Güncelleme Tarihi:
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından önemli satırbaşları:
Bartın Amasra'daki maden ocağında yaşanan elim bir kaza hepimizin yüreğini dağlamıştır. Türkiye Taş Kömürü Kurumu’na ait Amasra Kömür Ocağı 503’ü yer altına olmak üzere toplam 713 çalışanıyla yılda 100 bin ton üretim yapan bir müessesedir. Geçtiğimiz 20 yılda bu madene yarısı iş güvenliği alanında olmak üzere 77 milyon lira yatırım yapılmıştır. Nitekim son 20 yılda bu ocakta yaşanan kazalarda hayatını kaybeden madenci sayımız 6’dır.
Mevzuata göre her 250 kişi için bir iş güvenliği uzmanı bulundurulması gerekirken bu madende her 37 kişiye bir iş güvenliği uzmanı düşmektedir. Ayrıca kurum bünyesinde 30 tahlisiye görevlisi mevcuttur. Bunların yanı sıra Amasra Kömür Ocağımız son sistem teknolojilere ve güvenlik sistemlerine sahip bir işletme olarak öne çıkmaktadır.
TÜM ÖNLEMLERE VE SİSTEMLERE RAĞMEN NASIL OLUP DA PATLAMA YAŞANDIĞINI HENÜZ BİLMİYORUZ
Son dönemde mevzuatta yaptığımız düzenlemeler doğrultusunda Amasra’da da toplamda 50 kalemi bulan iyileştirme çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Renksiz, kokusuz, tatsız bir gaz olan metan patlayıcı özelliği ile tüm dünyada maden işletmelerinin ve madencilerin korkulu rüyasıdır. Madendeki gaz izleme sensörleri 24 saat süreyle çalışmakta, oran belirli bir değerin üzerine çıktığında sesli ve ışıklı alarm vermektedir. Kömür ocaklarında havadaki metan seviyesi yüzde 1 oranına çıktığında patlatmalar durdurulmakta, yüzde 1,5 oranına çıktığında enerji kesilmekte, yüzde 2 oranı çıktığında ise personel tahliye edilmektedir. Metan gazının patlaması için ise havadaki oranının en az yüzde 5 daha üzeri olması gerekmektedir. Amasra’da yaşanan kaza öncesi kayıtlara göre saat 18.05’de havadaki metan gazı oranının yüzde 1,5 seviyesine çıkması sebebiyle ocaktaki elektrik kesilmiştir. Maalesef saat 18.09’dan sonrasına ilişkin kayıt mevcut değildir. Kömür ocağımızda tüm önlemlere ve sistemlere rağmen nasıl olup da patlama yaşandığını henüz bilmiyoruz.
Kurumlarımız ve uzmanlarımız çalışmalarını tamamladıktan sonra bunu öğrenebileceğiz. Patlama ile ilgili kesin rapor çıkana kadar söylenen her şey spekülasyondan ibaret kalacaktır. Bize düşen bu rapor önümüze gelene kadar yapabileceklerimize bakmaktır. Kazanın yaşandığı andan itibaren devletimiz tüm bakanları, kurum ve personeliyle olaya müdahale etmiştir.
41 KARDEŞİMİZ MAALESEF PATLAMADA HAYATINI KAYBETMİŞTİR
Kazadan sonraki 18 saat içerisinde de arama kurtarma faaliyetleri tamamlanmıştır. Ocağın 16.00- 24.00 vardiyasındaki 110 çalışandan 41 kardeşimiz maalesef patlamada hayatını kaybetmiştir. Yaralılarımızdan durumu ağır olan 6’sı İstanbul Çam Sakura Hastanesi’nde tedavi edilmekte, kalanları mahallinde tedavi altına alınmış ve evlerine dönmüştür. Kazadan sonraki 18 saat içerisinde de arama kurtarma faaliyetleri tamamlanmıştır. Ocağın 16.00- 24.00 vardiyasındaki 110 çalışandan 41 kardeşimiz maalesef patlamada hayatını kaybetmiştir. Yaralılarımızdan durumu ağır olan 6’sı İstanbul Çam Sakura Hastanesi’nde tedavi edilmekte, kalanları mahallinde tedavi altına alınmış ve evlerine dönmüştür. Cumartesi günü Amasra’ya giderek hem olayla ilgili yerinde bilgi aldım hem bazı şehitlerimizin de cenaze törenlerine katıldım. Diğer mevtaların da bakan arkadaşlarım yine cenaze törenlerine katılarak ailelerini ziyaret ettiler. Ben de ilk gün bu ziyareti yapan kişi oldum. Ertesi gün İstanbul’daki yaralılarımızı Çam Sakura’da bizzat ziyaret ettim. Bazılarının durumlarının iyiye gittiğini biliyorum.
