Güncelleme Tarihi:
Çelik, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı alınan tedbirler kapsamında video konferansla gerçekleştirilen AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.
Toplantıda, Siyasi ve Hukuk İşleri ile Ekonomi İşleri başkanlıklarınca sunumlar yapıldığını söyleyen Çelik, TBMM'de önümüzdeki dönemde yapılacak çalışmalara ilişkin konuların görüşüldüğünü ifade etti.
Çelik, koronavirüs salgınıyla dünyadaki ve Türkiye'deki mücadeleyi, ulusal ve küresel siyasetteki gelişmeleri yakından takip ettiklerini belirtti.
Anadolu sermayesinin sesini duyurmak ve teşebbüs gücünü artırmak için kurulan MÜSİAD'ın 30. kuruluş yıl dönümünü kutlayan Çelik, yöneticilerine başarılar diledi.
Dünyada 12 Mayıs'ın Hemşireler Günü olarak kutlandığını anımsatan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün Florence Nightingale'e atıfla kutlanıyor. Kendisinin İstanbul'da Selimiye Kışlası'nda da görevi olmuştu. 'Ölümlerin, hastalıklardan daha çok bakımsızlık ve yetersiz ortamlardan kaynaklandığını' söylemişti. Bu söylediği tez, daha sonra İngiltere'deki bir araştırma komisyonu tarafından da teyit edilmişti. Aradan 1,5 asır geçti. Bu koronavirüs günlerinde de maalesef aynı tablo ile dünyada karşı karşıya kalıyoruz. Geçtiğimiz günlerde bir ülke açıkça, resmen itiraf ederek 'yaşlılarımızı koruyamadık' dedi. Dünyanın çeşitli yerlerindeki ölümlere baktığımızda aradan 1,5 yıl geçtikten sonra bu tespiti haklı kılacak şekilde gerek müdahale gerek yoğun bakım alt yapısındaki hazırlıksızlıkların virüsten kaynaklandığı söylenen ölümlerde büyük oranda yer tuttuğunu gözlemliyoruz."
Çelik, Avrupa'da yaşlı insanların bakımevlerindeki koşullarının son derece dramatik olmasından büyük üzüntü duyduklarını dile getirdi.
"İNSAN ODAKLI SAĞLIK POLİTİKASI"
Türkiye'de ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın vizyonuyla hayata geçirilen şehir hastaneleri başta olmak üzere iktidarın ilk günden bu yana sağlık alanında gerçekleştirdiği devrimlerin hastalıklara müdahale açısından ne kadar hazırlıklı olduklarını gösterdiğini vurgulayan Çelik, şunları söyledi:
"Bu durumu daha da güçlendireceğiz. İnsan odaklı sağlık politikası ve diğer politikaların geliştirilmesi konusunda daha yapacağımız, dünyaya örnek olacağımız çok iş var. Türkiye'de hemşirelik Safiye Hüseyin Elbi'nin Çanakkale Savaşı'ndaki faaliyetleriyle anılır. Kendisi ilk hemşire olarak anılır. Bu vesileyle çeşitli savaşlarda da yararlılık göstermiş ilk hemşireden bugüne kadar salgınlarda, normal günlerde yararlılık göstermiş bütün hemşirelerimizin gününü kutluyorum. Bütün sağlık personelimize minnettarız. Hemşirelerimizin profesyonel yetenekleri, vicdanları, insani hassasiyetleri, bu salgın günlerinde bir kere daha milletimizin takdirini kazanmıştır. Hepsine şükranlarımızı sunuyoruz."
