Güncelleme Tarihi:
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
Her gün yeni bir durumla, saldırıyla, taktik atakla karşılaşıyoruz. Bu saldırıların bir kısmını bizim dikkatimizi ve enerjimizi bölgemizdeki kritik gelişmelerden uzaklaştırmaya yönelik olarak görüyorum. Türkiye’yi, FETO ve PKK ile köşeye sıkıştıramayanlar, kendileri doğrudan sahaya girmeye başladılar. Bunun için tüm anlaşmalar yok sayılarak AB’deki serbest dolaşım hakkımızı sürekli erteliyor ve bizleri oyalıyorlar. Bunun için göçmenlerin Avrupa’ya yönelmesini engellemek amacıyla kendilerinin önerdiği yardımlar fiilen yapılmıyor. Tüm teamüller ve diplomatik kurallar yok sayılarak Amerika’ya vize başvuruları askıya alınıyor.
En ciddi ve etkili mücadeleyi yürüten Türkiye’yi terör örgütleriyle yan yana göstermenin yolları aranıyor. Bunun için en küçük hadiseler dahi bahane edilerek ekonomimizle ilgili olumsuz spekülasyonlar üretiliyor. 7 Haziran seçimleri sonrasında hiçbir parti tek başına iktidara gelemeyince kimlerin ellerini ovuşturmaya başladığını yine en iyi milletimiz gördü. Hemen arkasından 1 Kasım seçimleriyle bu aziz millet durumu düzeltti. Baktılar böyle olmuyor bu defa PKK’yı tekrar devreye soktular. Çukur eylemleri dediğimiz, devletin egemenliğine saldırı sürecini, bölgedeki vatandaşlarımızın ferasetiyle başarısızlığa uğrattık. Aynı dönemde DEAŞ’ın sınırlarımıza yönelik taciz ve canlı bomba saldırıları artmaya başladı. Türkiye’nin milleti ve devletiyle gösterdiği güçlü duruş sebebiyle amaçlarına ulaşamayanlar 15 Temmuz gecesi darbe girişimiyle yeni bir hamle yaptılar. 1960’da 71’de 80’de 97’de tamamen veya kısmen başarılı olan darbe teşebbüslerinin aksine bu defa bambaşka bir tablo ortaya çıktı. Milletimiz fiilen mukavemet gösterdi.
'KENDİ OYUN PLANIMIZI UYGULUYORUZ'
Biz artık sadece direnmek ve savunmakla kalmıyor, kendi oyun planımızı adım adım uyguluyoruz. Türkiye’yi batıdan ve mümkünse bütün dünyadan tecrit etmek için ellerinden geleni yapanlar beyhude yere uğraşıyor. AB serbest dolaşım hakkı vermedi de ne oldu? Dünya başımıza mı yıkıldı? 54 yıl eğer işin aslını alırsak 59. 59’dan bu yana ne oldu? Almadılar. Bitirdiler mi? Hayır. Hala oyalıyorlar. Fakat biz sabrediyoruz. Diyoruz ki bu minderden biz değil siz kaçacaksınız. Eğer dürüstseniz yapın açıklamanızı. Yapın bitirelim işi. Bizim size ihtiyacımız yok ya. Karşılıklı bir ihtiyaç formülü var orada.
Ziyaretlerimizin hepsi de çok verimli geçti. Sırbistan’da özellikle Sancak’ta ülkemize ve şahsımıza gösterilen sevgiyi kelimelerle anlatmak mümkün değil. O gün bizimle birlikte olan belediye başkanımız, bir trafik kazasında rahmetli oldu. Bugün defnedecekler, makamı cennet olsun inşallah.
Bizim tüm dostlarımızla aramızda gönülden gönüle giden ve görülmeyen bağlar vardır. Sırbistan’da ise bu bağı tüm gücüyle gördük. Meydanda gördük. Yolların sağında solunda gördük. Peki ülkemizin ve milletimizin dostluğunu yıkma pahasına saçma sapan hamlelere girişenlerin eline geçen nedir? Eğer bu şekilde bize zarar verdiklerini düşünüyorlarsa, bizim gördüklerimizden daha fazlasını onlar görüyorlar. Türkiye yoluna devam ediyor. Hiç endişe etmeyin yoluna devam edecek.
