Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Sedat Önal, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik başvuruları ile başlayan ve Türkiye’nin vetosuyla gelişen süreçle ilgili olarak Belçika’nın başkenti Brüksel’deki NATO Merkez Karargahı’nda temaslarda bulundu. Temaslarının ardından Kalın ve Önal gazetecilerle bir araya geldi. Kalın yaptığı açıklamada, “NATO Karargahı'nda İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik başvurusuyla ilgili sürece dair müzakereleri yapmak üzere Brüksel’e geldik. Dışişleri Bakan Yardımcımız Sedat Önal Bey'le birlikte. Bunlar tabii ki bizim bu süreç içerisinde İsveç ve Finlandiya ve diğer müttefiklerle yürüttüğümüz görüşmelerin ve müzakerelerin adımlarından sadece bir tanesi. Baştan beri bildiğiniz gibi biz Türkiye’nin taleplerinin açık ve net bir şekilde ifade edilmesi konusunda karşı tarafla her zaman temas içerisinde olduk” dedi.
Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’dan beklentisinin terör örgütlerinin bu ülkelerdeki faaliyetlerine son verilmesi olduğunu vurgulayan Kalın, “Beklentilerimizin özellikle bu ülkelerdeki PKK terör örgütü ve ona iltisaklı grupları olan YPG, PYD gibi örgütlerin ayrıca FETÖ, DHKP-C gibi terör örgütlerinin faaliyetlerine tamamen son verilmesi ve bunların buradaki mevcudiyetinin sona erdirilmesiyle ilgili olduğunu da açıkça ifade ettik” dedi.
Kalın, “Temel beklentimiz Türkiye’nin ulusal güvenliğine tehdit teşkil eden terör örgütlerinin buradaki yapılanmasının para toplama, adam devşirme ve propaganda faaliyetlerinin sona erdirilmesi konularını hem Finlandiyalı, hem İsveçli muhataplarımızla konuştuk” ifadelerini kullandı.
KALIN, STOLTENBERG İLE DE GÖRÜŞTÜ
NATO Genel Sekreteri Jens Stotenberg ile de bir araya geldiklerini aktaran Kalın, “Sabahleyin ilk oturumdan sonra genel sekreter ile de bir görüşmemiz oldu. Genel sekreterle de daha ziyade NATO zirvesinin genel çerçevesini ve karşı karşıya bulunduğumuz küresel sınamaları ele aldık. Özellikle NATO’nun bu süreç içerisinde oynadığı ve oynayacağı rolü, Ukrayna savaşını, Rusya ile ilişkileri, gıda güvenliğini, enerji güvenliği, siber güvenlik gibi konuları ele alma imkanımız oldu” dedi.
Stoltenberg ile Türkiye’nin dünyadaki stratejik ve kilit rolünü ele aldıklarını ifade eden Kalın, “Büyük stratejik fotoğrafa baktığımız zaman Türkiye’nin özellikle Libya’dan Somali’ye, Kafkaslardan Balkanlara, Karadeniz’den Akdeniz’e kadar çok geniş bir coğrafyada oynadığı kritik ve stratejik rollerin önemi üzerinde de bir değerlendirme yapmak imkanımız oldu. Biz tabii ki NATO zirvesinin başarılı olması için de gerekli hazırlıklarımızı yapıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın da orada hem oturumlarda hem de ikili görüşmelerde gündeme getireceği birçok önemli konu ve başlık olacak. Bunlarla ilgili hazırlıklarımız da devam ediyor” dedi.