Madenci yakınlarıyla da hastane ziyaretinde bir araya geldim. Soruları varsa cevaplandıralım istedim. Hepsi bize şükranlarını bildirdiler. Orada kendilerine gösterilen ilgi sebebiyle memnuniyetlerini ifade ettiler. Hastanedeki tüm işçi kardeşlerimizin sağlığına kavuşarak onların da evlerine dönmesi en büyük beklentimizdir. Beşer olarak atılması gereken adımları attık, atıyoruz. En ileri teknoloji Çam ve Sakura Hastanemizde mevcuttur. Herhangi bir eksiklik söz konusu değil. Şu anda ilgilenen doktorlarımız gerçekten alanlarında kendilerini ispatlamış profesör arkadaşlarımız. Gerek yangınla ilgili tedavide, gerek enfeksiyonda kendini ispatlamış hocalarımız şu anda bu hastalarımızla ilgileniyorlar. Bartın’daki hastanelerde tedavi edilen madencilerimizin tamamı taburcu edilmiş durumda.
KAZANIN SEBEPLERİNİ ARAŞTIRMAK VE GEREKENİ YAPMAK EN BAŞTA GELEN VAZİFEMİZDİR
Kazanın haber alınmasıyla birlikte Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız ve ekibi Bartın, Zonguldak ve Kütahya’dan gelen destek ekibiyle birlikte toplam 110 tahliye ile 250 lojistik personelini kaza mahallinde görevlendirmiştir. İçişleri Bakanlığımız; çeşitli illerden 116 kişilik AFAD arama kurtarma ekibini bölgeye yönlendirmiş, emniyet teşkilatımız; 514 personeli ile sahanın; jandarma teşkilatımız 216 personeli ile bölgenin, sahil güvenlik teşkilatımız; 45 personeli ile deniz tarafı güvenliğini temin etmiştir. Sağlık Bakanlığımız; 15’i UMKE olmak üzere 262 personel, 51 ambulansı, 2 ambulans uçağı ile kazazedelere hizmet vermiştir. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 35 personeli ile kazazede ve yakınlarına psikososyal destek sağlarken Diyanet İşleri Bakanlığımız ve vakfımız 310 personeli ile kazazede yakınlarına ve vatandaşlarımıza manevi destek vermiş, yardımlarda bulunmuştur. Kızılay'ımız sahadaki yerini alırken, çok sayıda sivil toplum kuruluşumuz çalışmalara iştirak etmiştir
Adalet Bakanlığımız soruşturmayı yakından takip etmiştir. Kurumlarımız canla başla görevlerini yapmaktadır. Ayrıca afet öncesi yapılan denetimleri de mercek altına aldık. Ayrıca afet öncesi yapılan denetimleri de mercek altına aldık. Denetimlerin en yoğun uygulandığı yerlerden biri de Amasra'daki ocağımızdır. Ağustos ayında 7 gün süreyle 2 maden ve bir jeoloji mühendisi tarafından denetlenmiştir. Tüm madenlerimiz gibi burası da yılda en az 4 defa denetlenerek eksikler tespit edilmekte, ikazlar yapılmakta, gerekirse müeyyideler uygulanmaktadır. Buna rağmen bir kaza meydana gelmişse önüyle arkasıyla sebeplerini araştırmak, bulmak ve gerekeni yapmak bizim en başta gelen vazifemizdir.
