Güncelleme Tarihi:
EN BÜYÜK AYIPLARDAN BİRİDİR
“Fuat Sezgin hocamızın Bitlis’te başlayıp İstanbul’da süren, ardından Almanya’ya uzanan ve yeniden İstanbul’da nihayete eren 94 yıllık hayatının her safhası paha biçilmez derslerle doludur. Dünya çapında böyle bir bilim adamının 1960 darbesinin ardından İstanbul Üniversitesi’nden uzaklaştırılması tarihimizin en büyük ayıplarından biridir. İstanbul Üniversitesi’nden uzaklaştırılan Fuat Sezgin, çalışmalarını Almanya’da devam ettirdi. Bizim kıymetini bilemediğimiz hocamıza Almanya’nın sahip çıkması boşuna değildir. Hocamız İslam bilim ve teknoloji tarihi bakımından eşi bulunmaz eserlerinin önemli bölümünü çalışmalarını yürüttüğü ülkenin diliyle yani Almanca olarak yayınlamıştır. Bunun anlamı bu eserlerin bilim tarihine Alman patentli olarak geçmiş olmasıdır.
SIKINTI, DERT BURADA
Açık konuşmak gerekirse hocamızın ülkesinde barındırılmamasının sebebi büyüttüğü çalışmaların başındaki İslam ifadesidir. Şayet Fuat Hoca İslam değil de mesela Roma veya Bizans tarihi çalışmış olsaydı emin olun hayatının sonuna kadar İstanbul Üniversitesi’nde kalmaya devam ederdi. Sıkıntı, dert burada. İslam alimlerinin çalışmaları incelenmeden dünya bilim tarihinin incelenebilmesi, yazılabilmesi de mümkün değildir. Sadece yürüttüğü çalışmaların başında İslam ifadesi geçiyor diye hocamızı bir kalemde silip atanlar, ortaya çıkan dünya çapındaki eserlerin şerefini kendi elleriyle Almanya’ya bağışlamışlardır.
YELPAZEYİ GENİŞLETTİK
Eğer ilme sevdalıysanız, ilim adamlarının önünü açacaksınız. Biz bunu yaptık, bunları yaparken bir yandan da eski dönemin bakiyesi bağnazlıklarla, kendi medeniyetine ve kültürüne husumeti çağdaşlık zanneden sömürge aydınları ile mücadele ettik. Bu zihniyeti tamamen ortadan kaldıramamış olsak da, bilimsel çalışmaların yelpazesini olabildiği kadar genişlettiğimiz bir gerçektir. Ülkemizde tarih, kültür, sanat, edebiyat başta olmak üzere sosyal bilimler alanı yeniden cazibe kazanmışsa bu çabalar sayesindedir. İnşallah önümüzdeki dönemde ülkemizi tüm bilim insanları için çok daha önemli bir cazibe merkezi haline getireceğiz. Bu gelişme aynı zamanda medeniyetin üzerindeki küllerin dağılmaya, ateşin yeniden harlanmaya başladığı anlamına geliyor.
BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ
Erdoğan, ATO Congresium’da düzenlenen 12. Çalışma Meclisi Toplantısı’nda ise özetle şunları söyledi: “Ekonomide en sert fırtınaların estiği dönemde bile biz dimdik ayakta kalmayı başardık. Bugün de maruz kaldığımız tüm ekonomik saldırılara rağmen hedeflerimize doğru yürümeye devam ediyoruz. Üretim, büyüme ve istihdam odaklı bir ekonomi programıyla ülkemizi dünyanın en büyük 10 devletinden biri haline getirmekte kararlıyız. Bunu, çalışma hayatımızın tüm taraflarıyla birlikte başaracağız. Elbette rızkı veren Allah’tır. Ama buna vesile olanları ihmal etmeyeceğiz, girişimcilerimizi desteklemeyi sürdüreceğiz. Ülkemizin gücü her birinizin gücü, zenginliğidir.”
Erdoğan, Beştepe’deki toplantıda Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü’nden mezun olan yüksek lisans öğrencilerine de diplomalarını verdi.
30 BİN YENİ SAĞLIKÇI
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, bu yıl içinde 29 bin 689 yeni sağlık çalışanının kamuda istihdamı için sürecin başlatıldığını açıkladı. Beştepe Sergi Salonu’nda düzenlenen sağlık çalışanlarıyla iftar programında açıklamalarda bulunan Erdoğan, özetle şunları söyledi: “Şu anda dikkat edin Avrupa buraya gelmeye başladı. İskandinav ülkeleri hastalarını buraya gönderiyor. Sağlık Bakanıma söyledim. Dedim bak hemşire noktasında sağlık meslek liselerine sıcak bakılmıyor. Sağlık meslek liselerinden mezun olanları da biz Sağlık Bakanlığımızın kapsamında değerlendirelim. Çünkü hasta başına düşen hemşire sayısını arttıracağız. Hemşire noktasında bir zafiyete asla düşmeyeceğiz, her hasta başına hemşiremizin geldiğini görecek, bu özgüven getirecek. Burada bir müjdeyi paylaşmak istiyorum. Bakanım da güldüğüne göre anladı meseleyi herhalde hazırlığı da vardır. Bu yıl içinde 29 bin 689 yeni sağlık çalışanını kamuda istihdam etmek için süreci başlattık. Yani yaklaşık 30 bin inşallah ilk etapta 12 bin sağlık personelinin alımını gerçekleştireceğiz.
