Güncelleme Tarihi:
Çelik, Kovid-19 salgınına karşı alınan tedbirler kapsamında video konferansla gerçekleştirilen AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında video konferansla yapılan toplantıya, MYK üyelerinin bir kısmının Ankara'da genel merkezden, bir kısmının da İstanbul İl Başkanlığı binasından iştirak ettiğini belirten Çelik, toplantıda iç, dış siyasi meselelerin koronavirüsle mücadele bağlamında tartışıldığını söyledi.
Ömer Çelik, "Özellikle Milli Eğitim'deki gelişmeler, Sağlık Bakanlığımızın, İçişleri Bakanlığımızın aldığı tedbirler kapsamlı bir şekilde değerlendirildi. Arkadaşlarımızın çeşitli yerlerle olan temaslarında ortaya koydukları tespitler, sahadan bize yansıyanların değerlendirilmesi, not edilmesi, birtakım problemlerin çözümleriyle ilgili kapsamlı bir değerlendirme yapıldı." diye konuştu.
Herkes açısından zorlu bir süreç olduğunu, küresel bir afetle karşı karşıya bulunulduğunu belirten Çelik, bütün dünyanın kendi imkanlarıyla buna cevaplar vermeye çalıştığını ifade etti.
"Türkiye de krizin başından itibaren kendi imkanlarıyla cevap veriyor." diyen Çelik, kayıplar için çok üzgün olduklarını dile getirdi.
Çelik, koronavirüs vakasına müdahale ederken virüse yakalanarak hayatını kaybeden Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu ve çok değerli öğrenciler yetiştiren Prof. Dr. Feriha Öz başta olmak üzere hayatını kaybeden bütün vatandaşlara rahmet, ailelerine başsağlığı, tedavi görenlere de şifalar diledi.
Bu afetler konusunda insanlığın çok eski tarihi ve birikimi olduğuna işaret eden Çelik, dünyanın yakın zamanda karşı karşıya kaldığı SARS, MERS, domuz gribi, ebola, zika virüsü gibi hastalıkların yaşandığını anımsattı.
Ömer Çelik, geçmişte bu virüslerin zengin ülkeleri vurmadığını, sadece Afrika ya da fakir bölgeleri vurduğu zaman insanlığın bu meseleyle çok büyük bir hassasiyetle ilgilenmediğini anlatarak, şunları kaydetti:
"Şimdi ise bütün dünyayı küresel olarak, zengin, fakir ayrıt etmeksizin, hiçbir ayrım gözetmeksizin vuran çok tehlikeli bir salgın söz konusu. Bu hayat tarzlarımız, dünyanın nizamı üzerinde yeni düşünceler geliştirmemiz de gereken bir döneme işaret ediyor, bize birtakım uyarılarda bulunuyor. Bir yandan koruyucu sağlık hizmetleri artıyor, tıp ilerliyor bir yandan da teknolojik gelişmelere, yağmur ormanlarının yok edilmesi, vahşi alanların yok edilmesine bağlı olarak yeni hastalıklarla da karşı karşıya kalınıyor. Virüslerin mutasyona uğradığı, karakter değiştirdiği ile ilgili çalışmalar yapılıyor."
"ŞEHİR HASTANELERİNİN VARLIĞI, BÜYÜK BİR GÜVENCE TEŞKİL ETMEKTEDİR"
Türkiye'nin bu afet karşısında bütün tedbirleri yürürlüğe koyduğunu belirten Çelik, şöyle konuştu:
"17 yılda ülkemizin sağlık alanında gerçekleştirdiği devrimler ve bu köklü dönüşüm bugün bizi diğer ülkelere nazaran bu virüsle mücadele konusunda daha hazırlıklı hale getirmiştir. Türkiye bu sürece, olabilecek en hazırlıklı şekilde mücadelesini sürdürerek cevap vermektedir. Bugün şehir hastanelerimizin varlığı, böyle bir küresel afet karşısında ihtiyaç duyulan yatak kapasitesini, vatandaşlarına götürülecek sağlık hizmetini sağlama bakımından şehir hastanelerinin varlığı, büyük bir güvence teşkil etmektedir. Aynı şekilde çok sayıda, Türkiye'deki sağlık hizmeti kalitesinin artırılmasına dönük olan tek yataklı odaların çeşitli hastanelerde hayata geçirilmiş olması bugün bunların izolasyon, karantina merkezi olarak kullanılması gibi bir altyapıyı da elimize sunmaktadır."
