Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, Kızılcahamam Eliz Hotel'de düzenlenen AK Parti 27. İstişare ve Değerlendirme Toplantısının açılış konuşmasına tüm katılımcıları selamlayarak başladı.
AK Parti'nin Türk siyasetine kazandırdığı önemli bir gelenek olan istişare ve değerlendirme toplantısının 27'ncisinde katılımcılarla bir arada olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Erdoğan, toplantının hayırlara vesile olmasını temenni etti.
"Görüldüğü gibi AK Parti artık çok büyük bir ailedir." ifadesini kullanan Erdoğan, partinin kurulduğu 2001 yılı Ağustos ayından beri her seviyede sorumluluk üstlenenlere şükranlarını sundu. Ahirete irtihal edenlere Allah'tan rahmet dileyen Erdoğan, görevlerine devam edenlere de başarılar diledi.
Salonda büyük ailenin küçük bir kısmı ile bir arada olduklarını ancak isteklerinin AK Parti'ye emek ve gönül vermiş herkesle birlikte olabilmek olduğunu belirten Erdoğan, çağrılarını toplantı yapılan mekanların kapasitesiyle sınırlı tutmak mecburiyetinde kaldıklarını hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Esasen AK Parti ülkemiz içinde 81 milyon, ülkemiz dışında da yüz milyonlarca kardeşimizin hepsini kucaklayan, herkesin kalbine girmeyi hedefleyen bir erdemler hareketinin adıdır. Biz, gönlüne giremediğimiz ve oyunu alamadığımız her vatandaşımızı bir kayıp olarak gören ve onu kazanmayı kendine şiar edinen bir partiyiz. Yıllardır girdiği tüm seçimlerde ortalama her iki seçmenden birinin oyunu alabilmeyi başaran bir partinin böyle bir hedefe sahip olmasından daha tabii bir şey olamaz. AK Parti, hizmetkarlığına talip olduğumuz bu büyük milletin bizzat kendi partisidir ve öyle kalmaya da devam edecektir. Milletimizle birlikte kurduğumuz bu partiyi geleceğe de yine milletimizle birlikte taşıyacağız."
İlk günden itibaren bu davaya emek veren herkes için AK Parti'nin kendi öz evladı gibi olduğuna işaret eden Erdoğan, "Artık 17 yaşını geride bırakmış bir delikanlı olan AK Parti'nin daha uzun yıllar milletimize hizmet etmesini sağlamak istiyoruz. Bunun için bayrağı hep gençlere, yeni nesillere devretmenin çabası içindeyiz." dedi.
Özellikle gençlere seslenmek istediğini vurgulayan Erdoğan, "Sizlerden kendinizi AK Parti'nin ve onunla birlikte ülkemizin geleceğine en iyi şekilde hazırlamanızı istiyorum. Maziden atiye kurduğumuz köprünün yeni emanetçileri sizler olacaksınız." diye konuştu.
"Emanet" kelimesinin "emin" kökünden geldiğini ve "emin" kelimesinin güvenilir, korku ve endişe duyulmayan demek olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Unutmayınız, Peygamber Efendimiz Aleyhisselatuvesselamın 'El Emin' sıfatı risaletinden önce vardı. Bizim gençlerimizin her birinin emin sıfatıyla mücehhez bir şekilde kendilerini yetiştirerek, emanete sahip çıkacaklarına inanıyorum." ifadelerini kullandı.
Emanet duygusunun kaynağının doğrudan iman olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Eğer iman varsa eminlikten ve emanetten söz edebiliriz. Bunun için millet olarak özellikle de yeni nesiller olarak evvela inancımızı, medeniyetimizi, tarihimizi, kültürümüzü, değerlerimizi çok iyi öğrenmemiz ve hazmetmemiz gerekiyor. Tabii bunlarla birlikte gençlerimizin iktisattan hukuka, mühendislikten sağlığa kadar her alanda en iyileri arasına girmesi de önemlidir. İşte o zaman yeni nesillere huzuru kalple bu ülkenin geleceğini emanet edebiliriz. Gençler, Asım'ın nesli olarak emanete sahip çıkmaya önce hazır mıyız? 'Zaman bendedir ve mekan bana emanettir' şuuruyla ülkemize, partimize, davamıza sahip çıkmaya hazır mıyız? Kükremiş sel gibi ülkemizin ve milletimizin önüne kurulan bentleri çiğneyip aşmaya var mıyız? Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet yolunda tüm gücümüzle mücadeleye devam etmeye var mıyız? Rabbim hepinizden razı olsun."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16 Nisan halk oylaması ve 24 Haziran seçimlerinin milletle aralarındaki güçlü ilişki ve hasbi irtibatı bir kez daha görmelerine vesile olduğuna işaret ederek, 16 Nisan halk oylamasında yüzde 51,4 oranına denk gelen 25 milyon 157 bin oy aldıklarını, 24 Haziran cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 52,6 oranına karşılık gelen 26 milyon 330 bin oya ulaştıklarını, buna karşılık 24 Haziran'da milletvekili seçiminde yüzde 42,6 oranını ifade eden 21 milyon 338 bin oy elde ettiklerini söyledi.
Bir önceki milletvekili seçimi olan Kasım 2015'te bu sayının 23 milyon 681 bin, 15 Haziran 2015 seçimlerinde ise 18 milyon 867 bin, 2014 cumhurbaşkanlığı seçiminde de 21 milyon oy aldıklarını anımsatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Görüldüğü gibi AK Parti, geçtiğimiz 4 yılda yaklaşık 19 ile 26 milyon arasında bir oy sayısıyla milletimizin teveccühüne mazhar olmuştur. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin 4'te üçünün nüfusundan daha kalabalık bir büyüklüğü ifade eden bu sayılar gerçekten çok önemlidir, çok ciddidir. Bize güvenen, bize inanan, bugününü ve geleceğini bize emanet eden milletimize layık olmak için daha çok çalışmalıyız. Hep söylediğim gibi bizim milletimize sadece vefa değil aynı zamanda can borcumuz da var. Bunun için sadece partimize oy verenlere değil milletimizin tamamına en iyi hizmetleri sunmanın boynumuzun borcu olduğuna inanıyoruz."
