Güncelleme Tarihi:
Türkiye İlahiyatlar Derneği (TÜİD) tarafından düzenlenen 3. Uluslararası İlahiyat Gençlik Buluşması ve İlahiyat Yıldızları Ödül Töreni Burhan Felek Salonu'nda gerçekleşti. Törene Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da katıldı. Törende Erdoğan'ın yanı sıra AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ve farklı illerden binlerce ilahiyatlı genç yer aldı. Program, Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi İmam Hatibi Prof. Dr. Mehmet Emin Ay'ın Kuran-ı Kerim tilaveti ve TÜİD tanıtım filminin izletilmesiyle başladı.
'ŞİMDİ 1 MİLYON 300 BİN ÖĞRENCİ VAR'
Burada konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İlahiyatların adeta yokluğu teneffüs ettiği günler. İşte Sakarya'da dekan olduğu dönemi anlatıyor Ali Hocam. Sadece o mu? Eskişehir'de neredeyse öğrenci yoktu. Öyle bir konuma gelmişti ilahiyat. Aynı şey imam hatiplerde, imam hatiplerin bütün öğrencilerini adeta kapı dışarı etmişler ve tüm Türkiye'deki imam hatiplerde öğrenci sayısı 60 bine düşmüştü. Şimdi 1 milyon 300 bin öğrenci var. Bunların imam hatiplerden ilahiyatlara, yetmez… Tüm üniversitelere başarı oranları yüksek olarak dağılmalarını istiyoruz. Bunu yapar mıyız? Ben yapacağınıza inanıyorum. Bu kardeşinizi cumhurbaşkanı yapan bu millet Allah'ın izniyle her tür üniversitede başarıyı yakalar. Siyasette de, sivil toplumda da, sosyal hayatta da zaferin parolası uhuvvettir, vahdettir. Mesele asla sayı değildir. Asıl güç niteliktedir, kalitedir. Asıl etki, mücadeleyi örgütlü bir şekilde yürütmekle sağlanır. Bunun için birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır. Bu emri ilahinin bize işaret ettiği yoldan asla ayrılamayız. Vakıf ve derneklerimiz hayırda yarışırken kesinlikle tefrikaya düşmemeli, mutlaka dayanışma içinde hareket etmelidir. İlahiyatçı gençlerimizin bir araya gelmesini müşterek zeminde, güç birliği yapmasını çok kıymetli biliyorum" ifadelerini kullandı.
'İLAHİYATLAR DA ÜLKEMİZİN DÖNEMLERİNE AYNA TUTAN MÜESSESELERDİR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Her bir genç kardeşimizin başarısını Türkiye Yüzyılı'nı inşa yolculuğumuzda önümüzü aydınlatan bir meşale olarak görüyoruz. Bu anlayışla Türkiye'nin en büyük beşeri sermayesi olan genç nesillerine değer katan, katkı sunan her türlü projeyi desteklemeyi görev buluyoruz. Vatana, millete, ümmete, hayırlı fertler yetiştirme çabasında olan herkes, tüm kurum ve gönüllü kuruluşlarımızın başımızın üstünde yeri vardır. Gelecekte de sizlerle beraber ülkemizin tüm gençlerinin yanında olmayı sürdüreceğiz. İlahiyat fakülteleri tarihi, misyonu ve serencamı itibariyle kesinlikle sıradan yükseköğretim kurumları değildir. Tıpkı imam hatipler gibi ilahiyatlar da ülkemizin belli dönemlerine ayna tutan müesseselerdir. Türkiye'de milletle devleti yönetenlerin aynı yöne baktığı benzer hassasiyetleri taşıdığı zaman dilimlerinde bu kurumlar desteklenmiş, teşvik edilmiştir. Milletin inancının ve değerlerinin horlandığı dönemlerde ilahiyatlar üvey evlat muamelesi görmüştür. İlahiyat fakültelerinin 122 yıllık tarihi bunun çarpıcı örnekleriyle doludur" diye konuştu.
