Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı'nın ardından millete sesleniş konuşmasını gerçekleştirdi. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş olan bir Ramazan-ı Şerif'in, bayramın geride bırakıldığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, rahmet, bereket ve yardımlaşma ayı olan ramazanın manevi iklimini en güzel şekilde teneffüs etmek için gayret gösterdiklerini belirtti. Ramazan Bayramı'nı da ruhuna uygun şekilde, kırgınlıkların giderildiği, birlik ve beraberliğin perçinlendiği bir kardeşlik şölenine dönüştürüldüklerini söyleyen Erdoğan, İdari izinle 9 güne çıkan bayram tatili boyunca tüm Türkiye genelinde ciddi insan ve araç trafiğinin yaşandığını ifade ederek, "Kara, hava ve demir yollarımızı kullanan kişi sayısı 120 milyonu geçti. Gerek yollarımızın kalitesi gerekse emniyet birimlerimizin aldığı tedbirler sayesinde bu yoğun süreci geçmiş yıllara göre az bir kayıpla atlattık. Muhalefetten gelen eleştirilere rağmen hizmete aldığımız köprülerin ve otoyollarımızın trafiği ne kadar rahatlattığını bir kez daha görmüş olduk” diye konuştu.
Sadece Osmangazi Köprüsü’nden 5-14 Nisan arasında geçen araç sayısının 941 bini aştığını ifade eden Erdoğan, "İstanbul Havalimanında 2 milyon 213 bin yolcuya hizmet verildi. Antalya Havalimanımız 14 Nisan Pazar günü 11 bin 260 yolcuyla 2024'ün en yüksek rakamına ulaştı. Yüksek hızlı trenlerle 1 milyon insanımız seyahat etti. Benzer rakamlar diğer ulaştırma projelerimiz için de geçerlidir. Kamu-özel işbirliğiyle devletin kasasından tek kuruş çıkmadan hayata geçirdiğimiz projelerimizin milletimizin hayatını kolaylaştırma yanında ülkemiz ekonomisine de katkı sağlamasından memnuniyet duyuyoruz” değerlendirmesini yaptı.
Çalışma, Turizm ve İçişleri Bakanlıkları vasıtasıyla tedbir ve denetimleri yoğunlaştıracaklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bayramın üçüncü günü Antalya'da meydana gelen teleferik kazasıyla herkesin yüreklerinin dağlandığını söyledi. Erdoğan, 1 vatandaşın yaşamını yitirdiği, 17'sinin yaralandığı elim kazada 174 insanın kabinlerde saatlerce mahsur kaldığını, AFAD ve Silahlı Kuvvetler başta olmak üzere devletin birimlerinin yoğun gayretleri neticesinde 23 saat süren bir tahliye operasyonuyla 174 vatandaşın burunları kanamadan kurtarıldığını kaydetti. Kurtarma çalışmalarını gece gündüz demeden büyük bir titizlikle sürdüren 2 bin 200'den fazla personelin her birine teşekkür eden Erdoğan, kurtarılan vatandaşlara "geçmiş olsun" dileklerini iletti, yaralılara acil şifalar diledi.
