Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "(Yıldırım-İmamoğlu canlı yayını) İstanbul gibi dünyanın örnek bir şehrini en ideal hangi yönetici yönetebilir, bunu bizzat o akşamki müzakereden sonra çok daha net güzel bir şekilde değerlendirme fırsatını halkımız bulacak diye inanıyorum ve bunun gerçekten son kırılma noktası olan pazar günü, bir haftaya da çok ciddi bir ışık verecektir diye inanıyorum." dedi.
Erdoğan, Asya'da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı (CICA) 5. Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'ne katılmak üzere Atatürk Havalimanı'ndan Tacikistan'ın başkenti Duşanbe'ye hareketinden önce açıklama yaptı.
Bakanlar ve çeşitli kurum temsilcilerinden oluşan geniş bir heyetin de seyahatte yer alacağını ifade eden Erdoğan, bu yılki zirvenin güvenli ve daha müreffeh bir Asya'da güven artıcı önlemler konferansı bölgesi için ortak vizyon temasıyla gerçekleştirildiğini anlattı.
Erdoğan, zirveye katılan devlet başkanlarıyla iş birliği mekanizmalarını güçlendirmenin yollarını yollarını arayacaklarını dile getirerek, küreselleşmenin etkisiyle dünyanın hiçbir bölgesinin diğer kesimlerde yaşanan gelişmelerden ayrı olmadığını söyledi.
Bu çerçevede dış politikada etkin çok taraflılığın ayrı bir önem kazandığını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"Birçok soruna ancak dayanışma içinde birlikte hareket ederek çözüm sağlanması mümkündür. İş birliği ve birlikte çalışma kültürünün geliştirilmesi, bölgesel refahın artırılması açısından da elzemdir. Bu bağlamda Asya bölgesinin barış, güvenlik ve istikrarı da ülkemiz bakımından önem taşıyor. Kurucu üyesi olduğumuz Asya'da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı'nı bu temelde faydalı bir diyalog formu olarak görüyoruz. Bu sürecin Asya'da barış ve istikrar için ciddi bir potansiyel taşıdığına inanıyorum. Konferans 1993'te kurulduğundan bu yana kurumsallaşmış, üye sayısını artırmış, temsil kabiliyeti yüksek bölgesel bir foruma dönüşmüştür. Konferans, ülkemizle birlikte 27 ülkeyi bir araya getiriyor. 8 ülke ve 5 uluslararası kuruluş da gözlemci statüsüne sahip. Türkiye konferansın 2010-2014 yıllarındaki dönem başkanlığını başarıyla yürütmüştür. Hali hazırda yeni sınamalar ve tehditler alanında koordinatör görevini deruhte ediyoruz. Üye ülkeler arasında iş birliğinin derinleştirilmesi, konferans bağlamındaki temel önceliklerinden biri olacaktır."
Erdoğan, zirve kapsamında bazı üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarıyla ikili görüşmeler yapacaklarını ve Duşanbe Zirvesi'nin verimli geçeceğine inandığını aktararak, alınacak kararların hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.
YILDIRIM-İMAMOĞLU CANLI YAYINI
Erdoğan, açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Pazar günü gerçekleşecek AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım ile CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu'nun canlı yayınını izleyip izlemeyeceği ve yayın gerçekleşmeden önce kendisinin fikirlerinin alınıp alınmadığına ilişkin soru üzerine Erdoğan, bu konuda görevlendirilenlerin ön hazırlıkları gayet iyi şekilde yaptığını söyledi.
Erdoğan, her iki taraftaki görevlilerin bu buluşmanın veya bu tartışmanın moderatörünü müşterek bir çalışma yaparak belirlediğini dile getirerek, yayın platformu olarak buranın tamamıyla her yerden ari bir şekilde olduğunu, oradan da kim istiyorsa rahatlıkla buradan yayını yapma imkanını yakalayacağını kaydetti.
Sadece Türkiye'de İstanbul'un yayını izlemeyeceğini, tüm ülkenin bu müzakereyi, tartışmayı izleme imkanı olacağını vurgulayan Erdoğan, İstanbul'un sadece kentte yaşayanlara hitap eden bir yer olmadığını, İstanbul'un adeta 81 vilayetin özeti olduğunu ifade etti.
Pazar akşamki yayını izleyenlerin Sivas'tan, Kastamonu'dan, Tokat'tan, Giresun'dan, Trabzon'dan buradaki hemşehrisini arayarak tartışmayı aralarında müzakere edeceklerini dile getiren Erdoğan, "Bu şunu getirecek. Gerçekten İstanbul gibi dünyanın örnek bir şehrini en ideal hangi yönetici yönetebilir, bunu bizzat o akşamki müzakereden sonra çok daha net güzel bir şekilde değerlendirme fırsatını halkımız bulacak diye inanıyorum ve bunun gerçekten son kırılma noktası olan pazar günü, bir haftaya da çok ciddi bir ışık verecektir diye inanıyorum." şeklinde konuştu.
