Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Erdoğan Malazgirt Zaferi'nin 951'inci yıl dönümü etkinlikleri kapsamında Bitlis'in Ahlat ilçesine geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a TBMM Başkanı Mustafa Şentop, tüm bakanlar, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ve siyasi partilerin genel başkan yardımcıları eşlik etti. Muş'tan helikopterle Ahlat'a gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konvoy eşliğinde etkinliklerin yapıldığı Çarho alanına geçti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malazgirt Zaferi’nin 951’inci Sene-i devriyesinde Sultan Alpaslan’ı rahmetle andığını söyledi. Ahlat'ı, Kubbet-ül İslam diye tarif ettiklerini ve Ahlat'ın maziden atiye kurulan köprünün kilit taşlarından olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
AHLAT'I YENİDEN İMAR VE İHYA EDİYORUZ
"Ahlat bizim medeniyetimizde Kubbetül İslam diye tarif ediliyor. Kıyısında kurulduğu Van Gölü, Nemrut ve Süphan dağlarıyla ve daha nice güzellikleriyle maziden atiye kurduğumuz köprünün kilit taşlarındandır. Avrupa'nın kendi içindeki barbarlığın zirveye ulaştığı, dini amaçlı görünen ama aslında tamamen yağma niyetli haçlı seferleriyle oluk oluk kan döktüğü, doğudan batıya bir medeniyet göçünün yaşandığı çağlarda Ahlat bölgesinin parlayan yıldızı olarak öne çıkmıştır.
Ahlat; asırlar boyunca Sultan Alparslan'ın Malazgirt'te açtığı kapının adeta muhafızı ve tasdik merkezi olmuştur. Hazreti Ömer'den Sultan Alparslan'a nice büyüklerin bize mirası olan bu şehir tıpkı Malazgirt gibi maalesef uzunca bir süre ihmal edilmiştir. Malazgirt ile birlikte Ahlat'ı da tarihi ve manevi ehemmiyetine uygun şekilde yeniden imar ve ihya ediyoruz. Cumhurbaşkanlığı Külliyemizin bir şubesini de burada inşa ederek Anadolu'yu milletimize vatan yapan ecdadın mirasına sahip çıkıyoruz. Okçular Vakfımızın gayretleriyle sadece ecdadın mirasına sahip çıkmakla kalmıyor nesilden nesile gururla aktarılacak bir geleneği de burada yerleştiriyoruz. Gençlerimizin Ahlat'a ve Malazgirt'e sahip çıktıklarını gördükçe büyük ve güçlü Türkiye'nin geleceğine olan güvenimiz 2053 vizyonundan umudumuz artıyor.
BAZILARI BU BOZKIRA BİZİM ISRARLA NİYE YATIRIM YAPTIĞIMIZI ANLAMIYOR
Tabi bazıları bu bozkıra bizim ısrarla niye yatırım yaptığımızı, gençlerimizi teşvik ettiğimizi anlamıyor, anlamak istemiyor. Bu kesimler dünyanın dört bir yanındaki toplumların üstelik bizim gibi binlerce yıllık da değil yaşadıkları coğrafyadaki bir kaç asırlık varlıklarını anlamlandırmak için icat ettikleri tarih ve kültür inşa çabalarını hayranlıkla takip ve takdir ettiklerini biliyoruz. Aynı kesimler konu Türkiye olunca, konu Anadolu olunca, konu Türk milleti olunca, konu İslam olunca tam bir mankurtluk tavrıyla küçümseyici, alaycı, horlayıcı bir tavrın içine giriyorlar. Bunların imanından da vatanımıza olan aidiyetinden de şüphe duysak da kendilerine niçin yaptığımızı tane tane anlatmayı sürdüreceğiz. Çünkü Cumhurbaşkanı olarak sorumluluğumuz ve mirasçısı olduğumuz medeniyetin kotları bunu gerektiriyor. Evet Ahlat ve Malazgirt geçmişi, bugünü ve yarınıyla Türkiye'dir. Ahlat ve Malazgirt Anadolu'nun ebedi vatanımız olarak tescilidir. Ahlat ve Malazgirt medeniyetimizi yeniden yükseltme irademizin adıdır. Ahlat ve Malazgirt dostlarımıza güven, düşmanlarımıza korku veren o yükselişimizin mührüdür. Ahlat ve Malazgirt yeni nesillere sahip oldukları değerlerin ve vatanın bedelini hatırlatacak bir semboldür.
HİÇ KİMSENİN İMANI İLE CANLARI PAHASINA MÜCADELE EDEN KAHRAMANLARIMIZA SAYGISIZLIK ETME HAKKI YOKTUR
Ecdadın gazadan gazaya koşarak inşa ettiği şanlı tarihi merhum sosyologlarımızdan Erol Güngör şöyle anlatıyor: 'Savaşa dua ile başlanır, gülbank çekilir, yürüyüşte ve hücumda tekbirler alınır, çarpışma sırasında sancak dibinde ordu hafızları tarafından Fetih suresi okunurdu. Bu gelenek Mohaç’ın gazilerini tâ Malazgirt gazilerine, oradan da Bedir’de çarpışan iman ordusuna bağlar.'