"MAALESEF AYNI VİCDANSIZLIĞIN BAYRAMDAN HEMEN ÖNCE BEŞİKTAŞ'TA YAŞANAN YANGIN FACİASIYLA İLGİLİ DE SERGİLENDİĞİNİ GÖRDÜK"
Yaşanan olayla ilgili ihmali, kusuru ve sorumluluğu olanlara dair yargının süratle harekete geçtiğini, bilirkişi oluşturularak bir ön rapor hazırladığını vurgulayan Erdoğan, soruşturma kapsamında bu hattı işleten firma ile bakımdan sorumlu firma yetkililerinin aralarında yer aldığı 5 kişinin tutuklandığını, 8 şüpheli hakkında adli kontrol kararı verildiğini belirtti. Ana muhalefet partisi yöneticileri ve medya organlarının daha olayın ilk anından itibaren hadiseyi sulandırma, devletin kurumlarını töhmet altında bırakarak asıl sorumluları koruma çabalarının olduğunu kaydeden Erdoğan, "Maalesef aynı vicdansızlığın bayramdan hemen önce Beşiktaş'ta yaşanan yangın faciasıyla ilgili de sergilendiğini gördük. İhmaller ve skandallar zincirinin bir sonucu olarak, rızkının peşindeki 29 emekçi kardeşimiz İstanbul'un göbeğinde hayatını kaybetti. Ancak ne sendikalardan ne basın yayın kuruluşlarından ne de muhalefet cephesinden kayda değer hiçbir tepki gelmedi. Güya hak, hukuk ve adalet adına Van'a koşanlar, Beşiktaş'ta göz göre göre can veren işçiler için tek bir adım dahi atmadılar. Bunun adı sadece vicdansızlık değil, aynı zamanda iki yüzlülüktür” dedi.
Hiç kimsenin siyasi kimliğini öne sürerek, sorumluları adaletten kaçıramayacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hem Antalya'daki hem de Beşiktaş'taki cinayetlerin faillerinin yargıya hesap vermesi için üzerimize düşeni yapacağımızın bilinmesini özellikle istiyorum. Birilerinin ihmali veya sorumluluğu dolayısıyla benzer acıların tekrar yaşanmaması için Çalışma, Turizm ve İçişleri bakanlıklarımız vasıtasıyla tedbirlerimizi ve denetimlerimizi daha da yoğunlaştıracağız” dedi.
"31 MART SEÇİMLERİNİN İLK KAZANANI SANDIKTIR, SANDIĞIN NAMUSU VE İTİBARIDIR"
Yüksek Seçim Kurulunun 2 Ocak tarihli açıklamasıyla başlayan 31 Mart Mahalli İdareler seçim maratonunun suhuletle tamamlandığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerin huzur içinde, en ufak bir şaibeye mahal vermeden neticelenmesinin demokrasinin kazanç hanesine yazıldığını bildirdi. Erdoğan,” Bu başarı tablosunun oluşmasında hizmeti geçen her kademedeki kamu görevlilerini ve siyasi partilerimizi tekrar tebrik ediyorum" dedi.
Milletin takdiriyle göreve gelen belediye başkanları, meclis üyeleri ve muhtarlara muvaffakiyetler dileyen Erdoğan, "Seçimler sonrasında muhalefet partilerinin bir kısmının sergilediği sorumlu ve ağır başlı tavrı takdirle karşıladığımızı ifade etmek isterim. Yarınki grup toplantımızda seçim sonuçlarını tüm yönleriyle, kapsamlı bir şekilde değerlendireceğiz. Burada bir hususa değinmekte fayda görüyorum. Bir süredir istisnasız her seçim öncesinde tedavüle konulan 'son seçim' propagandasının 31 Mart'la beraber tamamen safsatadan ibaret olduğu anlaşılmıştır. Türkiye, tüm menfi kampanyalara rağmen, bir seçimi daha alnının akıyla, dünyaya örnek olacak bir olgunlukla gerçekleştirmiştir. 31 Mart seçimleri son 22 yıldaki 18'inci demokrasi bayramı olarak siyasi tarihimize geçmiştir. 31 Mart seçimlerinin ilk kazananı sandıktır, sandığın namusu ve itibarıdır” ifadelerini kullandı.
Rüştünü, gücünü ve yetkinliğini tartışmasız bir şekilde tekrar ispat eden Türk demokrasisinin, bu seçim sürecinin en büyük galibi olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bunu ülkemiz, milletimiz ve gelecek kuşaklar adına kıymetli bir kazanım olarak görüyorum. Muhalefetin de artık bu konuda gerekli dersi çıkaracağını, bir daha böyle temelsiz, basit ve demokrasimize faydadan çok zarar veren argümanların arkasına sığınmayacağını ümit ediyorum” açıklamasını yaptı.
