Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ayasofya Camii'nde kıldığı cuma namazının ardından restore edilen Ayasofya Fatih Medresesi'nin açılış programına katıldı. Açılış törenine Erdoğan'ın yanı sıra TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya da katıldı.
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamasından satırbaşları:
Geçen hafta Büyük Çamlıca Camii’nde İslam Medeniyetleri müzesinin açılışını gerçekleştirdik. Bugün açılışını yaptığımız Ayasofya Fatih Medresesi ile izleri silinmek istenen bir eseri daha şehrimize kazandırıyoruz.
Burası İstanbul'un fethinin akabinde şehrin ilk medresesi olarak hizmete açılmıştır. İlk hocası Molla Hüsrev olan medresede Ali Kuşçu da ders vermiştir. Medrese farklı tarihlerdeki bakım onarım ve inşalarla 1924 yılına kadar eğitim hizmetine devam etmiştir. Daha sonra bir müddet de öksüzler yurdu olarak kullanıldıktan sonra görüntüyü bozduğu gerekçesiyle yıktırılmıştır. Ayasofya'yı asli kimliğinden kopararak müzeye çeviren zihniyet bu medreseye de tahammül edememiş, sessiz sedasız ortadan kaldırmıştır.
TEK PARTİ ZİHNİYETİNİN SABIKASI OLDUKÇA KABARIKTIR
Türkiye bir dönem ne ecdat yadigarı eserlerin, ne kültür ve medeniyet mirasımızın korunması, yaşatılması noktasında iyi bir imkan verememiştir. Özellikle tek parti zihniyetinin bu konuda sabıkası oldukça kabarıktır. Bu dönemde batılılaşma adına yapılanlar hem milli bünyemizde hem de milletimizin hafızasında çok derin yaralar açmıştır. Bizans hayranı, batıdan çok batıcı, milletin değerleriyle kavgalı bu zihniyet binlerce yıllık kültür hazinemizin kıymetini de bilememiştir.
Ayasofya Fatih Medresesi'nde olduğu gibi kimi zaman ihmalkarlıktan, kimi zaman gafletten, kimi zaman da rövanşist anlayışla tarihi eserler yıkılmış, içerisindeki nice eserler de kaybolup gitmiştir. Asırlara meydana okuyan yüzlerce cami satılmış, kiraya verilmiş ya da müze, depo, ahır olarak kullanılmıştır. Şu Suriçi var ya, burası 800'e yakın mescidin olduğu bir yer ve mescitler maalesef büyük çoğunluğu yıkılmış, satılmış, ahıra çevrilmiş. İşte o tek zihniyet döneminde.
Kur'an kurslarımız kapatılmış, ilim, irfan ve hikmet merkezlerinin kapısına kilit vurulmuştur. Öyle ki tarihe, medeniyetimize, milletimizin ruh köküne ait ne varsa gerilik numunesi denilerek tasfiye edilmek istenmiştir. İşte biz bugün bu açılışla sadece emanete sahip çıkmıyoruz. Aynı zamanda tek parti zihniyetinin tarihimize sürdüğü bir utanç lekesini daha ortadan kaldırmanın bahtiyarlığını yaşıyoruz.
MEDRESE BUNDAN SONRA DA BİR EĞİTİM - ÖĞRETİM YUVASI OLARAK HİZMET VERECEKTİR
Hizmete açtığımız eser 86 yıl önce yıkılan medresenin o dönemki mimari özelliklerine ve malzemelerine sadık kalınarak yeniden ihya edilmiş halidir. Yaklaşık 4 buçuk asır boyunca sayısız alimin yetişmesine vesile olan Ayasofya Fatih Medresesi bundan sonra da bir eğitim - öğretim yuvası olarak hizmet verecektir. Fatih Sultan Mehmet Üniversitemize bağlı uygulama ve araştırma merkezlerinin faaliyet göstereceği medresemizde inşallah yarının alimleri, münevverleri, bilim insanları, araştırmacıları yetişecektir.
Bu güzide eserin on üç ay gibi çok kısa sürede İstanbul'umuza ve ülkemize kazandırılmasında emeği geçen bakanlığımızı, kurumlarımızı, yüklenecileri, işçisinden mühendisine, mimarına herkesi tebrik ediyorum. Rabb'ime bizlere Ayasofya'yı Kebir Camii Şerifi'nden sonra Sultan Fatih'in bir emanetini daha ihya etme imkanı verdiği için hamd ediyorum.
Binlerce yıllık tarihi olan milletimizin çok yönlü, köklü, zengin ve renkli bir kültürel hazinesi vardır. Zaman ilerledikçe gelişen bu kültür hazinesi yaşadıkları onca saldırıya ve yıkıma rağmen ecdadımızın asırlar boyunca var olmasını sağlamıştır.
Son yirmi yıldır attığımız adımlarla hem kadim değerlerimizi ihya etmeye hem de köklerimizle bağlarımızı güçlendirmeye çalışıyoruz. Eğitimden akademiye, kültür ve sanattan mimariye kadar her alanda maziden atiye uzanan sağlam köprüler kurmanın gayretindeyiz. Hayat pınarlarımızla irtibatımızı ne kadar muhkem tutarsak hedeflerimize o derece hızlı varabilir. Geleceğimizi o derece güvenle bakabiliriz. Özellikle batı kültürü ve hayat tarzının tüm dünyayı istila ettiği günümüzde asli kimliğimizi koruyarak varlığımızı sürdürebilmemizin başka yolu yoktur. Bu konuda ilim ve kültür erbabımızdan tarihçilerimize, siyaset kurumundan, belediyelere, sanatçılarımızdan vakıflara, sivil toplum kuruluşlarına kadar ülkemizin tüm kesimlerine önemli görevler düşüyor. Biz hükümet olarak üzerimize düşenleri yaparken buraları asıl sizlerin yaşatacağını canlı tutacağını da hatırlatmak istiyorum.