Bir gazetecinin "İdlib'te son dönemde hareketlilik dikkati çekiyor. Türkiye'nin bu konuda atacağı adımlar nelerdir? Bölgedeki son durum nedir?" sorusu üzerine Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"İdlib'e eğer bizim hakikaten yaklaşımımız olmamış olsaydı, şu anki durum çok daha farklı gelişir ve 3 milyona yakın insanın yaşadığı İdlib'ten çok ciddi bir göç dalgası ülkemize doğru gelebilirdi. Fakat bizim ağırlıkta olarak Rusya ile yaptığımız müzakereler, yaptığımız değerlendirmeler, gerek Soçi Müzakeresi süreci gerek Astana ile ilgili süreçler ve ikili yaptığımız Sayın Putin ile görüşmelerimiz, buradaki sıkıntıları minimize etti.
Son olarak bir de bir karara varıldı. Bu kararla birlikte adeta silahların sustuğu bir an oldu. Ama ardından yine bazı arzu edilmeyen gelişmeler oldu. Sürecin üzerinde bütün ekiplerimiz duruyor. Bütün gözlem, gözetleme, bütün bu kulelerden bölgeyi bizler takibe aldık, takip ediyoruz. Tabii yaralılarımız oldu bir kaç tane şehidimiz de oldu ama bunların bedelini, faturasını karşı tarafa çok ağır ödettik. Ancak rejim bizim bu gözlem kulelerine bazı saldırıları devam ettirecek olursa, bu yanlışa hala inatla devam edecek olursa, bizim burada sessiz kalmamız mümkün olmaz. Gereğini de yaparız. Çünkü biz burada barışın egemen olmasını istiyoruz, ölümlerin durmasını istiyoruz. Ama varil bombaları ile fosfor bombaları ile bu bölgeye saldırının devam etmesi hiçbir zaman affedilemez, buna da sessiz kalamayız çünkü biz bu bölgede artık halkın sesine kulak veriyoruz. Bizim Suriye'de yaşayan kardeşlerimiz ne diyor? 'Türkiye gelsin' diyor. Ayrıca biz bir de Adana mutabakatını bir kenara koyamayız. O mutabakat çerçevesi içinde de bu bölgeyi karıştıran terör örgütlerine karşı bu mücadelemizi de kararlılıkla sürdürüyoruz, sürdüreceğiz."
"BİRİLERİ KONUŞUYOR..."
"Meclisten dün yeni askerlik yasasıyla bölümün bir kısmı geçti. Bundan sonraki süreç nasıl işleyecek? Yeni askerlik sistemiyle terörle mücadele nasıl devam edecek?" sorusu üzerine Erdoğan, terörle mücadelede en ufak bir tereddüdün, en ufak bir güven kaybı gibi bir endişenin söz konusu olmadığını söyledi.
Erdoğan, "Birileri konuşuyor. Bir ara 'ağzı olan konuşuyor' diye literatüre yerleşmiş olan ifade vardı ya şimdi de öyle. Bu ülkede silahlı kuvvetlerimiz var, Genelkurmay diye kuvvetlerle birlikte oluşmuş, oturmuş, asırlara bali 2200 yıllık geçmişi olan bir orduyuz. Dedikleri ne? 'Güvenlik zaafı bu yasada olur' gibi ifadeler kullananlar var." diye konuştu.
1,5-2 YILA VARAN BİR ÇALIŞMA
Bu yasa ile ilgili çalışmanın bir hafta, 15 gün, bir ay içinde yapılmadığını, yaklaşık 1,5-2 yıla varan bir çalışma olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kaldı ki talep bize çok eski gelen bir taleptir. Hem ordunun küçültülmesi, bir taraftan profesyonel orduya geçmek, hep bunlar konuşulan şeylerdi. Bunlar yazılmıştır, çizilmiştir. Ordumuz da hiçbir zaman durmamıştır. Çalışmalarını onlar da bu istikamette sürdürmüşlerdir. Bir yere de gelinmiştir. Hatta 2014 sonuna kadar da atılması gereken adım, ordunun sivilleşmesi süreciydi. AB kriterleri içinde bir de bu var. Biz böyle bir adımı o günden bugüne atmış değiliz ama şimdi burada da böyle bir adımı atmış bulunuyoruz.