HAYATINI KAYBEDEN MADENCİLERİN GERİDE BIRAKTIKLARI AİLELERİ DEVLETE EMANET
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, kaza ile ilgili geniş bilgilendirmeler yaptı. Meclis gurubumuz bir araştırma komisyonu kurulması için gereken girişimleri başlattı. Maden kazalarında hayatını kaybedenlere verilecek maddi desteklerle ilgili adımları kolaylaştıracak düzenleme için ilgili arkadaşlarımız çalışmalarını sürdürüyor. Kazada hayatını kaybeden madencilerimizin yakınlarına Enerji, İçişleri, Çalışma ve Aile Bakanlıklarımız ile sendikamız toplamda 1 milyon 550 bin lira ile 1 milyon 700 bin lira tutarındaki ödemelere başlamışlardır. Hayatını kaybeden madencilerimizin yakınlarından kamuda işe girme ile ilgili süreçler kendi mecrasında ilerlemektedir.
Madencilerimizin çocuklarına eğitim hayatları boyunca Milli Eğitim Bakanlığımız tarafından burs verilecek ve eğitim masrafları karşılanacaktır. Kimsenin en küçük şüphesi olmasın, hayatını kaybeden madencilerimizin geride bıraktıkları aileleri devlete emanettir.
İHMALİ GÖRÜLEN HİÇ KİMSENİN GÖZÜNÜN YAŞINA BAKILMAYACAĞINDAN DA MİLLETİMİZ EMİN OLSUN
Bunun siyasi istismarı olmaz. Bunu yapanları da ben milletime havale ediyorum. İktidara gelirlerse işte çocuklarının hepsinin haklarını verecekmiş... Ne yaptığımızdan haberi yok. Soma’da ne yaptığımızdan haberi yok. Soma’da yaptığımız gibi biz Başbakanlığım döneminde bin 500 aileden onların çocuklarını hamdolsun işe yerleştirdik. Biz bunları yaptık. Sen nereden geliyorsun ya, bu geriden geliyor. Zaten nal toplamaya alışmış, hala nal toplamaya devam ediyor. Aynı şeyi biz Soma'da yaptık, kimseyi aç açık bırakmadık. Hepsinin ailesinden birer çocuk, yakınlarından, kardeşlerinden yoksa anne-baba hepsine gerekli olan destekleri verdik, veriyoruz, vereceğiz. Bizim ulaştığımız yere senin hayallerin bile ulaşamaz, bunu böyle bilesin. Kaza raporu çıkmasıyla birlikte ihmali görülen hiç kimsenin gözünün yaşına bakılmayacağından milletimiz emin olsun.
CAN SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA EN KÜÇÜK BİR ESNEKLİĞİMİZ SÖZ KONUSU OLAMAZ
Dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de kömür madeni kazası yaşanmakta ve bunların bir kısmında pek çok insan hayatını kaybetmektedir. Maden kazaları her yerde yaşanabilmektedir. Bunlar arasında bazılarında bakıyorsunuz Fransa’da bin 99 ölüm, Çin’de 2 bin 388, Almanya’da 405 ölümün yaşandığı kazalara da şahit oluyoruz. Ülkemizde sadece kayıt tutulmaya başlandığı 1930 yılından bugüne 2 bin 14 vatandaşımız maalesef maden kazalarında şehit olmuştur. Nispeten yakın tarihe şöyle bir baktığımızda 1983’te Zonguldak’ta 103 ölüm, 1990’da Amasya’da 59 ölüm, 1992’de Zonguldak’ta 263 ölüm, 2003‘te Yozgat’ta 38 ölüm, 2014’te Manisa’da 301 ölüm yaşanan kazalar görüyoruz. Amasra’da 41 kayıplı son hadise de yüksek ölümlü kazalar arasında yer alıyor. 2000'ler öncesinde kıyıda köşede ruhsatsız ocaklarda yaşanan kayıtlar dahil değildir. Bizim inancımız tek bir insanımızın burnunun dahi beşer hatasından kaynaklanan sebeplerle kanamasına rıza göstermemeyi emreder. Can söz konusu olduğunda en küçük affımız, esnekliğimiz söz konusu olamaz.