Yeni yönetim sistemini bu amaçla hayata geçirdiklerine dikkati çeken Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye, tarihinin en büyük ekonomik saldırılarından birine maruz kalmasına rağmen iki ayı bulmadan durumu büyük ölçüde kontrol altına aldık. Döviz kurunun bir anda böylesine büyük bir artış göstermesini sadece ekonomik sebeplerle izah etmek mümkün değildir. Bunu söylemekle asla sorumluluktan kaçmaya çalışmıyoruz. Yaptığımız sadece bir durum tespitidir. Ekonomide eksiklerimiz, sıkıntılarımız, çözmemiz gereken sorunlarımız yok mu? Elbette var. Seçimlerin hemen ardından da zaten kolları sıvamış ve ekonomik reformlar için hazırlıklara başlamıştık ama bu gerçeklerle yaşadıklarımız arasında öylesine büyük bir orantısızlık var ki ister istemez işin altında başka şeyler aramak zorunda kalıyoruz ve bunların olduğunu da görüyoruz.
Nitekim krizin kaynağı mahiyetindeki odakların yaptıkları açıklamalar, sorunun farklı sebeplere ve saiklere dayalı olarak tırmandırıldığını açıkça gösteriyor. Şu gerçeği hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız, her kriz beraberinde birçok fırsatı da getirir. Devlet yönetimi olarak bu krizin üstesinden gelmek için normal şartlarda yıllara sari olarak yapabileceğimiz büyük reformları ve köklü değişimleri kısa sürede hayata geçirdik geçiriyoruz."
Erdoğan, "Özel sektörümüzün bu krizi fırsata çevirecek maharete sahip olduğuna inanıyorum. İnşallah yaklaşık iki aylık bir aradan sonra yeniden bir toparlanma ve yükseliş dönemine girdiğimizi görüyorum." ifadelerini kullandı.
Bazılarının krizi fırsata çevirmekle fırsatçılığı birbirine karıştırdığına işaret eden Erdoğan, "Döviz kuruyla hiçbir işi olmayan pek çok sektörde bir anda büyük fiyat artışları yaşandığına dair yoğun şikayetler alıyoruz. Milletime sesleniyorum, bunun adı fırsatçılıktır. Milletimizi fırsatçıların insafına terk etmeyeceğiz. Bunu böyle bilsinler." uyarısında bulundu.
"YENİDEN TÜRKİYE'NİN AYNI CENDEREYE SOKULMASINA İZİN VERMEYİZ"
Serbest piyasa ekonomisi kuralları içinde bu fırsatçılarla mücadele edeceklerini, gereken yaptırımları uygulayacaklarını bildiren Erdoğan, "Türkiye'yi faiz, kur, enflasyon şeytan üçgeninden çıkarana kadar gereken her türlü tedbiri alacak, adımı atacağız. Bizim ekonomi reçetemizde üretim, tasarım, teknolojiyi geliştirme, ihracat, istihdam, refahın tabana yayılması, hiçbir mağduru ve mazlumu sahipsiz bırakmamak vardır. AK Parti bugünlere bu anlayışla yaptığı hizmetlerle gelmiştir. Bundan sonra da aynı şekilde yoluna devam edecektir." dedi.
Türkiye'yi hala siyasi ve ekonomik vesayetin temsilcisi uluslararası kuruluşların kucağına itmek isteyenlere cevabı bu şekilde verdiklerini kaydeden Erdoğan şöyle devam etti:
"Ülkemizi kendi reçetelerimizle, çözümlerimizle, programlarımızla hedeflerine ulaştıracağız. Elbette her türlü yatırıma, desteğe, katkıya açığız. Yeter ki bunun bedelini bize egemenliğimize ve geleceğinize göz dikerek ödetmeye çalışmasınlar. Türkiye borcuna sadıktır, yeter ki işi diyet borcuna dönüştürmesinler. İşte o zaman külahları değişiriz. AK Parti döneminde ülkemizi diyet borçlarından kurtarana kadar çok mücadele ettik, fedakarlıkta bulunduk. Yeniden Türkiye'nin aynı cendereye sokulmasına izin vermeyiz. Son günlerde finansal danışmanlık hizmeti alınan bir şirket üzerinden yapılan tartışmalar, güya bizi töhmet altında bırakarak, aslında örtülü bir şekilde ülkemizi yeniden aynı cendereye sokma girişiminden ibarettir. Ama biz bu oyuna gelmeyiz. Bu can bu tende oldukça hiç kimse Türkiye'yi yeniden uluslararası kuruluşların boyunduruğu altına sokamaz."
"BU MİLLET SENİ ÇOK İYİ BİLİR, BİZİ DE ÇOK İYİ BİLİR"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na seslenen Erdoğan, "Ana muhalefetin başındaki zat şunu da çok iyi bilsin, sınırlarımız içinde bayrağımızın dalgalanması, ezanlarımızın okunması konusunda ne kadar kararlıysak bu konuda da aynı hassasiyete sahibiz. Onu seninle de paylaşmayız. Bunu böyle bilesin. Bize bu konuda ders vermeye de kalkma. Bu millet seni çok iyi bilir, bizi de çok iyi bilir." ifadesini kullandı.
AK Parti'nin iktidara geldiğinde Türkiye'nin IMF'ye borcunun 23,5 milyar dolar olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Ey Kılıçdaroğlu senin bundan haberin yok demek ki." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, 2013'te IMF'ye olan borcun sıfırlandığını anımsatarak, "Merkez Bankamızın döviz rezervi 27,5 milyar dolardı. Başbakanlığım dönemimde 135-136 milyar dolara kadar rezervimizi çıkardık. Tamam bir düşüş yaşadık ama bu böyle devam edecek diye bir şey yok. Biz yeniden bu tırmanışı inşallah devam ettireceğiz." diye konuştu.
Ekonomik bağımsızlık olmadan siyasi bağımsızlığın olmayacağına işaret eden Erdoğan, "Kendi ayakları üstünde yükselttiğimiz Türkiye'ye hiç kimse yeniden diz çöktüremeyecektir. Aksi yöndeki tüm dedikodular, iftiralar, yalanlar, FETÖ'cü hainlerin, PKK'lı katillerin, varlıklarını ülkemize ve milletimize düşmanlık üzerine bina etmiş kifayetsiz muhterislerin eseridir." yorumunu yaptı.
