Güncelleme Tarihi:
Gül, Trabzon'un Ortahisar ilçesindeki bir otelde düzenlenen Adalet Bölge Değerlendirme Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, toplantının yargı camiasına, adalet teşkilatına ve millete hayırlı olmasını diledi.
Bu tür toplantıların hem alandaki, adliyelerdeki meseleler, teşkilattaki insan kaynağı ihtiyacı, teknik ihtiyaçlar, mevzuat ihtiyaçları ve aksaklıkların yerinden tespiti adına çok önemli olduğunu düşündükleri platformlar olduğunu vurgulayan Gül, şunları söyledi:
"Böylece, özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın 30 Mayıs'ta açıkladığı Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin de hedeflerini gerçekleştirmek adına çok önem verdiğimiz mecralardır çünkü reformlar sadece kağıt üzerinde kalmaz, bunun sahada uygulamasını görmek lazım ve esasen oradan gelen talepleri de takip etmek, dikkate almak, uygulamadaki aksaklıkları görmek çok önemlidir, işte yargıya güveni artırmak adına bu toplantılarda ihtiyaçlarımızı, eksiklerimizi değerlendirmek adına çok önemli olduğunu düşünüyoruz ve böylece hedeflerimizin gerçekleştirilmesi, reformlarımızın bir bir hayata geçirilmesi adına 2019 yılını da bir milat olarak görüyoruz. Bu hedefi gerçekleştirmek siz değerli yargı mensuplarının elinde şekillenecektir, bu yüzden bu toplantımızın hayırlı olmasını diliyorum ve hakiminden savcısına, mübaşirinden katibine kadar büyük bir aile olan adalet teşkilatının bu reforma sahip çıkması, bu reformun daha da iyi noktalara ulaşması hususundaki çabaları içinde ayrıca teşekkür ediyorum."
Vatandaşların Türk yargısından beklentisinin adil kararın makul sürede verilmesi olduğunu ifade eden Gül, "Haklıya hakkını vermek, suçluyu cezalandırmak vicdanları adaletle teskin etmek biricik vazifemizdir. Adalet duygusunu ayakta tutabilmek bizim en büyük vazifemizdir çünkü yeryüzünü ayakta tutan sütun adalettir, adalet olmazsa yer, gök bir araya gelir ve devletin, milletin bireylerin kendine ve geleceğine olan saygısı, güveni kalmaz." değerlendirmesinde bulundu.
Adaletin tecelli edeceği yerin de mahkemeler olduğunu belirten Gül, şöyle devam etti:
"Bu kapıya gelen herkes hakkına ereceğine inanmalıdır. Bu kapının önünden geçen herkes 'benim yolun Trabzon Adliyesine, Rize Adliyesine düşerse ben fakirim, ben şurada doğdum, ben şu düşünceye sahibim, şu yaşam tarzına sahibim bana bir ayrıcalık ya da ayrımcılık yapılmaz' düşüncesine sahip olması en büyük arzumuzdur. Elbette böyle bir şey yoktur ama böyle bir duyguya bir an için bile bir vatandaşımız kapılıyorsa, orada eksik bıraktığımız şeyler var demektir. Bizim hedefimiz 82 milyon, doğusu ile batısı ile zengini ile fakiri ile siyasi düşüncesi ne olursa olsun, yaşam tarzı ne olursa olsun 'adliyenin kapısından girersem bana adil davranacaklardır, ayrıcalık ayrımcılık yapmayacaklardır' düşüncesini hakim kılmak bizim temel amacımızdır. İşte bu konuda nerelerde eksiklik varsa, bu konudaki eksiklerimizi gidermek bizim bu dönemde çok önemli tarihi bir sorumluluğumuzdur. Çünkü insanlar herkesten hayal kırıklığına maruz kalabilir. Arkadaşından, eşinden, dostundan, iş ortağından ama ömrü boyunca sığınacağı, güveneceği tek liman, tek kale yargı teşkilatıdır, yargı mercileridir. Bu güvene layık olmak, bir an bile olsun bir vatandaşımızı hayal kırıklığına uğratmamak bu aziz milletin Türk yargısından beklentisidir ve bu beklenti haklı beklentidir, bu beklentiyi de sizlerin en güzeli ile yerine getirdiğinize, getireceğinize eksikleri de gidererek bu konuda önemli gelişmeler sağlayacağımıza inanıyorum ve özveriyle çalışan tüm yargı mensuplarımıza, tüm adliye teşkilatı çalışanlarımıza da bu vesileyle şükranlarımı, teşekkürlerimi sunuyorum."
