Güncelleme Tarihi:
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, "Son günlerde bazı evlerin kapılarına bazı işaretler konuluyor. Niye? Ülkemizi bölmek, parçalamak için. Açık ve net söylüyorum; Türkiye’de bizim devlet olarak, yönetim olarak böyle bir problemimiz, böyle bir sorunumuz yoktur. Bu kapılara bu işaretleri koyanların üzerinde tüm güvenlik teşkilatlarımız özellikle çalışmaktadır ve bunlar yakalandığı zaman da hesabı sorulacaktır" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara'da '6'ncı Din Şurası'nın kapanış oturumunda konuştu. Erdoğan, İslam'da istişarenin önemine değinerek, "İstişare kültüründen uzaklaştıkça vahdetin yerini giderek tefrika almıştır. Ne yazık ki İslam ümmeti zamanla bir araya gelme, ortak iş yapma, sorunlarına müşterek çözüm üretme zeminlerini de kaybetmişlerdir. Bugün bile Kudüs, Filistin, İslam düşmanlığı, terörle mücadele, adalet, insan hakları dahil pek çok meselede bu eksikliği görüyoruz. Müslümanlar sıkıntılarında devayı din kardeşlerinde değil; yabancılarda, batılılarda, batı başkentlerine arıyor. Mezhep, meşrep ve çıkar eksenli yaklaşımlar, İslam ümmetini ortak paydada buluşmaktan alıkoyuyor. Kişisel kavgalarını ümmetin maslahatının üstünde gören bir anlayışın Müslümanlara verebileceği hiçbir şey yoktur" dedi.
'MÜSLÜMAN ÖZGÜVENİNİ DİRİLTMEK İÇİN MÜCADELE VERDİK'
Erdoğan, İslam dünyasının üzerine serpilmiş ölü toprağını temizlemek için her alanda çalışmalar yürüttüklerini vurgulayarak, "Yıllardır örselenmiş Müslüman özgüvenini yeniden diriltmek için içeride ve dışarıda çok büyük mücadeleler verdik. Sadece konuşmak, karar almakla da yetinmedik. İstişareler neticesinde aldığımız kararların hayata geçirilmesi için de gayret sarf ettik. Tecrübelerimiz bize aşılması gereken en büyük sorunumuzun karar almak değil, alınan kararların uygulanması olduğunu gösteriyor. Fiiliyata dökülmeyen her karar aslında yok hükmündedir. Biz Türkiye ve devletimizin kurumları olarak böyle bir yanlışa düşmemeye özen gösteriyoruz. Aldığımız kararların her platformda icraata dönüşmesi için aşama, aşama takibini yapıyoruz. Altıncı Din Şurası’nda sizlerin katkılarıyla alınan kararların, önümüzdeki dönemde hayata geçirileceğine inanıyorum" diye konuştu.
'DİNDE BİDAT OLMAZ'
İslam'da faizin, yalanın, zulmün, kibrin, iftiranın, tecessüsün, zannın, hırsızlığın ve masumu öldürmenin yasak olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hangi sebeple olursa olsun Kuran'ın emirlerini yok saymak, hafife almak veya hükümsüz kılmak bir Müslümana yakışmaz. Dolayısıyla dinde ekleme, çıkarma yani bidat olmaz. 'Bana uymuyor, zamana uymuyor, hoşuma gitmiyor, aklım almıyor' bahanesiyle kimse nasları inkar edemez. Çünkü bir Müslüman; dinini hayatın şartlarına göre değil, hayatını inancının esaslarına göre uyarlamakla mükelleftir. Şayet insan inandığı gibi yaşamazsa, bir süre sonra yaşadığı gibi inanmaya başlar. Din, kişinin hayatına nüfuz etmezse, kişi zamanla yapıp ettiklerini dinleştirme yanlışına düşler. Bunun için İslam bize göre, değil biz İslam'a göre hareket edeceğiz. Nefsimize ağır gelse de hayatımızın merkezine dönemin koşullarını değil dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz" değerlendirmesinde bulundu.
'GARİP BİR DÖNEMİN İÇİNDEYİZ'
Hak ile batılı bağdaştıran amorf inanç sistemlerinin, genç kuşaklar arasında rağbet görmesinden duyduğu endişeyi dile getiren Erdoğan, "İstikbalimizin teminatı olarak baktığımız evlatlarımız, çoğu batı menşeli, batılı zihin ürünü sapkın akımlar karşısında ne yazık ki savunmasız kalıyor. Paylaşmanın yerini bencilliğin, dayanışmanın yerini yıkıcı rekabetin, diğerkamlığın yerini umursamazlığın, mahremin yerini teşhirciliğin, tevazuun yerini kibrin, merhametin yerini vicdansızlığın, evliliğin yerini gayrimeşru ilişkilerin aldığı zorlu, sıkıntılı, garip bir dönemin içindeyiz. Bu manzarayı hiç birinizin bilhassa da sizler gibi sorumluluk sahiplerinin uzaktan seyretme lüksü yoktur. Hepimizin bildiği gibi kainat boşluk kabul etmez. Hak ve hakikatin geri çekildiği alanı batıl hemen işgal eder. Sahih din anlayışı öğretilmezse sapkınlık zemin kazanır" dedi.
