Güncelleme Tarihi:
Erdoğan, Gülhane Külliyesi Spor Salonu'nda düzenlenen Sağlık Bilimleri Üniversitesi 2018-2019 Akademik Yılı Açılış Töreni'ndeki konuşmasında, üniversitenin ülkenin sadece sağlık alanında faaliyet gösteren ilk yükseköğretim kuruluşu olduğunu söyledi.
Tüm hocalara ve öğrencilere başarılı bir eğitim ve öğretim yılı temennisinde bulunan Erdoğan, "Sağlık, bizim 16 yıldır üzerinde hassasiyetle durduğumuz, en çok yatırım yaptığımız ve hamdolsun en güzel neticeleri de aldığımız alanların başında geliyor." ifadesini kullandı.
Orta yaşın üzerindeki herkesin, eskinin hastanelerindeki o berbat görüntüleri çok iyi hatırladığına değinen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sayıları çok az olan özel hastanelerden hizmet almak ancak parası olanlara veya parası çok olanlara mahsus bir ayrıcalıktı. Bu hastanelerde ameliyat olmak, tedavi görmek için evini, arabasını, malını, mülkünü satanlar olduğunu biliyoruz. Parası çıkışmadığı için özel veya devlet hastanelerinde rehin kalan, hatta ölülerin rehin kaldığı dönemleri çok iyi bilirim. Senet imzalayan, arka kapıdan kaçmak zorunda bırakılan insanlar vardı. Devlet hastaneleri zaten 'yok sigortalıydı, yok memurdu, yok şu kurumdu, yok bu kurumdu' derken 40 yamalı bohça gibi hizmet veriyordu."
Erdoğan, önceki dönemlerde "hizmet" kavramının lafın gelişi kullanıldığını çünkü hastanelerde hizmet değil tam bir sefalet görüntüsünün bulunduğunu vurguladı.
"Zaten koğuş sistemiyle hasta bakımlarının yapıldığı bir dönemdi o" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yani bir odada 6 hasta, bir tuvalet. Ve oralara girdiğiniz zaman sağlam girer hasta çıkardınız, böyle bir yapı vardı. Hastanede muayene olabilmek için önce sıra alacaksınız, bunun için de bir gece önceden gidip o izbe koridorlarda sabaha kadar bekleyeceksiniz. Sonra şansınız varsa doktor bulup, muayene olacaksınız. Hadi doktora muayene oldunuz, tetkikler için gereken cihazları muhtemelen bulamayacaksınız. Diyelim ki onu da bir kenara bıraktınız, doktorun yazdığı ilaçları temin etmek için önce hastane eczanesine sonra da dışarıya gideceksiniz. Çünkü hastanede doktorun verdiği reçetedeki ilaçların tamamını bulmak mümkün değildir. Biri ikisi varsa, diğerlerini dışarıdaki eczanelere gidip paranla alacaktın. Bütün bu eziyetlerin sonunda hala ayakta kalmayı başarmışsanız, iyileşmeyi umacaksınız."
"DOKTOR SAYISINI 94 BİN İLAVEYLE 231 BİNE YÜKSELTTİK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu çarpık sağlık sistemini tümüyle değiştirdiklerine dikkati çekerek, her şeyden önce vatandaşların tamamını genel sağlık sigortası kapsamına aldıklarını anımsattı.
Parası olanın sağlık sigortasının bedelini kendi ödediğini, buna imkanı olmayanın primini ise devletin üstlendiğinin altını çizen Erdoğan, "40 yamalı bohça misali faaliyet gösteren hastaneleri Sağlık Bakanlığı, üniversiteler ve özel olarak üç başlığa indirdik. Vatandaşlarımız bunlardan hangisine isterse gidip muayenesi olabiliyor, tahlillerini yaptırabiliyor, tedavisini sürdürebiliyor." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, özel hastaneler içinse bir fark ücreti ödenmesi gerektiğine işaret ederek, "Ama bu rakam eski dönemin ocaklara ateş düşüren faturaları şeklinde değil, verilen hizmete uygun bir bedel olarak belirleniyor. Sistemi kurmakla kalmadık, kamu hastanelerini gerek fiziki yapı gerek araç gereç gerek personel sayısı bakımından reforma tabi tuttuk." dedi.
