Güncelleme Tarihi:
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün açıklamalarından satır başları şu şekilde:
Cumhurbaşkanımız büyük bir süreç yönetimi ortaya koydu. Tüm dünya imrenerek bize baktı. Tedbirlere riayet etmezsek yazık olur. Hakim, savcılarımız, avukatlarımız hizmeti sürdürdüler ama genel itibariyle salgının yayılmaması adına tedbirler alındı.
Yarın bu tedbirler sona eriyor, artık duruşmalar da süreler de başlayacak. Biz bu süreçte UYAP üzerinden avukatlara, hakim-savcılara imkanlar getirmiştik. Avukatlarımız, savcılık dosyasını savcıyla görüşmeden de ulaşabilecek. Bulunduğu ilden duruşmaya katılabilecek. Uygulamada beğenildiğinde, kabul edildiğinde yeni normalin alışkanlıklarından biri olacak.
Avukatlık kanunu, barolara ilişkin düzenlemeler yarım asrı aşkın yapılan düzenlemeler. Bu konu bugünün gündeminden ziyade her zaman daha çoğulcu bir baro yapısı nasıl mümkün olur, çözümler aranmıştır.
Bir siyasi parti değil bir meslek örgütünün merkezi olması herkesin beklentisidir. Tabi burada aslolan baro savunma yargının kurucu unsurudur. Avukatların bir meslek örgütüdür. Dolayısıyla avukat ne kadar güçlü olursa yargının itibarı da o kadar artar.
Tüm bu çalışmalarda aslolan avukatlık mesleğinin itibarının artmasıdır. Böyle bir çalışmanın ortaya çıkacağına inanıyorum.
CHP ANAYASA MAHKEMESİNE BAŞVURDU... MECLİS'TE OYLAMA DEVAM EDERKEN İÇTÜZÜK İHLALİ YAPILDI MI?
Türkiye'de afla, infaz düzenlemesinin birbirinden ayırt edilmesi lazım.
Af bütün sonuçlarıyla ortadan kalkması. Oysa bu düzenlemede sürede tadilat söz konusu. Yine infaz devam ediyor, denetimli serbestlikte kişi müeyyidelerle karşılaşıyor.
Dolayısıyla bu yapılan düzenleme af değil, infaz süresine ilişkin düzenlemedir. Bu ilk de değildir. 2012'de denetimli serbestlik getirildi. Tüm suçlara bir yıl kala denetimli serbestlik düzenlemesi geldi. 2012'de af demiyorsunuz, 2016'da af demyiorsunuz, AYM'ye de gitmiyorsunuz.
Şimdi gitmenizin sebebi nedir? Terör, cinsel suçlar, adam öldürme, uyuşturucu kapsam dışı bırakıldı. CHP'ye soruyorum, itiraz ediyorum. Bunlardan hangisi girmediği için rahatsız oluyorsunuz?
Bunu kamuoyuna açıklasın. Bunun ötesindeki irade, Meclis'in infaz hukuku düzenlemesi. Bu konuda infaza yönelik düzenleme yapılmıştır. AK Parti ve MHP'nin kamuoyuna vermiş olduğu bir sözdü. Sadece süreler azaltıldı, birileri çıktı diye değil. İçinde iyi hal gibi çok önemli kurumlar var. Önceden disiplin suçu işlememişse serbest kalabiliyordu.
Şimdi cezaevine girdiği günden itibaren iyi hal ile ilgili incelemeye tabii tutulacak. Yani cezaevinde 10 yıl mı kaldı, 10 yıl boyunca 'bunu iyi hallikten serbest bırakılsın' dediğimizde çok vahim hadiseler yaşadık. Buna bir heyet karar verecek.
Ve savcı başkanlığında olacak. Toplumu rahatsız eden bir kişi, gerçekten ıslah olduysa iyi hal raporu verilecek. Hamileler, kadınlar, çocuklarla ilgili düzenlemeler söz konusu. İnfaz hakimi tüm bu süreci takip edecek. İşte bu çerçevede yargı reformuyla da ortaya koyduğumuz düzenlemeler söz konusu.
SEÇİM KANUNUNA İLİŞKİN AÇIKLAMALARINIZ OLDU. KANUNUN DÜZELTİLMESİ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ NOKTALARI PAYLAŞIR MISINIZ? VEKİL TRANSFERİNİ ENGELLEYEN BİR DÜZENLEME ÖNGÖRÜYOR MUSUNUZ?