'BÖYLE BİR AYRIM BİZDE YOK'
Erdoğan, ırk, din, mezhep ve meşrep farklılıkları öne çıkarılarak Müslümanlar arasındaki fay hatlarının keskinleştirildiğinin altını çizerek, şöyle konuştu:
"Her gün 5 vakit aynı kıbleye yönelen kalpler arasına nifak tohumları ekiliyor. Şiilik veya Sunilik, amel ve itikada yönelik farklı yorumlar olmanın ötesinde belli çevreler tarafından adeta ayrı bir din gibi yansıtılmaya çalışılıyor. Son dönemde Batıda pişirilen, ülkemize ihraç edilmeye çalışılan ‘Ali’siz Alevilik’ gibi kimi yıkıcı projelerin toplumumuz içinde pohpohlanmasının gerisinde yine bu senaryolar var. Açık ve net söylüyorum; Alman devleti Ali’siz Aleviliğe çok ciddi bedeller ödemek suretiyle İslam dünyasında, özellikle de ülkemizde bir bölünmenin tohumlarını ekmek istiyor. Oysa bizim milletimiz, Hulefa-i Raşidin arasında asla bir ayrım yapmaz. Benim kayınbiraderlerimin birinin adı Hüseyin’dir, birinin adı Hasan'dır, birinin adı Ali'dir. Bunu şimdi bu Şiilere sorsak kaç tanesi kayınbiraderinin adını böyle koymuş? Böyle bir ayrım bizde yok. Çünkü biz Hazreti Hüseyin’i de, Hazreti Hasan’ı da, Hazreti Ali efendimizi de niye severiz? Çünkü bunlar sevgili peygamberimizin en yakınlarıydı, bundan dolayı da İslam için verdikleri mücadeleyi iyi biliriz, bunun için de onları severiz. Bu millet Hazreti Ebubekir’i, Ömer’i, Osman’ı ne kadar severse, Ali’ül Mürteza efendimizi de aynı şekilde sever, hürmet eder. Hazreti Ali efendimizi başka şekilde göstermek; ancak onun kutlu hayatından ve imanından nasibini almamış mahfillerin işidir."
'HESABI SORULACAKTIR'
Erdoğan, son günlerde bazı evlerin kapılarına bazı işaretler konulduğunu ifade ederek, "Niye? Ülkemizi bölmek, parçalamak için. Açık ve net söylüyorum; Türkiye’de bizim devlet olarak, yönetim olarak böyle bir problemimiz, böyle bir sorunumuz yoktur. Bu kapılara bu işaretleri koyanların üzerinde tüm güvenlik teşkilatlarımız özellikle çalışmaktadır ve bunlar yakalandığı zaman da hesabı sorulacaktır. Milli bünyemize muhayyil bu tarz projelerle insanlarımızın arasına nifak tohumları ekilmesine rıza göstermeyiz. Bunları geçmişte Çorum’da, Maraş’ta yaşadık. Onlarca evladımızı bu provokasyonlara kurban vermiş bir millet olarak bu tarz girişimlere karşı hepimiz uyanık olmalıyız" diye konuştu.
'AMERİKAN HAZİNESİNDEN 750 MİLYON DOLAR ÖDENİYOR'
Erdoğan, Pensilvanya’daki olayın sıradan değerlendirilmemesi gerektiğine vurgu yaparak, "Bu proje Türkiye üzerinde oynanan bir oyunun alametifarikasıdır. Defaatle söylememize rağmen, kolilerce dosyaları, mahkeme kararlarını kendirine vermemize rağmen, Amerika yönetimi hala bu adamı vermiyorsa, bunun arkasında nelerin olduğunu herhalde benim milletimin aklıselim insanlarının düşünmesi lazım. Her şey çok açık net ortadadır. Sadece Charter School’lardan FETO okullarına Amerika’da 750 milyon dolar yılda para ödeniyor, Amerikan hazinesinden. Bu bize bir şey anlatmıyor mu? Bunun bize bir şey anlatması lazım. Bunları süratle defaatle her zaman söylememize rağmen hala kendimize gelmiyoruz" dedi.
'KARANLIK DÖNEMLER KAPANMIŞTIR'
Türkiye'nin artık 1940’ların, 1970’lerin, 28 Şubat’ların Türkiye'si olmadığını belirterek, "Tek parti yıllarında olduğu gibi, İslam’ı gerilik emaresi olan gören faşist zihniyet, ülkemizde tarihe karışmıştır. Ezan sesine hasret kaldığımız karanlık dönemler bir daha geri gelmemek üzere kapanmıştır. 'Gerici', 'yobaz', 'takunyalı' diyerek insanımızın inancıyla kavga edenler, son 17 senedir olduğu gibi kaybetmeye mahkumdur. Hiçbir güç, insanımızı ruh kökünden inancından kadim değerlerinden koparmayacaktır. Bu millet ne pahasına olursa olsun, bir daha asla 27 Mayıs’ların, 28 Şubat’ların, 15 Temmuz’ların yaşanmasına izin vermeyecektir" diye konuştu.
Erdoğan konuşmasını, İstanbul’un bir ilim merkezi haline gelmesini ve İstanbul’da İslam’la ilgili referans alınacak Uluslararası İslam Üniversitesi’nin kurulmasını önemsediğini ifade ederek sonlandırdı.