KAZA VE KADERE İNANAN İNSANLARIZ
Amasra’daki madende hayatını kaybeden her bir madencimizin acısını yüreğimizde hissediyoruz. Bunu söylerken birileri gibi istismar yapmıyor gerçek hissiyatımızı ifade ediyoruz. Onların geride bıraktığı ailelerinin, sevdiklerinin yüzündeki hüzün ve sergiledikleri vakur duruş adeta ömrümüzden ömür götürüyor. Biz aynı zamanda kadere inanan insanlarız. Özellikle kaza ve kadere inan insanlarız. Elbette tespit edilirse suçlunun yakasına yapışacağız, sistemde belirlenen aksaklıklar, eksiklikler varsa giderilmesini sağlayacağız, şehitlerimizin geride kalanlarına tüm imkanlarımızla sahip çıkacağız. Bunları yapmak hem bulunduğumuz makamın sorumluluğunun gereğidir. Hem de milletimizle aramızdaki gönül bağının tabii bir neticesidir. Bunları yaparken de mukadderata teslim olacağız. Yeri geldiğinde bu ülkenin yüzde 99'u Müslümandır diyor muyuz? Diyoruz. Senin İslamla alakan yoksa onu zaten biz bıraktık, gitti. Bu ikisi birbiri ile çelişen değil birbirini tamamlayan tutumlardır. Hadisenin nasıl yaşandığı tam olarak bilinmiyorken meseleyi başka taraflara çekenler, hele hele işi kader kavramını aşağılamaya kadar vardıranlar tehlikeli bir mecrada ilerlediklerini bilmelidir. Sen inanmayabilirsin, senin bileceğin iştir ama Bay Kemal ve avenesi ben kaza ve kadere iman etmiş bir insanım ve böyle yürüyorum. Bu bizim inancımızın gereğidir. Biz her vakit olduğu gibi bugün de sözümüzü milletimize söylüyoruz. Amasra'daki maden kazası yürütmesiyle, yasamasıyla, yargısıyla devletin tüm kurumları tarafından takip edilecek, hiçbir meselenin karanlıkta, hiçbir ihmalin cezasız kalmaması temin edilecektir.
BAY KEMAL, ÖNCE ADAMLARINA SAHİP ÇIK
(CHP Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın TBMM Genel Kurulu’nda kürsüde çekiçle telefonunu kırması) Bugün Meclis Başkanımla da bunu konuştum. Bay Kemal, önce adamlarına sahip çık. Meclis’in kürsüsüne kalkıp, çekiçlerle gelip, orada telefon kırmaya yönelmesinler. Bu ahlaki değildir. Bu edebe, adaba terstir. Meclis’in edebine de adabına da terstir. Ve siz bunları yapadurun; ama ben diyorum ki; Parlamento, Meclis iç tüzüğünü süratle değiştirmelidir. Bu iç tüzükle bu işler yürümez. Daha çok kişiler daha önce de olduğu gibi silahla da gelir, orada adam öldürürler, çekiçle gelir, telefon kırar, başkalarının kafasını da kırar. Bunlara eyvallah mı diyeceğiz? Doğru mu yapıyorsunuz diyeceğiz? Gereken neyse bu milletin parlamentosu bunlara da haddini bildirmelidir. Dünyadan da ülkemizde de yapılananlardan haberi olmayanları hezeyanlarıyla baş başa bırakıyoruz. Milletimiz bu ülkede kimin elinin kanlı, kiminin geçmişinin kirli, kimin yüreğinin nasırlaşmış, kimin yalan ve iftira çukurunda debelenip durduğunu çok iyi bilir. Böyle acılı bir günde bizi bunları söylemek zorunda bırakanları kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Maden şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
BÜTÇE TEKLİFİ
Hazırlıkları Cumhurbaşkanı Yardımcımız koordinasyonunda tüm kurum ve kuruluşların katılımıyla yürütülen 2023 bütçemizin şimdiden hayırlı olmasını diliyorum. AK Parti hükümetlerinin 21., Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistami'nin de 5. bütçesidir. Bütçemizi yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkemizi büyütme esasına dayanan ekonomi programımıza uygun şekilde hazırladık. Tüm hükümetlerimiz döneminde olduğu gibi bu teklifi hazırlarken de bütçe disiplininden taviz vermedik. Ülkemizdeki enflasyonun bütçe değil konjonktür kaynaklı çözümünün de uyguladığımız program olduğunun en büyük ispatı bu yılın bütçe gerçekleşmesi ve 2023 bütçe teklifidir. Şayet enflasyon bütçe kaynaklı olsaydı bugün iflas etmiş, memuruna, emeklisine maaş ödeyemeyen bir Türkiye manzarasıyla karşı karşıya bulunurduk. Hamdolsun ne böyle bir sıkıntımız var ne de bundan sonrası için benzer bir tehditle karşı karşıyayız. Günde 6 kez devlet dairelerinin elektrikleri kesilirdi. Şu anda böyle bir şey söz konusu değil.