'SİZ ÖLÜ YIKAMAK İÇİN BURAYA GELDİNİZ; NEREYE GİDECEĞİMİZİN FARKINDA DEĞİLDİ'
Modern anlamıyla bir üniversite bünyesinde açılan ilk ilahiyat fakültesinin 1900 yılında Darülfun'un da kurulan Ulumi Aliyye'yi Diniyye şubesi olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Fakülte, orta öğretimde din derslerinin kaldırılması ve diyanet teşkilatında kadro yokluğu gibi sebeplerle bir müddet sonra tekrar kapatılmıştır. Tek parti zihniyetinin Türkiye'nin üzerine adeta karabasan gibi çöktüğü bu dönemin milletimizin hafızasında derin yaralar açtığı bir hakikattir. Necip Fazıl tarihimizin bu safhasını Allah ve ahlak demenin yasaklandığı yıllar olarak tarif ediyor. Minarelerimizin 18 yıl boyunca Ezanı Muhammedîye hasret kaldığı, camilerimizin bakımsızlıktan dolayı yıkıldığı, satıldığı hatta ahıra çevrildiği, Kuran-ı Kerim eğitiminin ancak gizli saklı şekilde verilebildiği, hakkı ve hakikati söyleyen alimlerimizin horlandığı, yargılandığı, asıldığı, medeniyetimize ait ne varsa gerilik emaresi denilerek aşağılandığı, insanımızın bırakın camide namaz kıldıracak imamı, cenazesini dini usullere göre yıkayacak gassal bile bulamadığı… Bu çok enteresan. Bir zamanların Milli Eğitim Bakanı Tahsin Banguoğlu, bir konferansında dinledim. Bize süratle, cenazelerimiz yıkanamıyor, ortada kaldı. Ölülerimizi yıkayacak gassal yetiştirecek kurslar açın. Talimat verdi. İsmini vermeyeceğim. Biz de diyor, sadece gassal yetiştirmek üzere kurslar açtık. O zaman bakan Tahsin Banguoğlu. İmam hatiplerin mazisi oraya dayanıyor. Gassal yetiştirmek üzere açılmış okullar. Bizim kökümüz oradan geliyor. Milletimize asli kimliğini hatırlatan tüm değerlerin silinmek istendiği bu korkunç yıllarda diğer ilmi faaliyetler gibi ilahiyat eğitimi de verilemedi. Sadece gassal yetiştireceksin. Oradan geliyoruz. Benim imam hatipteki İngilizce hocam, siz ölü yıkamak için mi buraya geldiniz diye bize derste söylüyordu. Bizim nereye gideceğimizin, nereye varacağımızın farkında değildi. Nereden, nereye" şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İlahiyat fakültelerinin kapısındaki zincirlerin kırılması, ancak Türkiye'nin çok partili siyasi hayata geçmesiyle mümkün oldu. Biz kızlarımızı imam hatip okulunun kapısından kaçırmak zorunda kaldık. Başörtüsünden dolayı. Ben kızımı İstanbul'dan Trabzon'a gönderdim. Bu sıkıntıları yaşayan nice aileler var ama mazi oldu. Şimdi artık hep ileri, durmak yok, hep ileri" dedi.
'28 ŞUBAT'IN KARANLIĞINA HEP BİRLİKTE SON VERDİK'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Vesayet süreçlerinde ilahiyat fakültelerimiz de sıkıntılı günler yaşadı. Baskıya maruz kaldı. Tek parti faşizmini yeniden hortlatmaya çalışan 28 Şubat zihniyeti İmam hatipler ve meslek liseleriyle birlikte ilahiyat fakültelerini de hedef almıştır. Dini eğitim veren kurumlara tesettürle girmek, düşünebiliyor musunuz, mümkün olmamıştır. Darbeciler, antidemokratik düzenlemeler yanında ülkemizin köklü ilahiyat fakültelerinin içlerini boşaltmak suretiyle de bu müesseselerle hesaplaşma yoluna gitmiştir. 28 Şubat'ın canlı şahitleri o günlerde yaşanan hukuksuzlukları, adaletsizlikleri ve hak gasplarını çok iyi hatırlıyor. Bizler de milletimizin evlatlarına yapılan zulümleri yakınen biliyoruz. Rabbim bir daha bu milleti tek parti faşizmi özentisi darbeci zihniyetin insafına bırakmasın. Aziz milletimizin desteği ve Rabbimizin yardımıyla bin yıl sürecek denilen 28 Şubat karanlığına 3 Kasım 2002 seçimleriyle hamd olsun hep birlikte son verdik. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak şiarıyla ülkemizde merkezinde demokrasinin özgürlüklerin ve adaletin olduğu yeni bir dönemi başlattık. 20 yıl boyunca hayata geçirdiğimiz demokrasi ve kalkınma reformlarıyla Türkiye'de sessiz devrimi gerçekleştirdik. Her alanda tarihi nitelikte adımlar attık" dedi.