AŞI DAĞITIMI VE KÜRESEL ADALET
Çelik, virüsün kaideleri bozan bir istisna olduğunun her geçen gün daha da gözüktüğünü ifade etti. Sürecin, ekonomi, politika ve sosyal hayatla ilgili yeni bir döneme normalleşme sonrasında kapı aralayacağını anlatan Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İnsana ve dayanışmaya dayalı bir küreselleşmenin nasıl olacağı ile ilgili tartışmalar bir toplantımızdan diğerine kadar kısa sürede büyük bir ivme ile güçleniyor. Küresel adalet talebi özellikle sağlık konusunda güçleniyor. Dünya Sağlık Örgütü Başkanı da söyledi. Aşı bulunduğu zaman bunun herkese nasıl eşit dağıtılacağı, dünyanın en önemli küresel adalet taleplerinden bir tanesi olacak. Türkiye aynı şekilde kendi ulusal mücadelesini verirken küresel adalet talebine karşılık gelecek en yüksek performansı da gösteriyor. Şimdiye kadar Türkiye'den gerek bağış gerek nakdi yardım gerek satış için 131'e yakın ülke talepte bulundu. 76 ülkenin bu talebi Türkiye tarafından karşılanmıştır. Kardeşlerimiz Filistin halkına da en son 5 milyon dolarlık bir yardım gönderilmiştir. Aynı şekilde KKTC'den gelen koronavirüsle mücadeledeki başarı haberleri de son derece memnuniyet vericidir."
DARBE TARTIŞMALARI
Çelik, Türkiye'de koronavirüs günlerinden önce bir takım antidemokratik söz ve iddialar dalgası yükseldiğini aktardı.
Koronavirüsle durulan dalganın bazı muhalefet sözcülerinin bunu dile getirmesiyle yeniden yükseldiğine dikkati çeken Çelik, şunları kaydetti:
"CHP'den geldi maalesef bu. Bugünlerde bile milletimizin temel değerlerine saldırma konusunda bir şekilde hız kesmeyenlere cevap verme zaruretimiz de kaçınılmaz oluyor. Cumhuriyetimiz ve demokrasimiz gibi en yüksek siyasi değerlerimize yapılan bu saldırı karşısında tabii ki susamazdık. 'Bu hükümet seçimle ya da başka şekilde gidecek.' diyerekten ya da daha önce örneklerini burada saydığım şekilde doğrudan bu imalarda, antidemokratik iddialarda bulunarak konuşanlara maalesef ne partilerinin genel başkanlarından ne de yöneticilerinden bir uyarı gelmedi. Tam tersine destek açıklamaları geldiğini gördük. Biz de bunun karşılığında milli irade ve demokratik namusu hatırlatmak zorunda kaldık. Bu hafta bu yalan doruk noktasına ulaşmış durumda. 'Hükümet memleket meseleleri konuşulmasın diye darbe tartışması açıyor.' gibisinden akla hayale gelmeyecek bir siyasi yalan ortaya atıldı. Esasında tartışmayı başlatan biz değiliz. Antidemokratik sözleri söyleyenler ve Türkiye'ye çok ağır bedeller ödetmiş bu iflah olmaz ajandalarından vazgeçmeyenlerin tekrar bu konuları bu derece çirkin bir şekilde gündeme getirmesine dönük olarak demokratik namusu, milli iradeyi hatırlatan cevaplar verdik."
"MEMLEKET MESELELERİNİ KONUŞTURMUYORSUNUZ" ELEŞTİRİSİ
Ömer Çelik, memleket meselelerine konuşmaya mecali olmayanların, demokratik üslup ve anlayış içinde, memleket meseleleriyle ilgili 3 paragraflık öneri getiremeyenlerin, antidemokratik ya da ihtirasa savrulmuş cümle kurmadan 5 dakikalık bir konuşmayı dolduramayanların partilerini, hükümeti suçladığını vurguladı.
Tartışmayı önce muhalefetin açtığını söyleyen Çelik, sürekli olarak bu tartışma açılarak esasında Türkiye'de olmayan bir gündemin ülkenin gündemi haline getirilmeye çalışıldığını aktardı.
Söylemlere cevap verdiklerinde "Siz bu darbe meselesini konuşarak memleket meselelerini konuşturmuyorsunuz." eleştirisiyle karşı karşıya kaldıklarının altını çizen Çelik, "Kronolojisine baktığımızda çok uzun zamandır, aylardır aynı dalga kendisini Meclise, hükümete saldırı ve rejim tartışması açarak ya da seçim dışı yollarla hükümet götürmekten bahsederek devam ettiriyor." ifadelerini kullandı.