Hastane yatak kapasitesini 136 bin ilaveyle 240 bine, doktor sayısını 94 bin ilaveyle 231 bine ve toplam sağlık çalışanı sayısını da 550 bin ilaveyle 928 bine yükselttiklerine değinen Erdoğan, büyükşehirlerden en küçük yerleşim birimindekine kadar tüm hastaneleri tetkik, tahliller ve tedaviler için gereken en modern cihazlarla donattıklarını vurguladı.
"BİLKENT ŞEHİR HASTANESİNİ ARALIK SONU AÇACAĞIZ"
Erdoğan, özellikle acil sağlık hizmetleri alanında tam anlamıyla bir başarı hikayesi yazdıklarını anlatarak, şöyle konuştu:
"Ambulans sayımızı 618 den 5 bine, 112 acil sağlık istasyonu sayımızı 481'den 2 bin 668'e çıkardık. Ayrıca uçağından helikopterine pek çok acil sağlık aracını devreye alarak mevcutların sayılarını arttırarak, eskiden diğer ülkelerde gıptayla baktığımız hizmetlerin tamamını vatandaşlarımızın emrine sunduk. Hatırlayın, hastaların Güneydoğu'da, Doğu'da kızaklarla çekildiği dönemler vardı. Ama şimdi oralara da biz paletli ambulanslar getirmek suretiyle, artık o paletli ambulanslarla hastalarımızı taşır hale geldik. Bugün tabii felaketlerden kazalara kadar en zor ve sıkıntılı, acil müdahaleye en çok ihtiyaç duyulan anlarda hamdolsun hiç vakit kaybetmeden vatandaşlarımızın yanında olabiliyoruz."
Şehir hastanelerini sağlık hizmetlerindeki reformların zirvesi olarak gördüğüne işaret eden Erdoğan, şu ana kadar Yozgat, Isparta, Mersin, Adana, Kayseri ve Elazığ'da 6 şehir hastanesini hizmete aldıklarını anımsattı.
Erdoğan, Eskişehir ve Manisa'daki hastanelerin hasta kabulüne başladığını, yakında da resmi açılışlarını yapacaklarını belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Bu arada Bilkent'teki şehir hastanemiz de şu anda bitti, az önce Sağlık Bakanından da aldığım bilgiye göre, aralık ayı sonu itibarıyla Bilkent'teki şehir hastanemizi de açacağız. Dev bir şehir hastanesine Ankara bu şekilde kavuşmuş olacak. Şehir hastanelerimizle uzman doktorlarımız başta olmak üzere her alanda yetişmiş sağlık personeline olan ihtiyacımız, hakikaten bunu bir kenara bırakmak mümkün değil had safhada. Üstelik sağlık kurumlarımız artık kendi vatandaşlarımızın yanında, yurt dışından gelen çok sayıda hastaya hizmet veriyor."
"İKAZ EDİYORUM"
Erdoğan şöyle devam etti:
"Her alanda yetişmiş sağlık personeline ihtiyacımız had safhada. Sağlık bilimlerini kurma sebebimiz de budur. Sağlık alanında başkalarına özenmiyoruz. Onlar bize gıptayla bakıyor.
Bugün hala hem ilaç hem tıbbı cihaz sektörlerimiz büyük ölçüde dışa bağımlı. Bundan kurtulmamız gerekiyor.
Artık istiyoruz ki tomografimizi, ultrasonografiyi, MR'ımızı biz üretelim. Bunları Türkiye yapar, bu beyin gücüne sahibiz. Şimdi biz uluslararası camiadan da ülkemizde ortak üretime girebilecek marka firmaları davet ediyoruz ve olumlu yaklaşımlar var, bu adımları ülkemizde atacağız."
Bilim ve iş insanlarımızı gerektiği şekilde desteklememiz lazım. Bu desteğe hazırız.
Bakanlığımızı, üniversitelerimizi ve ilgili kurumları ikaz ediyorum. Sağlıkta millileşme hamlemize hiçbir bahaneye sığınılmaksızın destek verilmelidir. Bu konuyu en az savunma sanayimiz kadar kritik ve önemli görüyoruz."