HELGA, GEORGE GELİYOR
Sağlık turizminde ülkemizi bölgesel çekim merkezi haline dönüştürmeye çalışıyoruz. Yıllık 550 bin yabancı hasta rakamına ulaştık. Bu sayı her geçen gün artıyor. Türk doktoruna buradaki hizmete batılı güveniyor çünkü bizim hemşirelerimiz, doktorlarımız hastasına karşı çok müşfik, öyle gururlu, kibirli değil. Çok müşfik olduğu için batıdan Helga da George da buraya geliyor. Hasta şefkat ister. Doktorlarımızın kalitesi de ortada, burası bir sağlık havzası haline geliyor. Ülkemiz bütçesinde kara deliğe dönüşen ilaç ve tıbbi cihaz meselesinde yerli ürünü teşvik ediyoruz. Sağlık çalışanlarımıza yönelik şiddetin engellenmesi başta olmak üzere sizlerin hakkını koruyacak adımları atmayı da kararlı şekilde sürdürüyoruz.”
FARKLILIKLAR HUSUMETE DÖNÜŞMESİN
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, “Her kim şu ya da bu sebeple ülkesinin aleyhine sonuçlar doğuracak bir işe kalkışırsa bilmelidir ki 82 milyonun her birine zarar vermiştir. Yine her kim sermayesiyle, bilgisiyle, çabasıyla ülkeye bir katkıda bulunursa bilmelidir ki 82 milyonun her birine fayda sağlamıştır. Siyaset de yapsak, ticaret de yapsak, çalışan da olsak meseleye böyle yaklaşmalıyız. Bunun için aramızdaki farklılıkları asla husumete dönüştürmemeliyiz. Rekabet daha iyiye ulaşmak için yapılırsa iyidir. Ama iş karşı tarafı yok etmeye dönerse felaket olur” dedi.
BAŞARILI OLMA ŞANSI YOK
Erdoğan, ATO Congresium’da düzenlenen 12. Çalışma Meclisi Toplantısı’nda özetle şunları söyledi: “Dünya nüfusunun hızla arttığı bir süreçte istihdam meselesi giderek daha da karmaşık bir hal alıyor. Adaletsizlik her alanda olduğu gibi çalışma alanında da en büyük sorundur. Birilerine ‘Gel bakalım sen devasa bir fabrikatörsün. Yanına 50 tane daha işçi alıver, 50 tane daha fazla eleman al’ dediğimiz zaman rahatsız olanlar var. Bu bir gerçeği işaret ediyor. Demek ki burada eşitsizliği farklı alanlara taşırken işe burdan başlamak lazım. Devletlerin ve işletmelerin zenginliğinin topluma yansıma yollarını ne kadar çeşitlendirirsek geleceğimize o kadar güvenle bakabiliriz.
İşveren olmazsa iş olmaz, iş olmazsa çalışan olmaz. Bu gerçek işveren ve çalışanların birlikte hareket etmelerini kaçınılmaz hale getiriyor. Biz insanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışını kendine rehber edinmiş bir siyasi hareketin mensuplarıyız. Bu hareket tarzı en çok da çalışma hayatı için önemlidir. Büyümek önemlidir ama insana faydası varsa anlamlıdır.
FİNANSIN ÖNE GEÇMESİ KAYGI VERİCİ
Bugün dünyada finans sektörünün üretimin önüne geçmesi kaygı verici, düşündürücüdür. Paranın değeri izafidir. Yani ona atfettiğimiz önem kadardır. Halbuki üretim ve istihdam gerçek ve çok yönlü faydaya sahiptir. Türkiye olarak üretim merkezli bir büyüme stratejisi belirlememizin sebebi budur. Reel üretimin gücünün asla azalmayacağı bir gerçektir. Üretim onunla gelen istihdam hem gerçek hem de çok yönlü faydaya sahiptir. Üretimin asıl katma değerinin fiziki imalattan zihni tasarıma kaydığını görüyor ve biliyoruz. Fiziki ve zihni üretimin birlikte yürümesiyle çok daha büyük güce ulaşacağız. Bunun için ne tarım, inşaat ne de hizmetler sektörünü ihmal etmiyoruz. Her alanda en ön sıralarda yer almak için çaba gösteriyoruz.”