Güncelleme Tarihi:
Çelik, parti genel merkezinde, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı devam ederken basın toplantısı düzenledi.
"Bir şehidimiz var." ifadesini kullanan Çelik, "Şehidimize Allah'tan rahmet diliyorum, Allah mekanını cennet eylesin, milletimizin başı sağ olsun. Bu vesileyle bütün şehitlerimize Cenabıallah'tan rahmet diliyoruz, mekanları cennet olsun. Şehitlerimizin aziz hatıralarını hiçbir zaman unutmayacağımızı, her zaman büyük bir saygıyla ve rahmetle hatırlayacağımızı bir kere daha ifade ediyoruz." diye konuştu.
Diyarbakır annelerinin evlat nöbetinin 672'nci gününe girdiğini ve annelerin evlatlarına kavuşmaya devam ettiğini belirten Çelik, tüm MKYK üyeleri adına annelere selam ve saygılarını iletti.
Terörle mücadele konusunu yakın bir şekilde takip ettiklerini dile getiren Çelik, "Gerek Eren operasyonları gerek Pençe-Şimşek, Pençe-Yıldırım operasyonları gerek İstihbarat Teşkilatının, terör örgütünün yöneticilerine karşı yaptığı operasyonlar üç koldan sürüyor. Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla, Milli Savunma Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığımız, Milli İstihbarat Teşkilatımız güçlü bir şekilde terör örgütlerini geriletmeye ve ülkemize dönük bu eylemlere karşı güçlü bir duruş sergilemeye devam ediyorlar." değerlendirmesinde bulundu.
AK Parti Sözcüsü Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu bölgenin çocuklarını, Türkiye'de, yanımızdaki komşu ülkelerde kendileri için umutlu bir gelecek inşa etmeye çalışan çocukları, kendileri için terörist yapmaya çalışan bu örgütlerin aslında ne kadar kirli projelerin, hiçbir şekilde bahsettikleri etnik gruplarla, dini gruplarla ilgisi olmayan bahsettikleri hak ve hürriyet arayışlarıyla ilgisi olmayan tamamen özellikle de kendilerine yakın olanları köleleştirmeye çalışan bir düzen kurduklarını net bir şekilde görüyoruz. Eğer içerideki Eren operasyonları, dışarıda yürüyen Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı bütün bunlar olmasaydı etrafımızda kurulmak istenen terör devletine bir derinlik yaratmak için teröristler ve onlara destek verenler, çok büyük bir mesafe alacaklardı. Ama Türkiye Cumhuriyeti hiçbir şekilde kendi topraklarında bir operasyona müsaade etmeyeceğini gösterdiği gibi aynı zamanda da komşu ülkelerdeki zayıflıklardan ve boşluklardan faydalanarak fiili terör devletçikleri kurmak isteyenlere de hiçbir şekilde geçit vermeyeceğini açık ve net bir şekilde gösterdi."
"TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN YÜKSEK VE KÖKLÜ BİR DEVLET TECRÜBESİ VARDIR"
Türkiye'de operasyon yapmaya çalışanlara verecekleri cevabın, her zamanki gibi net olduğunu vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
"Irak'ta, Suriye'de bir derinlik yaratmaya çalışarak, boşluklardan istifade ederek terör yapılanmaları, terör devletçikleri kurmaya çalışanların ulaşabileceği hiçbir amaç, hiçbir hedef yoktur. Türkiye Cumhuriyeti bütün gücünü, imkanını kullanarak bunların hepsini berhava edecektir, hepsini imha edecektir. Bunların arkasına kimlerin saklandığını, bunlara kimlerin destek verdiğini, bu terör örgütlerinin ideolojilerinden bağımsız olarak kimlerin hangi siyasi projeleri hayata geçirmeye çalıştığını görecek kadar da Türkiye Cumhuriyeti'nin yüksek ve köklü bir devlet tecrübesi vardır. Bu arkaya saklanmaya çalışanlar, gri alanda iş yürütmeye çalışanlar da bilsinler ki bizim baktığımız yerden hiçbiri gri alanda gözükmüyor, hepsini net bir şekilde görüyoruz. Baktığımızda sadece siluetlerini görmüyoruz, bütün fotoğraflarını çekiyoruz, bütün mimiklerini biliyoruz."