AK Parti milletin iradesine sırtını dayamış bir partidir. Bu olmadan hiçbir yetkiyi kullanmamıştır. Biz sırtımızı millete dayadığımız için milletimizin teveccühü her zaman devam etmiştir.
Dolayısıyla biz tüm bu yaklaşımları AK Parti'ye nasıl yarar değil ülke demokrasisine nasıl katkıda bulunur, hep bu açıdan baktık. Biz bunu anayasa çalışmalarında da AK Parti'ye MHP'ye nasıl yarar diye değil, bu ülke nasıl siyasal istikrarı kurumsal hale getirir, bu anlamda hep olaya baktık. Bir kişisel, partisel değil ülke menfaatleri bizim için her zaman temel çalışma noktası olmuştur.
AK Parti şu anda da gelecekte de milletin desteğiyle yol yürüyen bir partidir. Bu konularla ilgili temel ihtiyaç; bir siyasi partiler kanunu, iç tüzükler, demokratik normlardır. 12 Eylül sonrasında bir bütün olarak ortaya konmuş kanunlar bunlar. AK Parti ile birlikte çok önemli değişiklikler yapıldı.
Parti kapatmanın zorlaştırılması, hazine yardımının daha katılımcı olması gibi; siyaseti güçlendiren adımlar atıldı. Ama genel itibariyle 12 Eylül'den sonra ortaya konan kanunun ruhu var. Böyle bir çalışma yapılmasına ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile bir uyum gerekiyor. Teknik olarak söylüyorum, farklı farklı kanunlarda seçime ilişkin atıflar var, birbiriyle çelişen... Biz reform adında bir çalışmaya ihtiyaç olduğu açık.
Seçime 3 yıl var, tüm siyasi partilerin de katılımıyla daha soğukkanlı, şu veya bu partiye göre değil demokrasiye uygun düzenleme için de çok uygun bir iklim var. Sayın Cumhurbaşkanımız, tüm muhafalete, 'gelin, dar bölge, geniş bölge hepsini tartışalım' dedi. Burada da tüm siyasi partilerin katılımıyla, ortak akılla daha iyi bir metin ortaya çıkabilir. Demokrasiyle ilgili önemli bir kazanım olur düşüncesindeyiz. 3 yıl sonra seçim var, şu an uygun bir zemin söz konusu.
AYASOFYA'NIN İBADETE AÇILMASININ ÖNÜNDEKİ ENGEL NEDİR? DANIŞTAY KARARI BEKLENMEDEN ADIM ATILAMAZ MIYDI?
Ayasofya Camii, turnike ile içine girdiğimiz tek camidir. Bu ayıbın gerçekten ortadan kalkması hukukun bir gereğidir diye düşünüyorum. Ayasofya 500 yıldır cami olarak hizmet vermiş, sonra idari kararla müze haline getirilmiştir.
Hukuki anlamda da Kariye Camii ile ilgili bir emsal yaklaşım da yine vakfa uygun bir şekilde hizmet vermesi yönünde içtihadı var. Danıştay bu çerçevede de farklı bir karar da verebilir. Ayasofya ile ilgili konu başka bir ülkenin tasarrufuna bırakılacak bir konu değildir, egemenlik meselesidir. Fatih Sultan Mehmet'in vakfiyesidir.
Hukuki olarak bir karar verildiğinde, yakın bir zamanda hangi yönde kararın olduğunu göreceğiz. İdari olarak gerekli adımlar atılacaktır. Ayasofya'nın elbette zincirlerinin kırılıp ibadete açılması hepimizin ortak dileğidir. Hepimizi heyecanlandıran bir sürecin; hukuki ve idari anlamda bir arifesinde olduğumuzu düşünüyorum. İnşallah neticesini hep birlikte göreceğiz.
Ayasofya hepimizin rüyası, Fatih Sultan Mehmet'in vasiyeti. Bu vasiyeti dünya gözüyle görmek, bunu yaşayabilmek büyük bir şekilde heyecanlandırıyor. Karşısındaki camiye bile göz koyanlar var, 'müze olsun' diyenler var. Bu zihniyetin hiçbir şey veremeyeceğini milletimiz görüyor. Camimize kavuşmak bizim ortak dileğimizdir.
KADINA YÖNELİK ŞİDDET
Kadına yönelik şiddet lanetlenilesi bir durumdur. Yargı esas itibariyle sonuçtur. Yargıya geldiyse kadın şiddete maruz kalmıştır. Aslında önlenebilir hangi tedbirler alınabilir? Buna kafa yormak lazım. Cumhurbaşkanımız da mağdurların yanında olan önemli bir kararname yürürlüğe koydular. Adliyelerde bir müdürlük oluşturarak adliyenin kapısından girdiği andan itibaren her türlü desteğin verileceği, uzmanlar marifetiyle adliyede de elinin kolunun olacağı sistemi öngördük.