"HEPSİNİN KURSAKLARINDA BIRAKILMIŞ HESAPLARI VE HEVESLERİ VAR"
Batman'daki 8 şehit için Allah'tan rahmet dileyen Erdoğan, "Ama biz şuna inanıyoruz ki, bu topraklar şehit kanlarıyla yoğrulmuştur. Biz, buralara onlar sayesinde geldik." ifadelerini kullandı.
İstiklal Marşının "Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda/Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda/Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda" dizelerini okuyan Erdoğan, şehitlerin ailelerine ve Türk milletine başsağlığı diledi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan şunları kaydetti:
"Bir ölür bin diriliriz evelallah. 8 şehidimiz mi var? O teröristler bilsinler ki, bunu en az 800 ile ödeyecekler. Şu anda Cudi, Gabar, Tendürek'te her yerde kaçacak delik arıyorlar. O deliklerde inlerine gire gire bunları bitireceğiz. Kandil'de, Sincar'da bitireceğiz. Durmadan onlar kaçacak biz kovalayacağız. Bu milletin huzurunu, refahını yok etmeye bunların gücü yetmeyecek. Eğer 17 yıldır dedikodulara bakarak, bu devleti yönetecek olsaydık, ülkemizi bir milim öte götüremezdik. Biz, her zaman olduğu gibi kimin ne dediğine değil, milletimizin ne dediğine, ne istediğine, neye ihtiyacı olduğuna bakacağız. Hadi terör örgütlerinin ve Türkiye düşmanlarının hezeyanlarını anladık, bunu biliyoruz. Hepsinin kuyruk acısı var. Bunu da biliyoruz. Hepsinin kursaklarında bırakılmış hesapları ve hevesleri var. Bunu da biliyoruz. Son yıllarda tüm terör örgütlerinin başlarını öyle ezdik, nefeslerini öyle kestik ki ne yapsalar yeridir. Peki ülkemizin yaşadığı sıkıntılara adeta ateşin üzerine benzinle gider gibi yaklaşan ana muhalefet partisine ve onun başındaki malum zata ne diyeceğiz? Biz, bu zatın iftiralarını yüzüne vurmaktan, eline tutuşturulan kağıt parçalarının belge değil, paçavra olduğunu anlatmaktan yorulduk. Kendisini, başbakanlığımız ve cumhurbaşkanlığımız döneminde belki bin defa rezil kepaze ettik. İftiralarını mahkeme önünde ispatlayamadığı için kendisinden kazandığımız tazminatların tutarını artık hatırlamıyorum."
KILIÇDAROĞLU’NA ELEŞTİRİ
Kılıçdaroğlu'nun haktan, hukuktan, usulden habersiz olduğuna işaret eden Erdoğan, "Eline ne tutuşturulursa affedersiniz mal bulmuş mağribi gibi hemen grup konuşmasında anlatıyor. Halbuki çok basit bir araştırma yapsa veya yaptırsa öyle olmadığını görecek ama öyle bir derdi yok." diye konuştu.
İnternet, sosyal medya çağında her konuda yalan bilginin, belgenin, resmin, görüntünün üretilebileceğine ve yayılabileceğine dikkati çeken Erdoğan, ülkesine ve milletine karşı mevkisinde olanların bu tür malzemelerle değil gerçek bilgi ve belgelerle ortaya çıkması gerektiğini vurguladı.
"Bunların hak, hakikat diye bir derdi yok. Bunların yönetimi 'çamur at, tutmasa da izi kalır.' Malum eski komünistlerin yöntemi. Hala bunlar oradalar." diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Eline verilen kağıtlardaki iddiaların, akla ve mantığa aykırı olduğunu göre göre, sonuçta rezil kepaze olacağını bile bile çıkıyor kürsüde de bunları anlatıyor. Son grup konuşması baştan sona işte böyle hezeyanlarla yalanlarla iftiralarla maalesef doludur. Bu zatın yalanlarını her ortaya döküşümün ardından bir daha kendisiyle muhatap olamayacağımı söylüyorum ama öyle şeyler yapıyor ki, öyle şeyler söylüyor ki, cevap vermemeyi şahsımdan ziyade partime, ülkeme ve milletime haksızlık olarak gördüğüm için yeniden topa girmek zorunda kalıyorum. Bu sefer de milletim diyecek ki, 'Gerçekten böyle bir şey mi var?' Onun için de bunun cevabını vermek zorunda kalıyorum. Bazıları, 'Muhatap alma' diyor. Neyi muhatap almayacaksın? Bir değil, iki değil, üç değil... Cevap vermediğin zaman bu defa da bunu söyleyecek. Dikkat edin Türkiye'de ne kadar terörist, ne kadar provokatör, ne kadar şaibeli tip varsa hepsi bu zat tarafından grup konuşmalarında baş tacı ediliyor, övülüyor, destekleniyor."
Kılıçdaroğlu'nun Ankara'dan İstanbul'a yaptığı yürüyüşte koluna kimlerin girdiğine bakıldığında meselenin açıklığıyla ortaya çıktığını söyleyen Erdoğan, "Teröristlerle el ele kol kola beraber yürüyebilir. 'Herkes sevdiğiyle beraberdir' diyerek ben bunları geçiyorum ama milletin de bunu iyice masaya yatırmalıdır." dedi.
