Güncelleme Tarihi:
Akar'ın avukatları Samet Can Olgaç ve Cihat Haykır, suç duyurusu dilekçelerini Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdi, manevi tazminat davası ise nöbetçi Ankara Asliye Ceza Mahkemesi nezdinde açıldı.
Dilekçelerde Akar'ın, 2015-2018 yıllarında Genelkurmay Başkanlığı yaptığı, devamında emekli olarak 9 Temmuz 2018 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanı olarak atandığı ve bu görevini halen sürdürdüğü belirtildi.
Özel'in, Akar'a hakaret etmeyi alışkanlık haline getirdiği kaydedilen dilekçelerde, Özel'in, 19 Kasım 2018'de bir televizyon kanalının ana haber bülteni ile 17 Aralık 2018'de TBMM Genel Kurul çalışması sırasında Akar hakkında fevkalade ağır hakaret ve iftira mahiyetinde söylemlerde bulunduğu ifade edildi.
Şikayet dilekçesinde Özel'in, Akar'a yönelik beyanlarıyla "kamu görevlisine görevinden dolayı alenen hakaret", "iftira", "Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni, devletin kurum ve organlarını aşağılama" ile Askeri Ceza Kanunu'nun 95/4. maddesindeki "astlık-üstlük münasebetlerini zedelemeye, amir veya komutanlara karşı güven hissini yok etmeye matuf olarak alenen tahkir veya tezyif edici fiil ve harekette bulunmak" suçlarını işlediği kaydedildi.
Tazminat davası dilekçesinde ise Özel'den 500 bin lira manevi tazminatın yanı sıra Özel'in "kınanması" ve bu kararın tirajı en büyük iki gazetede yayımlanması talep edildi.
Şikayet ve tazminat davası dilekçelerinde, Özel'in bir kez dahi darbe girişimi yargılamalarına izleyici sıfatıyla bile katılmadığı, FETÖ'cülerin duruşmalardaki gerçek dışı ve iftira dışındaki açıklamalarını da olduğundan farklı şekilde aktardığı kaydedildi. Dilekçelerde bu durumun, Özel'in, milli hassasiyetle hareket etmekten çok olayı şahsileştirdiğini gösterdiği kaydedildi.
Akar'ın avukatları Samet Can Olgaç ve Cihat Haykır, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği suç duyurusu ile nöbetçi Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açtığı manevi tazminat davası dilekçelerinde Özel'in, "Akar'a hakaret etmeyi alışkanlık haline getirdiği" ifade edildi.
Özel'in, 19 Kasım 2018'de bir televizyon kanalının ana haber bülteninde yayınlanan röportajında Akar'a ağır hakaretlerde bulunduğu kaydedilen dilekçede, şöyle denildi:
"Akar beyanlarında, Türkiye'de sadece gazetecilik ya da akademisyenlik faaliyeti nedeniyle yargılanan kimsenin olmadığına işaret etmiştir. Başka bir deyişle, aynı zamanda gazeteci veya akademisyen kimliği bulunan ve yargılanmakta olan kimselerin yargılanma gerekçelerinin bu kimlikleri nedeniyle yapmış oldukları eylemleri nedeniyle değil, bu kimlikleri dışında gerçekleştirdikleri eylemleri nedeniyle olduğuna vurgu yapılmıştır. Burada kimseyi suçlama veya zan altında bırakma amacıyla söylenmiş bir söz yoktur. Aksine yargılananların 'gazeteci ve akademisyen' olmayıp gazeteci ya da akademisyen kimliği bulunan ancak bu sıfatları dışında suç niteliğinde eylemler gerçekleştirdikleri iddia edilenler olduğu belirtilmiştir. Bu hususların tamamı, belirtilen kişilerin yargılandıkları dosya içeriklerinde yer alan hususlardır. Buna rağmen, vekil eden tarafından kullanılan bu sözler, şüpheli tarafından farklı mecralara çekilerek gündem oluşturma çabaları içerisine girilmiştir."