Çelik, bu sürecin başından itibaren bugüne gelindiğinde, çok kafa karıştıran, can sıkıcı, virüsle mücadeleye odaklanmak yerine başka meseleye odaklanan birtakım yaklaşımlar karşısında hafızanın tazelenmesinde fayda olduğunu belirtti.
Koronavirüsün ilk olarak Aralık 2019'da Çin'in Vuhan kentinde görüldüğünde dünyada hiç kimsenin bunun bu kadar yayılacağını tahmin etmediğini belirten Çelik, daha sonra Tayland, Japonya, Amerika'da, Avrupa'da ise ilk olarak 27 Ocak'ta Fransa'da tespit edildiğini anlattı.
Bunun karşılığında ülkelerin çeşitli karantina önlemleri aldığını ve ulaşım seferlerine kısıtlamalar gibi tedbirler getirildiğini ifade eden Çelik, şubatın üçüncü haftasından itibaren İran ve İtalya'da virüsün hızla yayıldığını anımsattı.
Virüsün daha sonra dünyanın her tarafında görülmeye başladığına işaret eden Çelik, martın ilk haftasından itibaren İran ve İtalya'da ciddi sayıda ölüm haberleri alındığını söyledi.
"ÜLKEMİZ DE GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE BUNUNLA MÜCADELE EDİYOR"
Çelik, 11 Mart'ta da Dünya Sağlık Örgütünün koronavirüs pandemisi ilan ettiğini anımsatarak, "Şimdi gelinen noktada dünyada hastalığa yakalanan sayısı 1 milyonu, hayatını kaybeden sayısı 50 bini geçmiş durumdadır. Ülkemiz de güçlü bir şekilde bununla mücadele ediyor." dedi.
"Yeterli tedbir alınıyor mu?", "Bu tedbirler daha önce alınabilir miydi?", "Tedbirler konusunda eksik mi var?" gibi zaman zaman "sorumsuzluğa" varan birtakım eleştirilerle karşılaştıklarına değinen Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Böylesine büyük bir afetle mücadele ederken, vatandaşlarımızın hayatından daha kıymetli bir şey yoktur. Bütün mücadelemizin, vatandaşlarımızın hayatını korumaya sarf edilmesi konusunda büyük bir hassasiyetle bu mücadele verilmektedir. Türkiye süreci baştan itibaren ciddiye almıştır. Salgınla ilgili bütün gelişmeler, bütün birimler tarafından yakından izlenmiştir. Daha dünya salgını ciddiye almazken, sadece Çin düzeyinde bir salgın olarak algılarken, Türkiye ilk aralık ayında gözüktükten sonra ocak ayında Sağlık Bakanlığı bünyesinde bir operasyon merkezi kurmuştur. 10 Ocak'ta Türkiye Bilim Kurulunu oluşturmuştur. Henüz Dünya Sağlık Örgütünün tavsiyeleri ilan edilmeden önce Türkiye, birtakım tavsiyeleri yürülüğe koymuştur."
Çelik, bu süreçte Kovid-19 hastalığıyla ilgili rehberin hazırlanması, yolcuların taramadan geçirilmesi, Çin'deki vatandaşların askeri uçakla Türkiye'ye getirilerek karantinaya alınması, seyahat kısıtlamaları, sahra hastanelerinin kurulması gibi tedbirleri kronolojik olarak hatırlattı.