Bu attığımız adımla birlikte gerek Milli Savunma Bakanımızın şu anda ordunun temelinden gelmiş olması, Genelkurmay Başkanlığına varıncaya kadar bu görevi yapmış bir insan olarak kendi arkadaşlarıyla beraber bu süreci yönetiyor olması ve özellikle terörle mücadelede de şu anda askerimizin, polisimizin elde ettiği başarıya mesela yılbaşından şu ana kadar 2 bin civarında terörist etkisiz hale getirilmiştir. Bunların inlerine girilmiştir. Bunlar şimdi kaçacak delik arıyorlar. Bu mücadele de bu şekilde devam edecek."
Halkın refahını, huzurunu sağlamadıktan sonra ne devlet ne de silahlı kuvvetler, polis ve güvenlik korucularının görevini yapmış olacağını belirten Erdoğan, "Ne de şahsen ben Cumhurbaşkanı olarak Anayasa'da başkomutan sıfatıyla bulunuyorum, ben de görevimi yapmış olurum." dedi.
Bu görevi şu anda yapmanın azmi ve kararlılığı içinde olduklarını vurgulayan Erdoğan, "İlgili birimlerin hepsi bunu yapacak. Yeni askerlik yasasında ise biz bu işi öyle bir noktaya getirelim ki düşünün şimdi başarılı bir astsubay, eğer başarabiliyorsa generalliğe kadar çıkabilecek. Yeni askerlik yasasında bu var, bundan önce böyle bir şey yoktu. Bunun yanında isteyen kalabiliyor, isteyen süresi dolunca ayrılabiliyor. Bir diğer yanda 'Efendim sayılar azalıyor, halimiz ne olacak?'. Çok açık, net. Şimdi sürekli olarak ücret tazelenmesi olacak. 12 ay içinde sürekli her ay, askere alma diye bir durum söz konusu olacak. Sayıda azalma diye bir şey söz konusu değil." değerlendirmesinde bulundu.
"KKTC'DE ASKERİMİZİN AZALMASI DİYE BİR ŞEY SÖZ KONUSU DEĞİL"
Erdoğan, Kıbrıs ile ilgili de mide bulandırsın diye bazı şeylerin söylendiğine değinerek, "Kuzey Kıbrıs'ta bizim askerimizin azalması diye bir şey söz konusu değil. Orada ne kadar asker bulunması gerekiyorsa, biz orada o kadar askeri bulundururuz. Bunun için de birilerinden izin almak diye bir mecburiyetimiz yoktur. Bunun da bilinmesi gerekir." dedi.
Metinde hangi birimlerde neler olacağının açık şekilde yer aldığını, iki maddenin meclisten geçtiğini aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Gerek Milli Savunma Bakanımızın, gerek diğer arkadaşların bilgilendirmeleriyle bu süreç hızlı bir şekilde geçiştirilecek. Rakamlar üzerinde konuşanlar oluyor '30 bin lira fazla oldu'. El insaf. Bu gelen rakam ile bir defa bütün o ödenen aylıklar, maaşlar buradan ödeniyor. Böyle bir şey yoktu bugüne kadar. Askere ödenecek olan bütün harçlıklar, bugüne kadar yapılmayan şeylerdi. Şimdi bunlar yapılacak. Bunlar, iş ve istihdam noktasında sıkıntı olanlar için aileye harçlık olarak gelmiş olacak. Bunun çok isabetli, hayırlı bir adım olduğuna inanıyorum. Dersimize iyi çalıştık. Hayırlı olsun."
Erdoğan, "31 Mart yerel seçimlerin ardından 2 Nisan'da İl Seçim Kurulu Başkanı Müberra Gürdal ve iki hakim, mesai saatinin bitiminden sonra adliyeye gidiyor ve onların adliyeye gitmesinin ardından 5 dakika sonra CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile birlikte bir heyet adliyeye giriş yapıyor ve 7 ilçede halihazırda yapılan oy sayımıyla ilgili itirazda bulunuyorlar. O itiraz kabul ediliyor o gece. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? O hakimlerle ilgili bir soruşturma olacak mı?" şeklindeki soru üzerine şunları söyledi:
'BEN İNANIYORUM Kİ YSK DA GEREKLİ OLAN ADIMI ATACAKTIR'
"Artık bununla ilgili sizler zaten medya olarak görevini yaptınız ve süreci takip noktasında da en isabetli kararı bundan sonra verecek olan YSK'dır. Artık kim kimle el ele kol kola dolaşıyor, kim kiminle nerede görünüyor bunları da bütün görsel medyada yayınladınız. Yazılı medyada da yayınlandı. Benim ilgi alanım olsa ben diyeceğim ki şunu yaptım yaparım ama bu benim ilgi alanım değil. İlgi alanı olan Yüksek Seçim Kurulu'dur. Sizler de medya olarak burada gerekli olan görüntülemeyi her şeyi yaptınız. Ben inanıyorum ki Yüksek Seçim Kurulu da burada gerekli olan adımı atacaktır."