"NATO BİR TURİZM İTTİFAKI DEĞİL’’
NATO’nun ekonomik işbirliği, turizm ya da enerji birliği değil, bir güvenlik ittifakı olduğunu hatırlatan Kalın, “İttifaka üye olmak isteyen ülkelerin NATO müktesebatını birebir uygulayarak ve üye ülkelerin dile getirdiği güvenlik endişelerini karşılamak suretiyle yol alabileceklerini de bu vesileyle tekrar muhataplarımızla paylaştık. Genel olarak gayet açık ve samimi bir görüşme ortamı var idi. Bundan sonra da bu görüşmelerimiz ve müzakerelerimiz devam edecek. Bundan sonraki adımların ne olacağı karşı tarafın atacağı somut adımlara bağlı. Müzakere ettiğimiz bir takım metinler var. Belli prensipler üzerinde yürüttüğümüz müzakereler var. Ama metinlerden daha önemlisi en az onlar kadar önemli olanı da şüphesiz sahada atılacak adımlar ve bu adımları da gördükçe, bu sürecin seyrini hep birlikte değerlendirme imkanımız olacak” dedi.
"ATACAKLARI ADIMLARI HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ’’
İsveç ve Finlandiya’dan Türkiye’nin dile getirdiği güvenlik endişeleri hakkında somut adımlar beklendiğini dile getiren Kalın, “Biz İsveçli mevkidaşlarımızla bu konuları görüştük. Kendileri de bu konuyla ilgili duydukları rahatsızlığı ifade ettiler. Somut olarak bununla ilgili ne tür adımlar atacaklarını hep birlikte göreceğiz. Bununla birlikte somut olarak bize söylenen 1 Temmuz itibarıyla İsveç’te yeni bir terörle mücadele yasasının yürürlüğe gireceğini ve bu kapsamda da yeni adımların atılabileceği, ama bunların tam olarak spesifik manada ne olacağını hep birlikte göreceğiz. Son yaşanan hadiseler ve terör örgütünün paçavralarını belli binalara yansıtmak suretiyle adeta İsveç devletini, NATO’yu tehdit edercesine, onlara meydan okurcasına ortaya koyduğu eylemlerle aslında bu örgütün burada yıllar içinde nasıl bir mevcudiyet kazandığının somut bir göstergesi. Bir güvenlik sorunu olarak PKK terör örgütü ve bununla ilgili yapılar, PYD-YPG gibi yapılara karşı İsveç devletinin acilen adım atmasını biz tabii ki bekliyoruz. Onların da ulusal çıkarınadır” dedi.
“BU TERÖR ÖRGÜTLERİNİN AVRUPA’NIN GÖBEĞİNDE BU ÜLKELERİ ESİR ALIRCASINA BİR FAALİYET ZİNCİRİ İÇİNDE BULUNMASI KABUL EDİLEMEZ”
Terör örgütlerinin İsveç ve Finlandiya’yı adeta esir aldığını ifade eden Kalın, “Adeta bu terör örgütlerinin Avrupa’nın göbeğinde bu ülkeleri esir alırcasına bir faaliyet zinciri içinde bulunması kabul edilemez. Bununla ilgili umarım kendileri de tabloyu net bir şekilde görürler. Terör eylemlerinin propaganda faaliyetlerinin, şiddete teşvik eden, terörü romantize eden öven faaliyetlerin hiçbir şekilde ifade özgürlüğüyle, toplanma özgürlüğüyle bir ilgisinin ve alakasının olmadığını da açık ve net bir şekilde görürler. Bu yönde kendileri adım atmaya hazırlandıklarını ifade ettiler ama tabi ki ben onlar adına bir şey söylemek istemem. Bununla ilgili atacakları adımları hep birlikte göreceğiz’’ ifadelerini kullandı.