TÜRKİYE'YE DOĞAL GAZ DAĞITIM MERKEZİ
Şu anda Avrupa, doğal gazı nereden temin edeceğiz diye fellik fellik arayış içinde. Hamdolsun Türkiye'nin böyle sorunu da yok. Şimdi Türkiye inşallah doğal gazda da bir hub olacak. Son görüşmemizde sayın Putin'le bu konuda hemfikir olduk. Rusya’dan gelen Türk gazı ile burada bir hub oluşturacağız, kendi ifadesiyle 'Avrupa doğal gazını Türkiye’den temin edebilir' dedi.
VATANDAŞLARIMIZIN YAŞADIĞI REFAH KAYBINI TELAFİ ETMEKTE KARARLIYIZ
Her bütçemiz gibi 2023 teklifinde de bir yanda çalışanından işverenine, öğrencisinden emeklisine, esnafından çiftçisine tüm kesimleri koruyacak, diğer taraftan yatırımları kesintisiz sürdürecek bir yaklaşımı esas aldık. Geçtiğimiz yıl 11.4 büyüyen, bu yılın ilk yarısında yüzde 7,5'luk büyüme oranına ulaşan Türkiye’nin önümüzdeki sene de benzer tempoyu sürdürmeyi sağlayacak bir bütçe hazırlandı. İstihdamımızın 31 milyonu geçerek tarihimizin en yüksek seviyesine ulaşması, işsizliğin tek haneli rakamlara düşmesi doğru istikamette gittiğimize işaret ediyor. Bundan sadece 15 yıl önce istihdam sayımızın 20 milyonun altında bulunduğunu göz önüne aldığımızda geldiğimiz seviyenin önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Ülkemizin büyümesinin kimi yerler gibi kağıt üzerindeki hesaplarla değil, üretim ve istihdamla gerçekleşmesi geleceğe güvenle bakmamızı sağlıyor. Küresel ekonomik krizin önümüze çıkaracağı sıkıntıların elbette farkındayız. Hatta kimi sektörlerde bunun etkilerini görmeye başladık. Ülkemizin ve milletimizin dinamizmi öylesine büyük ki herhangi bir yerdeki kaybı diğer bir yerden süratle telafi edebiliyoruz. Reel sektörü bu doğrultuda daha fazla destekleyecek, daha çok üretim, daha çok istihdam etmesini sağlayacak, artık 250 milyar doları aşan ihracatımızın daha yukarı çıkmasına imkan verecek bir bütçe hazırladık.
Turizmde 50 milyon turiste ve 40 milyar dolar turizm gelirine doğru giden bereketli bir sezon geçiriyoruz ve bunu daha ileriye taşıyacak hazırlıkların içindeyiz. Bütçe açığımızı küresel salgın ve savaş zorluklarına rağmen yüzde 3,5 hedefinin altında tutabileceğimiz anlaşılıyor. Geçtiğimiz yıl sonuna doğru döviz kuru üzerinden ekonomimize kurulan tuzağı aldığımız tedbirlerle bozmuştuk. Yükselen enflasyon sebebi ile özellikle sabit gelirli vatandaşlarımızın yaşadığı refah kaybını telafi etmekte kararlıyız. Ocak ve temmuz iyileştirilmeleriyle bu konuda mesafe kat ettik. Önümüzdeki yılbaşında daha ileri adımlar atarak telafi sözümüzü yerine getirmeyi sürdüreceğiz. Bütçemizde gelecek yıl için de bu fedakarlığı sağlayacak kaynağı ayırdık.