"Dünyanın neresinde olursa olsun vatandaşlarımızın sağlığını, iyiliğini düşündüğümüz, bu gelişmeler karşısındaki hızlı hareket tarzıyla bir kere daha ortaya çıkmıştır." ifadesini kullanan Çelik, 10 Mart'ta ilk defa Avrupa'dan gelen bir vatandaşta Kovid-19 testinin pozitif çıktığını anımsattı.
Koronavirüs ile mücadele sürecinin şeffaf yürütülmediğine dair pek çok eleştirinin, sanki bundan siyasi rant elde edilebilecek gibi her gün yürürlüğe konulmaya çalışıldığını ifade eden Çelik, siyasi partilerin bazı temsilcilerinin, Bilim Kurulunun siyasete tavsiyelerinde, siyaset ve kurul ilişkisinde müphem bir alan varmış gibi spekülasyon yaymaya çalıştıklarını söyledi. Tüm sürecin şeffaflıkla ve hesap verilebilirlik ilkesi etrafında sürdürülmeye çalışıldığını kaydeden Çelik, "baştan beri resmi rakamlara ve açıklamalara riayet edilmesini" söylediklerini hatırlattı.
Çelik, şu değerlendirmede bulundu:
"İlk vakanın görülmesinden hemen sonra 12 Mart'ta Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında yapılan toplantıyla önemli tedbirler paketi, bir üst basamağa çıkarılmış oldu. Okulların tatil edilmesi, uzaktan eğitime geçilmesi, kamu çalışanlarının yurt dışı görevlerinin ertelenmesi, spor müsabakalarının seyircisiz hale getirilmesi, liselere geçiş sınavı, üniversiteye giriş sınavı gibi hepsinin hazırlıklarının ertelenmesi gözden geçirildi. 13 Mart'ta ülkemizde vaka sayısı 5'e çıktığında Sayın Cumhurbaşkanı'nın başkanlığında yapılan toplantıda derhal Almanya, Fransa, İspanya dahil 9 Avrupa ülkesiyle hava ulaşımı durduruldu. Hastanelere ziyaretçi sınırlamasından başlayarak, kamuda çalışan hamilelere, süt izninde olanlara, engellilere ve 60 yaş üzerine idari izin verildi.
Kışladaki askerlerimizin sağlığı son derece önemli. Onlar için bütün çarşı izinleri durduruldu. Kreşler, gündüz bakım evleri, ceza infaz kurumlarında görüşlere son verildi. Acil olmayan duruşmalar dışındaki yargı faaliyetleri durduruldu. Kültür, sanat faaliyetleri ve benzeri faaliyetler durduruldu. Kamuoyunda pek çok spekülasyon yapılan umreden dönen vatandaşlarımız 13 Mart'ta karantinaya alınmış oldu. Bütün Türkiye'nin gözü önünde gerçekleştirildi. İnsanımızın bir araya geldiği bütün eğlence mekanlarının, birikmeleri engelleyecek şekilde kapatılması, faaliyetlerinin yasaklanması bu süreçte söz konusu oldu. Cuma ve vakit namazlarının cemaatle kılınmamasına yönelik tedbirler alındı. Piknik alanları, ormanlar, kalabalıkların birikmesine yasaklandı.
Önemli konulardan birisi illerde pandemi kurullarının kurulmasıdır. Çünkü krizin çeşitli platolara yayılma eğrisine göre çeşitli yerlerde genel tedbirlerin de alınması gerekiyor. Dolayısıyla valikiler başkanlığındaki kurullar, merkezi hükümetin aldığı tedbirler kadar kendi yerel uygulamalarını da yapacaklardır."
Çelik, anlattığı tedbirlerin en erken ve etkin şekilde uygulamaya konulduğunu ifade ederek. bu noktada krizle mücadele etmek için belli bir takibin çerçevesinde yürürlüğe konulmayan önlem tedbir bulunmadığını kaydetti.
