Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılan Kabine Toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Toplantıda iç ve dış gündeme dair konuların etraflı bir şekilde ele alındığını dile getiren Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın takdim konuşmasının ardından, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve MİT Başkanlığının güvenlik konularında sunumları olduğunu söyledi.
Tarım ve Orman Bakanlığı ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının da sunumlarda bulunduğunu belirten Kalın, şöyle konuştu:
"Gençlik ve Spor Bakanlığımızın da özellikle genç çocuklarda erken yaşlarda spor yetenek taramasıyla ilgili bir sunumu olacak. Önümüzdeki günlerde bu çalışmanın detayları biraz daha netleştiğinde Gençlik ve Spor Bakanlığımız bunu paylaşacak. Özellikle Türkiye'de ileriye dönük genç sporcuların yetiştirilmesi ile ilgili çok önemli bir çalışma yapılıyor. Bunun önümüzdeki dönemde hem gençlerimizin sağlıklı yetişmesi hem de Türk sporuna katkı sağlaması açısından her alanda önemli çıktıları olacağına inanıyoruz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın takdim konuşmasında özellikle son dönemde gerçekleştirdiği uluslararası toplantı ve temaslar hakkında kabine üyelerine bilgi verdiğini dile getiren Kalın, Erdoğan'ın Amerika seyahatinden sonra Katar ziyareti gerçekleştirdiğini anımsattı.
Katar ile yapılan Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısının ardından İngiltere'ye bir ziyaret gerçekleştirdiklerini anlatan Kalın, "Burada bir Dörtlü Zirve gerçekleşti, üç büyük Avrupa ülkesiyle Türkiye'nin özellikle Suriye ve Libya konularında istişareler yapacağı bir mekanizma olarak bu Dörtlü Zirve ilk toplantısını Londra'da yaptı. Orada alınan bir karar çerçevesinde de bu toplantının ikincisi şubat ayında İstanbul'da yapılacak ve bundan sonra bu mekanizmanın daha düzenli bir şekilde işletilmesi konusunda mutabakat sağlandı." diye konuştu.
İngiltere ziyaretinin asıl gündeminin NATO Zirvesi olduğunu anımsatan Kalın, "Burada da Sayın Cumhurbaşkanımız NATO ile ilgili hem Türkiye'nin tezlerini ve görüşlerini ortaya koydu hem de bugün ve yarına ilişkin olarak NATO'nun vizyonu, güvenlik algısı, tehdit algıları ile ilgili bir çerçeve çizdi ve bu zirvede bizim açımızdan da son derece başarılı geçti diyebilirim. Burada da özellikle Suriye, Libya, terörle mücadele, siber saldırılar, hibrit tehditler ve benzeri konular NATO bağlamında, NATO İttifakı'nın dayanışma ruhu çerçevesinde etraflı bir şekilde ele alındı." dedi.
Bu konuları da yakından takip edeceklerini belirten Kalın, "Sayın Cumhurbaşkanımızın uluslararası düzeyde devam eden temasları çerçevesinde, önümüzdeki hafta Cenevre'de Küresel Mülteciler Forumuna eş başkan olarak katılımı planlanmakta." bilgisini verdi.
Kalın, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin düzenleyeceği bu toplantıda, özellikle mülteci krizinin küresel boyutları ve bölgesel yansımalarının etraflı bir şekilde ele alınacağını söyledi.
Toplantıya birçok ülkenin katılım sağlayacağını ifade eden Kalın, "Cumhurbaşkanımız da eş başkan olarak BM Genel Sekreteri, Kostarika Cumhurbaşkanı, Pakistan Başbakanı ve diğer ülke temsilcileri ile birlikte bu foruma katılacaklar ve mülteci meselesine küresel manada nasıl bir çözüm bulabiliriz bu konu ile ilgili bir yoğun çalışma mesaisi gerçekleştirecekler." dedi.