'YANIMDA OLANLARI UNUTMAYACAĞIZ'
Yaşadığımız bu zor dönemde yanımda olanları unutmayacağımız gibi sürekli ayağımıza çelme takanları da unutmayacağız. Ülkeler arasındaki ilişkilerin mutlak dostluk ve düşmanlık esasına göre tanzim edilemeyeceğini biliyoruz. Bununla beraber müttefik dediğimiz kimi devletlerin ülkemize karşı sergiledikleri bu iki yüzlü tutumdan biz çok rahatsızız. Yüz yüze geldiğimizde bize her türlü sözü verenlerin, arkamızdan oynadıkları oyunların çirkinliği artık gizlenemez hale gelmiştir. Artık bu mızrak bu çuvala sığmıyor. Bize demokrasi dersi, hukuk devleti dersi, hak ve özgürlükler dersi verenlerin işlerine gelmediğinde bu kavramlardan ne kadar kolay vazgeçebildiklerini görüyoruz.
Dünyada kendilerine terörle mücadelede en büyük hedef olarak DEAŞ’ı gösterenler, şu anda DEAŞ’a karşı PYD gibi YPG gibi terör örgütleriyle beraber mücadele ediyorlar. Şimdi soruyorum 3300 aşkın TIR ile Kuzey Suriye’de bir terör örgütü oluşturmaya veya bir terör devleti oluşturmaya çalışanların niyeti nedir? Bu denli silahı ücretsiz verenlerin niyeti nedir? Biz paramızla silah alamazken, onlara parasız olarak bu kadar silahı vermenin hedefi ne olabilir? Burada soru işaretleri oluşmuyor mu?
Bir Astana süreci başlattık. Ve bu süreçte Rusya Türkiye ve İran bir karara vardık. Nitekim işte bir gece ansızın gelebiliriz dedik ve bu gece bildiğiniz gibi silahlı kuvvetlerimiz İdlib’le ilgili şu anda operasyonunu başlattı. Çünkü oradaki mazlumların üzerine gelenler, o mağdurlara bunca silahla saldıranlar, rejim ne yazık ki bütün bunlar karşısında bize tarihi bir sorumluluk yüklüyor. İdlib’de şu anda Halep’ten kaçanlar var. Halep’te yaşam hakları sona erdirilenler var.
'BİR GECE ANSIZIN GELEBİLİRİZ DEDİK VE...'
Kimse bize niye bunu böyle yapıyorsunuz diyemez. Suriye’ye 911 km sınırı olan biziz. Her an taciz ve tehdit altında olan biziz. Kimse bize niye böyle yaptınız diyemez. Bu ülkede değil, ülkenin dışında da Kılıçdaroğllarının adedi çok fazla. Bir yandan silahlı kuvvetlerimizin sınır ötesine çıkmasına evet diyeceksin, 9 dakika sonra İdlib’de olanların sorumlusu Erdoğan diyeceksin. Ya sen ne cahil adamsın ya. Böyle bir mantık mı olur? Aynı konuşma içerisinde. Zaten bakıyorsun yanında taşıdığı adamların her biri bir alem. Çanakkale’de bütün o kabristanlıkların olduğu bölgede hepsi… Ya siz burada bir eğitime geldiniz. Önce kendinizin bir eğitime ihtiyacı var ya. Yahu 24 saat 48 saat sabredin ya. İçmeyin sonra için. Burası kabristanlık ya. Bunu bile yapamadılar. Bu şehitler bunlar için mi şehadet şerbetini içtiler? Kahrediyorlar, ben buna inanıyorum. Niye? Bizim arkamızdan böyle bir nesil gelecek diye.
İşte biz bu ince noktada İdlib’de oradaki kardeşlerimizin de özellikle Türkmen Arap Kürt ayırt etmeden onların da izzetini korumanın gayreti içerisindeyiz. Şu anda Afrin’de Kürt vatandaşlarımız, Türkmen vatandaşlar bunun yanında da PYG ve YPG var. Bu mücadelenin altında o da var. Bu işleri gidermemiz lazım. O rejimden biz herhangi bir şey bekleyemeyiz.