"TÜRKİYE'NİN SUÇLANMASINI ASLA KABUL ETMİYORUZ"
Mücadelenin en kararlı şekilde sürdürülmesi konusunda ellerinde her türlü bilgi olduğu gibi her türlü imkana da sahip bulunduklarına dikkati çeken Çelik, şunları kaydetti:
"Fakat buna rağmen müttefiklerimizin terör örgütlerine verdikleri desteğin zaman zaman fiili destek, zaman zaman ideolojik destek, zaman zaman da örtülü destek olarak sürdüğünü görmekten maalesef üzüntü duyuyoruz. En son Amerika Birleşik Devletleri'nin İnsan Ticareti Raporu'nda Türkiye'nin suçlanması asla kabul etmeyeceğimiz bir yaklaşımdır. Türkiye hiçbir şekilde 'çocuk asker' denilen, 'çocuk terörist' denilen bir unsur kullanmamıştır, açık ve net bir şekilde de iddia ediyorum ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti dünyada bu konuda sicili en temiz devlettir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bu şekilde suçlamaya çalışan birileri varsa ya bilgi eksikliğinden dolayı yapıyordur ya da kötü niyetten dolayı yapıyordur. Net bir şekilde söylüyorum bu 'çocuk terörist, çocuk savaşçı' denilen meselede Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dünyanın en temiz devletidir, bu konuda en kararlı mücadeleyi yürüten devletidir."
Türkiye'nin bu konularda "iftira bile atılamayacak bir devlet" olduğunu belirten Çelik, "Bu raporlarda birtakım STK'lerin çalışmalarına yer veriliyor. Tek tek bu STK'lerin bağlantılarını burada paylaşmayacağım ama biz bunların çoğunu Afganistan'dan tanıyoruz, Afganistan'dan daha sonra Suriye'ye geldiler, Irak'ta faaliyet gösterdiler ve Afganistan'da yaptıkları yalan, yanlış haberleri, yalan, yanlış raporlamaları şimdi aynen devam ettirdiklerini maalesef görüyoruz." ifadesini kullandı.
Çelik, Türkiye'nin insan ticaretinin önlenmesi konusunda en güçlü mücadeleyi veren ülkelerden bir tanesi olduğunun altını çizdi.
İnsan Hakları Eylem Planı'nda da "insan ticareti ile mücadele" alanında önemli birtakım yeniliklere imza atıldığını anlatan Çelik, "Çocukların silah altına alınması konusunda sürekli yaptığımız uyarılara rağmen Türkiye'nin suçlanması, doğrusunu söylemek gerekirse büyük bir basiretsizlik, aymazlık ve çok büyük bir yalandır. Herkes net bir şekilde biliyor ki çocukları savaşçı olarak ve terörist olarak kullananların başında PKK/YPG/PYD terör örgütü gelmektedir, aynı zamanda da DEAŞ terör örgütü bunların başında gelmektedir." diye konuştu.
Birleşmiş Milletler Çocuklar ve Silahlı Çatışma Özel Temsilcisi Virginia Gamba'nın 21 Haziran tarihli raporuna göre de "çocuk terörist" meselesinin en çok PKK/YPG bünyesinde kullanıldığına dikkati çeken Çelik, şöyle devam etti:
"Buna rağmen bu raporlarda Türkiye Cumhuriyeti gibi sicili tertemiz bir yapı, devlet suçlanırken PKK/YPG'den hiçbir cümle ile bahsedilmemesi karşımızdakilerin bir rapor değil, bir bilimsel çalışma değil, bir tespit değil, bir kara propaganda unsuru olduğunu göstermektedir. Ama maalesef bu raporların, müttefikimiz olan devletlerin resmi kurumları ile bağlantılı olarak ortaya çıkması, doğrusunu söylemek gerekirse son derece üzücüdür. Türkiye Cumhuriyeti'ni haksız yere, temelsiz yere, iftira atarak suçlayanların PKK/YPG terör örgütünden hiçbir şekilde bahsetmemeleri bu terörle mücadele konusundaki çifte standardın sadece açık ve net bir göstergesidir."