Darbe tartışmalarına ilişkin Çelik, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Darbecilik gündemini, gündeme getirerek, şu anda Suriye'de büyük bir misyon icra eden, Doğu Akdeniz'de hak ve menfaatlerimizi koruyan, Libya'daki durumu yakından izleyen ve son derece yoğun bir şekilde terörle mücadeleye katkı veren Türk Silahlı Kuvvetlerine de atılan bir iftira. Bundan sonra devam ediyorlar, kendi getirdikleri gündemden sonra diyorlar ki darbe tartışmasını gündeme getirip, ondan sonra darbeye karşı niye almıyorsunuz deyip, Savunma Bakanınızı görevden alın diyerekten yeniden bir kaos siyasetine, yıkım siyasetine oynadıklarını gösteriyorlar, ellerini açık ediyorlar. Türkiye'nin bir darbe gündemi yoktur fakat herkesin bildiği belli bir siyasi odağın iflah olmaz bir darbecilik gündemi vardır, bu net."
Parti Sözcüsü Çelik, Türkiye'de demokrasinin yerleşik olduğunu ve hükümetin iş başında olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Hükümet işinin başında olduğu gibi bütün kurumlar anayasal çerçeve içerisinde görevlerini icra etmektedirler. Türkiye'nin iyiliği için üretmeye, Türkiye'nin hak ve menfaatlerini korumak için görev yapmaya devam etmektedirler. Bize hem darbecilik tartışması açıp arkasında da darbeye karşı tedbir al diyenlere söyleyeceğimiz tek şey, Türkiye'nin anayasal sistemiyle, rejimiyle ve demokrasinin işleyişle bir sorun yok. Tedbir alınması gereken tek şey, bu iflah olmaz zihniyetin nasıl iflah edileceği, nasıl sağlıklı hale getirileceğidir."
"BÜYÜK MEMNUNİYET DUYUYORUZ"
Gençlik ve Spor Bakanlığının gençlere dağıttığı kitaplarla ilgili tartışmalara ilişkin Çelik, şunları söyledi:
"'Türkiye'nin büyük mütefekkiri Türkiye'nin büyük şairi Sezai Karakoç'un kitapları niye dağıtılıyor?' diye Gençlik Bakanlığına eleştiri getirmeye çalışıyorlar. Biz bakanlığımızın Türkiye'nin büyük mütefekkiri ve büyük şairi, hem Türkiye'nin hem dünyanın büyük değeri Sezai Karakoç'un eserlerini gençlere ulaştırmasından büyük bir memnuniyet duyuyoruz ve gurur duyuyoruz. Bunu açık ve net bir şekilde söylemek isterim. Herhangi bir kitaptan herhangi bir cümleyi çekerek bir mütefekkiri yargılamaya kalktığınızda dünyada hiçbir mütefekkiri savunamazsınız. Esas olan eserlerine bütünsel bir biçimde bakıp bu kişilerin, bu büyük değerlerin insanlık için, gelecek için geçmişimizle kurdukları bağ, bugünümüzle kurdukları var, geleceğimizle kurdukları bağ bakımından neler söylediklerine bakmaktır. Aynı şekilde Gençlik ve Spor Bakanlığı, Edip Cansever'den Turgut Uyar'a, Tanpınar'ın eserlerine, düşünce hayatımızın zirvesi Cemil Meriç'e kadar büyük bir yelpazede gençleri kitapla buluşturuyor. CHP'nin içerisinden birilerinin Sezai Karakoç'u hedef almasını anlıyoruz. Çünkü başka bir şeye mecalleri yok."
Ömer Çelik, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanlığının Afrika'da kurtardığı İtalyan vatandaşı Silvia Constanza Romano'a ilişkin, "Türkiye'den bununla ilgili yardım istenmesiyle birlikte, MİT kendi istihbarat kapasitesiyle olaya dahil oldu ve o genç kızın kurtarılmasında temel bir rol oynadı. Buradan İtalya ile her zamanki dayanışma içinde olduğumuzu ifade ediyoruz. O genç kızın ailesine selamlarımızı ve sevgilerimizi gönderiyoruz. Dünyanın her yerindeki insani misyonlarımızı yerine getirmenin bir örneği olarak MİT Başkanlığına bu gerçekleştirdiği operasyon yüzünden tebriklerimizi iletiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
"BİZİM AÇIMIZDAN ASLA KABUL EDİLEMEZ"
Libya'daki gelişmeleri yakından takip ettiklerini dile getiren Çelik, "Bir kere şunu ifade etmek isterim ki elçiliğimizin yakınına düşen bu roket bizim açımızdan asla kabul edilemez. Herhangi bir şekilde oradaki misyonlarımız ve insanımız hedef olursa Hafter güçlerini, bu darbeci güçleri bundan sonra meşru hedef kabul edeceğimizi açık bir şekilde söylüyoruz. Herkes yapıp ettiklerine dikkat etsin herhangi bir şekilde Türk hedeflerinin Türk misyonların hedef alınması demek kendilerini bizim için meşru hedef haline getirmeleri demektir." diye konuştu.