''SİYASİ POLEMİK KONUSU HALİNE GETİRDİ''
Özel'in, 17 Aralık 2018'deki TBMM Genel Kurulu'nda da Akar hakkında ağır hakaret ve iftira mahiyetinde söylemlerde bulunduğu ifade edilen dilekçelerde, "Özel'in, tamamen gerçek dışı ve iftira mahiyetinde olan sözlerini, sonrasında TV programlarında daha da ileriye götürerek seviyesiz bir siyasi polemik konusu haline getirdiği" kaydedildi.
Akar'ın 3. Kolordu Komutanı olduğu dönemde bir kere dahi arkadaşlarını ziyaret etmediği iddiasının "tamamen yalan" olduğu, bu dönemde arkadaşlarını korumak adına her türlü riski göze alarak elinden gelen yardımı yaptığı ve kendileriyle ilgilendiği belirtilen dilekçede, bir programa katılan Ahmet Zeki Üçok'un da "Ondan önce bize geldi, hatta bayramda kendisi baklava getirdi bizimle, ihtiyacınız var mı gibi şeyler de yaptı. O yüzden benim söyleyeceklerim bu konuda bunlarla sınırlı" diyerek, Akar'ın dönem arkadaşlarını ziyaret ettiğini belirttiği anlatıldı.
Balyoz kumpas davalarının bilirkişisinin, Akar'ın icra subayı Ahmet Erdoğan olduğu ve bu şahsı bilirkişi olarak görevlendirdiği iddiasının "tamamen iftira" olduğuna yer verilen dilekçelerde, "Vekil edenin söz konusu bilirkişi raporuna hiçbir dahli olmadığı gibi, ismi zikredilen şahıs, vekil edenin icra subayı olarak görev yapmamıştır. Anılan şahıs bilirkişi olarak atandığı dönemde 3. Kolordu Komutanlığı Plan ve Prensipler Şube Müdürlüğünde Plan Subayı olarak çalışmaktadır. Bu husus kayıtlarla sabitken Akar hakkında gerçek dışı ve iftira niteliğinde ithamlarda bulunulması şüphelinin sorumluluğunu gerektirir" denildi.
Dilekçede, Özel'in bir başka beyanıyla ilgili ise şunlar kaydedildi:
"Akar'ın 15 Temmuz günü saat 16.00'da darbeyi haber aldığı ve 'Kimse birliklerini terk etmesin' emrinin verilmesi halinde darbe girişimin önleneceği iddia edilerek 'darbeye karışmayacakları evine yollayıp karışacaklara kışlaları teslim eden birinden bahsediyoruz' şeklinde tamamen gayriciddi bir yaklaşımla darbeci olmayan personelin vekil eden tarafından evlerine gönderildiği iftirasında bulunulmuştur. Sayın Akar'ın Meclis Genel Kurul konuşmasında da belirttiği gibi dava dosyalarının incelenmesinde büyük fayda vardır. Ancak bir defa dahi darbe yargılamalarına izleyici sıfatıyla dahi katılmamış birisi olan şüphelinin, FETÖ'cülerin duruşmalardaki gerçek dışı ve iftira mahiyetinde bulunan açıklamalarını, ki onları da olduğundan farklı bir şekilde, aktarması şüphelinin milli hassasiyetle hareket etmekten çok, olayı şahsileştirdiğini göstermektedir."
DARBE GİRİŞİMİNE İLİŞKİN İDDİALAR
Darbe girişimine yönelik yargılama dosyaları incelendiğinde, 15 Temmuz 2016'da MİT Müsteşarlığına giden bir şahsın, o gün Kara Havacılık Komutanlığından izinsiz uçuş yapılacağı, bu faaliyetin sonunda MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın alınacağı bilgisi verdiğinin, bilginin kesinlikle darbe girişimine yönelik olmadığının, izinsiz faaliyet yapılacağına ilişkin olduğunun anlaşılacağının kaydedildiği dilekçelerde, şu bilgiler aktarıldı:
"Bu ihbar üzerine MİT Müsteşarı Hakan Fidan, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler'i telefonla arayarak, konu hakkında bilgi vermiş ve devamında da bir müsteşar yardımcısını da ayrıntıları aktarmak üzere Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'na göndermiştir. Saat 17.32'de Genelkurmay Başkanlığı karargahına gelen yetkili ihbarla ilgili ayrıntıları Yaşar Güler ile paylaşmasının ardından saat 17.54'te karargahtan ayrılmış, akabinde Orgeneral Güler, dönemin Genelkurmay Başkanı Akar'a bu gelişmeleri bildirmiş ve konuyu ciddiye alan Sayın Akar, Hakan Fidan'ı karargaha davet etmiştir. Fidan 18.30 sıralarında Genelkurmay'a gelmesine müteakip konuyla ilgili detaylı bir değerlendirme yapılmış ve değerlendirmeler sonucunda, konuyu ivedilikle ve ciddi bir biçimde ele alan Sayın Akar, tüm Türkiye hava sahasını kapsayacak şekilde askeri helikopter ve uçaklar için uçuş yasağı emri vermiş, havada bulunan askeri uçak ve helikopterlerin üslerine dönmesi, yeni kalkışlara da engel olunmasını kapsayan bu emir tüm komutanlıklara iletilmiştir."