"YUNANİSTAN MAKEDONYA’YI 11 YIL VETO ETTİ’’
Bundan sonraki sürecin seyri ve hızının İsveç ve Finlandiya’nın atacağı adımlara bağlı olduğunu aktaran Kalın, “Baştan beri hep bunu söyledik. Biz prensipte NATO’nun genişleme politikasına karşı olan bir ülke değiliz. Geçmişte 99’dan beri ittifaka aday olan ülkelerin adaylıklarını destekledik. Ama bu ancak ve ancak NATO müktesebatının bir bütün halinde uygulanması neticesinde söz konusu oldu. Ayrıca 99 yılında NATO’nun üyelik süreciyle ilgili ortaya koyduğu bir takım ilkeler, prensipler ve prosedürler var. O tarihten bu yana üye olan tüm ülkeler de bu prosedürleri izlediler. Burada kamuoyumuzun bilmesi ve hatırlamasında fayda gördüğüm başka bir hususu hatırlatmak isterim. O da Yunanistan’ın Kuzey Makedonya’nın üyelik sürecini tam 11 yıl boyunca sadece bir isim meselesinden dolayı veto etmiş olması gerçeğidir. Burada herhangi bir savaş söz konusu değildi. Sınır itilafı söz konusu değildi. Terör söz konusu değildi. Sadece bir isim meselesinden dolayı, Makedonya referanduma gitmek, Anayasa’sını değiştirmek ve ülkenin adını değiştirmek durumunda kaldı. Bu 11 yıllık veto sürecinden sonra, bunlar tamamlandıktan sonra Yunanistan Makedonya’nın üyelik sürecine evet dedi. Ülkenin adı Kuzey Makedonya olduktan sonra ülkenin üyelik süreci başladı. Süreç başladıktan sonra da 13 ay boyunca müktesebatın uygulanmasıyla ilgili aşamalar tamamlandı. Dolayısıyla ittifaka üye olmak önemli bir adım. Şüphesiz bu ülkeler için de önemli bir adım” dedi.
İSVEÇ VE FİNLANDİYA’NIN NATO ADIMI ÖNEMLİ
İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılmak için attığı adımın önemine değinen Kalın, “200 küsür yıldır tarafsızlık ilkesini benimsemiş İsveç’in, aynı şekilde Finlandiya’nın bu politikasından vazgeçip aynı şekilde bir paradigma değişikliğine gitmesi son derece önemli bir adım şüphesiz. Bu adım çerçevesinde elbette onlar tehdit algılarını, güvenlik mimarilerini, mevzuat yapılarını, yasal düzenlemelerini gözden geçirecekler, yeni yasalar çıkaracaklar. Bu çerçevede Türkiye’nin taleplerine dönük bir takım yasal düzenlemelerin yapılması, adımların atılması da sürecin mahiyeti gereği olması gereken şeylerdir. Dolayısıyla ne kadar kısa sürede yaparlarsa, adım atarlarsa süreç daha pozitif bir yönde hız kazanır, daha pozitif bir yönde ilerler, ivme kazanır. Bunu da hep birlikte önümüzdeki günlerde göreceğiz’’ dedi.
"SOMUT ADIMLAR BEKLİYORUZ’’
Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal ise, “Bizim burada beklentimiz temel itibarıyla tutum değişikliği bu iki ülkeden. Bu tutum değişikliğini görmek için de iki unsur önemli. Bir tanesi beklentilerimizi karşılamaya dönük bağlayıcı taahhütler, bir tanesi de İbrahim Beyin söylediği gibi somut, net adımlar. Bunları zaman içinde görmek istiyoruz. Bağlayıcı taahhütleri düşündüğümüzde bunu tercihan kayıt altına alınabilecek taahhütler olarak düşünebiliriz ki müzakere ettiğimiz konulardan birisi bu. Bugünkü toplantılarımızda da beklentilerimizi kapsamlı bir şekilde gündeme getirme imkanı bulduk. Genel itibarıyla yapıcı bir ortamda görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Ama İbrahim Bey'in söylediği gibi belli bir milatla kendimizi sınırlı görmüyoruz. Bu sürecin hızı, kapsamı, bu ülkelerden beklentilerimizi karşılama biçimleri ve hızlarına bağlı olacaktır. Bu gerek bağlayıcı taahhütler bağlamında, gerek atılacak somut adımlar bağlamında, bunlar ne kadar hızlı, kapsamlı, nitelikli olursa süreç o kadar hızlı olabilir. Buradaki dinamiğin temel dayanağı budur’’ dedi.