''İSKEÇE TÜRK BİRLİĞİ'NİN TESCİL BAŞVURUSUNU YUNANİSTAN REDDETTİ''
Ömer Çelik, Batı Trakya Türk azınlığının en eski sivil toplum örgütü olan İskeçe Türk Birliğinin yeniden tescil başvurusunun Yunanistan Yargıtayı tarafından hukuksuz şekilde reddedildiğini anımsatarak, "Batı Trakya'daki azınlığın, Türk kimliğinin inkarına dönük Yunanistan'ın sistematik politikasının bir neticesidir bu. Hukuk kararlarına rağmen 13 yıldır bunu hayata geçirmiyorlar. Oradaki 'Türk' ibaresinden rahatsız olarak bu derneğin, İskeçe Türk Birliğinin 38 yıldır yürüttüğü bu mücadeleye saygısızlık ediyorlar." ifadesini kullandı.
Çelik, İskeçe Türk Birliğinin bu haklı mücadelesinin yanında olduklarını belirterek, "Tabii ki biz başka bir devletin yargı kararları konusunda herhangi bir şekilde bir müdahalede bulunacak durumda değiliz. Ortada bir durum var, o da şu: Bir sivil toplum örgütünün 38 yıldır taşıdığı ismindeki bir kelimeye itiraz ederek ve burada bu kelimeye itirazı da bir inkar politikası temelinde yaparak, en temel hakkını ihlal ediyorlar ve yargı kararlarına rağmen bu yargı kararlarını yerine getirmiyorlar. O sebeple buna güçlü itirazımızı sürdürmeye devam ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE 4. ULUSAL EYLEM PLANI
Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede 4. Ulusal Eylem Planı'nı parti olarak çok yakın bir şekilde takip ettiklerini vurgulayarak, planın, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, kamu kuruluşları, sivil toplum örgütleri, kadın çalışması yapan akademisyenler, herkesin ortak görüşü ve paydaşların ortak iradesiyle ortaya çıktığını anlattı.
Planın 5 ana hedef, 28 strateji ve 227 faaliyet şeklinde bu dönem içerisinde hayata geçeceğini belirten Çelik, "Dolayısıyla toplumda kadına yönelik şiddetle hem hukuki altyapı açısından mücadele edilmesi hem kadınların kazanımlarının korunması hem de toplumsal bir bilinç ve farkındalık oluşturulması, bu farkındalığın da daha kuvvetli hale getirilmesi bu eylem planları çerçevesinde partimiz tarafından da güçlü bir şekilde takip ediliyor." dedi.
Bu yaklaşım içerisinde, toplumda kadına yönelik şiddet suçlarına ilişkin adalet ve cezalandırma algısının analiz edilmesi için alan araştırması yapılacağını aktaran Çelik, şunları paylaştı:
"Yani toplumsal bilinç ve hassasiyetlerle ilgili nerede bir eksiklik var, nerede eğitimle ilgili çalışma yapmak lazım, bilinçlendirme çalışmaları yapmak lazım, bunlar kanuni düzenlemelerle beraber yürümesi gereken konular. Dolayısıyla bu şiddetin cezalandırılması konusunda nasıl bir algı oluşuyor, bunun bir haritasının çıkarılması çok önemli. Yine diğer bir konu da çalışmaların etkin bir şekilde yürütülmesi için kadına yönelik şiddete dair risk haritalarının çıkarılmasıdır. Bu eylem planı çerçevesinde, kadına yönelik şiddete dair risk haritalarının çıkarılacak olması da mücadelede nerelere, hangi araçlarla, yöntemlerle ve hangi yaklaşımlarla yoğunlaşmamızı bize öğretecek olması bakımından da çok önemlidir. Dolayısıyla bu hem bir irade koymakla ilgili bir yaklaşım hem de bu iradenin neticesinde sahadan gelen tepkiler, veriler, birtakım değerlendirmeler nasıl, bunu görerek etkileşim içerisinde yürütülmesi gereken bir yaklaşımdır."
