Güncelleme Tarihi:
ÇİZİMLER ÇOK NET DELİL
Avukat Umur Yıldırım: “Cinsel saldırı ve cinsel istismar davaları ispatı zor, genelde tanığı ya da ses kaydı mümkün olmayan davalardır. Olay olur olmaz spermden, doku örneğinden, kıyafet ya da materyallerden delil toplanabilir. Ancak üzerinden vakit geçince elde bu deliller de kalmayınca geriye sadece mağdurun beyanı kalıyor. Yetişkinlerin beyan vermesiyle çocuğun beyan verilmesi iki farklı konu. Çocukların beyanı sosyal çalışmacılar ve pedagoglar eşliğinde alınıyor. İfadelerin hayatın olağan akışına uygun olup olmadığına bakılıyor.
Resim yöntemi de mahkemelerde çocukların yaşadıklarını ortaya çıkarmak için uygulanan yöntemlerden biri. Bu dosyada çocuk yaşadıklarını net bir şekilde çizmiş. Tutuklu yargılama için bu çizimlerin yeterli olması gerekiyor. Cinsel istismar katalog suçlar arasında ve bu çizimden kaynaklı kuvvetli suç şüphesi var. Cinsel istismar hukukumuzda kasten adam öldürmeyle aynı oranda ceza istenen bir suç. Basit bir tehdit ya da hakaret davasında bile tutuklu yargılama kararı çıkarken bu kadar kuvvetli bir şüphede tutuklu yargılanma olmamasını anlayamıyoruz.”
TUTUKLU YARGILANMALI
Avukat Selin Nakıpoğlu: “Olayda bahsi geçen şüpheliler tahliye edilmiş ve duruşma 17 Eylül’e ertelenmiş. Çocukların cinsel istismar davalarında yargılanan sanıklar CMK100/3 gereğince tutuklu yargılanırlar. Bu çok nettir, açıktır. Hali hazırda yasalar bunu söylüyorken nasıl tutuksuz yargılanma kararı çıkar akıl alır gibi değil. Neden her olayda yasaların hayata geçmesi için sosyal medyada ses çıkması lazım.
Bu kanun yürürlükteyken bu hakimler nasıl bu kararları verebiliyor? Son dönemlerde çok yoğun olarak cinsel suçlarda tutuksuz yargılama kararlarıyla karşılaşıyoruz. Bu tip davalarda şiddet gören çocuğun ailesi ve avukatı ile şiddeti gösteren sanık aynı kapıdan mahkemeye giriyor çıkıyor. Bu kadar korumasız bir düzen var. Dördüncü yargı paketinde bu tip davalarda somut delilden bahsediliyor. Herkesin sustuğu bir konuda somut delil istenemez. İstanbul Sözleşmesi’nde vurgulanan koruma kararlarının, yargılamalarla ilgili hususların bir an önce hayata geçmesi gerekiyor.”
DEVLET GÜVENCE VERMELİ
Çocuk ve genç psikiyatristi Doç. Dr. Veysi Çeri: “Bizler için çocukların iç dünyasına giden en önemli yol çizimlerdir. Çizdikleri resimler onların algılarını, görüşlerini açıkça ortaya koyar. Çocuk istismarları davalarında da resimlerle, oyunlara yansıtışla çocuğun yaşadıklarını tespit ederiz. Elmalı davasında gördüğümüz resimler adeta porno filmlerde görülebilecek detaylara sahip. Çocuk resimle neler yaşadığını anlatıyor, sözlü anlatıyor, yazılı anlatıyor. Çok sayıda davada bilirkişilik yaptım. Çocuklar resimlerinde, oyunların bu tip temalara yer verdiyse bunlar biz pedagogları alarma geçiren kanıtlardır. Burada ilk yapılması gereken şey çocuğu o patolojik ortamdan çıkartmak. Ayrıca çocuğu travmatize eden insanları cezalandırmak ve onlara bir daha ulaşamayacaklarının güvencesini sağlamak çocukların gelişim sürecine büyük katkıları olan adımlar. Devlet çocuğa, bunu sana yapan kişiler bir daha sana yaklaşamayacak ve hiçbir şey yapamayacak güvencesini vermek zorunda. Elmalı davasında çocuklar olayı bu kadar net anlatmasına rağmen sanıklar serbest yargılanıyor. Bu çocuklar bu topluma nasıl güvenecek?”
ÇOCUKLAR KORUNMALI
Pedagog Elif İpek: “Bu çizimler bir imdat çağrısıdır. Geçtiğimiz haftalarda taşa yazılan bir ifade ortaya çıkmıştı. Bir çocuk yaşadıklarını anlattıktan sonra şöyle yazmıştı, ‘Bunu okuyanı çok seviyorum’. Bu bir yardım çığlığıydı, beni buradan alın çığlığıydı. Bu çocukların bu resimleri çizmesi de bir çığlıktı ve bizler bu çığlığa kulaklarımızı kapatamayız. Eğer adalet sistemi ve toplum ‘Bu yaşanan senin ayıbın değil’ mesajı vermezse çocuk kendini suçlamaya başlar ve özyıkım yaşar.
Çocuklar bu resimlerle ve yazılarla kendilerini dışa vurmuşlar. Devlet olarak bu sanıkların serbest kalması çocuğa “Sen onları yanlış anlamışsın, onlar aslında yanlış yapmıyorlar” mesajı verir. Eğer mahkeme burada çocuğu korumazsa çocuk kendini suçlamaya başlar. Böyle olaylar gündeme geliyor sonra da unutuluyor. Çocuklar evlerde, okullarda yurtlarda her yerde istismar ediliyor. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde “Çocuğu anne baba koruyamıyorsa devlet korur” yazıyor. Eğer böyle bir konuda adalet bizi yalnız bırakıyorsa biz kime güvenelim?”