunları söyledi:
"Ne Türkiye açısından meşrudur ne Avrupa Birliği açısından meşrudur bu yasa dışı yerleşimler. Hem yeni yasa dışı yerleşim yerleri açıyor. Mevcut yerleşim yerleri zaten yasa dışıdır. Netanyahu seçim öncesinde yapıyor. Aynı şekilde konut inşa etme gibisinden bir tavra giriyor. İsrail hükümetinin hukuki, makul bir zeminde hareket etmesi söz konusu değildir. Yasa dışı yerleşim demek, iki devletli çözümün daha çok sabote edilmesi, Filistinlilerin haklarının daha çok gasbedilmesi, Filistin'in yok edilmesi için yeni tuğlalar ortaya koyulması, duvarlar inşa edilmesi demektir. Esas mesele şudur, yasa dışı yerleşimler konusunda hem BM'nin hem AB'nin daha ciddi ve somut tedbirler alması lazım. Bütün bunlar söyleniyor ama İsrail'e karşı ne BM'den ne de başka yerlerden somut bir şey çıkmıyor. Yasa dışı yerleşimlerden gelen ürünlerin alınmaması, buralardaki üniversitelerin denkliğinin kabul edilmemesi şeklinde daha önce AB'nin aldığı kararları var. Bunun daha sertleştirilmesi lazım. Netanyahu, Filistin halkının geleceğini kendi seçim propagandası için gasbetmeye devam ediyor maalesef. Bu da yüzyılın planı denilen işgal projesini daha çok cesaretlendirmiştir."
"Yüz yüze görüşme daha verimli olacaktır"
Çelik, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Putin ile yüz yüze görüşmesi olmaması durumunda telefonla bir görüşme olabilir mi?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Takdir Cumhurbaşkanımızındır. En son yüz yüze görüşmede, dörtlü format gündeme gelmişti. Putin bununla ilgili yaklaşım ortaya koymamıştır. Kendi aralarındaki mutabakat ikili şekildi. Yüz yüze görüşme daha verimli olacaktır. Bunun kısa sürede gerçekleşmesi meselenin halledilmesi bakımından önemlidir. Türkiye'nin oradaki hedefi terörle mücadeledir. Aslında rejim de hedef değildi ama bizim unsurlarımıza saldırarak şehitler vermemize yol açarak kendisini hedef haline getirmiştir. Manevra sahamıza ve gözlem noktalarına yaklaşan rejim unsurları doğrudan düşman hedeftir. Bizim hedefimiz ya da karşı karşıya geleceğimiz unsur Rusya değil."
Sözcü Çelik, Rusya'nın meseleleri çözmek istedikleri, müzakere yürüttükleri taraf olduğunu vurguladı.
Şimdiye kadar insani felaketin önlenmesi ve terörle mücadelede Rusya ile ciddi işbirlikleri ortaya koyduklarına dikkati çeken Çelik, "Gelinen nokta, şu an itibarıyla tıkanmış bir noktadır. Bunun açılması liderlerin görüşmesine bağlıdır. Liderlerin görüşmesi nihai kararı ortaya koyacaktır." ifadelerini kullandı.
Bahçeli ile görüşme
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın MHP Genel Başkanı Bahçeli ile yapacağı görüşmeye ilişkin bir soru üzerine Çelik, terörle mücadele başta olmak üzere ülke için kritik pek çok konuda verdiği güçlü destek için Bahçeli ve MHP camiasına teşekkür etti. Cumhur İttifakı'nın yoluna güçlü bir şekilde devam ettiğini anlatan Çelik, "Temel milli meselelerde tam bir mutabakat var. Cumhurbaşkanımız ile Bahçeli arasında iletişim kanalları her zaman açıktır. Bugün de yüz yüze bir araya gelerek dış politika, İdlib, Suriye ve diğer politika konuları görüşülecektir." şeklinde konuştu.
Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun hükümete yönelik "Senin gözün Suriye toprağında var mı, yok mu? Bunu milletin önünde çık söyle." ifadesinin hatırlatılması üzerine şunları söyledi:
"Suriye toprağında gözünüz var, ifadesi net bir şekilde Esed rejiminin sözcülerinden duyduğumuz bir cümledir. Esed rejiminin sözcülerinden duyduğumuz bir ifadeyi Türk iç politikasında sadece CHP Genel Başkanı'ndan duyuyoruz. Ya da tersi oluyor. CHP Genel Başkanı bir şey dillendiriyor, bir hafta sonra aynı şeyi Esed rejiminden ya da başka bir yerden duyuyoruz. Nedendir bilinmez, sebepleri üzerinde çok düşünmek lazım. Ben tamamen politik bir mesele olmadığını düşünüyorum. Daha psikopolitik bir mesele olduğunu düşünüyorum. Tamamen Türkiye'nin karşısında duran, Türkiye'nin hasımlarından yana tutum alan genel bir davranış biçimi var ama İdlib toprağında gözünüz var gibisinden bir ifade, Türkiye'de hiçbir siyasetçinin söylememesi gereken bir ifade. Çünkü bu Türkiye'nin düşmanlarının söylediği ifade. Türkiye'nin düşmanlarının söylediği bir ifadeyi nasıl olur da Türkiye'deki bir partinin genel başkanı söyler? Bunun neresi meşrudur, neresi ahlakidir? Vatandaşlarımız bunu çok iyi takdir ediyordur. Böylesine bir şey Türk siyasi hayatında hiç görülmemiştir. Son derece ufak bazı marjinal, dikkate alınmayan partiler, bu tip şeyleri zaman zaman kullanmışlardır geçmişte ama Türkiye'de ikinci parti durumundaki bir partinin genel başkanının Türkiye'ye hasmane tutumlar içerisinde olan, Türk askerine saldıran bir rejimin siyasi tezlerini bire bir, aynen dinlendirmesi gibi durum son derece vahim bir durumdur."
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları
Çelik, Kılıçdaroğlu'nun "Hakimler ve Savcılar Alçak Kurulu" ifadesine ilişkin ise son dönemde Meclis, Cumhurbaşkanlığı makamı ve TSK'ye yönelik yıpratma söylemlerine sıkça başvurulduğunu belirtti.
HSYK'ye dönük zikretmekten utanç duyulması gereken ifadeler kullanıldığına dikkati çeken Çelik, şunları kaydetti:
"Burada tesadüf yok. Sistematik bir yaklaşım içerisindeler. Eski vesayet günlerini hortlatmaya çalışan bir yaklaşım içindeler. Nereden cesaret alıyorlar, hangi psiko-politik saiklerle hareket ediyorlar, onu bilemeyiz. Dış politikada Türkiye'nin tezlerinin, milli güvenlik ihtiyaçlarının tamamen karşısında duruyorlar. Dolayısıyla bütün bu kurumlara bu şekilde saldırması aslında net bir şekilde o kurumlara meşruiyet veren Anayasa ve hukuk, CHP'ye de meşruiyet veriyor. CHP Genel Başkanı bütün bu kurumların meşruiyetine saldırarak kendi partisinin meşruiyetini zedelemeye çalışmış oluyor. Üzüntü verici olan şudur, Türkiye bu kadar olay yaşamıştır, bu kadar acı çekmiştir, zaman, tarih, insanlar değişiyor, coğrafya bambaşka gelişmelere tanıklık ediyor ama maalesef CHP'deki Yassıada zihniyeti zerre kadar değişmiyor."