Dilekçelerde, gelen bilgide izinsiz faaliyetin yapılacağı yerin Kara Havacılık Komutanlığı olduğunun bildirilmesi üzerine, Akar'ın dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak'a yanına Kurmay Başkanı, Merkez Komutanlığından ve Adli Müşavirlikten personelleri de alıp buraya derhal gitmesi, olayı tereddüte yer bırakmayacak şekilde çözüp idari ve adli tedbirleri ivedi şekilde alması, gittiğinde de devamlı kendisine bilgi vermesi talimatı verdiği belirtildi.
Hakan Fidan'ın da o sırada Marmaris'te tatilde bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı kendisini bilgilendirmek maksadıyla aradığı, ulaşamayınca koruma müdürü ile görüşerek, Erdoğan'ın güvenliği ile ilgili bir problemin olup olmadığını ve ilave güvenlik tedbirine ihtiyaç duyup duymadıklarını sorarak olumlu cevap alması üzerine görüşmeyi sonlandırdığı anlatılan dilekçede, şunlar kaydedildi:
"Anlaşılacağı üzere, gelen ihbari bilginin darbe girişimiyle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Buna rağmen Akar tarafından tüm Türkiye hava sahasının askeri uçaklara kapatılması talimatı verilmiş, bu talimatın tüm Türkiye'deki askeri birliklere iletilmesi işlemi 19.26 itibariyle tamamlanmıştır. Bizzat Kara Kuvvetleri Komutanı görevlendirilerek istihbari bilgide belirtilen yere denetime gönderilmiş, tüm Ankara'daki birliklerin amiri konumunda olan Metin Gürak konuyla ilgili yetkilendirilmiştir. Darbe girişimine yönelik dosyalar incelendiğinde de anlaşılacağı üzere saat 20.09'da İlhan Talu'nun, Sayın Akar'ın makamında MİT Müsteşarı Fidan'ı görmesi üzerine odadan çıktıktan sonra Cemil Turhan'a, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Çolak'ın Kara Havacılık Komutanlığı'na gittiğini, FETÖ mensubu personelle ilgili tutuklamaların hemen başlayacağını söylemesi üzerine, Genelkurmay karargahı içindeki darbeci grup paniğe kapılarak, kendilerinin ve darbe hazırlığı yapan diğer örgüt üyelerinin tutuklanacağı endişesi ile 16 Temmuz 2016'da saat 03.00 olarak belirledikleri darbeye teşebbüs saatini öne çekerek saat 20.30 olarak belirlemişlerdir. Buradan da anlaşılacağı gibi Sayın Akar'ın emirleriyle alınan önlemlerin darbecileri paniklettiği ve hain darbe planlarını bozarak ülkenin daha büyük bir felaket yaşamasına engel olduğu görülmektedir."