Erdoğan'ın daha sonra Malezya'ya ziyaret gerçekleştireceğini dile getiren Kalın, burada da Pakistan, İran, Endonezya, Türkiye ve Malezya'nın katılımıyla İslam dünyasının gündeminde ki temel sorunları ele alan bir zirve gerçekleştirileceğini belirtti.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde (TBMM) bütçe görüşmelerinin devam ettiğini ve bu doğrultuda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da toplantıda ekonomi ile ilgili de genel değerlendirmede bulunduğunu anlatan Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özellikle son dönemde sanayi üretimindeki yükseliş trendinin memnuniyet verici olduğunu ifade etmeliyim. Kapasite kullanım oranlarının arttığı artık teyit ediliyor. AR-GE harcamaları önemli bir eşik olarak milli gelirimizin şu anda yüzde 1'ini aşmış durumda. Bu çok önemli bir kazanım çünkü AR-GE'ye yapılan her yatırım ileriye dönük inovasyon yeni marka üretimi, yeni patent alımı teknolojik verimlilik ve diğer alanlarda bir geri dönüm sağlıyor. Ekonomiyi tetikleyen önemli kalemlerden birisi olarak AR-GE harcamalarımızın yüzde 1'lik bir seviyeye ulaşmış olması gerçekten önemli bir eşiğin geride bırakıldığını gösteriyor."
Güven endekslerinin yukarı doğru hareketlendiğini, ihracat ve turizm verilerinde de çok ciddi ilerlemeler kaydedildiğine değinen Kalın, şunları söyledi:
"Özellikle bu yıl turist sayısı 41 milyonu da geçti. Bununla orantılı olarak turizm gelirleri de giderek artıyor. Daha önce Kültür Bakanımız da ifade etmişti 50 milyon turist hedefi çok uzak değil. Hamdolsun Türkiye artık bu imkan ve kabiliyetlere sahip. Aynı şekilde enflasyonda da ciddi bir dizginlemenin olduğunu görüyoruz. Faizlerdeki düşüşün de devam edeceği görünüyor. Bu çerçevede de borsada meydana gelen yükselişin de memnuniyet verici olduğunu ifade edebiliriz. Bir diğer önemli gelişme de geçen hafta Cumhurbaşkanımız İslam İşbirliği Teşkilatı'nın bir ilgili toplantısında paylaşmıştı, özellikle insani gelişmişlik endeksinde yüksek kategorisinden çok yüksek kategorisine çıkmış olması da Türkiye'deki genel manada ekonomik verilerin iyiye doğru gittiğini gösteriyor."
Yarın Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerinin tebliğ edileceğini anımsatan Kalın, "Cumhurbaşkanlığı 2019 Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri edebiyat alanında rahmetli Nuri Pakdil beye, müzik alanında MFÖ diye bildiğimiz Mazhar Fuat Özkan grubuna, sinema alanında Mesut Uçakan'a, resim alanında Devrim Erbil'e, geleneksel sanatlar alanında Fuat Başar'a, mimarlık alanında Doğan Kuban'a, sosyal bilimler alanında Ahmet Yaşar Ocak'a ve vefa ödülü kategorisinde de geçenlerde kaybettiğimiz rahmeti Haluk Dursun hocaya verildi. İnşallah yarın hayatta olanlar kendileri bizzat katılarak, irtihal etmiş olanlar, darı bekaya göç etmiş olanların da inşallah yakınları ve temsilcileri ile burada bu töreni gerçekleştireceğiz." diye konuştu.
Suriye ve Libya'da yaşanan gelişmelerin son dönemde hem Türkiye'nin hem de dünya siyasetinin önemli başlıklarını oluşturduğuna dikkati çeken Kalın, Suriye'de Barış Pınarı Harekatından sonra hem Amerika Birleşik Devletleri hem de Rusya Federasyonu ile yapılan iki önemli anlaşma olduğunu hatırlattı.
Bu anlaşmaların ardından özellikle sahadaki gelişmeleri yakından takip etmeyi sürdürdüklerini vurgulayan Kalın, "Burada teröristlerin sınırımızdan tamamen uzaklaştırılması ve 444 kilometrelik bir hat üzerinde, bu batıya doğru da genişleyebilir ama öncelikli olarak ve Fırat'ın doğusundan itibaren Irak sınırına kadar olan bölgede bir güvenli bölgenin kurulması ile ilgili çalışmalarımız da devam ediyor." dedi.