Bütçemizin harcama kalemi 4 trilyon 470 milyon lira, gelirleri 3 trilyon 810 milyar lira olarak öngörülmüştür. Bütçe açığımızı geçen yıl olduğu gibi milli gelirin yüzde 3,5'u düzeyinde tutmayı hedefliyoruz. Bugüne kadar yaptığımız tüm bütçeler gibi 2023’te de aslan payını eğitime ayırdık. Her şeyin başı eğitim. Her şeyin başı eğitim. Hükümete geldiğimiz 2002 yılında 10 milyar 300 milyon lira olan eğitim bütçesini, şu anda 2023 için ayırdığımız 58 kat artışla yaklaşık 650 milyar lira olarak belirledik. Biz eğitim ve öğretime bu denli büyük önem veriyoruz. Bunlar laf değil. Kayıtlarla teminat altına alınan bir gerçek. Çünkü ne varsa eğitim ve öğretimde var. Biz yeni nesli inşallah bu şekilde yetiştireceğiz.
Sosyal devlet ilkesini güçlendirmeye 2023 bütçesinde de devam ediyoruz. Milletimizin her bir ferdinin ülke imkanından hakkını alması için önümüzdeki sene 258 milyar liraya çıkardık. Mahalli idarelerimizin şehirlerimize daha iyi hizmet verebilmeleri için 401 milyar lira kaynak ayırıyoruz. Güvenlik tehditlerine karşı savunma bütçemizi 469 milyar lira ile oldukça yüksek bir seviyeye çıkartıyoruz. Reel sektöre sağlayacağımız desteklere de 145 milyar liradan fazla kaynak tahsis ediyoruz. Çiftçilerimizi, üreticilerimizi 143 milyar liralık desteklemeyi sürdüreceğiz. TBMM komisyon ve genel kurulundaki müzakerelerin ardından bu bütçeyi milletimizin hizmetine sunacağız. Bütçe maratonunda başarılar diliyorum.
DEZENFORMASYON YASASI
TBMM geçtiğimiz hafta tarihi öneme haiz olduğuna inandığım bir kanunu kabul etti. Biz de onaylayıp yürürlüğe soktuk. Kamuoyunda sosyal medya düzenlemesi olarak bilinen bu kanun gelişmiş ülkeler başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde vardır ve uygulanmaktadır. Ülkemizi biraz gecikme ile de olsa bu düzenlemeye kavuşturduğu için Meclisimize teşekkür ediyorum. Bu kanun keyfekeder bir düzenleme değil, artık daha fazla geciktirilmesi mümkün olmayan acil bir ihtiyaçtı. Her iyi, güzel, doğru şey gibi bu düzenlemeye de karşı çıkanlar var. Başta ana muhalefet buna da karşı çıktı. Çünkü işlerine gelmiyor. Bizim amacımız fiziki alanda olduğu gibi sosyal medya mecralarında da ülkemizin ve vatandaşlarımızın güvenliklerini ve huzurlarını temin etmektir. Yürütmenin temsilcisi Cumhurbaşkanı ve yasama organı Meclis'in üyeleri olarak bizlere düşen bu görevi yerine getirdiğimiz için adeta ağızlarından köpükler saçarak höykürenler sosyal medya mecralarındaki kaostan ve linç kültüründen beslenenlerdir. Her yaştan, her kesimden insanımızı; sosyal medya mecralarındaki kokuşmuşluğa, yalana, iftiraya, şantaja, envaiçeşit tehdit ve tehlikelere karşı korumak için kimseden izin alacak değiliz. Amerika'da, Almanya'da, Fransa'da benzerleri zaten var olan bir düzenlemeyi Türkiye'ye çok gören zihniyet açık söylüyorum; ya müstemleke zihniyetidir ya 5'inci kol elemanıdır.