"Demokrasi ve özgürlükleri daha da güçlendirme temel görevimiz"
Kamuoyuna açıklanan Yargı Reformu Belgesi'nin çok olumlu tepkilerle karşılandığını belirten Gül, süreci yürütürken toplumun her kesimini dinleyerek, her kesimini paydaş kabul ederek, bu belgeyi hazırladıklarını aktardı.
Gül, "İşte bu süreçten sonra bir reform ikliminin oluşmasına da bu belge çok önemli katkıda bulundu. Reform konusundaki olumlu görüşlerini ifade edenler kadar eleştiren arkadaşların görüşleri de bizim için çok önemlidir çünkü dışlayıcı bir anlayışla reform yapılamaz. Tüm önerileri, tüm eleştirilere de bu çerçevede dikkate alarak bakanlık olarak revize eden dinamik bir süreci sürdürmeye çalışıyoruz. Bu iklimin korunması, demokrasi ve özgürlükleri daha da güçlendirme bizim temel görevimizdir ve bunu da hep birlikte gerçekleştireceğiz." dedi.
Reformun 2023'e kadar bir yol haritası niteliğinde olduğunu vurgulayan Gül, şu görüşlerini paylaştı:
"2023'e kadar gerek kanun gerektiren düzenlemeler, gerek Cumhurbaşkanlığı kararı gerektiren düzenlemeler, gerek bakanlık ya da kurumların karar alması gereken süreçler, reform birebir hayata geçerek uygulanmaktadır ve nitekim birinci paket olarak Meclise gelen bir teklif oldu. Özellikle pakette de ifade özgürlüğünü daha da güçlendiren, düşünce özgürlüğünü daha da tahkim eden, daha da güçlendiren çok önemli düzenlemeler bulunmaktadır ve yargının da iş yükünü hafifletecek yine vatandaşlarımızın günlük hayatlarını kolaylaştıracak düzenlemeler söz konusu. İfade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü hususunda Yargıtay yolunu açarak kanun yolunu genişletiyoruz ve böylece farklı istinaflarda da ortaya çıkan kararların bir yeknesak biçimde Yargıtayda içtihat bütünlüğü içerisinde bir karara bağlanmasını amaçlıyoruz. Siyasi istikrar, ekonomik istikrar kadar hukuk istikrarı da bir devlet için bir millet için çok önemlidir. Hukuki istikrar da olmazsa insanların yargıya güveni olmaz. İşte bu nedenle hukuk istikrarını sağlamak adına da çok önemli bir düzenlemeyle içtihat birliğini de sağlayacak şekilde düşünce, ifade özgürlüğünü daha da güçlendirici bu düzenleme yine yürürlüğe girmektedir."
Abdülhamit Gül, internete erişim anlamında sitenin topyekun hepsinin değil ilgili bir kısmını, suça sebep olan bir kısmının içeriğinin kapatılması hususunda bir düzenlemenin söz konusu olduğunu belirtti.
Gül, istinafların yargı sisteminde çok önemli bir hizmet gördüğünü bu nedenle, Trabzon'da da hizmete giren istinaf, bu yıl 4 yerde istinafı daha faaliyete getirdiklerini, istinafların Türk yargı sisteminde vatandaşlara büyük bir imkan sağladığını kaydetti.
Uygulamadaki ihtiyaçları dikkate alarak istinaf düzenlemesiyle ilgili de istinafı daha da güçlendirici birtakım düzenlemeler getirdiklerine işaret eden Gül, şöyle konuştu:
"Bu da istinaf sisteminin daha da güçlenmesine ve kararların daha niteliğinin artmasına destek verecektir. Böylece vatandaşlarımız için yargı mensuplarımız için yine avukatlarımız için de çok önemli bir netice olacağına inanıyoruz. İtiraz merci olarak daha önce istinafta daire kendi kararın itirazına da bakıyordu bunun itirazına bakacak bir kurul hususu da yine bu pakette yer almaktadır, bu da daha dinamik bir süreci ortaya koyacaktır. İstinafta kesinleşen bazı suçlar ama aynı dosyada Yargıtay'a giden bazı hususlar infaz hususunda adaletsizlik ortaya çıkartıyordu yani aynı dosyada iki sanık dosyası Yargıtaya gittiği için infazı bekliyor ama 5 yılın altında bir ceza almış, 3 yıl ceza almış aynı dosyada onun için kesinleşiyor, dosya Yargıtaya gitmiş esasen o cezaevine gidiyor, diğerleri Yargıtayı bekliyor. Yargıtaydan dosya bozulsa, beraat edilse, 'maddi olarak böyle bir konu yoktur, baki değildir' dense, o kişinin cezaevinde yattığı, 'pardon, özür dileriz, seni boşuna yatırmışız' deme sonucu çıkar. Böyle bir ihtimali, böyle bir riski asla kabul edemezdik, işte bu nedenle dosya Yargıtaya gittiğinde infazın ertelenmesi imkanı getiren bir düzenleme de yine bu pakette yer almıştır.''