Hükümet ve siyaset kurumu olarak son 21 yıldır olduğu gibi gelecekte de demokrasinin standartlarını yükseltmeye devam edeceklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu iradenin yakın zamandaki en net tezahürünün bugün 7'nci yıl dönümü idrak edilen 16 Nisan 2017'deki Anayasa Değişikliği halk oylaması olduğunu hatırlattı.
Türkiye'nin, bu halk oylamasıyla yaklaşık 200 yıllık bir tartışmaya nihai noktayı koyduğunu, yönetim modeli tercihini Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden yana kullandığını belirten Erdoğan, "16 Nisan halk oylaması, modern dönem siyasi tarihimizin en büyük milli irade devrimlerinden biri olarak demokrasi mücadelemizde yerini almıştır. 14-28 Mayıs seçimleriyle de parlamenter sisteme geri dönüş tartışmaları bir daha açılmamak üzere yine milletimiz tarafından kapatılmıştır. Siyaset kurumunun, eskiye dönüş tartışmalarıyla vakit kaybetmek yerine mevcut sistemin daha da iyileştirilmesine mesai harcamasının Türkiye için çok daha faydalı olacağına inanıyorum” dedi.
Böyle bir adım atılması halinde uygulamadaki 6 yıllık tecrübeler ışığında kendilerinin de bu sürece gerekli katkıyı sunmaktan memnuniyet duyacağını belirten Erdoğan, Türkiye'nin son 10 ayına damga vuran seçim gündeminin geride kaldığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ekonomi, güvenlik, deprem, hak ve özgürlükler ile terörle mücadele başta olmak üzere acil sorunlarımıza odaklanmış bulunuyoruz. Kovid-19 salgınıyla başlayan, sonrasındaki gelişmelerle derinleşen küresel ekonomik kriz, özellikle enflasyon boyutuyla halen devam ediyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, üretim, istihdam, yatırım ve enflasyonu kontrol altına alma konusunda gelişmiş ekonomiler dahil hemen herkesin ciddi sıkıntılar yaşadığını kaydetti.
"EKONOMİDEKİ YOL HARİTAMIZA SIKI SIKIYA BAĞLI KALIYORUZ"
Yakın çevredeki gerilimlerin ve çatışmaların da etkisiyle olumsuzlukların yansımalarının Türkiye'de de hissedildiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir taraftan her gün bir yenisi patlak veren bölgesel krizleri yönetirken diğer taraftan da ekonomideki yol haritasına sıkı sıkıya bağlı kaldıklarını dile getirdi. Geçen sene uygulamaya koydukları Orta Vadeli Programın (OVP) müspet sonuçlarını görmeye başladıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "2023 yılını yüzde 4,5'lik büyüme oranıyla kapattık. Tarihimizde ilk kez milli gelirde 1,1 trilyon doları, kişi başına düşen gelirde ise 13 bin doları aşmış olduk. Satın alma gücü paritesine göre dünyanın en büyük 11'inci ekonomisiyiz. 2024'ün ilk çeyreğine ait veriler net ihracatın büyümemize önemli katkı sağladığını ortaya koyuyor. 2024 yılının ocak-mart arasında ihracat, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 3,6 oranında artışla 63,7 milyar dolara yükseldi” dedi.
Mart ayı ihracatının ise 22 milyar 578 milyon doları bulduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu rakamla en yüksek 3'üncü mart ayı ihracat değerine ulaşıldığını söyledi. İthalatta ağustos ayından bu yana aylık azalış trendinin devam ettiğini kaydeden Erdoğan, "İhracatın ithalatı karşılama oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 1,3 puan artışla yüzde 75'i yakaladı. İhracatın da pozitif etkisiyle büyüme oranımızın yıl sonunda yüzde 4'e yaklaşacağına inanıyoruz” açıklamasını yaptı.