Hamdolsun bugün de askerimiz, jandarmamız, polisimiz, korucumuz aynı inançla, aynı cesaretle Bedir’deki iman ordusuna kadar uzanan bir imanla mücadelesini yürütüyor. Dua ile, tekbir ile, Fetih Suresi ile çıkılan kutlu bir mücadeleden zaferin de muhakkak olduğuna yürekten inanıyor muyuz? Elbette herkes inanmak zorunda değil, iman da bir nasip meselesidir. Kimsenin inancı ve imanıyla canları pahasına mücadele eden, alın terini ve kanını bu uğurda akıtmadan tereddüt göstermeyen kahramanlarımıza saygısızlık etme hakkı da yoktur. Kimse duadan, tekbirden, salavattan rahatsız olmasın. Çünkü bu dualar, tekbirler, bu salavatları; kökeni, inancı, meşrebi ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan herkesin istiklali ve istikbali için verilen cansiperane mücadelenin manevi zırhıdır.
Sultan Alpaslan, Malazgirt’te zafer kazandığında sadece Selçuklu’nun değil, Rum'u, Ermeni'si, Yahudi'siyle Anadolu’daki herkesin geleceğini aydınlatan bir ışık yakmıştı. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde her inançtan insanın onurunu garanti altına almıştı. Milli mücadeleyi kazanıp cumhuriyetimizi kurarken de Anadolu’da yaşayan ve Anadolu’ya sığınan herkesin canını ve malını kurtarmıştık. Bu büyük zaferi de İstiklal Marşımızdan hatırlayalım.
TERÖR ÖRGÜTLERİNİN BAŞINI EZDİK, EZİYORUZ
Bugün de ülkemizi dünyanın en güçlü ülkeleri arasına sokmak için verdiğimiz demokrasi ve kalkınma mücadelesi, kendi vatandaşlarımız ve dostlarımızın tamamı içindir. Hiç şüphesiz son dönemdeki mücadelemizin en somut örneği 15 Temmuz destanıdır. Dudağında tekbir, elinde bayrak, namusun şiarı yiğitler gördüm. Biz bu ülkedeki her bir vatandaşımızın güvenliğini, huzurunu teminat altına almak için terör örgütlerinin başını ezdik ezmeye devam ediyoruz. Cudi’de, Gabar’da, Tendürek’te, Bestler Deresi’nde ezdik, ezmeye devam edeceğiz.
Asırlara bedel eser ve hizmetler ürettik. Geçtiğimiz 20 yılda ülkemize kazandırdığımız her yardımı, inşa ettiğimiz her eseri, vatandaşımıza sunduğumuz her hizmeti bu anlayışla hayata geçirdik. Biz bu ülkedeki bir ferdin geleceğine güvenle bakabilmesi için vizyonlarımızı genişletiyor ve büyütüyoruz. Yaklaşık 11 yıl önce bugün bu vizyonun adına 2023 demiştik. Bugün 2053 diyoruz, yarın 2071 diyerek yolumuza devam edeceğiz.
HEP SÖYLEDİĞİMİZ GİBİ BİR GECE ANSIZIN GELEBİLİRİZ
Elbette kalkınmadan güvenliğe, diplomasiden ekonomiye hiçbir alanda mücadelemiz bitmedi, bitmeyecek. Bilindiği gibi dün Fırat Kalkanı Harekatımızı 6 yıl dönümüydü. Terörle mücadelede sınırlarımız içerisinde ve ötesinde görev yapan şehitlik ve gazilik mertebelerine ulaşan kahraman askerlerimizin her birine şükranlarımı sunuyorum. Halen sınırlarımızda ve ötesinde kahramanca mücadele eden askerlerimize ve tüm güvenlik güçlerimize başarılar diliyorum.
Güney sınırlarımızı bir uçtan bir uca, 30 kilometre derinlikte bir koridorla güvence altına alana kadar mücadelemizin bitmeyeceğini buradan tüm dünyaya bir kez daha ilan ediyorum. Kendileri diledikleri zaman diledikleri yere harekat düzenleyip bize ‘sakın ha’ diyerek parmak sallayanların riyakarlıklarının farkındayız ve bu samimiyetsiz ifadeleri asla dikkate almıyoruz. Ülkemizin güvenlik önceliklerine göre, kendi planlamamıza göre bu operasyonları sürdüreceğiz. Hep söylediğimiz gibi bir gece ansızın gelebiliriz. Hem de her yere gelebiliriz. Bizim diğerlerinden farkımız kimsenin toprağında, birliğinde, beraberliğinde gözümüz yoktur. Sadece kendi güvenliğimiz ve dostlarımızın huzuru için çalışıyoruz. Geçmişi sömürge ve katliam lekeleriyle dolu olan hiçbir ülkenin Türkiye’nin bu haysiyetli ve adil mücadelesine söz söylemeye hakkı yoktur. Türkiye’nin önünü 2 asırdır kullandıkları yöntemlerle artık kesemediklerini görenlerin 2023 yaklaştıkça yeni oyunlar, yeni sinsilikler peşinde koştukları boşuna değildir. Ama ne yaparlarsa yapsınlar başaramayacaklar. Teslimiyetimiz sadece Rabbimizedir. Onun dışında bizi durduracak, geriletecek, esarete, sefalete, zillete sürükleyecek beşeri bir güç tanımıyoruz, tanımayacağız. Ya olacağız ya olacağız. Türkiye’ye, Türk milletine başka bir yol yok."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yarın Cuma namazını Malazgirt’te kılacaklarını belirttikten sonra Han Otağı’na geçti. Burada bir süre dinlenen Erdoğan ve beraberindekiler, daha sonra Selçuklu Meydan Mezarlığına geçti.