Öncelikli olarak Barış Pınarı Harekat alanı olan Telabyad ve Rasulayn bölgesinde bununla ilgili çalışmaların devam ettiğini söyleyen Kalın, şöyle devam etti:
"Tabi eş zamanlı olarak güvenli bölgenin kurulması ve mültecilerin evlerine güvenli bir şekilde geri dönmelerini sağlamak amacıyla da Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ile de detaylı bir çalışma şu anda Dışişleri Bakanlığımız, AFAD ve ilgili kurumlarımız marifetiyle sürdürülüyor. Pazartesi günü Cenevre'de gerçekleşecek olan Küresel Mülteciler Forumunda da bu konuyu hem Genel Sekreter hem de Mülteciler Yüksek Komiseri ile ele alma imkanımız olacak. Başta da hep ifade ettiğimiz gibi mültecilerin dönüşü Birleşmiş Milletler'in belirlediği üç ana kritere göre gerçekleşecek, yani güvenli, gönüllü ve onurlu bir şekilde dönüşlerini sağlayacak bir çalışma yapıyoruz."
Bugüne kadar uyguladıkları açık kapı politikasının değişmediğini vurgulayan Kalın, şunları kaydetti:
"Kimseyi zorla istemediği bir yere göndermek gibi bir politikamız bizim söz konusu değil. Dünyanın başka ülkeleri başka yöntemleri başvurabilir hem insan haklarına hem uluslararası hukuk ve anlaşmalara aykırı bir takım politikaları hayata geçirebilir ama Türkiye Cumhuriyeti olarak Türk milleti olarak biz mazlumun, mağdurun, mültecilerin, ihtiyaç sahiplerinin yanında olmaya devam edeceğiz. Fakat mülteci meselesinin küresel bir sorun olduğunu ve bütün paydaşların külfet paylaşımı noktasında sorumluluk alması gerektiğini de tekrar hatırlatmak istiyoruz."
- "Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ile bir telefon görüşmesi yapacak"
Kalın, sahada özellikle PYD/YPG terör örgütünün hareketliliği ve mevcudiyeti ile ilgili endişelerinin sürdüğünü ifade ederek, "Bu konuyu hem Amerika Birleşik Devletleri ile hem Rusya ile paylaşmaya, koordinasyon halinde bu konuyu takip etmeye de devam ediyoruz." diye konuştu.
Bu doğrultuda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir telefon görüşmesi gerçekleştireceğini belirten Kalın, "Burada hem Suriye'deki gelişmeleri yani Fırat'ın doğusundaki gelişmeleri Kobani olsun, Menbiç olsun, Kamışlı olsun, diğer bölgeler olsun hem de İdlib'deki son durumu Cumhurbaşkanımız detaylı bir şekilde ele alacak. Ayrıca Libya'daki gelişmeler de önem arz ediyor. Bu konuları da Rusya Federasyonu Başkanı Sayın Putin ile görüşecekler." dedi.
Putin'in 8 Ocak'ta Türkiye'ye bir ziyaret gerçekleştireceğini anımsatan Kalın, bu telefon görüşmesi ile de özellikle Suriye sahasındaki gelişmeleri yeniden ele alma imkanları olacağını söyledi.
Suriye'de siyasi çözüm sürecinin hayata geçirilmesi konusunda da çalışmalarının yoğun bir şekilde devam ettiğini dile getiren Kalın, şöyle devam etti:
"Anayasa Komisyonu çalışmalarına biz tam destek veriyoruz ama özellikle rejim kaynaklı engellemeler neticesinde maalesef son toplantıdan arzu edilen neticeler alınamadı. Burada rejimin dayatma yoluyla Anayasa Komisyonunu değersizleştirme, altını oyma yönündeki adımlarını şiddetle kınadığımızı ifade ediyoruz. Bu müzakere masası Suriye'nin bütün unsurlarını kucaklayacak bir şekilde kurulmuştur, Birleşmiş Milletler himayesi ve şemsiyesi altında yapılmaktadır, orada hem rejim hem de muhalifler bulunmaktadır. Dolayısıyla bu müzakere zeminini barışa ve siyasi istikrara götürecek zemini ortadan kaldıracak adımlardan rejimin mutlaka sarf-ı nazar etmesi gerekir."