''AKAR AÇISINDAN ÖVÜNÇ KAYNAĞI BİRÇOK DELİL BULUNUYOR''
Akar'ın derdest edilmesi sırasında, Levent Türkkan'ın tabanca ile "Komutanım sakin olun, vururum, sıkarım" demesi üzerine "Sık ulan" diye bağırarak darbeye karşı duruşunu gösterdiği ve "Ne yaparsanız yapın, bu girişiminizi desteklemeyeceğim" dediği hatırlatılan dilekçede, kendisine, ikna edilmek üzere birtakım söylemlerde bulunulan Akar'ın, "Benim seninle bir başkası ile böyle işlerin içerisinde olanlar ile hiçbir işim olamaz. Sen benimle ne biçim konuşuyorsun? Kim bunlar, siz kimsiniz?" gibi soruları sürekli hiddetle sıraladığı kaydedildi. Darbeci Ömer Faruk Harmancık tarafından Akar'a uzatılarak "Siz şunu bir okuyun ve bunu imzalayıp TV'de okursanız her şey çok güzel olacak, herkesi alıyoruz, herkesi getiriyoruz" demesi üzerine Akar'ın teklifi şiddetle reddettiği ve "Kendinizi ne zannediyorsunuz, siz kimsiniz? Topladığınızı söylediğiniz ikinci başkan, kuvvet komutanları nerede, bakanlar nerede? Elinizde kim varsa getirin, sizin başınız kıçınız kim?" diye karşılık verdiği anlatılan dilekçelerde, Akar'ın, darbeci Hakan Evrim'in "Dilerseniz sizi kanaat önderimiz Fethullah Gülen ile görüştürürüz" demesi üzerine örgüt elebaşı ile görüşme teklifini kesin dille reddettiği aktarıldı.
Dilekçelerde, "Sayın Hulusi Akar açısından övünç kaynağı birçok delil bulunmasına rağmen 'darbeye karışmayacakları evine yollayıp, karışacaklara kışlaları teslim eden birinden bahsediyoruz' denilmesi akılla, vicdanla, izanla bağdaşmaz. Kaldı ki vekil edene bilginin verildiği saat 18.30 olup bu saat itibariyle zaten askeri birliklerde mesai tamamlanmış durumdadır. Dolayısıyla davalının belirttiği gibi bir mesajın çekilmesi o saat itibariyle mümkün olmamış, devamında da MİT Müsteşarının ayrılması akabinde vekil eden darbeci hainler tarafından derdest edilmiştir" denildi.
Dilekçelerde "Özel tarafından dile getirilen bir başka iftiranın, gizli tanık Abdullah'ın, Kara Havacılık Komutanlığında yaşanan olaylarla ilgili yargılamanın yapıldığı mahkemedeki beyanına ilişkin olduğu" aktarılarak, "Davalı, bu gizli tanığa, FETÖ elebaşının vekil edenle ilgili bir şeyler söylediğini iddia etmiştir. Oysaki duruşma çözümleri incelendiğinde de anlaşılacağı gibi tanığın bu şekilde beyanı yoktur. Tanık, kendisinin birisinden duyduğunu, onun da başkasından duyduğunu iddia ederek açıklamalarda bulunmuştur. Kaldı ki FETÖ'cü gizli tanığın da kendisinden duyduğunu iddia ettiği Hüseyin Gürler isimli şahıs ifadesinde, anlatılan bu durumun gerçek olmadığını açık şekilde dile getirmiştir" ifadeleri kullanıldı.
ABDULLAH GÜL'E YAPILAN ZİYARETLE İLGİLİ İDDİALAR
Şikayet ve tazminat davası dilekçelerinde, Özel'in, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yapılan ziyarete ilişkin iddiaları yanıtlanırken, "Doğrudan Abdullah Gül'ün evine gidilmesi gibi bir durum söz konusu olmadığı gibi, bu görüşmede MİT Müsteşarı da bulunmamıştır. İstanbul'da bulunan askeri birliğe gidilmiş ve akabinde Abdullah Gül de ziyaret edilmiştir. Bu ziyaret olağan bir ziyaret olup, görüşmeyi yapan hiç kimse de bunun aksini iddia etmezken davalının niyet okuması ve gerçek dışı olayları gerçekmiş gibi aktarma çabası gülünçtür." ifadesi kullanıldı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verilen suç duyurusu dilekçesi ile nöbetçi Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan manevi tazminat davasının dilekçelerinde, Özel'in, Hulusi Akar'ın 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yaptığı ziyarete ilişkin "iftirada bulunduğu" ifade edildi.