Çelik, Suriye'deki ateşkesin sağlanmasına yönelik çalışmalara yönelik, "Kalıcı ateşkesin sağlanması demek hem bundan sonrasında ki istikrarın sağlanması demektir hem Türkiye'deki göçmenlerin oraya dönme imkanın ortaya çıkması demektir. Ayrıca şunu da ifade etmek isteriz Suriye'de Anayasa çalışmaları devam edecekse İdlib bölgesinde kalıcı ateşkesin sağlanması buna en büyük katkıyı ve en büyük enerji verecektir." değerlendirmesinde bulundu.
"GÜÇLÜ NORMALLEŞME DÖNEMLERİNE ULAŞACAĞIZ"
Koronavirüsle mücadeleye ilişkin Çelik, şunları kaydetti:
"Bu geldiğimiz noktanın bir rehavet oluşturmaması lazım. Bu işten tamamen kurtulmak için tedbirlere uymaya devam etmemiz lazım. Maalesef televizyonlarda haberlerde sosyal mesafe kuralına uymayan bazı vatandaşlarımızı görüyoruz. Ya da sosyal mesafe kuralına uysa bile maske kullanmayan vatandaşlarımızı görüyoruz. Şunu unutmayalım, bu mesele geçmiş değil bu meselede ki eğrinin azalmasına bağlı olarak bu normalleşme adımlarını atıyoruz. Bundan sonrasında dikkat etmemiz gereken şey tedbirlere ne kadar uyarsak, sokağa çıkma yasağı ile ilgili konularda ne kadar titiz olursak sosyal mesafeye ne kadar uyarsak ve en önemlisi maske takmak gibisinden kuralları ihlal etmezsek daha güçlü normalleşme dönemlerine ulaşacağız. Aksi takdirde bunları ihmal eder de her şey bitmiş gibi davranırsak maalesef yeni sıkıntılarla karşı karşıya kalabiliriz."
Koronavirüs nedeniyle hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet dileyen Çelik, "Ailelerine sabırlarımızı iletiyoruz. İyileşip şifa bulanlara da hayırlı ömürler temenni ediyoruz. Allah herkese sağlık versin, başta yaşlılarımız olmak üzere. İnşallah daha güzel günlerde hep beraber olacağız." ifadelerini kullandı.
Çelik, HDP ile İYİ Parti arasındaki tartışmalara ilişkin soru üzerine, tartışmayı izlediklerini, buna benzer başka tartışmaların da olduğunu söyledi.
Siyasi partilerin, vatandaştan gelen toplumsal talepleri siyasi temsile çevirmekle görevli olduğunu belirten Çelik, bu nedenle siyasi partilerin vatandaşla ilişkilerinde şeffaflık ve dürüstlüğün olması gerektiğini dile getirdi.
Cumhur İttifakı'nın kimlerden oluştuğunun, bu ilişkinin şekli ile verilen kıymetin ortada olduğunu, bu ittifakın güçlenerek devam edeceğinin açık ve aleni şekilde söylendiğini ifade eden Çelik, "Fakat nedense karşımızdaki Millet İttifakı'nın bileşenleri, sayı saymaya başladığınız andan itibaren flulaşmaya başlıyor, bir kısmı içinde ve aynı anda dışında gözüküyor, bu taraftan bakarsan madde bu taraftan bakarsan enerji gibi gayet göreceli bir durum söz konusu. Yani burada yapacakları şey şu; bu Millet İttifakı kimlerden oluşuyor, açık bir şekilde söyleyecekler. Hepimizin sicil amiri vatandaştır. Hepimiz vatandaşın verdiği meşruiyetle bu görevleri yapıyoruz. Dolayısıyla burada mahcubiyetle karışık bir gizlilik içerisinde bir ittifak söz konusu." diye konuştu.