Kendilerinin bu konuda hem Rusya Federasyonu'na hem İran tarafına gerekli telkinleri yaptıklarını ve bundan sonra da yapmaya devam edeceklerini aktaran Kalın, şunları kaydetti:
"Zira nihai olarak Suriye'de çözüm mutlaka bir siyasi geçiş süreci ile gerçekleşecek. Anayasa Komisyonunu rejimin neden akamete uğratmak istediğini biliyoruz çünkü oradan çıkacak bağlayıcı bir kararın kendi lehine olmayacağı endişesiyle hareket ediyor. Çünkü bildiğiniz gibi Anayasa Komisyonu çalışmasını tamamladığında bir sonraki aşama, Suriye'de seçimlerin yapılması olacak yani şeffaf ve özgür seçimlerin gerçekleşmesi halinde Suriye halkının iradesi tecelli edecek ve Suriye'yi yönetecek gelecekteki kuşatıcı, demokratik meşruiyeti olan şeffaf yapı bu şekilde ortaya çıkacak. Rejimin bundan kaçtığını biz gayet iyi biliyoruz ama asıl olan burada Suriye halkının nerede olursa olsunlar ister Suriye'nin içinde ister Suriye'nin dışında iradelerini sandıkta özgür ve şeffaf bir şekilde yansıtmalarını sağlayacak şartları oluşturmak. Bu konudaki çalışmalarımız yoğun bir şekilde bundan sonra da devam edecek."
"F-35 ABD İÇ SİYASETİNİ KONUSU HALİNE GELDİ"
ABD ile F-35 konusunda yaşanan gelişmelere ilişkin değerlendirmede bulunan Kalın, "Teknik ya da savunma sanayi mevzu olmaktan çıkmış, tamamen Amerikan iç siyasetinin bir konusu haline gelmiş durumda." dedi.
"LİBYA'DAN TALEP SÖZ KONUSU DEĞİL"
Kalın, Libya'ya asker gönderilmesi tartışmalarına ilişkin, "Libya tarafından bize gelen böyle bir talep şu anda söz konusu değil, umarız buna mecbur da kalmazlar." diye konuştu.
Kalın, Doğa Koleji'ndeki mali krize yönelik soruyu, "Milli Eğitim Bakanlığı'nın ilk yapacağı öncelikle öğrencilerin mağdur olmayacağı, velilerin de endişeye kapılmayacağı bir formül üretmektir. Bununla ilgili olarak Milli Eğitim Bakanlığımızın bir hazırlığı var." şeklinde yanıtladı.
Kalın, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılan Kabine Toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
'ÇAKARLI ARAÇ' KONUSU
Milletvekillerinin çakarlı araç kullanmasına ilişkin düzenlemeye yönelik soru üzerine Kalın, Meclis'ten geçen yasanın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önüne henüz gelmediğini söyledi. Kalın, "Son tahlilde kendi takdirleridir, bununla ilgili değerlendirmelerini yapacaktır." ifadelerini kullandı.
Çakar kullanımıyla ilgili son 1,5 ayda yeni bir uygulama başlatıldığını belirten Kalın, eskiye göre çakar kullanımında 50'ye bir oranında azalma olduğunu bildirdi.
Bununla ilgili çok sıkı denetimler uygulandığını dile getiren Kalın, prensip olarak da şu anda devlet protokolündeki ilk 29 sırada bulunanların çakar kullanma hakkının bulunduğunu aktardı. Kalın, "Tabii bir ruhsattır, azimet değildir eski tabirle. Yanı bir izindir ama illa alın kullanın diye bir teşvik söz konusu değil." diye konuştu.
Son 1,5 ay içerisinde çakarların söküldüğünü, bu konuda İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünün denetimlerinin sürdüğünü aktaran Kalın, "Burada geçiş üstünlüğü, çakar kullanımı, siren vesaire gibi araçların kullanımının ihtiyaca binaen, - çünkü koruma altında olan kişiler de var biliyorsunuz, devletin sağladığı bir takım hayat boyu koruma imkanı olan kişiler de var bulundukları kritik görevlerden dolayı- bunları da kapsayacak şekilde daha makul, vatandaşı rahatsız etmeyecek şekilde trafikte özellikle, bir düzenleme yapılıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Trafik kurallarına herkesin uymasının önemine işaret eden Kalın, "Geçiş üstünlüğü dediğinizde trafik kurallarını isteyen istediği gibi ihlal edecek diye böyle bir şey söz konusu değil. İhtiyaç halinde bunların kullanılması zaruret olabilir ama nihai olarak yasa tabii Cumhurbaşkanımızın önüne geldiğinde takdir kendilerinindir." şeklinde konuştu.