Gül ile Akar'ın hemşehri olmaları ve öğrencilik yıllarından tanışmaları nedeniyle uzun yıllara dayalı arkadaşlıkları bulunduğuna dikkat çekilen dilekçelerde, bu kapsamda birbirlerini ziyaret etmelerinin olağan ve doğal olduğu vurgulandı. Dilekçelerde, "Kaldı ki doğrudan Abdullah Gül'ün evine gidilmesi gibi bir durum söz konusu olmadığı gibi bu görüşmede MİT Müsteşarı da bulunmamıştır. İstanbul'da bulunan askeri birliğe gidilmiş ve akabinde Abdullah Gül de ziyaret edilmiştir. Bu ziyaret olağan bir ziyaret olup, görüşmeyi yapan hiç kimse de bunun aksini iddia etmezken davalının niyet okuması ve gerçek dışı olayları gerçekmiş gibi aktarma çabası gülünçtür." ifadelerine yer verildi.
Mehtap Yılmaz ve Nuri Pakdil'in ziyaret edilmesi dolayısıyla Özel tarafından, Akar'ın şahsına yapılan hakaret ve ithamların bir siyasetçinin başka bir siyasetçiye söyleyeceği sözler olarak kabul edilemeyeceği vurgulandı.
Akar'ın o dönem bir askerin şehit olması ve yaralıların bulunması üzerine yaralıları ziyarete gittiğine işaret edilerek, Akar'ın "orada ziyaret ettiği kişileri tek tek araştırması ve buna göre insanlara geçmiş olsun dileğinde bulunması gibi bir durumun olamayacağı" aktarıldı.
Dilekçelerde, "Burada sadece Mehtap Yılmaz'a özel bir ziyaret söz konusu olmayıp, yaralılarımızın ziyareti sırasında tesadüfen davet üzerine kendisine 'geçmiş olsun' denilmiştir. Bunu farklı yerlere çekerek algı oluşturma çabaları her zaman olduğu gibi sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Sayın Akar'ın ziyaret ettiği Nuri Pakdil, Devlet Madalyası verilmiş değerli bir sanat adamıdır. Dolayısıyla böyle bir şahsiyetin ziyaret edilmesi olumsuz bir durum olmayıp aksine hayatın olağan akışı içerisinde hoş karşılanacak bir durumdur." ifadeleri kullanıldı.
''GERÇEK DIŞI İDDİA VE İTHAMLARDA BULUNULMUŞTUR''
Özel'in,Akar hakkındaki "Mehmetçik'in kafasına Süleymaniye'de çuval geçiren Odierno'dan üstün liyakat lejyonu madalyası aldığına" ilişkin iddiasının da gerçeği yansıtmadığı, Özel'in iddia ettiği kişinin Odierno olmadığı, bu hususun kayıtlarla sabit olduğu bildirilen dilekçelerde, şunlar kaydedildi:
"Vekil edene (Hulusi Akar) Yüksek Liyakat Nişanı (Legion of Merit), 23 Ocak 2015'te K.K.K. John Michael McHugh ve Savunma Bakanı Chuck Hagel onaylarıyla verilmiştir. Basında 'çuval geçirme olayı' olarak ifade edilen olayın yaşandığı 4 Temmuz 2003 tarihinde birlik komutanı Alb. William Mayville (173'üncü Hv. İnd. Tug. K./Kerkük) olup bağlı olduğu Musul'daki 101'inci Hv. İnd. Tüm Komutanı Tümg. David Petraeus'tur. Konuşmada adı geçen Raymond T. Odierno, Temmuz 2003-Mart 2004 tarihleri arasında Tikrit'te görevlendirilen 4'üncü Piyade Tümen K.lığı/Texas-ABD görevinde bulunmuştur. Ancak bunu dahi araştırma külfetinde bulunmayan davalı, çamur at izi kalsın anlayışıyla tamamen gerçek dışı iddia ve ithamlarda bulunmuştur. Kaldı ki bu uygulama rutin bir uygulama olup ABD ziyaretlerinde bulunan Kuvvet Komutanı seviyesindeki hemen herkese verilen geleneksel hale gelmiş bir ödüldür. Dolayısıyla vekil edenin haberi dahi olmayan bir konuda resmi ziyaret sırasında apar topar verilen ödülü farklı bir şekilde yorumlamak davalının kendi zihniyetinin bir gereğidir."