Özellikle istihdam piyasasının güçlü bir ivme gösterdiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün açıklanan şubat ayı rakamlarına göre istihdam mevsim etkilerinden arındırıldığında yıllık bazda 1 milyon 156 bin artışla 32,4 milyona ulaştığını İşsizlik oranını ise yüzde 8,7 olarak gerçekleştiğini açıkladı.
"ENFLASYONUN ÜCRETLİ KESİMDE YOL AÇTIĞI SIKINTILARI YAKİNEN BİLİYORUZ"
Tüm dünya gibi Türkiye'nin de temel sorununun hayat pahalılığıyla katmerleşen enflasyon baskısı olduğunu belirten Erdoğan şunları söyledi:
"Emeklilerimiz başta olmak üzere enflasyonun ücretli kesimde yol açtığı sıkıntıları yakinen biliyoruz. Bu konuda tavrımız palyatif tedbirlerle günü kurtarmak yerine enflasyonu düşürerek kalıcı refah artışını sağlamaktır. Kendimiz bedel ödesek dahi ülkemize, milletimize ve gelecek nesillere bedel ödetecek her türlü popülist adımdan uzak durduk, duracağız. Abuk sabuk vaatlerin adeta havada uçuştuğu 31 Mart seçim sürecinde maruz kaldığımız onca baskıya rağmen seçim ekonomisi uygulamayarak milletimize karşı sorumluluğumuzu yerine getirdik.”
“Bu kararlı duruşumuzun Türkiye ve Türk ekonomisi için ne kadar kıymetli olduğunu inşallah zamanla hep birlikte daha da iyi göreceğiz" diyen Erdoğan, yıllık enflasyonun senenin ikinci yarısından itibaren piyasa beklentileriyle de uyumlu bir şekilde düşüşe geçmesini beklediklerinin altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, uygulanan politikaların etkisiyle cari açıkta daralmanın başladığını söyleyerek, “Ocak ayında yıllık cari açık geçen seneye kıyasla 15 milyar dolar azalarak 37,5 milyar dolara geriledi. Altın ve enerji hariç tutulduğunda 34,6 milyar dolarlık cari fazla gerçekleşti. Olağanüstü bir durum olmaması halinde sene sonunda cari açığın milli gelire oranla yüzde 2,5 seviyesinde gerçekleşmesini öngörüyoruz. Kendi enerji kaynaklarımızı devreye aldıkça inşallah bu oranlar daha da iyileşecek. Gabar petrolü ve Karadeniz doğal gazı keşiflerimizle uzun yıllar sonra bu sektörde ilk defa özgüven kazandık. Bayramın ikinci günü Gabar'daki petrol üretiminde günlük 40 bin varilin üzerine çıkmayı başardık. 2024 sonu hedefimiz günlük 100 bin varile ulaşmak. Bunun için de gece gündüz demeden çalışıyoruz. Van ve Hakkari'deki yeni kuyularımızda yapacağımız keşiflerle üretim rakamlarını çok daha yukarılara taşıyacağız. Yeni dönemde Orta Vadeli Programımızı güçlendirecek adımlar atacağız. Ekonomi ekibimiz bununla ilgili hazırlıklarını yaptı. İnşallah çok yakında bunları kamuoyuyla paylaşacağız” ifadelerini kullandı.
"BÖYLE OLMADIĞINI BİLDİKLERİ HALDE JET YAKITI KONUSUNDA İFTİRA ATANLARI ASLA VE ASLA UNUTMAYACAĞIZ"
İsrail'e yönelik ihracat kısıtlamasına öncülük eden ülkenin Türkiye olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu hakikate rağmen hükümetin haksız ve buram buram fırsatçılık kokan ithamlara maruz kaldığını söyledi. "Özellikle böyle olmadığını bildikleri halde jet yakıtı konusunda iftira atanları asla ve asla unutmayacağız" diyen Erdoğan,”Türkiye katliamların çok öncesinde İsrail'e askeri amaçla kullanılabilecek hiç bir malzemenin satışına izin vermemiştir” dedi.