"ORADA DA ÇUVALLADILAR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun son grup konuşmasında önce Kudüs meselesine girdiğini dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ardından da hızını alamayıp, 'Erdoğan gitti, BM'de konuştu, Filistin'le ilgili tek söz etmedi' diyor. Şimdi ben buna nasıl cevap vermeyim? Biliyorum buna benim milletim inanmaz, hele hele Filistinli hiç inanmaz. Orada kimin posterleriyle Türkiye'nin bayraklarıyla Filistinlinin nasıl dolaştığını biliyoruz ve bu zatın adamlarının da benim Filistinli kardeşlerimin düşmanlarıyla nasıl bir arada olduğunu da biliyorlar. Hadi bu zat bizim konuşmamızı dinlemedi diyelim etrafından ona Tayyip Erdoğan'ın her uluslararası platformda olduğu gibi Birleşmiş Milletler'de de Filistin'e ve Kudüs'e nasıl sahip çıktığını anlatacak bir Allah'ın kulu yok mu, demek ki yok. Biz o konuşmamızda Filistin'in bağımsızlığını da, Kudüs'ü de anlattık. Kudüs'e karşı verilen mücadeleyi ey Kılıçdaroğlu, İslam İşbirliği Teşkilatının Dönem Başkanı olarak İstanbul'da yaptığımız toplantıyla onu BM Genel Kuruluna getiren biz değil miyiz? Sen hangi bulutlarda dolaşıyorsun, önce kendine çeki düzen ver, kendine gel. Bunu BM Genel Kuruluna getirmek suretiyle BM Genel Kurulunda Amerika 7 oy aldı, biz oradan 127 oy çıkarmak suretiyle Kudüs'ü hamdolsun bu noktaya taşıdık. Bu mücadeleyi veren biziz. Senin en ufak bir emeğin var mı bu işin içinde, yok. Zaten bunlar Filistin'in, Kudüs'ün acısının yüreklerinde hissettikleri için değil, bunun üzerinden bize yüklenebileceklerini düşündükleri için konuyu gündeme getirmişlerdir, orada da çuvalladılar."
Erdoğan, "Ana muhalefet partisi bizim bu konularla ilgili hassasiyetlerimizi, yaptıklarımızı bilinen ve bilinmeyen çabalarımızı gerçekten öğrenmek istiyorsa gitsin bunu Mahmud Abbas'a, İsmail Haniye'ye sorsun. Onlar ona gerekli cevabı verirler." diye konuştu.
"FİLİSTİN DENİNCE AKLA AK PARTİ GELİR"
Hep Filistinlilerle birlikte olduklarını, Filistinlilerle yoğrulduklarını ifade eden Erdoğan, "Filistin denince akla AK Parti gelir, Gazze denince akla AK Parti gelir ve onun lider kadroları gelir." ifadesini kullandı.
"Şayet, Müslümanlara güveni ve inancı yoksa gitsin diğer dini azınlıkların temsilcilerine sorsun." diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"CHP'nin bu ülkenin içinde yaşayıp da göremediklerini, Filistinliler, dünya Müslümanları, dini azınlık temsilcileri gayet güzel anlatır. Ana muhalefetin başındaki zat, Filistin'den girdikten sonra rotayı nereye çevirdi, ekonomik krize çevirdi. 'Kriz' diyor. Türkiye'de bir defa kriz yok. Önce bir ekonomiyi öğren. Türkiye'de ekonomiyle alakalı bir manipülasyon, manipülatif hareket var. Bununla bir fatura kesmeye çalışıyorlar, sen de bu faturanın aktörleri arasında yerini alıyorsun. Bu konuda söyledikleri de aslında kendisinin meselenin ne kadar dışında olduğunu göstermeye yetiyor. Güya resmi ziyaret yaptığımız ülkelere bize para vermeleri için yalvarıyormuşuz. Ne kadar zavallısın. Biz bu ülkelerden özellikle ülkemize yatırımcı davet etmenin çalışmalarını, gayretini yapıyoruz. Bir insan ekonominin ne olduğundan, ekonomik sistemin nasıl işlediğinden bu kadar habersiz olunca işte böyle saçmalar. Her şeyden önce biz kimseye gidip de para istemedik, istemiyoruz. Bu devirde kim kime yalvardığı, yakardığı için para verir? Bu işlerin usulu, yöntemi, mecraları, kuralları bellidir. Biz gittiğimiz her yerde yönetimlere ve özel sektöre ülkemizin potansiyelini, gücünü anlatıyoruz."
Yaptığı ziyaretlerde muhataplarına Türkiye ekonomisinin büyüklüğünü, gücünü, rakamlarla somut bilgilerle ifade ettiklerini anlatan Erdoğan, Türkiye'ye yatırım davetinde bulunduklarını, yatırımcıları davet etmenin de şahsının en başta görevi olduğunu vurguladı.
"SEN BU MİLLETİ BÖYLE BATIRDIN”
Hastanelerde Kılıçdaroğlu'nun genel müdürlüğü döneminde ilaç bulunamadığını anımsatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Sen bu milleti böyle batırdın. O kuyruklarda benim milletimin çektiği acıları, o kuyruklarda yaşayanlar çok iyi bilir. Bunlar şimdi ne yapıyor? Yurt dışı ziyaretlerini de ülkesini anlatmak için değil, kendi devletini eleştirmek, Türk demokrasisine kara çalmak, çok daha vahimi bölge için maalesef arzu edilmeyen iftiraları atmak için kullanıyorlar. İşte son Almanya seyahatinde, 5 yıl 10 aya mahkum olan sözde gazeteci vardı ya, Almanya'da şimdi oraya kaçtı, bir boşluğunu buldu oraya kaçtı, orada da rahat durmadı. Orada da kendisine sahip çıkacak olanları, sözde siyasetçileri buldu. Haber de bize gelince, 'Eğer bizimle beraber orada bulunacaksa biz müşterek bir basın toplantısı yapamayız. O zaman siz kalkar onunla basın toplantısı yaparsınız, daha sonra da biz onun olmadığı bir basın toplantısını yaparız.' diye haber gönderdik. Çünkü benim ülkemde 5 yıl 10 aya mahkum olmuş bir sözde gazeteciyi siz bu ülkede barındırıyorsanız, bunun stratejik ortaklığa yakışan bir yanı yoktur."
Aynı durum Almanya'da olsa ve bu kişiler, Türkiye'ye kaçsa elinden tutup, teslim edeceklerini vurgulayan Erdoğan, "Biz, bugüne kadar stratejik ortaklarımıza hep bunu uyguladık. Ne kadar terörist varsa bizden bunu stratejik ortaklarımız istediği zaman, biz kendilerine teslim ettik. Ama biz maalesef ülkemize ihanet eden, darbe teşebbüsünde bulunanları bulundukları ülkelerden istiyoruz, bize elli dereden elli türlü su getiriyorlar. Bu tüm Batıda böyle. Artık biz anlatmaktan bıktık, onlar dinlemekten bıkmadılar, böyle bir durumla karşı karşıyayız." ifadelerini kullandı.