HDP'nin sürekli olarak "Siz, bizi zikretmeseniz de bizimle ittifak halindesiniz. Bizi zikretmekten uzak durmanız, işin içinde olduğumuz halde, bizimle istişare ettiğiniz halde, biz yokmuşuz gibi davranmanız siyasi kurallara uygun bir davranış değil." dediğini anlatan Çelik, "Karşı taraf ise 'Hayır, biz sizinle istişare etmedik, hiçbir şey konuşmadık.' diyor. Dolayısıyla bu ittifak kimlerden oluşuyor bunu Cumhuriyet Halk Partisine sormak lazım. Diğerlerine sormak lazım. Sizin ittifakınız kimlerden oluşuyor ve aranızda nasıl bir ilişki var? " ifadelerini kullandı.
Çelik, Cumhur İttifakı'nın nasıl bir ittifak olduğunu, vatandaşla açık şekilde paylaştıklarını, ilkelerini, siyasi duruşlarını açıkladıklarını ve bu konuda son derece şeffaf olduklarını söyledi.
Ancak Millet İttifakı'na bakıldığında "gizemlilik, dolaylı cümle kurma ve imalarla kendini anlatma" gibi bir tavır bulunduğuna işaret eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu ittifak kimlerden oluşuyor, bu ittifakın unsurları arasındaki ilişkinin kuralları nedir? Vatandaşımızın da siyasetle ilgilenen herkesin de bunu bilmeye hakkı var. Birinin söylediğini öbürü inkar ediyor, ötekinin söylediğini öbürü inkar ediyor. Halbuki yerel seçimlerde görüldü ki böyle açık bir ittifak var ve bunun bileşenleri açık seçik ortada. Ama daha sonra gelindiğinde biri diğerini terörle suçluyor, öbürü diyor ki 'beni terörle suçluyorsun ama sen benimle gizli kapılar ardında istişare etmiyor muydun?' Tüm bunların şeffaflığa kavuşması gerekir. Biz, burada tabii bu tartışmayı izliyoruz ama bildiğimiz bir şey var, vatandaştan bir şey saklanmaz. Ortada, 'Millet İttifakı' diye bir şey olduğunu söylüyorsunuz, bu Millet İttifakı kimlerden oluşuyor, bunu bilmek herkesin hakkı. Yani bu ittifakın pazartesi, salı, çarşamba günleri üyesi şunlardır, perşembe, cuma günleri üyesi şunlardır, şu konulara göre, bu ittifakın üyeleri bunlardır ama bu konulara geldiğimizde bunun üyeleri bunlardır, gibisinden böyle yanar döner, gizemli bir yaklaşım, vatandaştan ve siyasi kamuoyundan bilgi saklayan ya da aynı anda birbirine zıt bilgileri sunan bir yaklaşım olmaz. Biz seyircisiyiz, kendi aralarındaki bir mesele. Ama gördüğümüz bu muğlaklığı, bu şeffaf olmayan durumun günlere göre değişen denklemlerin ya da konulara göre değişen denklemlerin sebebini tabii herkes gibi biz de merak ediyoruz."
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in "memleket masası" önerisinin toplantıda gündeme gelip gelmediğine ilişkin soru üzerine Ömer Çelik, böyle bir gündemleri bulunmadığını aktardı.
"Bir masa etrafında buluşalım" denildiğinde asgari nezaket ve bazı kuralların bulunması gerektiğini dile getiren Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Millet İttifakı içerisindeki bir siyasi partinin mensupları, darbeci sözlerde bulunuyorlar, ittifak içerisinden bunlara tepki gelmiyor. Şimdi karşı karşıya oturup ne konuşacaksınız? Bazı meşru şeyler birbiriyle telif edilir ama meşru olanla gayri meşru olan telif edilmez. Yani demokrasi gibi meşru bir şey ile darbecilik gibi gayrimeşru bir şeyin telif edilmesi söz konusu değil. İkincisi, seçilmiş Cumhurbaşkanlığı makamı, Türkiye Cumhuriyeti rejiminin ve Anayasası'nın içerisinde seçilmiş bir makam olduğu halde sürekli olarak 'saray rejimi' diyerek, 'illegal, antidemokratik ve gayrimeşru' bir takım etiketler kullananlarla neyi konuşacaksınız? Yani en ufak bir siyasi meseleyi bile rejim tartışması haline getirmeye çalışanlarla neyi konuşacaksınız? Biz demokratik rejimi savunuyoruz, karşımızdaki sistematik olarak demokratik rejim etiketi altında 'Yassıada Rejimine' gönderme yapıyor. Dolayısıyla bu ikisini nasıl telif edeceksiniz. Masa dediğiniz şey asgari bir zemindir, asgari bir kurallar bütünüdür, bunu nasıl tesis edeceksiniz."