'MÜSLÜMAN SOKULDUĞU DELİKTEN BİR DAHA SOKULMAZ…'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugün ilahiyat fakültesini bitiren gençlerimiz eğitimleriyle mütenasip tüm alanlarda hiçbir engelle karşılaşmadan özgürce görev yapabiliyor. Kızlarımız, kılık kıyafetleri dolayısıyla ötekileştirmeye maruz kalmadan hayatın hemen her alanında sorumluluk üstlenebiliyor. Hâkim olabiliyor mu? Oluyor. Savcı olabiliyor mu? Olabiliyor. Asker olabiliyor mu? Olabiliyor. Polis olabiliyor mu? Olabiliyor. Demek ki istenince her şey olabiliyor. Ana muhalefetin başındaki zat çıktı ne dedi? Gelin, şu anda başörtüsüyle ilgili yasal düzenleme yapalım. Yasal düzenlemeye gerek yok ki? Gene bize oyun mu çekmek istiyorsun? Tuzak mı kurmak istiyorsun? Bu konuda samimiysen gel anayasa değişikliği yapalım. Biz bir daha bu tuzaklara gelmek istemiyoruz. Anayasal bir düzenleme yapalım ve bu işi bitirelim. Anayasal düzenleme metnini meclise gönderdik. Samimiyetlerini göreceğiz. Bakalım bu konuda bunlar samimi mi değil mi göreceğiz. Müslüman sokulduğu delikten, bir daha sokulmaz… Biz bir daha sokulmak istemiyoruz. Dürüst olun. Ülkemize ve milletimize hizmet etmek isteyen gençlerimiz için devletimizin bütün imkanlarını seferber ediyoruz. 20 yıl öncesine kadar okulu, kıyafeti, saçı sakalı sebebiyle kamusal hayatın dışına itilmiş evlatlarımızın bugün devletin ve iş dünyasının en üst kademede görev yaptığını görmekten memnuniyet duyuyoruz" diye konuştu.
'TEK PARTİ ZİHNİYETİNİN HALA PUSUDA BEKLEDİĞİNİ GÖSTERMİŞTİR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Atacağımız yeni adımlarla bu tabloyu daha da güçlendireceğiz. Türkiye'de ne sebeple olursa olsun hiçbir gencimizin hak kaybına uğramadan, gelecek kaygısını yaşamadığı iklimi tahkim etmekte kararlıyız. Bunu da birileri gibi sosyal medyadaki sahte demokrasi şovlarıyla değil, gerekirse anayasayı değiştirmek dahil hukuki yollarla gerçekleştireceğiz. Çetin mücadeleler neticesinde bedel ödeyerek elde ettiğimiz demokratik kazanımları kendini hala vesayetin aparatı gibi gören güruhun ihtiraslarına kurban edemeyiz. Son haftalarda şahit olduğumuz kimi olaylar tek parti zihniyetinin halen pusuda beklediğini göstermiştir. Hepimizin içini acıtan bir istismar vakası üzerinden 28 Şubat heveslisi kesimler, hemen içlerindeki kin ve nefreti kusmaya başlamışlardır. Geriye baktığımızda, bugün ortalığı yıkanların geçmişinin ne kadar kirli ne kadar çifte standartla dolu olduğunu görebiliyoruz. Bunların dertleri çocuk istismarına tepki koymak değil, kin ve nefret duygularını sergileyebilecekleri zemin hazırlamaktır. Bunlar tarihimizin hiçbir döneminde terör örgütünün dağa kaçırdığı, Kandil'deki terör baronlarına peşkeş çektiği 12,13,14 yaşındaki kızlarımız için gıklarını bile çıkarmadılar. Diyarbakır annelerini görmediler. LGBT denilen marjinal akımların sapıklıklarına alet edilen 3-5 yaşındaki çocuklarla ilgili hiçbir tepki göstermediler. Muhalefet partilerinde ayyuka çıkan taciz, tecavüz, istismar skandalları karşılarında kıllarını bile kıpırdatmadılar. Kadınlarımızı aşağılayanlar şehit bacısına affedersiniz ağız dolusu küfreden müptezellerle ilgili tek bir kınama cümlesi dahi kurmadılar. Ciğerpareleri zorla kendilerinden kopartılan Diyarbakır annelerinin kapısını bir kez çalmadılar. PKK'lı alçakların canice katlettiği kadın öğretmenlerimiz, çocuklarımız, kızlarımız bebeklerimizle ilgili eleştiri getirmediler" ifadelerini kullandı.