Gül, pakette, soruşturma evresi için azami tutukluluk süresi ön görüldüğünü belirtti.
"Bildiğiniz gibi tutuklama istisnai bir tedbirdir ancak bunun bir esas mahkumiyet kararı gibi uygulanması, değerlendirilmesi yargıya olan güveni sarsan başlıklardan biriydi. Özellikle tutuklama süresinin bir şekilde çok uzun devam etmesi, adeta mahkum olsaydı da yatacağı süre kadar soruşturmada tutuklu kalması, bir infaz sonucu doğuruyordu." diyen Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İşte bu nedenle azami tutukluluk öngören düzenlemede yer almıştır. Böylece çok az bile olsa, istisnai bile olsa uygulamada bu konuda yargıya güveni zedeleyen ve sanki siyasi ya da farklı sebeplerle ya da keyfi sebeplerle bu tutuklamalar oldu algısını, intibasını bile verecek bu tür düzenlemelerde asla ama asla istisnaen bile olmasını istemediğimiz için böyle bir düzenlemenin de yargıya güveni artıracağı, kişilerin yargıya olan inancını artıracağı ve kişi özgürlüğünü ve güvenliğini de yine daha da güçlendireceğine inanıyoruz."
Gül, mağdur odaklı bir yaklaşımın temel yaklaşımları arasında olduğunun altını çizerek şu değerlendirmede bulundu:
"İşte bu çerçevede adli görüşme odaları, çocuk izleme merkezleri gibi yerler ihdas edilerek burada cinsel saldırıya maruz kalmış, şiddete maruz kalmış kadın ya da çocuk bu suçun faili ile bir araya gelmeden ifade verebilecektir. Bu konuda uygulamada olan düzenlemeler yasal bir statüye kavuşmakta ve bu konuda Türkiye'nin her yerinde bu düzenlemelerin yapılması için bir kanun da düzenlemede var. Böylece istismara uğramış, şiddete maruz kalmış bir kişiyi faili ile aynı mahkemede yüzleştirdiğinizde 'sana bu mu şiddette bulundu, bu mu istismarda bulundu' diye bir yüz yüze gelmesinin tekrar kadın veya çocuğun ya da mağdurun bir kez daha örselenmesine sebep oluyor. İşte bu düzenlemeyle bir kez daha örselenmeyi ortadan kaldıracak ve uzmanlar eşliğinde çocuk ya da kadının yargılamaya gerçek vakanın ne olduğunu katabileceği, anlatabileceği bir süreci bu pakette getireceğiz. Yine bu yaklaşımla beraber, sosyal devlet ilkesinin de gereği davasını nakletme kararı vermiş devlet ya da yargı karar almış, davayı güvenlik sebepleriyle naklediyorsunuz ama bu kişinin oraya gitmesi, gelmesi, konaklaması vesaire ayrı bir külfet, dolayısıyla devlet 'ben senin davanı başka bir yere nakletme zorunda kalınca, yargı bu kararı verince senin yapmış olduğun konaklama, iaşe giderlerini devlet olarak karşılayacağım' diye bir düzenleme burada var. Bu da çok önemli bir düzenlemedir. Keza adli tıp işlemleri için adli tıpa kalemden gönderiyoruz ama yol masrafları ve diğer masrafları da karşılayamıyoruz bu kişinin de yargılamaya katkıda bulunması lazım işte bu masrafı da yine karşılama yönünde bir düzenleme. Bu da sosyal devlet adına, hukuk devleti adına çok önemli bir düzenleme."
Alternatif çözüm yöntemlerini geliştiren düzenlemelerin de pakette yer aldığını belirten Adalet Bakanı Gül, "Ön ödeme, uzlaştırma, kamu davasının ertelenmesi uygulamalarının kapsamını daha da genişletiyoruz. Yine ön ödeme hususunda vatandaşlarımızın 10 gün içinde ödemesi gerekiyordu ama bunu ödemekte zorluklar yaşandığını görerek üç ay içerisinde ödeme imkanı getiriyor, böylece ön ödeme müessesesinin daha da etkin bir şekilde uygulanacağına inanıyoruz. Keza kamu davasının ertelenmesi düzenlemesiyle, kapsamın genişlemesiyle bugün itibarıyla yürürlüğe girse yaklaşık 200 bin dosyanın hemen kapsama gireceğini de ifade etmek isterim." ifadesini kullandı.