Şu anda bu strateji uygun bir şekilde devam ediyor. Temennim odur ki kısa zamanda bu biter. Bununla beraber bir Irak süreci de var. Kuzey Irak’ta gelişmeler ortada. Kuzey Irak’ın da bu hale gelmesinin nedeni bellidir.
'KERKÜK'DEN BİZE NE YAHU DİYEMEYİZ'
Şimdi gündemde Kerkük var. Kerkük çok ilginç bir şekilde gelişiyor. Orada Türkmenler var, o insanlar yaşam mücadelesi veriyor. “Bize ne yahu” diyemeyiz. Biz Kılıçdaroğlu zihniyeti taşımıyoruz. Onların böyle bir derdi yok. Onlar varsınlar Esed’in yanına gitsinler, dertleşsinler. Ama biz farklıyız. Ve İdlib’deki her şehidin hesabını benim vereceğimi söyleyecek kadar gafil cahil olan bu insanlarla konuşacak bir şeyimiz yok. Biz görevimizi, niyet hayr akıbet hayr ile yerine getiriyoruz. Ülkemizde ve bölgemizde hiçbir terör örgütünün varlığına, hiçbir terör örgütünün bizi kuşatmasına göz yumamayız.
İşte buyrun, teröristler öldürüldü. Kimler gitti onları almaya? Sözde siyasi parti mensupları, sözde milletvekilleri onları gittiler teslim aldılar. Demek ki bunlar terör örgütüyle iç içe. Farkları var mı? yok. Bunları görmemiz lazım. Bunu göremiyorsak kusura bakmayın. Bu kadar iç içe ve siyasi parti olarak parlamentoya girmesi için terör örgütünü arkasına alanlar, onların desteğiyle parlamentoya girenler ‘biz demokratik mücadele veriyoruz’ diyemezler. Bunu işte 80 milletvekili çıkardıkları zaman gördük. 80 milletvekili çıkardıktan sonra ‘haydi sokağa’ demek suretiyle, bir günde 53 vatandaşımızın nasıl öldürüldüklerini de gördük. Ölenler Kürt’tü, öldürenler de Kürt’tü. Hani bunlar benim Kürt vatandaşlarımın temsilcisiydi. Ne alakası var? Bu uyarıyı önce kendi nefsimize, sonra başkalarına yapacağız.
Biz asla etnik milliyetçilik yapmayacağız. Biz bu noktada ırkçılık noktasında asla böyle bir yaklaşım içerisinde olmayacağız. Çünkü biz her şeyden önce yaradanın bize verdiği istikamette yürümek zorundayız.
'BİZ KENDİ HESABIMIZI YAPACAĞIZ'
Kendilerini güvenli hissettikleri binlerce kilometre uzaktan bizim her gün canımıza dokunan konularda ahkam kesenlerin hesapları artık bizi ilgilendirmiyor. Biz kendi hesabımıza bakacağız. Bizim hesabımız bellidir. Hep söylüyoruz ya, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Yolumuzda böyle yürüyeceğiz. Geleceğimizi işte bu dört temel direk üzerine kurmakta kararlıyız.
Siz yalancısınız. Siz bu ülkede demokrasi için mücadele edemezsiniz. Sizin özgürlük diye bir endişeniz asla yok. Siz sadece bir etnik yapının egemenliği için çalışıyorsunuz. Buna müsaade etmeyeceğiz. Bunu böyle bilesiniz.
Herkesin tembellik yapmaya hakkı olabilir. Ama bizim yok. Herkesin ağzına geleni söylemeye hakkı olabilir. Ama bizim yok. Herkesin milleti umursamadan bildiğini okumaya hakkı olabilir. Bizim yok. Herkesin hesapsız kitapsız işleri yapmaya hakkı olabilir. Bizim yok. Biz attığımız her adımı, yaptığımız her işi ülkemizin ve milletimizin menfaatleri bakımından değerlendirmek mecburiyetindeyiz. İster ekonomisiyle ilgisi olsun, ister iç politikayla ilgili olsun tüm işlerimizde bu kriterlere uygun davranmazsak kendimizi ve ülkemizi ciddi sıkıntıya sokarız. Eğer Sancak’ta herkes Türkiye diyorsa, Erdoğan diyorsa bunun bir sebebi var. Dedim ya, gönülden gönüle giden bir yol vardır. İşte bu yolu rabbim inşa ediyor. Biz bu kardeşlerimizin hiç birini tanımayız. Ama bak tanışıyoruz. Ve o bağlılık o heyecan o aşk… Öyle durup dururken olmuyor. Öyleyse bizim bunları çok iyi düşünmemiz, anlamamız lazım. Ve bunlar için de çok çalışmamız lazım.