"DOĞANIN GÜCÜNÜ ARTIRACAK BİRTAKIM ÇALIŞMALAR YAPMAK GEREKİYOR"
Çelik, çevre konularıyla ilgili de takiplerini sürdürdüklerine işaret ederek, "Artık dünyanın geldiği bu noktada, sadece eski kavramları kullanarak, doğaya dönük yaklaşımda sürdürülebilirlik açısından bakmamız yetersiz oluyor." diye konuştu.
Sürdürülebilirlik yerine "doğa pozitif" yaklaşımıyla çevre konularına bakmak gerektiğini dile getiren Çelik, şunları kaydetti:
"Sadece doğaya zarar vermemek yetmiyor artık. Doğaya zarar vermemekle sınırlı sürdürülebilirlik, gezegenimizi ve ülkemizi korumuyor. Bunun ötesine geçmek ve doğa yanlısı bir yaklaşımı, doğanın gücünü artıran, bizim kaderimizi şekillendiren, bize ev sahipliği yapan, kader arkadaşımız olan doğanın gücünü artıracak birtakım çalışmalar yapmak gerekiyor. Burada da hem altyapının güçlenmesi hem gıda ve enerji konularına daha çok kafa yorulması gerekiyor. Beşeri ekonomik faaliyetlerimizin bu açıdan değerlendirilmesi gerekiyor. Biyoçeşitliliği zenginleştirmek, ekosistemleri geliştirmek, enerji kaynaklarını geliştirmek, bu daha pozitif yaklaşım unsurları arasına giriyor."
Bu perspektifi hayata geçirmeye çalıştıklarını vurgulayan Çelik, sıfır atık ve ağaçlandırma faaliyetlerine de dikkati çekti.
Ömer Çelik sözlerine şöyle devam etti:
MARMARA'DA MÜSİLAJLA MÜCADELE
En aktüel konu müsilaj konusudur. Sürekli takip ediyoruz. Bakanlığımız Marmara'daki müsilajı bertaraf etmek için seferberlik başlatmıştı. 11 bin metreküp msüilaj toplandı. Yüzeyde ciddi anlamda azalma olmuştur. Son tablo sevindiricidir. Görüntü doğal haline dönmeye başlamıştır. 7 ilde bu noktaya geldik. Bu kirliliğin sebebi olanlara köklü çözüm getirmek gerekiyor. Mevzuata aykırı faaliyet gösteren 140 tesise para cezası verildi. Bu kirlilikle bir daha karşılaşmamak için ne yapmamız gerekir? Bununla ilgili bir çalışmayı biz de burada takip ediyoruz. Bundan sonra önemli olan bir daha bu noktaya gelmemektir.
KORONAVİRÜSLE MÜCADELE
Dünyada pandemi ile ilgili yeni tartışmalar var. Delta varyantından bahsediliyor. Dünyada çeşitli yerlerde gördük, bakım evlerine terkedilmiş insanlar, yoğun bakımlara erişemeyenler... O dönemlerde Türkiye güçlü bir devlet olarak bütün bu süreçleri atlattı. Kazanımlarımızı korumamızın yolu aşılama çalışmalarına güçlü destek vermekten geçiyor. Her gün açıklamalar görüyoruz. Buna siyaset karar vermiyor. Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu... Bu kurulun kararları doğrultusunda alınması gereken tedbirler alınıyor. Sağlık Bakanlığımızın verilerine göre bir milyondan fazla aşı bir günde gerçekleşebiliyor. Mücadele sürerken tehlikenin de boyutları değişiyor. Tedbirleri devam ettirmek gerekiyor. Çeşitli sektörlerdeki esnaf, çiftçi ve emekliyi korumak için Hükümetimizin açıkladığı destekler var. Yıl sonuna kadar 196 milyar liraya ulaşacak. 12.7 milyon vatandaşımıza Kurban Bayramı ikramiyesi içinde olmak üzere 38 milyarlık bir ödeme yapılıyor.