BİZ KADINA ŞİDDET VAKASINI, SOSYAL MEDYAYA YÜKLEDİĞİ BİR POST'TAN VİDEODAN GÖRÜYORUZ. DERHAL MÜDAHALE EDİLİYOR. BU MESELELERDEN SİZ RAHATSIZ OLUYOR MUSUNUZ?
Burada eğer dosyanın içinde var ve bu dikkate alınmadıysa bu kabul edilebilir birşey değil. Bu delile rağmen adım atılmıyorsa tasvibi mümkün değil. Ancak burada aslolan adaletin yerini bulmasıdır. O kişiden beklenir ki karakola, savcılık makamına verilmesi. Burada orada yayınladı diye bir şey denmez. Burada tabi savcılık her türlü bilgi kaynağını öğrendiğinde dikkate almak zorunda. Bu tür bilgiler değerlidir. "Ben yazdım, bunu yazmasaydım yakalanmayacaktı" bu düşünce doğru değil. Oysa savcı zaten o delili bekliyordur. Bu karakolda, emniyette varsa... Bazen de şöyle; savcılık araştıyor, bunun doğruluğunu araştırıyor belki. Ne olursa olsun adalet hepimiz için olduğundan dolayı, yargıya yardım yönüyle kaldığında doğru. Ancak soruşturmanın gizliliğini ihlal eden şeylerin verilmesi kabul edilemez.
Önleyici tedbir anlamında hem emniyetin hem savcılığın hem de aile bakanlığının çok önemli misyonu var. Bu konu hepimizin ortak sorumluluğu. Sivil toplumun, medyanın, kanaat önderlerinin şiddete karşı durma ortak sorumluluğumuz.
Bir kişi şiddete uğradığında kanunlarımızda zaten ağır cezalar var. Ama mesele, o kadın şiddete uğramadan, ölmeden, yaralanmadan önce hadisenin engellenmesi. Her şeyin başı insanda bitiyor. Bu konuda; eğitim, psikoloji, medya ortak çalışmak zorunda.
NAFAKA KONUSUNDA GELİŞME VAR MI?
Bu konuda çalışmalar da yapıldı. Masada olan konulardan birisi. Değişiklik yapılması gerektiği açık. Yine aile içi meselelerle alakalı, hem yargısal hem idari anlamda nerelerde ihtiyaç var, tüm tarafları dinlenerek bu konu titizlikle ele alınmakta. Bir kadına bile kalkan eli asla tasvip etmiyoruz, sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.
CEZAEVLERİNDE DİJİTAL SAYIM NASIL YAPILACAK? TUTUKLULARLA YAKINLARININ GÖRÜNTÜLÜ GÖRÜŞMESİ...
Uzun zamandır üzerine kafa yorduğumuz, yakın zamanda da mevzuatı hazırlanmış oldu. Teknik hazırlığı da tamamlamak üzereyiz. Cezaevinde özellikle annesini babasını 10-15 yıldır göremeyen insanlar var.
Cezaevinden görüntülü görüşebileceği bir sistem kuruyoruz. Koğuşun içinde, ses yalıtımlı şekilde görüşebilecek, konuşabilecek. Bu hakkın çerçevesi çizilecek. Yine sayımlar yapılıyor günde iki kere. Artık parmak iziyle ben buradayım diyecek. Personelimiz muhatap olmayacak, insani bir değerlendirme olacak. Dilekçesi varsa da oradan yazacak.
Bunlar koğuşlara koyulacak. Ve böylece birçok açıdan çok önemli bir düzenleme olacak. Dünyada bu anlamda bir uygulamayla karşılaşmadık. Bu konuda öncüyüz. Şimdi pilot uygulamalara yakın zamanda başlayacağız. Bu başarılı bir şekilde uygulandıktan sonra cezaevlerinde yaygınlaştıracağız. Dijital sayımlar da burada olacak.
Dilekçe, kantinden bir şey istediğinde, itiraz yaptığında her türlü şeyi yapabilecekler. KİOSK diye adını koyduk. Hele şu pandemi sürecinde, sayımlar yapıyorsunuz. Oradaki hükümlü de devlete emanet. Fiziksel temasa gerek kalmaksızın, çok önemli bir adım olduğuna inanıyoruz.