İşte 2019 hazırlıklarımızı bu çerçevede yürütmemiz gerekiyor. biliyorsunuz ilçe kongrelerimiz devam ediyor. Ardından il kongrelerimize geçecek, son olarak da büyükşehirlerimizin kongrelerimizi yapacağız. Biz kısım arkadaşlarımız görevlerinde devam ediyor. Kongrelerde vazifelerini yeni isimlere devreden arkadaşlarımızın, önümüzdeki dönemde her kademede görev almalarının yolları açıktır. Bizim bu kardeşlerimizle yollarımızı kaybettik, artık bir daha bir araya gelmeyeceğiz diye bir şey kesinlikle anlaşılmamalı.
Bu bir davadır. Davada olay zaman zaman makam mevki değişikliğini gerektirebilir. Bundan dolayı da kimse üzülmemeli. Bir bayrak yarışı olarak gördüğüm bu hizmet yolunda, kime ne zaman hangi mevkide görev düşeceği belli olmaz. Teşkilatlarımızla birlikte belediyelerde de şimdiden bir takım düzenlemeler yapmaya başladık. Özellikle kritik gördüğümüz bir takım yerlerde yeni döneme ciddi hazırlık yapabilmek için, mevcut isimlerin çekilmesi konusundaki kararımızı adım adım hayata geçiriyoruz. Görevlerinden feragat eden arkadaşlarımız partimizde çalışmayı sürdüreceklerdir. Bu bir tasfiye değil görev değişimidir. Hiç kimsenin gerek teşkilatlarda gerekse belediyelerde görevini devreden arkadaşlarımızla ilgili olumsuz söz söylemesine kusura bakmasınlar izin veremeyiz. Böyle bir şey olamaz. Bizler pazara kadar değil mezara kadar yol arkadaşlığı yapmaya kasem etmiş bir kadroyuz.
'EN TUTARSIN ANAMUHALEFET PARTİSİNE SAHİBİZ'
Ana muhalefet partisinin ve onunla aynı dili kullanan kesimlerin böyle bir sorumluluk şuuruyla hareket ettiğini söylemek mümkün mü? Samimi bir üzüntüyle ifade ediyorum ki durum tersidir. En tutarsız ana muhalefet partisine sahibiz maalesef. Genel başkanlarından milletvekillerine kadar ana muhalefetin tüm kadroları yabancı devletten terör örgütlerine kadar herkesin yanındadır.
Hemen hesap yapmışlar. 50 milyar zarara girdik aradaki krizde. Nasıl da yaptılar bu hesabı. Bugün gazetelere bakıyorum sıfırlandı diyor. Tekrar iş başına dönmüş. Türkiye bir terör örgütüyle mücadele girişir, onların elemanlarıyla kol kola girip kendi ülkelerinin üzerine yürürler. Bunlar dürüst değil. Hasta, ayakta duracak mecali yok. Cezaevinden bu gerekçeyle çıkanlar baktık ki bunlarla yürüyüş yapabiliyor. Nasıl da hastaymış… Bunları gördük. Başımıza adeta FETO’nun şakirti, PKK’nın yoldaşı, AB’nin beşinci kolu kesildiler.
Bu gece Pensilvan’dan tehditler aldık, uçaklarla saldırabilirler, arkadaşlarımızın herhangi birine terör eylemi yapabilirler. Dua yapıyor. Nasıl dua ise… Şimdi, ey Amerika şunlara bir bak be. Kimi beslediğinin farkında değilsin. Senin ülkende 400 dönüm arazide böyle bir kişiyi besliyorsun. Ondan sonra da belge istiyorsun. Al sana belge.