MKYK'nın bitmesi ile birlikte Cumhurbaşkanımız, TOKİ tarafından inşa edilen konutlarla ilgili önemli bir törene katılacak. Yatırımlar devam ediyor. AK Parti Genel Merkezi'ndeki arkadalarımız süreçleri takip etmeye devam edecekler.
SORULAR
CUMHURBAŞKANI, CUMA GÜNÜ DİYARBAKIR'DA DİYARBAKIR ANNELERİ İLE BULUŞACAK
Niye Diyarbakır annelerini her seferinde anıyorum? Bu olay Türkiye'nin en büyük vicdan olaylarından bir tanesidir. Çocukları dağa kaçırılmış. Bu dağa kaçırmalar da belli siyasiler aracılığıyla yapılmış. İlk defa bu kadar sivil, anne vicdanının bir araya gelerek talep ettiği tek bir şey var, evladını istiyor. Dünyada bundan daha meşru ve haklı bir talep olabilir mi? Olamaz. Annelere selam göndermekten, destek vermekten daha doğal ne olabilir. Annelere saygısızlık yapanların gündem olması gerekir. Sayın Cumhurbaşkanımız, anneleri Ramazan'da kabul etti. Şimdi onlarla yine bir araya gelecek. Bu sefer anlamlı bir buluşma olacak. Kadın vekillerimizin daha yoğun bir talebi olduğunu görüyoruz. 10 bine yakın yurttaşımız bu anneleri ziyaret etti. İnşallah yakında başka müjdeler de verecek. Kapsamlı bir Diyarbakır programı gerçekleşecek.
AVRUPA KOMİSYONU BAŞKANI'NIN KIBRIS AÇIKLAMASI
Sağda solda Cumhurbaşkanımızın 20 Temmuz törenleri için KKTC'ye gidecek olmasından rahatsızlık duyanlar olduğunu görüyoruz. Kendi işinize bakın. Kimsenin rahatsızlık duymaya hakkı yok. Heyetin geniş ya da dar olmasına dair tartışmaların yapılması saygısızlıktan başka bir şey değil. AB iki devletli çözüme meşru bakmıyorsa, hangi çözüme meşru bakıyor. Hangi çözüme meşru baktıklarını biliyoruz. Verilen sözlerin ne olduğunu biliyoruz. Hem Türkiye hem KKTC 'evet' kampanyası yaparken Yunanistan ve Kıbrıs'ta 'hayır' kampanyası yapıldı. O zaman Avrupa Komisyonu Başkanı Barroso idi. KKTC sözünü tuttu, Yunanistan ve Güney Kıbrıs sözünü tutmadı. Sınır sorunu olan ülkeyi AB üyesi yaptılar. Güney Kıbrıs'ın şımarıklığına teslim eden AB'nin bu yanlış kararıdır. Ondan sonraki süreçte de karşı taraf net bir şekilde Türk tarafının onurlu davrandığını net şekilde söyledi. Kölelik düzenini asla kabul etmeyiz. İki devletli çözümden başka herhangi bir çözüm modeli kalmamıştır. Masaya oturalım diyorlar. Binlerce kez oturmuşuz masaya.. KKTC egemen bir devlettir.
YUNANİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI YALAN SÖYLÜYOR
Atina anlaşmasını ihlal edecek şekilde turizm sezonunda 15 Eylül'e kadar yapılmaması gereken bir tatbikat yaptılar. Cumhurbaşkanımız ile Miçotakis arasında NATO'da yapılan görüşmede elde edilen kazanım Yunanistan tarafından zedelenmiş oldu. DEAŞ'la mücadeleye Türkiye'nin destek vermediği konusunda Yunanistan Dışişleri Bakanı yalan söylüyor, net. Bilerek yalan söylüyor. Türkiye, DEAŞ'la Mücadele Uluslararası Koalisyon'un üyesidir. Türkiye'nin bertaraf ettiği terörist sayısı bellidir. Yunanistan, DEAŞ'la mücadelenin neresinde acaba. Benim anladığım şudur. Yunanistan Dışişleri Bakanı, Yunanistan hükümetinden bağımsız hareket ediyor.