"YIKIM SİYASETİNİN ZAMANI DEĞİL"
Herkesin oturduğu yerden, 'Şu tedbir de olmalıydı, bu tedbir de olmalıydı' şeklinde yaklaşım ürettiğini söyleyen Çelik, "Yıkım siyasetinin zamanı değil. Tabii ki pozitif bütün eleştirileri dikkate alıyoruz, bütün iyi niyetli yaklaşımları dikkate alıyoruz. Çünkü önemli olan vatandaşımızın hayatının korunmasıdır. Kimin dediğinden ziyade ne dediği önemlidir." diye konuştu.
"Şu ana kadarki yaklaşımımız, ortaya koyduğumuz tedbirler hiçbir şekilde bizi bu felaketin arkasından koşma gibi bir duruma düşürmedi, tam tersine ön alıcı tedbirlerle hayatın akışını felç etmeden, hayatın akışını kötürüm hale getirmeden, bu dengeyi koruyarak bu tedbirlerin alındığını söyleyebiliriz" değerlendirmesinde bulunan Çelik, bütün bu yasakların ekonomik hayatı olumsuz etkilememesi için de tedbirler alındığını söyledi.
Devlet-millet dayanışmasını en yüksek düzeyde öne çıkarmak, zorda olanlara yardım eli uzatmak, bugünlerdeki dayanışma ruhunu yükseltmek için tedbirler alındığını ifade eden Çelik, virüse dönük önlemlerin halkın hayatının korunması için olduğunu belirtti. Çelik, bununla birlikte hayatın akışının felç olmaması, sonraki haftalarda kaotik durumlarla karşılaşılmaması için de hayatın akışını koruyacak tedbirlerin alınmasının önemine dikkati çekti.
Karantina tedbirlerinin gerektiği yerlerde uygulandığını anlatan Çelik, ancak bunun hiçbir şekilde insanları hayatın akışından koparacak noktaya gitmemesi için belli bir denge içinde götürüldüğünü ifade etti.
"100 MİLYAR LİRALIK KAYNAK, İLK ETKİLERİ GÖĞÜSLEMEK BAKIMINDAN ÖNEMLİ"
Bütün sivil unsurların da seferber olarak dayanışma için ellerinden gelen gayreti gösterdiğini belirten Çelik, salgının etkilerinin azaltılması için ilk planda devreye konulan 100 milyar liralık kaynak setinin, salgının yaratacağı ilk etkileri göğüslemek bakımından son derece önemli olduğunu kaydetti.
Çelik, KOBİ'lerin, bireysel kesimin, geçici iş ve gelir kaybı yaşayanların kredi borçlarıyla ilgili düzenleme taleplerine acil çözümler getirildiğini, nakit akışı bozulan firmaların kredi ödemelerinin asgari üç ay ötelendiğini, gerektiğinde bunlara ilave finansman sağlayacak tedbirlerin alındığını, kimi sektörlerde vergi ve sigorta ödemelerinin altı ay ertelendiğini anlattı. Çelik, salgının ortaya koyacağı olumsuzlukları dengeleyecek, göğüsleyecek, aynı zamanda hayatın akışını ve tedarik zincirini akamete uğratmayacak bir sürecin işlemesinin gözetildiğini ifade etti.
Bu dönemde işlerinin olumsuz etkilendiğini söyleyenlerin bulunmasının normal olduğunu söyleyen Çelik, bu kapsamda esnaf ve sanatkarların Halkbanka borçlarının üç ay süreyle faizsiz olarak ertelendiğini belirtti. Kredi Garanti Fonu limitinin yükseltildiğini, temerrüte düşen firmaların siciline "mücbir sebep" notu düşülmesinin sağlandığını ifade eden Çelik, Kısa Çalışma Ödeneği'nin devreye alındığını ve işverenlere gelir desteği verilerek, maliyetlerinin azaltıldığını kaydetti.