İran-İsrail gerilimi ile ilgili değerlendirmede bulunan Erdoğan, "İsrail hükümeti ateşi bölgeye yaymak için provakatif adımlar atmaktadır. İsrail’in uluslararası hukuku ve Viyana Sözleşmesi'ni çiğneyerek Şam'daki İran büyükelçiliğini hedef alması bardağı taşıran son damla oldu. Bir kaç ülke dışında tepki veren çıkmadı. İran'ın cevabı karşısında hemen kınama yarışına girdiler. Öncelikle kınanması gereken Netanyahu'nun ta kendisidir. 13 Nisan gecesi yüreklerimizi ağzımıza getiren gerilimin müsebbibi Netanyahu ve gözünü kan bürümüş yönetimidir. Türkiye olarak özellikle son 2 gündür Gazze'deki katliamların geri plana itilmemesi için temaslarımızı daha da artırdık. Tüm aktörleri artık saldırılara son vermeye ve sorumluluk içinde hareket etmeye davet ediyoruz. Gazze'de zulüm ve soykırım durmadıkça bölgemizin yeni gerilimlere gebe olduğu açıktır” şeklinde konuştu.
SAVUNMA SANAYİİ ÜRÜNLERİNİ İHRAÇ ETTİĞİMİZ ÜLKE SAYISI 185'E ÇIKTI
Savunma sanayii ürünlerini ihraç ettiğimiz ülke sayısının 185'e çıktığını söyleyen Erdoğan, "İHA ve SİHA’lar kara araçları, deniz platformları başta olmak üzere ihraç edilen ürün çeşidi ise 230’u buldu. 2012’den bugüne kadar toplam 50 ülkeyle 770 adet insansız hava aracı için sözleşme imzaladık. Sadece 2023 yılı İHA ihracatımızın toplam tutarı 1,8 milyar dolara ulaştı. Bir dönem tabanca dahi verilmeyen ülkemiz 110’dan fazla ülkeye yüksek kaliteli hafif silahlar ve tabanca ihraç ediyor. Geçtiğimiz Şubat ayında beşinci nesil savaş uçağımız KAAN ilk uçuşunu başarıyla gerçekleştirdi. KIZILELMA ve ANKA-3 ile artık bu alanda farklı bir lige yükseliyoruz. Bundan on sene, on beş sene, yirmi sene önce tohumlarını serptiğimiz projelerin hamdolsun bugün meyvelerini toplamaya başladık. Türkiye’nin gurur kaynağı olan savunma şirketlerini ahlaksızca hedef alınmasının gerisinde işte bu eşsiz başarı hikâyesi vardır. Zihni sömürge hâline getirilmiş beşinci kol elemanları yerli ve millî firmalarımıza ülkemizin yüz akı teknoloji projelerine saldırarak iplerini ellerinde tutanlara karşı
diyet borçlarını ödemeye çalışıyor. Maalesef ülkemizde muhalefet aktörleri de bunlara destek veriyor, sahip çıkıyor, müfterilerin gönüllü avukatlığını üstleniyor. Savunma şirketlerimize yönelik bu hayâsız akınlar karşısında elbette biz teslim olmayacak, asla geri adım atmayacağız. Terör örgütlerine nefes aldırmayan, güvenlik güçlerimizin eli, kolu, gözü olan, Türkiye’nin itibarını ve nüfuz alanını artıran, Türk ekonomisine katma değer üreten, hasılı her alanda iftihar vesilemiz olan şirketlerimizin yanında olmayı kararlılıkla sürdüreceğiz. Savunma sanayinde tam bağımsız Türkiye hedefine ulaşıncaya kadar durmadan, dinlenmeden mücadele edeceğiz” açıklamasını yaptı.