Türkiye'de iki yeni usulü, ceza muhakemesi sistemine bu pakette kazandırdıklarına dikkati çeken Gül, şöyle devam etti:
"Bir seri yargılama, iki basit yargılama usulü. Seri yargılamada da özellikle ispatı kolay, önem derecesi düşük bazı suçlar için Cumhuriyet Savcısı ile sanığın bir anlaşmaya, bir kabule bağlı olarak yine yargılamanın nihayete ermesine ilişkin bir düzenleme yine mahkeme tabi kararı verecek savcının bu hazırlık aşamasından sonra, böylece indirilmiş bir cezanın da verilmesi suretiyle, şartları varsa hakim bunu kontrol edecek, bakacak, uygun görürse kararı vermiş olacak. Böylece yaklaşık 200 bin dosya mahkemenin önüne gelmeden, yıllarca sürüp, iki yıl, üç yıl sürüp sonra da hükmün açılmasını geri bırakma, erteleme adeta yargıya böyle işi uzatıp, yargıya iş yükü getiren tüm uygulamaları böylece sistemde daha rasyonel bir hale getiriyoruz."
Konuyu örneklerle açıklayan Bakan Gül, şöyle konuştu:
"Trabzon meydanında bir fiil meydana geliyor, meydanın kamerasında görülüyor her şey belli savcı bakıyor, ondan sonra gösteriyor orada bir şoför aracını sürerken gelmiş bir magandanın birisi bir fiil işlemiş, aleni bir şekilde kamera kayda almış, her şey açık, burada aslında 3 yılda sürse dava, 5 yılda sürse ne ceza çıkacağı belli, fiil belli, cezası belli. Oturup savcı hemen konuşacak o da her şey açık, ortada olduğu için anlaşma olacak, mahkemede uygun görürse anında, belki 3-5 günde bitecek. Böylece mahkemeye olan güveni, yargıya olan güveni de artıracağız. Zaten bu tür davaların sonunda bakıyorsunuz ya yüzde 50'si savcılık takipsizlik veriyor ya mahkemeye geliyor mahkeme yüzde 50'sini veriyor ama bütün bir adliye teşkilatına vatandaşlar 'yarın duruşmam var, önümüzdeki ay duruşmam var', 'duruşman bitti mi?', 'yok.' Üç yıl geçti, basit bir mesele, basit ama devlet bunu çok önemsiyor, bir türlü karar vermekte bir neticeye varamadı. İşte bunu çok acil bir şekilde... Savcılarımız da sayı itibarıyla yeterli bu konuda savcılarımıza geniş yetki veren bir yaklaşımla bu paketin inşallah yargıya önemli katkı sağlayacağını, vatandaşlarımıza önemli katkı sağlayacağına inanıyoruz. Öyle bir şey çıkıyor ki yargı ile vatandaşın ilişkisi şöyle oluyor, diyor ki 'seni mahkemede sürüm sürüm süründüreceğim, burnundan fitil fitil getireceğim.' Yani şunu demiyor, 'mahkemeye seni vereceğim, hakkımı sonuna kadar alacağım görürsün', biliyor çünkü o da sonunda ya hükmün geriye bırakılması alacak, erteleme alacak, verse bile 18 ayın altı infazı mümkün değil, içeriye girmeyecek, hakim de biliyor avukat da biliyor vatandaş da biliyor. Ne oluyor? Yargıya güven azalıyor. 'Seni sürüm sürüm süründüreceğim' demeyecek, 'mahkemeye seni vereceğim, hakkımı söke söke alacağım' diye bu sistemlere ayar getirerek, bu sistemleri kurarak yargıya güveni inşallah artırmış olacağız."
Gül, basit yargılama usulünde asliye cezanın görevine giren ve iki yıla kadar olan suçlarda mahkemenin yazılı savunmaları alacağını belirtti.