"ÜLKEMİZİN EKONOMİK BÜYÜKLÜĞÜ ONUN SÖYLEDİĞİ RAKAMLARIN KAT BE KAT ÜZERİNDE"
Kılıçdaroğlu'nun bazı sözleşme ve kimi ülkelerle ticaretin Türk Lirası üzerinden gerçekleştirilmesi çabalarına da laf attığına değinen Erdoğan, şöyle devam etti:
"IMF dayatmaları dışında bir ekonomi yönetimi usulü bilmeyen cahil ana muhalefetin, dünya ticaret sistemini kökten değiştirecek bu tür girişimler karşısındaki şaşkınlığını biz mazur görüyoruz. Eminim onlar da zamanla bu işin manasını kavrayacaklardır. Yine bu zat, kendince büyük sandığı birtakım rakamları zikrederek, Türkiye'nin borcunu çeviremeyeceğini ima etmeye çalışıyor. Her şeyden önce ülkemizin ekonomik büyüklüğü onun söylediği rakamların kat be kat üzerindedir, be hey cahil, önce bunu bir öğren. Kimden alıyorsun bu aklı? Kim veriyor sana bu aklı? Dünyada kamu borcunun milli gelire oranı en düşük devletlerden biri Türkiye'dir ve hamdolsun ülkemizin bu konuda hiçbir sıkıntısı yoktur."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'yi "faiz, enflasyon, kur" şer üçgenine sıkıştırmaya çalışanların oyunlarını bozmakla meşgul olduklarına dikkati çekerek, "Bu zatın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ile ilgili yalanlarını defalarca ortaya koymuş olmamıza rağmen hala aynı imalarla konuşuyor olmasını ise ancak yüzsüzlüğü ile izah edebiliyorum. Utanmadan kalkmış benim yüzümün kızarıp, kızarmayacağından bahsediyor. Bizim yüzümüz edebimizden kızarır, edepsizliğimden değil sizin gibi." diye konuştu.
Gelen bütün misafirlerin hayran kaldığı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne ilişkin Kılıçdaroğlu'nun iftiralarını dinlemekten bıktıklarını anlatan Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun Külliye hizmete girdiğinde ayak basmayacağını söylediğini ancak daha sonra gelmek zorunda kaldığını ve gerçekleri kendi gözüyle gördüğünü belirtti.
Kılıçdaroğlu'nun "altın klozetler"den bahsettiğini, bunun doğru olmadığını medyanın gösterdiğini hatırlatan Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun aynı şekilde dünyada başarı örneği olarak gösterilen kamu-özel iş birliği projelerini de karaladığını ifade etti.
"HER ŞEY CEBİNİZDEKİ PARAYLA YAPILMAZ"
Yaptıkları birçok yatırımların kamu-özel ortaklığı olduğunu dile getiren Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun bunları bilmediğini vurguladı.
Başkan Erdoğan, üçüncü havalimanı ve köprüyü de kamu-özel ortaklığıyla yaptıklarını anımsatarak, şunları kaydetti:
"Bunları öğren bunlar nasıl yapılıyor. Her şey cebinizdeki parayla yapılmaz, aslolan kaynakları çeşitlendirebiliyor musun bay Kemal? Anlamazsın sen bu işten, SSK'yı da öyle batırdın zaten. Bunları biz kaynakları çeşitlendirerek hamdolsun yaptık ve hala da yapmaya devam ediyoruz ve daha çok şeyler yapılacak Allah'ın izniyle. Türkiye'nin bu kadar kısa sürece bu kadar büyük yatırımları hayata geçirebilmesini bu modele borçlu olduğunu hala anlamayan birine izahat vermeyi söz israfı olarak görüyorum."
G20 toplantısında dünya ülkelerinin kamu-özel ortaklığını Türkiye'nin nasıl başardığını öğrenmek istediklerine dikkati çeken Erdoğan, bu yatırımların nasıl yapıldığıyla ilgili tüm katılımcılara brifing verdiklerini bildirdi. Bunun dünyada sürekli yayıldığını ve örnek olarak gösterilen ülkenin Türkiye olduğunu vurgulayan Erdoğan, Hazine ve Maliye Bakanının da iş dünyasından, Kılıçdaroğlu'na bu modeli izah etmesini istemesini söyledi.
“BUNLARDAN FİKRİ DANIŞMANLIK HİZMETİ DE ALMAYACAKSINIZ”
Bu konuda ufak bir broşür bastırıp, Kılıçdaroğlu'na gönderilmesini isteyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu zat ekonomi yönetimimize hizmet vermek üzere ücreti mukabili tutulmuş bir danışman firması üzerinden sorduğu sorularla bizi güya köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Bundan böyle tabii ona bu fırsatı da vermemek için tabii özel sektör bizi ilgilendirmiyor o ayrı bir konu. Geçen bütün bakan arkadaşlarıma söyledim, bunlardan fikri danışmanlık hizmeti de almayacaksınız dedim. Hiç gerek yok biz bize yeteriz. Eskiden beri soru soran ama cevabını hiç dinlemeyen bu zata değil ama ola ki onun hezeyanlarıyla kafası karışmış olanlar varsa onlara şu gerçekleri ifade etmek isterim. Türkiye, evet bir dönem sadece ekonomisini değil, savunmadan tarıma, sanayiden ticarete her şeyini Amerika'ya teslim etmiştir. Peki bu ne zaman olmuştur biliyor musunuz? Türkiye bu felaketi tek parti CHP ve onun milli şefi İnönü döneminde yaşamıştır."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda elinde gazete kupürleri olduğunu, yarın kapanışta göstereceğini dile getirerek, "Nasıl böyle gururla hangi bayrağı dalgalandırdığını, sizlere göstereceğim." dedi.