'AİLE MÜESSESİNİ ANAYASA METNİNE KOYACAĞIZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Temel insan hak ve özgürlükleri konusunda bugüne kadar ilkeli, onurlu dürüst tek bir duruş sergileyemediler. Bunu yapmadıkları gibi ellerine geçirdikleri her fırsatı da millete, milletin inancına ve kurumlarına düşmanlık etmek için kullandılar. Ne dediler? Helalleşme. Böyle çağrı yaptı. Ajans mahsulü kötü bir tiyatrodan, sadece bir göz boyamadan ibaret olduğu bu vesileyle ortaya çıktı. Tek parti zihniyetinin değişmediğini, asla değişmeyeceğini, 85 milyon olarak yeniden görmüş olduk. Meclise sunduğumuz anayasa değişikliği teklifiyle tüm bu habis niyetlerin önüne set vurmayı hedefliyoruz. Böylece başörtüsüne anayasal güvence kazandırırken, sapkın akımların hedefi haline gelen aile müessesini de bu anayasa metnine inşallah koyacağız" dedi.
'RABBİM AYASOFYA'NIN MÜHRÜNÜ SÖKMEYİ DE NASİP ETTİ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Temennimiz teklifimizin insanımızın beklentilerine uygun şekilde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden geçmesidir. Gereken çoğunluk sağlanamaz, bu süreçte bir yol kazası yaşanırsa elbette son sözü yine milletimiz söyleyecek. Referanduma gerek kalmadan meclisimizdeki akıl, vicdan sorumluluk sahibi, milletvekillerimizin de güçlü desteğiyle bu meseleyi kalıcı çözüme kavuşturacağımıza inanıyorum. Gençlik yıllarımda spikerliğini yaptığım Sultanahmet Meydanı'nda üstat konuşuyor. Orada konuşurken Ayasofya'yı gösteriyor. Ayasofya açılacak. Ben de takdim yapıyorum. Elhamdülillah Ayasofya açıldı. Bize nasip oldu mu? Nasip oldu. Rabbim bizlere darbeciler tarafından milli iradeye vurulan prangaları tek tek söküp atmayı nasip etti. FETÖ'den PKK'sına kadar tüm terör örgütlerinin başını ezmeyi nasip etti. Rabbim bizlere, Balkanlar'dan Kafkaslara, Afrika'dan Asya'ya tüm mazlum ve mağdurlara sahip çıkmayı nasip etti. 86 yıl aradan sonra Ayasofya'nın zincirlerini kırarak mührünü sökmeyi de nasip etti. Üstat öyle diyordu. Türkiye'nin ve İslam aleminin 10 yıllardır içini dağlayan bir acıyı dindirme şerefine nail olduk" şeklinde konuştu.
'İKİ TÜRKİYE ARASINDA TERCİH YAPTIKLARINI UNUTMAMALARINI RİCA EDİYORUM'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bu yolculuğun menzili Türkiye Yüzyılı'na ulaşmaktır. İçinde bulunduğumuz yüzyılı Türkiye'nin ve aziz milletimizin asrı yapana kadar durmayacak, dinlenmeyecek, mücadelemize devam edeceğiz. Ekonomide, savunmada, diplomaside, teknolojide, sporda, bilimsel çalışmalarda ülkemizi dünyanın şampiyonlar ligine taşıyacağız. Karşımdaki tablo gerek hanım kardeşlerim, gerek beyefendi kardeşlerim yarın gece merhaba diyeceğimiz 2023'ü Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun dibacesi haline getirmeye var mıyız? Buna hazır mıyız? Bunun için 2023 seçimleri büyük önem taşıyor. Türkiye bu seçimlerde sadece gelecek 5 yılının değil gelecek 25 yılının, 50 yılının hatta 100 yılının nasıl olacağına karar verecektir. Ülkemiz son 20 yıldır kesintisiz sürdürdüğü kutlu yürüyüşünü daha da hızlandıracak, ya da sonu çıkmaz olan karanlık bir yola girecektir. Türkiye ya güçlü, vizyoner, dirayetli liderlik altında geleceğe yürüyecek ya da kavganın, entrikanın gırla gittiği yapının esiri olacaktır. Milletimiz ya 20 yıl öncesinin kaotik günlerine geri dönecek ya da aydınlık yarınlarına yürümeye devam edecektir. Özellikle gençlerimizden sandığa gittiklerinde oylarını kullanmadan önce sadece iki siyasi ittifak arasında değil aynı zamanda iki Türkiye arasında da tercih yaptıklarını unutmamalarını istirham ediyorum. Cumhur ittifakı olarak şu anda Türkiye'yi dolaşıyoruz. İlahiyat gençliğinin tercihinin Türkiye Yüzyılı'ndan yana olacağından şüphe duymuyorum. Ülkemizin ve İslam dünyasının aydınlık yarınlarını gördüğüm siz genç kardeşlerime inanıyorum. Güveniyorum" diye konuştu.