İşlerine geldiğinde dünyanın büyük üniversite açıklamasına atıfta bulunuyorlar ya, Oxford Üniversitesi tarafından hazırlanan raporda Türkiye’nin dünyada en çok dezenformasyona maruz kalan ülkesi olduğu belirtiliyor. Bilimsel verilerle de teyit edilen böyle bir tehdit karşısında vatandaşımızı savunmasız bırakamazdık. İnsanımızın her türlü değerini, mahremini hedef alan, her türlü iftira kampanyaları da bir çeşit terör saldırısıdır. Sürekli yalanla yatıp kalktıkları için gerçekle ilişkisi kopmuş olanların bunları anlaması mümkün değildir. Öğrenci diye, gazeteci diye, demokrasi savunucusu diye milletin karşısına çıkardıkları ya terörist, ya darbeci çıkan bir anlayış elbette hakikat ışığının güçlenmesini istemez. Milletin her bir kesimi gibi milli irade temsilcisi Meclise, milletvekillerine hakaret edecek kadar kendini kaybedenlerin derdi özgürlük olamaz, demokrasi olamaz, hukuk da olamaz. Hukukun sosyal medya mecralarında da geçerli olması, herkesin, her bireyin, her kurumun menfaatinedir. Bu düzenlemeye karşı çıkanların haklarını, hukuklarını, haysiyetlerini korumak da bizim görevimizdir. Demokrasimizi güçlendirmenin yolunun da buradan geçtiğine inanıyorum. Artık insanlarımız inşallah tüm iletişim araçlarını daha güvenle, huzurla kullanma imkanına kavuşacaktır.
KILIÇDAROĞLU'NUN ABD ZİYARETİ
Türkiye'nin her meselesi bir gün bir yöntemle çözülür ama Kemal Kılıçdaroğlu’nun aktörü olduğu, en önemli temsilcisi olduğu muhalefet sorunu çözülür mü bilmiyorum. Demokraside muhalefetin iktidar kadar önemli olduğu gerçeği ile bunu samimiyetle istiyoruz. Lakin karşımızda öylesine karikatür bir tip ve onun peşine takılıp giden tuhaf bir muhalefet katarı var ki umutlarımızı hep başka baharlara, başka seçimlere ertelemek zorunda kalıyoruz. Biliyorsunuz bu zat, seçime artık ayların kaldığı bir dönemde Amerika'ya gitti. Amerika gezisindeki medyaya yansıyan kısımlarındaki ülkeye ve millete hiçbir hayrı dokunmayacak görüntüleri değerlendirme gereği dahi duymuyorum. Benzin istasyonuna girmiş. Benzin istasyonunda orada hamburgerci varmış ve bu hamburgerciye takılmış. 8 saat orada geçmiş. Bu görüntüleri vermek için oralara kadar gitmeye gerek yoktu. Ülkemizde de benzer fotoğraflar pekala verilebilirdi. Burada da bir benzin istasyonuna takılabilirdi. Orada da restoranlar var. Orada da bu işi halledebilirdi.
BU GEZİNİN BİR DE BİLİNMEYEN TARAFLARI VAR
Bu gezinin bir de bilinmeyen tarafları var. Karanlık tarafları var. Ama o şaibeli kısmın hesabını sormak bu zatı Amerika’ya gönderen partisine düşer. ABD’de görüştüğü FETÖ iltisaklı kişilerle ve kuruluşlarla ilgili muhasebeyi yapmak da 6’lı masadaki ortaklarının görevidir diye düşünüyorum. Tabii bir de vermediği görüntüler var. New York'a kadar gideceksin, Türken Vakfı’nın yurt inşaatının önünde hezeyanlar savunurken hemen yanındaki ülkemizin gurur abidesi olan Türk Evi’ni ziyaret etme ihtiyacı duymayacaksın. Sen nasıl bu ülkenin ana muhalefetisin? Niye? Yapamaz. Çünkü oradaki Türk Evi’ne gittiği anda Türk Evi onun bütün fiyakasını bir anda siler, süpürür, atar. Türken Foundation’ın orada yaptırdığı binayla ilgili benim çocuklarıma laf atıyor. Benim çocuklarım o binayı yaptırmışlar, oğlum yaptırmış. Attığın bütün bu yalanlarda açtığım davaların hepsini de kazandım, kazanıyorum. Şimdi bununla ilgili de davayı avukatlarım açacaklar. İnanıyorum ki buradan da yine bir şeyler gelecek. Çünkü yalan. Ortada böyle bir şey yok. Akşam yalan, sabah yalan. Hayatın böyle.