Gönderdiğin bir büyükelçi var ki, adeta Amerika’yı yönetiyor. Bir de kendine göre ‘bize bunların belgeleri verilmedi vesaire… Bunun sana yargı verir. Ve 4’ünde tutuklandı, dün evvelsi güne kadar kimse müracaat edip de bu tutukluyla görüşme taleplerinde bulunmadı. Dünyaya da yalan söylüyorlar. Elbette biz ülkemizde kendini sosyal demokrat hisseden herkese saygı duyuyoruz. Başkanına değil ha…
'BEN ECEVİT'İN ANLAYIŞINA SATAŞIYORUM'
Cevap veriyor bana. Cevapsız bırakamam. “Ecevit’e sataşma” Ben Ecevit’in anlayışına sataşıyorum. Trabzana oturup kendisinin de el pençe durmasını kabul edemiyorum. Mesele budur. Bu milletin genlerinde bu yok. Geleneklerinde bu yok. Ana muhalefetin durumuna bakınca sadece ülkem için değil, sosyal demokratlar için de üzüntü duyuyorum.
Ne günden ne günlere geldik bunun hesabını yapmayacak mıyız? Bunu yaptığımız zaman beyefendiler rahatsız oldu diye geri adım mı atacağız? Hayır o hesabı da yapacağız, yarına nasıl odaklanacağımızın hesabını da yapacağız. Ne diyor? “Benim adım Kemal, ben çözerim” diye cevap veren bir zattan hayır gelmez. Biz şimdi SSK hastanelerinin durumlarını gündeme getirmeyelim mi? Bu adam genel müdürlük yapmadı mı? Bugünkü genç kuşak o hastanelerin durumunu bilmiyor.
'CİDDİ BİR TERBİYESİZLİK YAPTI'
Bakın şimdi Çanakkale’de bir olay oldu. Çanakkale’nin belediye başkanı ciddi bir terbiyesizlik yaptı. Orada bizim Meclis üyemize konuşması esnasında, bir bayan… hani bunlar kadın hakları savunucusuydu? Ve seçilmiş bir meclis üyesine ‘sesini kes, çık, konuşma” Sen bunu nasıl dersin ya? Ha sen bunu mu yaptın? 18 Mart geliyor. Bak şimdiden ben talimatı verdim. 18 Mart’ta Çanakkale törenlerinde konuşturtmayacaksınız. Çünkü oradaki düzenlemenin fali hükümettir. Onun orada konuşma hakkı bir lütuftur. Dolayısıyla bu seçilmişler için de böyle bir adımı attı. Saygısızlık yaptı, bunun hesabını verecek. Öyle havaalanına gelip karşılama… Gelme ya, karşılama bizi. Orada bir hanımefendiye sen saygısızlık yaparsan, onu salondan kovarsan kusura bakma biz de sizi kovulması gereken yerden kovarız.
15 Temmuz’a dil uzatan milletvekillerine, değerlerimize dil uzatan partilisine, milletin bizati kendisine saldıran hiç kimseye toz kondurmayan bu zatın ana muhalefetin başında bulunması ülkemizin en önemli talihsizdir. Ne oldu? Belediye başkanıyla ilgili söz söyledi mi? baktım ses çıkmıyor, dedim ben bu işi hafta sonuna bırakayım. Kim kötülük bir yaparsa, ona da duk edilir. Sessiz kalamayız.
Bu görev en ideal şeklinde Bekir bey yerine getiriyor ama bu bir fırsattır. Bununla ilgili bir açıklama getireyim istedim. Bunlar milleti tanımadıkları gibi kanun nizam da bilmiyorlar. Allah aşkına şu anda nikahları kim kıyıyor? Kamu görevlisi olan belediye başkanı veya nikah memuru. Ta köylerdeki muhtarlara kadar bu nikahları kıyabiliyorlar mı? hatta tahsili mahsili olmayanlar da var. Peki müftü kim? Arkadaşlar o da bir devlet memuru. Bunların da kahir ekseriyeti üniversite mezunu. Yahu düşünebiliyor musunuz? Bizim kendi değerlerimizde inancımızın mensubu olarak bizim vatandaşlarımızın kahir ekseriyeti resmi nikah kıyıldığı zaman onunla yetinmiyor. Bir de ne yapıyor? Kayıt dışı gidiyor hocaefendiye bir nikah da orada kıydırıyor. Bu böyledir. Ama Kılıçdaroğlu ne yaptı bilemem.