“ÜLKEMİZİ YARDIM PROGRAMLARI ARACILIĞIYLA AMERİKA'YA MAHKUM HALE GETİREN BU ZİHNİYETİN YOL AÇTIĞI YIKIMIN ETKİLERİ BİZİM DÖNEMİMİZE KADAR MAALESEF SÜRMÜŞTÜR”
Kendi uçağını, silahını, tankını, topunu, trenini, gemisini, tarım aletlerini fabrikalarını kurma iradesini ortaya koyan bu dönemi ve tüm yöneticilerini tazimle, hürmetle yad ettiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Sonra tek parti CHP'si tutmuş bu fabrikaları hepsinin kapısına kilit vurmuş, savunma sanayi teşebbüslerini adeta birer birer boğmuştur. Nuri Demirağ'ın uçak ve tren fabrikası, Nuri Killigil'in silah fabrikası gibi daha ince teşebbüslerin önü tek parti CHP tarafından kesilmiştir. Bay Kemal, biraz şöyle hiç olmazsa tarihi oku, oradan bir şeyler edin. Kim bu ülkede ne kazandırdı, ne verdi? Ülkemizi yardım programları aracılığıyla Amerika'ya mahkum hale getiren bu zihniyetin yol açtığı yıkımın etkileri bizim dönemimize kadar maalesef sürmüştür.
Başbakan olarak 2004 yılında acil olanlar dışındaki tüm hazır alımları iptal etmemiş, yerli üretimin kapılarını eğer açmasaydık son 5 yılda yaşadıklarımızın ardından bugün ne halde olacağımızı tahayyül dahi edemezdik."
Erdoğan, IMF'ye borcu 2013'te sıfırladıklarını ve Türkiye'yi bu sıkıntıdan kurtardıklarını vurgulayarak, "Bugün tıpkı 1994 ve 2001 gibi bir büyük ekonomik enkazın karşısında duruyor olacaktık, o mantıkla hareket etseydik. Son yaşanan hadiseler Türkiye'yi belki bir parça sarsmıştır ama asla yıkamamıştır. Çünkü bugünkü Türkiye ne 1994'ün Türkiyesi'dir, ne 2001'in Türkiyesi'dir. İhracatımız geçen ay itibariyle yıllık 165 milyar doları geçti. Göreve geldiğimizde neydi ihracatımız? 36 milyar dolar. 36 milyar dolardan nereye geldik? 165 milyar dolara geldik. Daha da artacak." dedi.
"MİLLETİMİZ GELECEĞİNE UMUTLA BAKIYOR"
Turizmde tarihin en başarılı sezonunun geride bırakıldığının altını çizen Erdoğan, "Hamdolsun 40 milyon turisti ülkemizde ağırlıyoruz. Belki daha da artacak." diye konuştu.
Bunların Türkiye'nin dünyada ne denli cazip hale geldiğini gösterdiğini belirten Erdoğan, "Uluslararası yatırımcıların ülkemize olan ilgileri kendi anamuhalefetimiz başta olmak üzere aleyhimizdeki çevrilen tüm fırıldaklara rağmen devam ediyor. Çok önemli görüşmeler, temaslar var. Yakında inşallah bunların müjdelerini milletimizle paylaşacağız." ifadelerini kullandı.
Kredi imkanlarının daralması sebebiyle sıkıntı yaşamalarına rağmen sanayicinin, tüccarın, esnafın çarklarını döndürmeye devam ettiğini belirten Erdoğan, her sektörün önünü açmak için çeşitli programlar hazırladıklarına işaret etti.
Yakında onları da hayata geçireceklerini bildiren Erdoğan, "Milletimiz geleceğine umutla bakıyor. Çünkü yaşananların geçici bir türbülans olduğunu çok iyi biliyor ve iktidarına güveniyor, kabinesine güveniyor." değerlendirmesinde bulundu.
Böyle dönemlerde ülkelerin ve toplumların paradan çok morale ihtiyacı olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu gerçeğe rağmen pek çok özel sektör kuruluşunun dahi başvurduğu basit bir yöntemi, Türkiye'nin bu yolla Amerika'ya teslim olduğu iftirasına götürmek açık söylüyorum iş bilmezlik değilse, ihanettir. Ana muhalefet bu tavrıyla ülkemize yönelik ekonomik saldırılara destek vermekte, bu çevrelerin değirmenlerine su taşımaktadır. Tabii her bozuk saat gibi bu zatın da arada bir doğru söylediği yok değil. Onlar da oluyor. Mesela bu zat grup konuşmasında Gazi Mustafa Kemal'in 1922'deki Meclis toplantısındaki şu sözüne atıfta bulunuyor. Orada diyor ki Gazi, 'Balkan muharebesini müteakip vicdani kafası zayıf olanlar, bu milletin artık hayat ve necat bulamayacağına kani olmak zannı batılında bulunmuş oldular.' İşte CHP'nin ekonomik kriz bahanesiyle bugün yaptığı işin adı da bu değil mi? Bu. Peki Türkiye Balkan Savaşı'nı niye kaybetti biliyor musunuz? Bugün de CHP'nin temsilcisi olduğu siyaset anlayışı yüzünden kaybetti. Evet 'Edirne'ye Enver gireceğine, Bulgar girsin' diyebilecek kadar izanını kaybeden muhalefet anlayışının bugünkü temsilcisi CHP ve artık onun yoldaşı haline gelen HDP'dir. Tablo bu."