Washington'daki ziyaretleri arasında Büyükelçiliğimiz yer almıyor. Amerika'da Türkiye'yi temsil eden her yerden uzak durmuştur. Tek yaptığı şaibeli kişi ve kurumlarla bir araya gelmek.
SAYIN KILIÇDAROĞLU'NA AÇIK BİR ÇAĞRI YAPMAK İSTİYORUM: SEÇİMLERDE ÇIK KARŞIMIZA
Şimdi buradan Sayın Kılıçdaroğlu'na açık bir çağrı yapmak istiyorum. Madem kendine bu kadar güveniyorsun, madem siyaset tarzının doğruluğundan bu kadar eminsin, madem ülkenin ve milletin geleceğinde sorumluluk almak istiyorsan öyleyse hodri meydan... Gücün yetiyorsa, yüreğin varsa, kendi özgür iradenle hareket edebiliyorsan seçimlerde çık karşımıza, birikimlerimizi vizyonlarımızı, projelerimizi, heyecanlarımızı yarıştıralım. Bırakalım kararı millet versin. Yok eğer aday olmak istiyor; ama birilerinin tehdidine, şantajına, telkinine maruz kalarak bunu ilan edemiyorsan da korkma. AK Parti’nin ülkemizin 20 yılda sağladığı huzur, adalet, hak, özgürlük iklimi, her bir vatandaşımız gibi senin de en büyük güvencendir. Hayallerinle özellikle arana engel koyanlar kimlerse söyle onlara karşı omuz omuza birlikte mücadele edelim. Gerekiyorsa 6’lı masadaki görünen ortaklarını da masanın altındaki ve kapının gerisindeki görünmeyen ortaklarını da birlikte ikna edelim. Şu hale bakar mısınız. Sorsanız Türkiye’yi yönetmeye talipler ama seçim tarihine neredeyse 7 ay kalmış daha ortada cumhurbaşkanı adayları yok. Bugün bir aday dahi belirlemeyi beceremeyenlerin yarın dünya siyasetinin kurtlar sofrasında ülkemizin ve milletimizin haklarını, çıkarlarını, geleceğini nasıl temsil edeceklerini doğrusu merak ediyoruz. Bugün adayımız 'şu isimdir' deme iradesini gösteremeyenlerin her birinin ardından küresel güçlerin olduğu, terör örgütlerini tepesini ezme kararlığını nasıl sergileyebileceklerini doğrusu merak ediyoruz. Bugün cumhurbaşkanı adayını açıklama cesaretini sergileyemeyenlerin küresel ekonomik krizin giderek daha da sertleşecek fırtınasından ülkemizi nasıl sağ salim çıkartacaklarını doğrusu merak ediyoruz.
BEN MUHAFAZAKAR BİR DEVRİMCİYİM
Kürsüye çıkıyor, 'Ya benimle olun ya önümden çekilin' diyor. Efeleniyor. Milletin önüne çıkıp açıkça, 'Cumhurbaşkanı adayıyım' deme delikanlılığını gösteremeyenlerin ülkenin hangi meselesinin çözümünde devrimci bir yaklaşımla reform yapabileceğini doğrusu merak ediyorum. Bay Kemal, senin nasıl bir devrimci olduğunu bilmiyorum ama ben muhafazakar bir devrimciyim. Esasen buradaki 'Merak ediyoruz' ifadesinin sözün gelişi kullanıyoruz. Bunlarda öyle bir dert de öyle bir niyet de öyle bir çaba da olmadığını oturuşlarından, kalkışlarından, her an kaçmaya hazır ürkek ceylan tavırlarından zaten anlıyoruz. Türkiye’de hala fırsat bulduğu her yerden kafasını çıkartan vesayetle mücadele yürek ister, yürek. Türkiye’de ucunu bıraksak kısa sürede yeniden sökün edecek darbeci damarlarla mücadele yürek ister. Daha kendi adaylığını veya adayını açıklama dirayetinden mahrum olana bu millet asla itibar göstermez. Bunun için biz kimin ne yaptığına, kimin ne dediğine bakmadan tüm vaktimizi ve enerjimizi ülkemize eser kazandırmak, milletimize hizmet etmek için kullanmayı sürdüreceğiz.