'BATIDA KİLİSE YAPMIYOR MU'
Laikliğe aykırı diyor. Batıda kilise bu işi yapıyor mu? Bizde niye laikliğe aykırı olsun. Laiklik denen kavramı bunlar bilmiyor. Hiçbir zaman kişiler laik olmaz, devlet laiktir. Müslümanların inancı gereği olarak da bu adımı atmak gerekiyor. eğer ben nikahın bizim değerlerimizde, dinimizde nasıl olduğunu anlatmaya kalksam onlar zaten hiç anlamaz da onlara girmeyeceğim. Şimdi çıkıyorlar, tencere tava aynı hava. Meydanlara çıkıp bu tür nikah istemiyorlarmış. Tövbe, tövbe. İsteseniz de istemeseniz de bu Meclis’ten geçecek. Biz kayıt dışı nikah değil, kayıt altında nikah. Asıl kayıtdışılıkları bu kaldıracak. Neymiş? Çocuk yaşta… Bırak, ne alakası var? Bu işte onu tamimiyle onu ortadan kaldırmaya yönelik bir adımdır. Çok daha enteresanını söyleyeceğim, senin memurların lafını o Anadolu’daki genç dinlemez ama bir hoca efendinin lafını o kız da erkek de dinler. Buradaki ben inanıyorum bu iş çok daha idael şekle dönüşecek. Kıyılan nikahlarıyla ilgili belgeler nüfusu müdürlüğüne gönderiyor. Batı ülkelerinde din adamlarının nikah kıymasından rahatsız olan birni duydunuz mu? Batıda laikliği zedelemeyen niçin türkiye’de zedelesin.
Eyvallah yani burada illa filanca caminin imamına git, filanca müftüye git. Orada nikahın kıyılsın diye bir şey yok. İstersen bekle belediyeyi, ne zaman tarih veriyorsa orada kıydırırsın.
Buradaki rahatsızlığın tek sebebi nikahı kıyacak kişinin din görevlisi olmasıdır. Asıl niyetlerini ifade edemedikleri için de bu değişiklikle çocuklara nikah kıyılacağı gibi akıllara ziyan tamamı hezeyan iftiraları dile getirmekten çekinmiyorlar. Nikahı müftü değil de, tapu müdürü, mal müdür, orman şefi veya başka bir kamu görevlisi kıyacak olsa bunların hiçbir itirazı olmazdı. Veysel hoca da gülüyor çünkü ormana yük gelecek diye.
'HESABİ DEĞİL HASBİ OLACAĞIZ'
Biz sadece gördüğümüz fotoğraf karşısındaki üzüntümüzü paylaşıyoruz. AK Parti iktidara geldiğinden beri ana muhalefetin vaatleriyle değil kendi kendisiyle yarışan bir parti olmuştur. 2019’da rehavete kapılmamak için başarı çıtası için sürekli yükselttik. Zorlu bir imtihan bizi bekliyor. Sadece kendimiz ve partimiz için değil. Ülkemizin ve milletimizin geleceği için de bu imtihana sıkı şekilde hazırlanmamız şart. Hep birlikte çok çalışacağız. Ben sizlere güveniyorum. Ama birbirimizle lütfen uğraşmayalım. Bu partinin bir yönetim kadrosu var. Ve bu yönetimle taban arasındaki ilişkileri hep birlikte güçlendirmemiz lazım. Burada el ele vereceğiz. İnşallah bu işi en ideal noktaya taşıyacağız. Bir defa nefsi olduğumuz sürece başaramayız. Hesabi değil hasbi olacağız ki neticeye varalım.
Şehirlerinizde tüm vatandaşlarımıza tüm kardeşlerimize selamlarımızı iletin. Ana kademe, gençlik kolları, kadın kolları çalmadık kapı bırakmayalım. “Seçim kampanyası başlayınca gideriz” Hayır. Biz seçim dönemlerinde çalışan bir parti olamayız. Bunu başardığımız gün göreceksiniz ki inşallah 2019’un Mart’ı da Kasım’ı da Türkiye için çok farklı bir dönem olacak. Tam bir kırılma noktası olacak.