"SAYIN BAHÇELİ'YE HUZURLARINIZDA TEKRAR TEŞEKKÜR EDİYORUM"
Erdoğan, buna karşılık ülkesine ve milletine karşı sorumluluklarının farkında olan partilerin siyasi yelpazedeki farklılıkları bir kenara bırakarak, milli konularda birlikte hareket etmeyi başardıklarına dikkati çekerek, şunları söyledi:
"Ben bu vesileyle sayın Bahçeli'ye de huzurlarınızda tekrar teşekkür ediyorum. Çünkü milli olma, yerli olma şuurunu yakalamak tabii her yiğidin karı değil. Bay Kemal'in de zaten böyle bir derdi yok. Cumhur İttifakı işte bunun en güzel örneğidir. Cumhur İttifakı'nı basit bir seçim ittifakı olarak görenler de yanılıyor. Cumhur İttifakı milli ve yerli duruş sahiplerinin ülkenin meseleleri karşısında gösterdikleri dayanışmanın adıdır. Türkiye'de yerlilik ve millilik konusunda onur, gurur ve haysiyet konusunda en son söz söyleyebilecek olanlar, hiç değilse ağızlarına alıp bu kavramları da kirletmesinler. Milletimiz kimin yerli ve milli olduğunu, kimin proje ürünü olarak bulunduğu koltuğa oturtulduğunu, yenilgi üstüne yenilgi almasına rağmen de orada tutulmaya devam edildiğini çok iyi biliyor. 'Rabb'im bizi siyasi hırsları uğruna ülkesinin aleyhindeki cephelerin gönüllü askerliğine soyunanların şerrinden muhafaza eylesin.' diyorum."
"BİZİM SİYASETİMİZ HİZMET SİYASETİDİR"
Milletin kendilerine güvendiği, inandığı, sandıkta yetki verdiği sürece tüm güç ve imkanlarıyla ülkeye hizmet etmeyi sürdüreceklerini ifade eden Erdoğan, "Bizim siyasetimiz bildiğiniz gibi hizmet siyasetidir. Hizmet siyasetimizi en iyi gösterebildiğimiz alanların başında ise mahalli idareler, yani belediyeler geliyor." dedi.
AK Parti'nin belediyelerdeki başarılarıyla milletin gönül kapılarını açmış kadrolar tarafından kurulduğunu belirten Erdoğan, bugün de siyasetteki ve bürokrasideki kritik kadroları ile belediyelerde görev alan kadrolar arasında yoğun bir geçişkenlik olduğunu söyledi.
Kimi zaman belediyelerde başarılı olanlara Mecliste, kabinede, parti yönetiminde ve bürokraside vazife verdiklerini, bazen de buralardakileri belediyelerde görevlendirdiklerini ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
"Önümüzdeki seçimlerde de bu süreç devam edecektir. Son dönemde yaşadığımız hadiseler sebebiyle Mart 2019 seçimlerinin önemi çok daha artmıştır. 24 Haziran'da Cumhurbaşkanlığı görevini bize tevdi eden, Mecliste partimizi birinci sıraya çıkartan milletimizden mahalli idareler seçimlerinde de benzer bir desteği almamız gerekiyor. Bunu başardığımızda Türkiye'ye önümüzdeki 4, 5 yılda gerçekten çok verimli, çok kıymetli hizmetler getirme imkanına kavuşacağız."
“5 YILLIK İSTİKRARIN ÖNÜNDE HERHANGİ BİR ENGEL BULUNMUYOR”
AK Parti'nin, asla seçimden, sandıktan, milletin karşısına çıkıp hesap vermekten kaçan bir parti olmadığını, olmayacağını belirten Erdoğan, buna karşın seçim dönemlerinde zaman ve enerjilerinin önemli bir bölümünü saha çalışmalarına ayırmaları gerektiğinin bir gerçek olduğunu ifade etti. Erdoğan, böyle olunca da orta ve uzun vadeli projeleri hayata geçirmekte gecikmeler yaşayabildiklerini söyledi.
Yeni yönetim sisteminin Cumhurbaşkanının ve Meclisin önünde 5 yıllık bir dönemi açarak istikrarı garanti altına aldığını dile getiren Erdoğan, mahalli idareler seçimlerinde zaten bu 5 yıllık istikrarın önünde herhangi bir engel bulunmadığını kaydetti.
Türkiye'nin geldiği seviye itibarıyla artık belediye hizmetlerinin sadece temizlik, kanalizasyon, içme suyu, yol, kaldırım gibi işler olmaktan çıktığını aktaran Erdoğan, bunları yapmanın zaten belediye başkanlarının boynunun borcu olduğunu vurguladı.
Erdoğan, "Her zaman söylüyorum, hizmet gerektir ama yeterli değildir. Yeterli olan nedir? Gönüllere girmektir, gönülleri almaktır. Artık biz belediye başkanı olacak veya belediye başkan adayı olacak kardeşlerimizden özellikle bunu istiyoruz. Temizlikti, yoldu, kaldırımdı, kanalizasyondu bunlar zaten senin asli görevlerin, bunları zaten yapacaksın ama gönül, tevazu bunu başaracağız. Onun için bakın bugün burada farklı şeyler var, tevazu, samimiyet, gayret var, bunları yapacağız. Bunu başarmak zorundayız. Kapı kapı dolaşacağız. Alacaksın hanımı yanına, eğer hanımsan alacaksın beyini yanına birlikte evleri dolaşacaksın ve gönüllere gireceksin." diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunu başardıkları zaman milletin kendilerine inanıp güvendiğini, iktidara taşıdığını kaydetti.
Belediyelerin artık sosyal belediyecilik denilen hizmetlerle daha çok görünür hale geldiğini aktaran Erdoğan, aynı şekilde büyükşehir sisteminin yaygınlaşmasıyla belediyelerle merkezi yönetim birimleri arasında projelerin hayata geçirilmesi konusunda yakın iş birliğine ihtiyaç olduğunun ortaya çıktığını bildirdi.
"AKLA AK PARTİ GELİR"
"Sosyal belediyecilik ve büyük projeler deyince elbette akla AK Parti gelir." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2019 Mart seçimlerinde bu güçlü referansımızı en iyi şekilde kullanarak 2014'ten çok daha ileri bir seviyeye ulaşacağımıza inanıyorum. İşte bakın bütün Güneydoğu'yu, malum siyasi partilerin belediyeleri delik deşik etti mi? Bütün çukurlarla kanallarla her tarafı açtı mı? Belediyenin araçlarını gereçlerini o işlerde kullandılar mı? Devletin kendilerine gönderdiği parayı, desteği, bunları Kandil'e gönderdiler mi? Ve terör öylemlerinde bunları kullandılar mı? Bakın şu anda aynı uygulamayı nerede yapıyorlar, Münbiç'in çevresinde yapıyorlar. Şimdi Münbiç'in çevresinde de kanallar açmaya başladılar. Kim? YPG/PYD. Karakter aynı, bunlar aynı cibilliyetin mensuplarıdır. Dolayısıyla kayyumları atadık, kayyumları atadıktan sonra hamdolsun Güneydoğu, Doğu hizmet görmeye başladı. Şimdi bu yeni dönemde Allah'ın izniyle bunlara bu fırsatı vermeyeceğiz. Tedbirlerimiz var, onu da söyleyeyim, bak şimdiden söylüyorum, tedbirlerimiz var. Öyle olur, böyle olur. Bizim ilk hedefimiz bu. Vatan topraklarını biz ihanet içerisinde olanlara teslim etmeyeceğiz."