"BAKANLIĞIMIZIN GEREKLİ ÇALIŞMAYI YAPTIĞINI SÖYLEYEBİLİRİM"
Kalın, Doğa Koleji'ndeki sıkıntılar ve velilerin sorunlarına ilişkin soru üzerine, bu konuda Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ile de görüştüğünü, belki bundan sonra atılacak, atılması muhtemel adımları Bakan Selçuk'un açıklayabileceğini belirterek, şöyle devam etti:
"Ancak bir genel prensip olarak şunları ifade etmek isterim. Özel okulların da tabi olduğu belli kurallar var. İdari ve mali kurallar söz konusu. Bunlara uydukları müddetçe biliyorsunuz Milli Eğitim Bakanlığı ve tabii ki mali tarafı da Maliye Bakanlığı tarafından denetlenmek suretiyle bu kurumlar eğitim hizmeti vermektedirler. Burada sıkıntıya girdikleri zaman Milli Eğitim Bakanlığının ilk yapacağı, öncelikle öğrencilerin mağdur olmayacağı, velilerin de endişeye kapılmayacağı bir formül üretmektir. Bununla ilgili olarak Milli Eğitim Bakanlığımızın bir hazırlığı var.
Tabii ben Doğa Koleji'nin finansal durumu, satışı ile ilgili şu anda bir öngörüde bulunamam, bu doğru olmaz. Nasıl bir formül üretirler, kim alır, kim satar? Onu bilemiyorum ama öğrencilerin mağdur olmaması için Milli Eğitim Bakanlığının bu konuyu çok yakından takip ettiğini, Bakanımızın da bizzat konuya vakıf olduğunu ifade edebilirim. Yani umarız bu süreçten, bu darboğazdan çıkarlar, bir şekilde bu mali sorunlarını çözerler ve çocuklarımız, öğrencilerimiz, velilerimiz mağdur olmaz. Ama böyle bir ihtimalin ortaya çıkması halinde dahi Milli Eğitim Bakanlığımızın bu konuda öğrencilerimizin mağdur olmayacağı bir formül üretmek için gerekli çalışmayı şu an itibariyle de yaptığını söyleyebilirim."
"S-400 ALIMIMIZA, KULLANIMIMIZA DÖNÜK BİR ETKİSİ OLMAYACAKTIR"
ABD Senatosu Dış ilişkiler Komitesinin, Türkiye'ye, Rusya'dan S-400 alması ve Suriye'deki adımlarından dolayı yaptırım öngören yasa tasarısını kabul ettiği anımsatılarak değerlendirmesi sorulan Kalın, kongredeki süreci yakından takip ettiklerini dile getirerek, "Bunun bizim S-400 alımımıza, kullanımınıza dönük bir etkisi olmayacaktır. Onu açık bir şekilde ifade edeyim. Yani Kongreden bu tasarı geçse de geçmese de ne şekilde geçerse geçsin S-400 ile ilgili süreç devam edecek." dedi.
Tasarının komisyondan genel kurula gelmesinin, senatodan geçmesinin ihtimal dahilinde olduğunu ifade eden Kalın, şöyle konuştu:
"Daha sonra biliyorsunuz başkanın önüne gelecek. CAATSA yasasında da 12 madde var. Bunların içinden en az 5 tanesini başkan seçmek durumunda. O 5 maddenin hangilerini sayın Trump seçecek, daha önümüzde bir süreç var. Sayın Trump'ın bu konuda iyi niyet içerisinde olduğunu zannediyorum hepimiz takdir ederiz. Bunu kamuoyu önünde de söyledi, basın önünde de söyledi, bizimle yaptığı, Cumhurbaşkanımızla yaptığı toplantılarda da birçok kez ifade etti. Bu yasadan rahatsız, bunun uygulanmasını istemiyor ama tabii kongreden geçmiş bir yasa olduğu için de bir noktadan sonra onun da eli kolu bağlı. Bunu anlayabiliyoruz ama daha sonra bu yaptırım yasasında bulunan 12 maddenin hangilerini seçeceğine dair tercih hakkı da başkanın elinde. O aşamalara geldiğimizde bunu göreceğiz ama dediğim gibi kongre üyelerinin burada gözlerini ve kulaklarını gerçeklere kapattıkları anlaşılıyor. Yani biz birçok defa böyle bir teknik çalışma ile dile getirdikleri endişelerin izale edilebileceğini söylememize rağmen bu çalışmadan ısrarla kaçıyorlar. Bu konunun olmuş bitmiş bir mesele olduğunu söylüyorlar. Tabii ki bunu kabul etmemiz mümkün değil, bizim uzmanlarımızın bu konuda dile getirdiği görüşler de son derece açık ve net."