"VALİMİZ İNANIYORUM Kİ SEÇİM SONRASI DA BU İŞİN TAKİPÇİSİ OLACAKTIR"
CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu'nun Ordu'da VIP salonundaki görüntülerini izleyip izlemediğinin sorulması üzerine ise Erdoğan, şunları aktardı:
"Değerli arkadaşlar, izledim. Biliyorsunuz valiler Başkanların o ildeki nesidir? Temsilcisidir ve devletin valisini bu şekilde bir küfürle anmak kabul edilebilir bir şey değildir. Tabii Vali Bey şu anda valilik olgunluğu içerisinde süreci işletiyor. Ben inanıyorum ki Vali Bey, şu seçim sebebiyle sadece belki burada bir suç duyurusunda bulunmuş olabilir ama bunda da artık medya yazılı, görsel, hepsi bilgileri aktarıyor ve bana gelen bilgiler, 'Şu seçim öncesi doğru olmayacağına inandığım için işi hızlandırmak istemiyorum' gibi bir yaklaşımı ki bu zaten çok çok büyük bir olgunluk ama bu işin tabii arda bırakılır bir yanı yoktur. Valimiz inanıyorum ki seçim sonrası da bu işin takipçisi olacaktır. Çünkü bu devletin valisine kimsenin ben edep ederim, ağzıma alamam bu ifadeyi böyle bir ifadeyi kullanma hakkı yoktur, kullanamaz. Demek ki Belediye Başkan Adayı olarak henüz bu devleti tanımamış. Devletteki ilişkileri, protokolü, protokolün çeşitli yerlerdeki giriş çıkışlarını, kimler oraları kullanma hakkını sahiptir, değildir bunları bilmiyor. Tabii bundan dolayı da bu tür hakikaten affedilemez bir yanlışı yapmışlardır. Bundan sonraki süreç, önümüzde bir seçim var. Artık seçimden sonraki süreçtir ama kim bilir bundan sonra da daha neler çıkacak?"
"HALKLA BULUŞMA TOPLANTILARI YAPMAYACAĞIMI KİMSE SÖYLEYEMEZ"
"Bu seçim döneminde miting yapmayacağınız şeklinde yorumlar var. Bu yorumlar doğru mu?" şeklindeki soruya ilişkin ise Erdoğan, "Şu ana kadar bu kısa sürede özellikle de Belediye Başkan Adayımız ve geniş çaplı olarak onlar zaten sürecin içerisindeler. Bundan sonraki kalan son haftaya girerken bu tür halkla kucaklaşma, buluşma toplantıları yapmayacağımı zaten kimse söyleyemez. Bunu da yine biz arkadaşlarla aramızda değerlendirmelerini yapıyoruz ve önümüzdeki hafta içerisinde bu tür planlamalar yapılıp ve halkla buluşmalar çerçevesinde halkımızla inşallah bir arada olmak suretiyle İstanbul'umuzu beraber dolaşacağız. Halkımızla görüşeceğiz. Kaldı ki biz ramazan boyu itibarıyla de zaten birçok organizasyonları yaptık, gerçekleştirdik ama şimdi de halkla buluşmalar şeklinde bazı çalışmaları artık son hafta içerisinde yapmayı planlıyoruz. Arkadaşlar çalışmayı yapıp bize de onlar nasıl bir yol verirlerse ona göre süreci devam ettireceğiz." ifadelerini kullandı.
"AMERİKA SÖZÜNDE DURMADI"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Münbiç Mutabakatı'nın 1. yılını geride bıraktık. 1 yılı nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki soruyu şöyle yanıtladı:
"Münbiç'le alakalı maalesef tabii stratejik ortağımız Amerika sözünde durmadı ve orada beklenenler olmadı ama beklenenlerin olmaması bizim oradan tamamen elimizi eteğimizi çekmek anlamına gelmez. Biz, Münbiç'le ilgili bütün planlamalarımızı aynı şekilde koruyoruz ve bunu yine aynen devam ettireceğiz. İşte Tel Rıfat'ta aynı şekilde, İdlib'de aynı şekilde ve görüşmeleri Milli Savunma Bakanımız muhataplarıyla, Dışişleri Bakanımız muhataplarıyla, istihbarat muhataplarıyla yapıyor. Burada durmak, çekilmek diye bir şey yok ama verilen sözler ne yazık ki tabii yerine gelmedi, gelmiyor ama biz oraları kesinlikle bırakamayız. Münbiç'ti, Fırat'ın doğusuydu, buralar üzerindeki çalışmalarımızı aynı titizlikle devam ettiriyoruz, ettireceğiz."