Emeklilere yönelik tedbirler ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının devreye koyduğu önlemler de bulunduğunu anımsatan Çelik, "Bütün bunların hepsi bahsettiğim dengenin iyi kurulması içindir. Çünkü dünyada kimse bu afetin ne kadar süreceğini bilmiyor. Hiçbir bilim adamı, hiçbir siyasi otorite, önümüzde ne kadar bir sürenin söz konusu olduğunu bilmiyor. Fakat bütün bu krizlerde yapılan modellemeler neticesinde bilinen bir şey var, tedbirlere ne kadar uyulursa, bu afetle mücadele konusunda, sona erdirme konusundaki zaman o kadar kısalıyor. Uyulmadığı müddetçe de daha acı verici sonuçlar ortaya çıkıyor." değerlendirmesinde bulundu.
KRİZ FIRSATÇILARININ ŞİKAYET EDİLMESİNİ İSTEDİ
Çelik, bu süreçte fırsatçılık yapanların da söz konusu olduğuna işaret ederek, bunlara yönelik katı tedbirler alındığını bildirdi. Vatandaşlardan gelen şikayetlerin ayrıntılı incelendiğini ve takip edildiğini belirten Çelik, "Vatandaşlarımız krizde fırsatçılık yaparak gelir elde etmeye, rant elde etmeye çalışanları muhakkak şikayet etmelidir. Hiçbir vatandaşımıza haksızlık yapacak, krizi fırsata dönüştürecek şekilde istismar tavrına müsaade etmemiz mümkün değildir." diye konuştu.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'ya teşekkür eden Çelik, "Daha Dünya Sağlık Örgütü tedbirleri almadan, ilan etmeden evvel, kendisi bizlerle de paylaşmıştı, Bilim Kurulunun kurulmasıyla, bilim adamlarımızın tavsiyesiyle, siyaset ve Bilim Kurulu arasında son derece doğru bir ilişki kurarak bu mücadeleyi yürütüyoruz. Allah'ın yardımıyla, bilim insanlarımızın rehberliğinde, idarenin tedbirleri ve milletimizin desteğiyle bu sıkıntılı süreci de atlatacağımıza hiçbir şüphemiz yoktur. Bunu da atlatacağız. Ama bu tedbirleri almamız ve bu şekilde insanımızın hayatını azami derecede korumamız son derecek önemlidir." ifadelerini kullandı.
Dışarıyla irtibatı kesme, sosyal mesafeyi koruma gibi kişileri salgından koruyacak tedbirlere zaman zaman uyulmadığına dair illerden gelen görüntülerin kendilerini üzdüğünü ve kaygılandırdığını dile getiren Çelik, şöyle dedi:
"En üzüldüğümüz konulardan biri şu olmuştur, hayatlarını korumak için 65 yaş üzerindeki büyüklerimize sokağa çıkma yasağı getirildiğinde bazı kişilerin, sosyal medyada da görüldüğü ve büyük tepki topladı, büyüklerimize incitici birtakım davranışlarda bulunduğunu gördük. Dünyanın bazı yerlerinden, yaşlıların ölüme terk edildiği gibi çok üzücü haberler geliyor. Bazı görüntüler de görüyoruz. Halbuki biz yaşlılarımızdan ve büyüklerimizden bahsederken hayata vurgu yapan, onların hayat yolculuğunda her zaman bizimle olmasını ifade eden bir cümle kurarız.
Ne zaman bir büyüğümüzden, yaşlımızdan bahsedilse, 'Allah başımızdan eksik etmesin.' deriz. Bu onlara olan, hayat içindeki tecrübelerine olan hürmetimizin neticesidir. O sebeple o tip birtakım kısmi ve marjinal incitici şeylere karşı derhal İçişleri Bakanlığı tedbirlerini aldı, gereken yapıldı. Bunun ötesinde de bütün tedbirlerin yaşlılarımızın hayatını zorlaştırmak için değil, korumak için zorunlu olduğunu bir kere daha ifade etmek isteriz."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başlattığı Milli Dayanışma Kampanyası'nın hayata geçirildiğini hatırlatan Çelik, "Devlet vatandaşından para topluyor veya devlet güçsüzlük içindedir gibi bir propagandanın yapıldığını görüyoruz. Allah'a şükürler olsun, milletimizin verdiği destekle, milletimizin verdiği güç ve istikrarla, devletimiz her bir vatandaşına dünyanın neresinde olursa olsun sahip çıkabilecek güce sahiptir." diye konuştu.