Çelik, herkesin herkesle konuştuğu, herkesin asgari müştereklerde buluştuğu, bunun üzerine siyasi fikirlerin bir araya gelerek ortak değerler oluşturduğu durumun ideal olduğunu ancak bunun için gerekli vasıfların, yeterliliklerin ve kapasitenin bulunması gerektiğini belirtti.
"BUNU GÜNDEME ALMAMIZ İÇİN HERHANGİ BİR SEBEP YOK"
"Bu çerçeveye bakıldığında masayı nasıl kuracaksınız?" diye soran Çelik, "Sürekli masanın ayağını kesenler, sürekli olarak antidemokratik siyasetten bahsedenler, 'saray rejimi' diye Sayın Cumhurbaşkanını hedef alanlar, seçilmiş cumhurbaşkanının seçildiği seçimi, gayrimeşru ilan etmeye kalkanlar, yani demokrasinin, sivil siyasetin, siyasal meşruiyetin ve anayasal meşruiyetin en temel ilkelerini ihlal edenlerle, hangi zeminde bir araya gelip hangi kurallar içerisinde bunu konuşacaksınız? Dolayısıyla bunu gündeme almamız için herhangi bir sebep yok." ifadelerini kullandı.
Çelik, kendilerinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın ve milli iradenin esas olduğunu söylediğini ancak birilerinin sürekli olarak bunların meşruiyetini tartışmaya açmaya çalıştığını dile getirdi.
"Seçilmiş Cumhurbaşkanlığı makamının, seçildiği seçimin meşruiyetini tartışanlarla bir masanın etrafına gelip neyi konuşacaksınız?" diye soran Çelik, şunları kaydetti:
"Bu teklifin geldiği Millet İttifakı'nın içerisindeki birbiriyle bağdaşmaz siyasi görüşlerden kaynaklanan da bir sorun var ayrıca. Ortada en temel değerler konusunda bir mutabakatınız olacak ki daha sonra siyasetin pratik sorunlarıyla ilgili bir fikir teatisinde bulunabilesiniz ama karşımızda, dikkatimizi çekiyor, son 6 aydır doğrudan meşruiyeti hedef alan, anayasal, siyasal meşruiyeti, demokratik meşruiyeti hedef alan, Türkiye'nin seçilmiş Cumhurbaşkanlığı makamını ve kurumlarını hedef alan, Türkiye'nin yaptığı seçimi hedef alarak millet iradesini tartışmaya açmaya çalışan, millet iradesini gayrimeşru saymaya çalışan bir savrulma içerisinde olan bir yapı var. Bütün bu masanın etrafında nasıl bir araya gelip de örneğin son bir haftadır darbecilik tartışması yapan CHP ile herhangi bir konuda ortak fikir üreteceksiniz? Dolayısıyla en temel asgari meşruiyete, asgari nezakete dikkat edilmeden, herhangi bir şekilde masa kurmanız, bu masadan bahsetmeniz sadece bir fantezi olarak kalır, gündemimizde yok. Ama bu meselelerin düşünülmesi gerekiyor. Bu memlekette siyasetçi çıkıyor, milletin onay verdiği Cumhurbaşkanlığı makamını, hükümeti 'saray rejimi' diye ifade ediyor. Kendi siyasi tarihlerine bakmadan, kendi siyasi tarihlerine ait ne kadar kavram varsa bugün için kullanmaya çalışan bu iflah olmaz antidemokratik yaklaşımlarını aynen sürdürmeye çalışıyorlar. Cevap verdiğinizde de 'memleket meselelerini konuşalım' diyorlar. Memleket meselelerini konuşmak için önce bir zemin olması lazım, masanın ayaklarını kesen bir takım muhataplarla hangi masada neyi konuşacaksınız."