Erdoğan, mevcut belediye başkanlarının değerlendirilmesi ve aday tespiti sürecini zaten bir süredir yürüttüklerini, bu çalışmalara daha da hız vererek en kısa sürede milletin karşısına yüzlerini ağartacak isimlerle çıkacaklarını söyledi.
"ÖNEMLİ BİRER DERS"
Milletvekili seçimlerinde aday tespitinde yapılan hataların nasıl vahim sonuçlara yol açabileceğini hep birlikte gördüklerini ifade eden Erdoğan, bazı illerde gerçekten hiç beklemedikleri, hayal dahi edemeyecekleri sonuçlarla karşılaştıklarını, bunların her birinin kendileri için önemli birer ders olduğunu kaydetti.
"Yaşadıklarımızdan ibret alacağız ki tarih tekerrür etmesin." ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Cumhur İttifakı'nın mahalli idareler seçimlerinde listelerde olmasa bile gönüllerde devam edeceğine inanıyorum. Biz bu ittifaka hiçbir zaman sandık ittifakı gözüyle bakmadık. Bugün de öyle bakmıyoruz. Kendi adaylarımızla girdiğimiz yerlerden en azından mümkün olanlarda bu ittifakı yaşatmanın yollarını arayacağız. Sizlerden ve teşkilatlarımızdan ricam, mahalli idareler seçimleriyle ilgili hazırlıklarımızda tek ölçümüzün en doğru adayla milletimizin karşısına çıkıp en yüksek oyu elde etmek şeklinde olmasıdır. Adaylarımızın klasik belediyecilik hizmetleri yanında sosyal belediyeciliği de en güzel şekilde anlayacak ve uygulayabilecek isimler olmasına önem vereceğiz. Bu vasıflara sahip milletimizin gönlünde karşılığı olan ve AK Parti'nin değerleriyle çelişmeyen her isim bizim için makbuldür."
İstişare ve değerlendirme toplantısının bugün ve yarınki oturumlarında ilgili isimler tarafından çeşitli sunumlar yapılacağını belirten Erdoğan, Genel Başkan Yardımcıları Mahir Ünal ve Mehmet Özhaseki, Meclis Grup Başkanı Naci Bostancı, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın kendi sorumluluk alanlarıyla ilgili çeşitli hususları paylaşacağını söyledi.
Yarın yapılacak son değerlendirme toplantısıyla programın sona ereceğini anlatan Erdoğan, daha sonra toplu açılış töreni vesilesiyle Kızılcahamam'da vatandaşlarla hasbihal edecek, hasret gideceklerini söyledi.
Erdoğan, bu iki gün boyunca program aralarında hem heyetler halinde hem de ailelerle sohbetler edecek, karşılıklı görüş alışverişinde bulunacaklarını ancak tevazudan asla taviz vermeyeceklerini bildirdi.
Genel Merkezin hem seçim hazırlıkları hem de partinin gündemindeki diğer hususlara ilişkin yoğun mesai içinde olduğunu ifade eden Erdoğan, düzenli yaptıkları Merkez Yürütme Kurulu, Merkez Karar ve Yönetim Kurulu, il başkanları toplantılarıyla, son dönemde ilçe başkanlarıyla da Genel Merkezde bir araya gelmeye başladıklarını, bunun ilk bölümünü yaptıklarını, ikinci bölümünü de ayın 15'inde gerçekleştireceklerini kaydetti.
Cumhurbaşkanlığı kabine üyelerinin gerek 100 günlük icraat programı gerek yeni ekonomi programı, gerekse de 2019-2023 stratejik planı konusunda gece gündüz çalıştıklarını belirten Erdoğan, bu arada bakanlıkların rutin faaliyetlerinin aksamadan yürütülmesi için de her türlü gayretin gösterildiğini söyledi.
Erdoğan, "Vatandaşlarımızdan hala bürokrasinin yavaşlığına hatta tıkanıklığına dair şikayetler alıyor olmamız bu konu üzerinde hassasiyetle durmamızın gerektiğini gösteriyor. Değerli arkadaşlar inşallah en kısa zamanda bu meseleyi de çözeceğiz." dedi.
Meclis grubunun önünde yoğun bir gündem bulunduğunu dile getiren Erdoğan, "Bütçe en önemli konularımızdan biridir. Bu arada gerek 100 günlük icraat programıyla gerekse de yeni sistemin uyum düzenlemeleriyle ilgili ihtiyaç duyulan acil kanunlar varsa onlar da Meclis grubumuz tarafından değerlendirilecektir. Seçim öncesi teşkilatlarımızın dinamizmini artıracak her türlü çalışma bizim için önemli Bunun için il ziyaretlerimize yakında başlıyoruz. İmkanlar ölçüsünde hafta sonlarımızı illerimizde geçirmeye gayret edeceğiz. Biz samimiyetle ve gerektiği şekilde çalışır, gayret eder mücadelemizi ortaya koyarsak Rabbimizin neticeleri hayrımıza tebdil edeceğinden şüphe duymuyorum." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda toplantının hayırlara vesile olmasını diledi.
NOTLAR
AK Parti 27. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı, bu yıl "Tevazu, Samimiyet, Gayret ile Önce Millet Önce Memleket" temasıyla düzenleniyor.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından başlayan programa, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Kurucular Kurulu, Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyeleri ile bakanlar ve bakan yardımcıları, milletvekilleri, genel merkez yöneticileri katıldı.
Bazı partililerin, açılış konuşmasının gerçekleştiği salona çocuklarıyla geldiği görüldü.