Çelik, başka ülkeler gelmek istedikleri halde yurt dışındaki Erasmus öğrencilerini getirmezken Türk devletinin, uçak göndererek öğrencileri çaresizliğe mahkum etmediğini ve Türkiye'ye getirdiğine dikkati çekti.
Çelik, "Vatandaşların birbiri arasında dayanışması, devlet hayatında bir zaaf olduğu anlamına gelmez. Avrupa ülkelerinden bakarak, 'Avrupa ülkelerinde bunlar olmuyor, Türkiye'de olması devleti zaaf içinde gösterir.' diyenler ne buradaki milleti anlamışlar ne devleti anlamışlar." dedi.
Büyük denilen güçlü ülkelerin birbirlerinin insani malzemelerine el koyduğunu belirten Çelik, "Avrupa Birliği içinde büyük bir kavga ve yangın var. Bir ülke kendi sınırından başka bir ülkeye gidecek insani yardım malzemesine el koyuyor. Bugün Avrupa Birliği Komisyonu başkanı, İtalya'dan özür diliyor. 'Sizi yalnız bıraktık.' diye. Bütün bu tablo, bizim kültürümüz dışında bir tablo. Dünyanın her yerine elimizi uzattığımız gibi tabii ki önecilikle ülkemizdeki ihtiyaçları karşılayacak kapasitedeyiz." diye konuştu.
Milli eğitim konusuna da değinen Çelik, uzaktan eğitimin hızlı şekilde hayata geçirildiğini, daha sonrasında özel eğitime muhtaç çocuklar ve üstün zekalı çocuklar için de ihtiyaçlarını karşılayacak adımların atıldığını ve velilerin taleplerinin yerine getirildiğini kaydetti.
"VATANDAŞIMIZIN İHTİYACI OLAN BİR ŞEYİ VATANDAŞTAN ESİRGEYİP YURT DIŞINA GÖNDERMİYORUZ"
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın her gün hazırlıklara ilişkin açıklamalar yaptığını ifade eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Daha önce SARS'la, Ebola'yla ilgili çalışmış olan isimler, bunun dünyada herhangi bir ülkenin sağlık sisteminin güçlü olmasıyla durdurulacağının söz konusu olmadığını söylüyorlar. Bütün dünyadaki sağlık sistemlerinin güçlü olması lazım. O sebeple fakir ülkelerin sağlık sistemlerine yapılacak desteklerin, krizle mücadeledeki ulusal mücadelenin bir parçası olduğunu söylüyorlar.
Maalesef çok üzücü bir şekilde krizi ağır bir şekilde geçiren İtalya ve İspanya'ya dönük olarak ortaya koyduğumuz yardımlar bile eleştiri konusu yapılmaya çalışılmıştır. Bu eleştirilerde 'Bizim ihtiyacımız varken neden İspanya ve İtalya'ya gönderiliyor?' deniyor. Vatandaşımızın ihtiyacı olan bir şeyi vatandaştan esirgeyip yurt dışına göndermiyoruz. Tam tersine vatandaşlarımızın ihtiyacını tam olarak karşılayacak şekildeki kapasitemizi koruyarak başka ülkelerin de yardımına koşuyoruz. "
Vatandaşların ihtiyaçlarını karşılayan Vefa Destek Grubu'nun faaliyetlerini büyük bir saygıyla andıklarını belirten Çelik, "Hepsine müteşekkiriz. Emniyetimiz, jandarmamız, askeriyemiz, buna destek veren sivil vatandaşlarımızın hepsi büyük bir gayretle son derece göğsümüzü kabartacak işlere imza atıyorlar. Büyüklerimizi yalnız bırakmayacak bir gayret içinde çalışıyorlar." diye konuştu.