"AYNI DENİZE SAHİLİ OLAN ÜLKELER ANLAŞMALAR YAPABİLİR"
Libya'dan, asker gönderilmesi konusunda bir talep gelip gelmediği yönündeki soruya karşılık Kalın, Libya ile iki anlaşma bulunduğunu, bunlardan birinin deniz yetki alanlarıyla, diğerinin de güvenlik ve askeri iş birliğiyle ilgili olduğunu aktardı.
Kalın, deniz yetki alanlarıyla ilgili olanın yeni bir anlaşma olduğuna dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu:
"O konuda da biliyorsunuz büyük gürültüler koptu, hala tepkiler geliyor. Biz bunu anlamakta da zorlanıyoruz açıkçası. Çünkü Akdeniz'e sahili olan iki ülkenin bu konuda karşılıklı anlaşma yapmasının başka ülkeler tarafından büyük bir vaveyla ile karşılanması kabul edilebilir bir şey değil. Çünkü bu konuda BM uluslararası deniz hukukuna göre aynı denize sahili olan ülkeler bir araya gelerek ikili, üçlü, dörtlü, çoklu anlaşmalar yapabilir."
Türkiye'yi Akdeniz'de Antalya sahiline hapsetmek için İsrail, Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs tarafının üçlü, dörtlü toplantılar, anlaşmalar yaptığının görüldüğüne işaret eden Kalın, "Biz aslında burada Akdeniz'in bir barış denizi haline gelmesi için bütün taraflarla iş birliği yapabileceğimizi, anlaşma yapabileceğimizi açıkça ifade ettik." dedi.
Kalın, bunun tek istisnasının Türkiye tarafından resmi olarak tanınmayan Güney Kıbrıs olduğunu ama diğer ülkelerle Türkiye'nin, hem deniz yetki alanlarının belirlenmesi hem kıta sahanlığı hem de sismik araştırma, sondaj ve diğer alanlarda ortak çalışma yapabileceğini ifade ettiklerini bildirdi.
İkinci anlaşmanın güvenlik ve askeri iş birliği anlaşması olduğunu hatırlatan Kalın, şunları kaydetti:
"Bu daha önce yapılmış bir anlaşmanın -2011 ya da 2012 yılı yanlış hatırlamıyorsam- güncellenmiş halidir. Kapsamı biraz daha genişletilmiştir ve bu anlaşmaya göre uluslararası toplumun tanıdığı Libya hükümeti Türkiye'den böyle bir talepte bulunursa asker göndermek için bunun ahdi zemini mevcuttur. Bu anlaşmanın kapsamı içerisindedir. Tabii Libya tarafından bize gelen böyle bir talep şu anda söz konusu değil, umarız buna mecbur da kalmazlar. Yani içerideki bu çatışmalar bir an önce sona erer, ateşkes sağlanır ama böyle bir talep gelmesi durumunda sayın Cumhurbaşkanımız o anlaşmada yer alan bir maddeye atıf yaparak bunun mümkün olduğunu, ahdi zemininin bulunduğunu da ifade ettiler. Tabii birileri gene bundan rahatsız olacak biliyoruz ama hukuki zeminde iki ülke arasında yapılan bir güvenlik anlaşmasının üçüncü ülkelere tehdit oluşturmadığı müddetçe ki bu anlaşmanın üçüncü ülkelere dönük bir tehdit oluşturması söz konusu bile değil ama Libya'nın meşru hükümetine dönük saldırıları durduracak ve iç barışı sağlayacak bir adım atma noktasında önemli katkı sağlayacağı da açık bir şekilde ortada."