Duruşma yapılmaksızın karar vermenin mümkün olabileceğini anlatan Gül, "Burada da hakim yine basit yargılama itibarıyla kararı benzer usulle duruşmasız verecek ve herkes bu kararı alacak. Elbette verilen hükümlere karşı itirazlar mümkün olacak, itiraz olursa duruşma açılarak genel hükümlere göre yargılamaya devam edilecek. Böylece bu basit yargılamada da yaklaşık 350 bin dosya kapsama girmektedir. Bunların anlamı, Trabzon Adliyesinde, Türkiye'nin herhangi bir adliyesinde böyle artık uzun fermanlara dönen duruşma listeleri yerine, asliye cezalarda, ağır cezalarda vatandaşın gecikmeksizin çok nitelikli davaları ile ilgili hemen hakim ve savcılarımız da buralara yoğunlaşacak. Elbette diğer suçlarda çok önemli, bunları da önemli olduğu için gecikmeksizin yerine getiriyoruz. 3 yıl sonra şurada meydana gelmiş belli suçlarla ilgili üç gün içerisinde veriyorsanız insanın yüreği soğuyor, 'adalet tecelli etti' diyor. 'Üç yıl sonra gelecek adaleti ben ne yapayım, geç gelen adalet adalet değil' diyor. Oralarda da adaletin tez tecelli etmesi ne oluyor, gerçekleşmiş oluyor. İşte bu anlamdaki sistem sizlerin eliyle ortaya çıkacak, kanunların çıkması yeterli değil, önemli olan yine bu kanunların uygulayıcılar elinde daha da güzel şekillenmesi." diye konuştu.
"Yasal yükümlülük olarak geliyor"
"Cinsel suç mağdurlarının kayda alınan beyan ve görüntülerinin de kişisel veri olarak dava dosyasına saklanması ve gizliliği için her türlü tedbirlerin alınması yasal bir yükümlülük olarak geliyor." diyen Gül, açıklamalarına şöyle devam etti:
"Gerek sağlık, gerek farklı sebeplerle dosyada bulunan bu belgeler bakıyorsunuz sosyal medyada yayımlanıyor, dolaşıyor. Bu çocuk büyüyecek, bu çocuk sosyal hayata girecek, bu çocuğun kamuda tüm bu verilerinin yayımlanması, alenileşmesi bu kişi için en büyük istismardır, öbür fiil kadar istismardır, işte bunun gizliliğini sağlayacak, mahkeme dosyasında muhafaza edecek şekilde de bir düzenleme yer almaktadır."
Türkiye'de hukuk eğitimin kalitesinin daha da artacağına olan inancını ifade eden Gül, şöyle konuştu:
"Açılan çok fazla hukuk fakülteleri, kontenjanların daha yukarıya çıkması bizim için önemli ve bu başarı puan sıralamasında yukarıya çıkması en azından sistemde fakültenin sayısı fazla olsa bile niteliği, öğrenci niteliğini artıracaktır. Şu anda 200 bin başarı puanındaki kişiler giriyor ama biz bunun en azından 100 bin olmasının doğru olduğuna inanıyoruz. Bu konudaki düzenlemeler hukuk eğitiminin kalitesini artıracaktır. Türkiye'de hukuk sorununun temelinde nitelikli hukukçu sorunun da olduğunu unutmamamız lazım. İşte bu da hukuk eğitiminin kalitesinin ne kadar olduğunu gösteriyor. Bunun bir nebze de olsa kalitesini artırmak için hukuk mesleklerine giriş sınavı da yine bu düzenlemede yer almaktadır. Böylece bu sınavda başarılı olmanın icabı sebebiyle hem hukuk fakülteleri üniversitede eğitim kalitesini artıracak hem de öğrenci arkadaşlar yoğun bir şekilde teori ve pratiklerini güçlendireceklerdir. Bu da hem avukatlık mesleği hem hakimlik mesleği hem noterlik mesleği adına çok önemli bir gelişme olacaktır, kaliteyi artıracaktır, bu sınavda çıtayı yukarıya inşallah çıkaracaktır. Keza hakimler ve savcıların alımına ilişkin şu anda sadece bakanlık yöneticilerinin mülakat kurulunda olduğu bir sistem var, bu sisteme Yargıtay, Danıştay ve HSK'den de görevlilerin, ilgililerin katılımı ile sürecin daha katılımcı bir şekilde mülakat kurulunun oluşmasını hedefliyoruz. Böylece yargıya olan güvenin artması yönünde çok önemli düzenlemelerin hayata geçmesi ama daha önemlisi bunların daha güzeliyle uygulamada, uygulayıcıların, sizlerin elinde şekillenmesi çok önemli. Sizlerin elinde bu reformların bir şahesere döneceğine ve vatandaşlarımızın yargıya olan güveninin daha da artacağına inancım tamdır."
Toplantıya, Bakan Yardımcıları Zekeriya Birkan ve Şaban Yılmaz, Strateji Geliştirme Başkanı Ertuğrul Çekin, Hakimler ve Savcılar Kurulu üyeleri, başsavcılar, komisyon başkanları ve diğer yargı mensupları katıldı.