Çelik, şunları ifade etti:
"Sağlık çalışanlarımız, güvenliğimizi sağlayanlar, temizlik hizmetlerini her yerde görenler müthiş bir kahramanlığa imza atıyorlar. Tedarik zincirinin devam etmesini sağlayanlar, adını sayıp sayamayacağımız pek çok noktada görevi başında olanlar, hayatlarını riske atarak vatandaşlarımızın hayatlarının korunması için büyük bir fedakarlık yapıyorlar."
"VÜCUT BAĞIŞIKLIĞIMIZ KADAR, AKIL, RUH VE MORAL BAĞIŞIKLIĞIMIZ DA ÖNEMLİDİR"
İtalya ve İspanya'ya gönderilen yardım malzemelerinin üzerinde neden Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı yazıldığına yönelik eleştirilere de değinen Çelik, "Tabii Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamı, Türk milletini ve devletini temsil eder. Onun üzerine yazıldığı zaman Türk milleti ve devleti adına ihtiyacı olan bir ülkeye, her zaman olduğu gibi devletimizin ve milletimizin yardımı olarak kayda geçecektir." dedi.
Çelik, medyanın son derece önemli işlere imza attığını ancak son dönemdeki yayınlarda çok fazla bilim adamının aralarındaki teknik konuların vatandaşların gündemine getirilmeye çalışıldığını söyledi.
En önemli meselenin vatandaşların yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı alacağı tedbirler olduğuna dikkati çeken Çelik, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bütün bilim adamlarımız kıymetli, büyük bir gayretle milli bir görev yaparak ellerinden geleni yapıyorlar fakat zaman zaman tartışma programlarının boyutlarının, mikrobiyoloji konusunda ya da salgın hastalıklar konusunda ancak uzmanları ilgilendiren birtakım teknik tartışmalara dönüyor. Bilim adamlarının bile kendi arasında anlaşamadığı konuların, vatandaşların çok televizyon izlediği saatlerde gündeme getirildiğini görüyoruz ama bu uzmanların kendi gündeminin, vatandaşın gündemi olmadığını hatırlamak gerekiyor.
Bu şekildeki detay bilginin bu salgın karşısındaki hassasiyetimizi artırmak yerine tedirginliği artırıcı birtakım sonuçlar görüyoruz. Şunu da unutmamak gerekir, vücut bağışıklığımız kadar, akıl, ruh ve moral bağışıklığımız da önemlidir. Tedbirlerin anlatılmasında da vatandaşımızda travma yaratacak, vatandaşımızı depresyona sokacak, ruhsal bağışıklılığını zayıflatacak bir yaklaşım gösterilmemesi gerekir. Tedbirleri alacağız, virüsle mücadele edeceğiz. Önemli olan vatandaşımızın bu süreçten sağlıklı çıkması olduğu unutuluyor."
"TEDBİR ALMAYI TRAVMATİK BİR DURUMA ÇEVİRMEMEK GEREKİR"
Hayatın biricikliliğini, hayatın kıymetini herkesin birbirine hatırlatması, herkesin moralinin, motivasyonunun, umudunun yüksek tutulması gerektiğini ifade eden Çelik, şunları kaydetti:
"Şunu da unutmayalım, tedbirlerimizi rasyonal bir biçimde, profesyonellerin, bilim adamlarımızın önerdiği şeklide alacağız. Onun yanında da her zaman umudu yüksek tutacağız. Tedbirleri almayı, bir travmaya dönüştürmemek lazım. O sebeple konuşulan konularda her zaman şunu göz önünde tutmak lazım: 'Bu konuyu konuşma biçimimiz, üslubumuz, içeriğimiz umudu mu arttırıyor, umudu mu baltalıyor ?' Hayat karşısında insanlara güç ve kuvvet veren bir yaklaşım içinde olunması gerekiyor. Tedbir almayı travmatik bir duruma çevirmemek gerekir."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Milli Dayanışma Kampanyası ile ilgili açıklamasına da değinen Ömer Çelik, "Buna hamaset denilmesi ayıp. Bugünlerde siyasi hastalık üretmek yaklaşımında olmamak gerekir." dedi.