''AKAR, 'EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR' İLKESİYLE HAREKET ETMİŞTİR''
Dilekçelerde, Özel'in "Sen 'Balyoz, Ergenekon mıntıka temizliği yaptı, ben otobandan ilerledim.' onu söylemiyorsun." diyerek, "iftirada sınır tanımadığını bir kez daha gözler önüne serdiği" kaydedildi.
Akar'ın hain darbe girişimi karşısındaki dik duruşu, hainlerin akamete uğratılmasında önemli unsurken, hakkında gerçek dışı iftira ve ithamlarda bulunulmasının seviyesiz ve çirkin olduğu belirtilen dilekçelerde, Akar'ın Anayasa ve yasalara bağlılığı ile demokrasiye olan inancını her konuşmasında dile getirdiği, ülkesine ve milletine faydalı hizmetlerde bulunmaya gayret gösterdiği belirtildi.
"Akar'ın her türlü etkiden uzak, 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.' ilkesiyle yasalara sımsıkı bağlı şekilde hareket ettiği, hain emellerin karşısında aşılmaz bir kale olarak duruş sergilediği" dile getirilen dilekçelerde, şunlar kaydedildi:
"Bu dik duruşun somut örnekleri, 15 Temmuz'da, öncesinde ve devamında Suriye'de, Güneydoğu'da, vatana millete hizmet ile geçmiş 66 yıllık ömrün her saniyesinde mevcuttur. Sayın Hulusi Akar, son nefesine kadar, Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Türk Milletine hizmet etme iradesini ortaya koymuş ve uygulamıştır. Kendisiyle ilgili hiçbir şahsi kaygı gütmeyen vekil edenin, darbe girişimi öncesinde, sırasında ve sonrasında hain FETÖ ile olan mücadelesi bu iradesinin bir yansımasıdır. FETÖ mensubu en son hain de Türk Silahlı Kuvvetlerinden temizleninceye kadar, Sayın Akar'ın bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da aynı kararlılıkla mücadelesi devam edecektir. Vekil edenin görev süresi boyunca yaptığı tüm iş ve işlemler kamuoyunun gözü önünde gerçekleşmiş olup terörle mücadelede gösterdiği başarıları anlatmaya gerek bulunmamaktadır. Terörle mücadelede vekil edenin uyguladığı yaklaşım sayesinde teröristlerin 'girilemez' diye nitelendirdikleri yerlere tek tek girilerek vatan topraklarımız teröristlerden temizlenmiş ve temizlenmeye de devam etmektedir. Yine 15 Temmuz hain darbe girişiminde darbecilere karşı dik duruşuyla o karanlık gecenin aydınlığa kavuşmasında önemli katkısı olan vekil edenin, Suriye'nin kuzeyindeki terör hedeflerine yönelik başarıyla gerçekleştirilen Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarında orduyu sevk ve idare ettiği de herkes tarafından bilinen bir diğer gerçek olarak ortadadır. Bu harekatlarda gerek DEAŞ gerekse PKK/YPG/PYD üyesi 8 bine yakın terörist etkisiz hale getirilirken hain darbe girişimin hemen ardından başlatılan bu operasyonlarda gösterilen hassasiyet uluslararası kamuoyunun dahi takdirini toplamıştır. Tüm bunlar davalı tarafından da gayet tabii olarak bilinmesine rağmen sırf muhalefet yapma amacıyla kahraman bir komutana hakaret ve iftirada bulunmaya kadar varan sözler kullanan davalı milli hassasiyetleri de hiçe saymıştır. Bunun sonuçlarına katlanmalıdır."
Suç duyurusu dilekçesinde Özel'in dile getirdiği sözlerin eleştiri veya ifade özgürlüğü olarak değerlendirilemeyeceği de belirtildi ve hakkında atılı suçlardan ceza davası açılması istendi.
Tazminat davası dilekçesinde ise Özel'den 500 bin lira manevi tazminat talep edildi. Bunun yanında Özel'in "kınanması" ve bu kararın tirajı en yüksek 2 gazetede yayımlanması isteminde bulunuldu.
SON 24 SAATTE NE OLDU?